SÖYLEŞİ

Çok kutuplu dünyanın ufkunda Kazakistan: Igor Lopatonok, son belgeseli ‘QAZAQ’ı anlattı

Yayınlanma

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’da başlattığı ‘özel askeri operasyon’, yalnızca iki ülke arasında yaşanan bir savaş değil, bölgede 2014’ten beri aktif olarak devam eden ancak kökenleri Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar uzanan savaşın yeni bir evresiydi. 

Ukrayna savaşıyla birlikte başlayan bu yeni evre, ABD merkezli çok kutuplu dünyayla henüz doğum evresinde olduğunu tespit ettiğimiz ‘çok kutuplu yeni dünya’ arasında bugüne kadar renkli devrimlerle, siyasi operasyonlarla ve vekil güçler eliyle yürütülen çatışmalar dışında meydana gelen ilk sıcak savaş halini aldı. 

Savaşın Rusya ve Ukrayna’dan ibaret olmadığı, henüz 2014 yılında Ukrayna’da yaşanan ‘Euromaidan’, yani Ukrayna’nın aşırı sağ ve Batı yanlısı dönüşümünün tamamlandığı Maydan Darbesi’nde belli olmuştu. Bu nedenle Ukrayna, Sovyetler’in çözülmesini de yeterli görmeyen Batı’nın, ünlü Rusya’yı çevreleme stratejisinin en önemli ayağı haline geldi.

2014 Maydan darbesini milat aldığımız durumda, 2022’ye kadar geçen süreç ve savaşın başlamasından bu yana geçen bir yıl, yalnızca silahların ve askerlerin değil, yaptırımların, siyasi adımların ve en önemlisi bilginin savaştığı bir zaman dilimiydi.

Ukrayna krizi söz konusu olduğunda, en az silahlar, askeri taktikler ve sahadaki son durum kadar ‘dezenformasyon’, ‘Rus propagandası’, ‘Kremlin anlatısı’ gibi kavramlar da tam olarak bu nedenle sürekli gündemin üst sıralarında yer alıyor.

Savaşın başlamasıyla birlikte bir bütün olarak Rusya sayısız yaptırımla karşı karşıya kalırken, Rus medyasına tarihte eşi benzeri görülmemiş düzeyde uygulanan yaptırımlar da elbette bu savaşın parçasıydı. 

Batı, tek kutuplu dünya düzeninin bekası için, hızla tek sesli anlatılarına geri dönmeyi seçti, bunu yaparken de yukarıda saydığımız kavramları kullandı. Oluşan bu tek taraflı bilgi ekosistemi ise, eski ancak güncelliğini yitirmeyen çalışmaların yeniden öne çıkmasıyla sonuçlandı. Bunların başında ise, Ukrayna asıllı ABD’li yapımcı ve yönetmen Igor Lopatonok ile Oliver Stone’un Ukrayna’daki dönüşümü konu eden belgeselleri geliyordu. 

Lopatonok – Stone ikilisi, Ukrayna belgesellerinde hem Ukrayna’nın dönüşümünü, hem de kolektif Batı’nın Rusya’yı çevreleme stratejisini oldukça çarpıcı bir şekilde ele aldı ve bütün bunların doğmakta olan çok kutuplu dünya ile ABD emperyalizmi önderliğindeki tek kutuplu dünya arasındaki çatışmanın ilk evreleri olduğunu izleyiciye gösterdi. 

Lopatonok’un yönetmenliğinde yayınlanan son çalışma olan QAZAQ: History of the golden man (Kazak: Altın adamın tarihi) isimli belgesel serisi ise, çok kutuplu dünyanın ve ‘büyük resimde’ ortaya çıkan çatışmanın Kazakistan boyutunu gözler önüne seriyor. 

‘Ukrayna geçmiş, Kazakistan gelecek…’

Hem Ukrayna belgesellerini, hem de son çalışmalarını Harici’ye anlatan Lopatonok, bu çalışmalar arasındaki ilişkiyi, “Eğer konu Ukrayna ise bu bir geçmiştir. Bu, ABD hegemonyası doğmakta olan yeni dünyada hayatta kalmaya çalışırken, tek kutuplu dünyanın çatışması. Yani Kazak ise, bu çok kutuplu dünyayı ve önümüzdeki 30-50 yıl içinde nasıl olması gerektiğini anlatan ilk film” ifadeleriyle açıkladı. 

