Rusya-Ukrayna savaşının 1. yıldönümünde, batı medyasında savaşın başlangıcında hangi tepkilerin verildiğine dair haber yayınlanıyor.
Bloomberg’in yayınladığı haberde de, ABD’nin savaşın başlamasıyla birlikte Rusya Merkez Bankasının yurt dışındaki rezervlerine nasıl el koyulduğu anlatılıyor.
Rusya istihbaratının anlamaması için Beyaz Saray’da gizlice yürütülen operasyonda amaç, Moskova’nın savaşma kapasitesini azaltmaktı. Planı hazırlayanlar, bu kararın ‘şok ve dehşet’ yaratacağını düşünüyorlardı.
Washington’ın duyurduğu kararın o zaman ‘nükleer bombanın ekonomideki eşleniği’ olarak düşünüldüğünü savunan Bloomberg, ertesi gün rublenin çakılması ve Rusların ihtiyaç kuyruğuna girmesi ile birlikte Beyaz Saray’daki bazı kimselerin fazla ileri gittiklerini düşündüğünü ve Rusya ekonomisini çökertmenin Avrupa ve ötesine de etkileri olmasından korktuğunu ileri sürüyor.
Bununla birlikte Bloomberg, yıldönümü muhasebesinde ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya yönelik iktisadi cezalandırma hesaplarının tutmadığını kabul ediyor. Yaptırımların zarar verdiğini ama Putin’i savaşı durdurmaya itmediğini belirten Bloomberg, ABD dış siyasetinde gitgide daha merkezi bir rol oynamaya başlayan yaptırım aracı hakkında soru işaretlerinin belirdiğinin altını çiziyor.
Görüşlerine yer verilen Profesör Nicholas Mulder, “Yaptırım koalisyonu beklenenden daha güçlü idiyse, hedef de öyleydi,” diyor.
Rusya ekonomisinin tahminlerden daha az küçüldüğüne dikkat çekilen yazıda, ülkenin kaybettiği önemli ihracat pazarlarının ve tedarikçilerin yerini başka pazarlar ve tedarikçilerle doldurduğu hatırlatılıyor.
Mulder, savunucularının da artık yaptırımların Rusya’daki karar alma sürecini değiştirmeyeceğini kabul ettiğini düşünüyor.
Buna rağmen ABD, Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlar uygulamaya devam ediyor. Son olarak Rusya’nın bankacılık, savunma ve teknoloji sektörlerini hedef alan kısıtlamalara gidildi.
Bloomberg, daha önce Küba ve Venezuela’ya uygulanan yaptırımları hatırlatarak, bu örneklerde ABD’nin düşmanlarının zayıfladığı ama karar alma süreçlerinde bir değişiklik yaşanmadığını vurguluyor. Yayına göre, Rusya gibi çok daha büyük bir ekonomik güce, yetenekli teknokratlara, güçlü dostlara ve dünyanın istediği birçok ürüne sahip bir ülkede yaptırımlardan sonuç beklemek çok daha zor.
Avrupa’ya enerji ihracatının durduğu koşullarda Hindistan’a satışı öne çıktığının altını çizen Bloomberg, yarı iletken satışının kısıtlandığı koşullarda da Rusya’nın Çin ve Hong Kong’dan ithalata yöneldiğini vurguluyor.
Bütün bunlara rağmen, yaptırımları savunan ABD’li yetkililer, Rusya ekonomisinin yaptırımlardan önceki ekonomiye artık benzemediğini ve yaptırımların sabit bir hasar yarattığını savunuyorlar.
Haberde, yaptırım kararının ardından Beyaz Saray’ın Fortune 500 şirketlerinin yöneticilerinden telefonlar aldığı ve Rusya’dan çıkmalarının gerekip gerekmediğini sormaya başladıkları aktarılıyor. Bloomberg, şirketlerin Rusya’yı ‘öz-yaptırıma’ tabi tutmalarının çoğu zaman devletin koyduğu yaptırımların ötesine geçtiğini gerçeğini hatırlatıyor.