ABD’nin 1991’den 2022’ye kadar kurduğu gibi, ‘hiçbir gücün dünya siyaset sahnesinde hakimiyet kuramadığı’ bir gelecek portresi çizen Lopatonok, Kazak belgeselini ise Nazarbayev’in şahsında, kendisinin Sovyet ve Sovyet sonrası dönemdeki siyasi serüvenini merkez alarak hazırladı. 

‘Savaşmaya ihtiyacımız yok’

Nazarbayev’le 19 ay boyunca ‘saatler süren oturumlarda’ konuştuklarını vurgulayan Lopatonok, Nazarbayev’in Kazakistan’ın konumuna dair perspektifini ise şöyle açıkladı:

“Nazarbayev yönetimi altında Kazakistan’da GSYİH 10 kat büyüdü. Bu inanılmaz bir başarı, insanları yoksulluktan zenginliğe yükseltti ve harika bir şey yaptı. O, barışçıl çok kutuplu stratejiyi seçip, savaşçı yerine müzakereci olmaya çalıştığınızda ne kadar çok şey başarabileceğinizin harika bir örneği. Bu arada filmde kendisine ‘Rusya ve Çin bir tür yeni askeri ittifak mı kuracak?’ gibi zor bir soru sorduğumda, ‘Hayır bu yanlış yol. Bu savaşa giden bir yoldur. Savaşmaya ihtiyacımız yok’ dedi.”

‘Batılılar tarihi anlamıyorlar ve o tarihi inceleme gayretleri de yok’

Lopatonok’a, Kazakistan’ın Rusya’dan uzaklaşma eğiliminde olduğuna yönelik ünlü Batılı tezleri sorduğumuzda ise, Batılı uzmanların tezlerinin gerçeği yansıtmadığını ve Batılıların Kazakistan’ın tarihini anlamadıklarını söyledi: 

“Tarihi anlamıyorlar ve o tarihi inceleme gayretleri de yok. Bir propaganda anlatısı yaratıyorlar ve kendi propaganda anlatılarına inanmaya başlıyorlar, kendi dünya kurgularına sahip oluyorlar. Rusya, Ukrayna’da kötü bir şekilde kaybediyor, Rusya’nın sonu geldi ve Putin de köşeye sıkıştı, vesaire vesaire…”

‘Kazakistan liderliği, pisliği temizlemek için bunun olmasına izin verdi’

2022 Kazakistan protestolarından yola çıkarak, Kazakistan’da renkli devrim ihtimaline de değinen Lopatonok, bunun ihtimal dahilinde olsa bile Kazakistan yönetiminin hazırlıklı olduğunu vurguladı: 

“Kazakistan bu konuda çok dikkatli, etkinin ne olduğunu, yumuşak gücün ne olduğunu biliyorlar. George Soros veya diğerleri gibi insanların ve USAID gibi kurumların nasıl manipüle ettiğini ve bu işe el attığını biliyorlar. Bu RAND tarafından ortaya atılan bir plan.

Ocak 2022’de ne oldu? Kazakistan çok dramatik bir olaydan kurtuldu. Ülkede yaşananların dışarıdan yardımla gerçekleştiğine olduğuna inanıyorum, ama aynı zamanda Kazakistan’da olabileceğine de inanıyorum. Ve Kazakistan liderliği, herkesi ortaya çıkarmak ve bu pisliği temizlemek için bunun olmasına izin verdiler. Ve bu Kazakistan için büyük bir sorun değildi. Elbette kayıplar oldu ama 12 günde her şey sakinleşti.”

‘Oliver Stone, İstanbul Havalimanı için ‘Bu, gelecek…’ dedi’

Röportajda Erdoğan’la ilgili de konuşan Lopatonok, “Sayın Erdoğan her şeyden önce kendi halkını, Türkiye Cumhuriyeti halkının çıkarlarını, nasıl iş yaptıklarını, nasıl para kazandıklarını, ailelerini nasıl beslediklerini düşünen, sorumlu bir politikacı olduğunu gösteriyor” dedi.

‘Rusya sizin düşmanınız değil’

Ünlü yönetmenin, Türk halkına verdiği mesaj ise, Türk-Rus ilişkileri düzleminde iyimser bir tabloyu işaret ediyor:

“Sayın Erdoğan’ın, Türkiye’de doğal gaz merkezi inşa etmek ve İstanbul’da ve Avrasya genelinde ticaretin gelişmesini sağlamak için Putin’le görüşmesini memnuniyetle karşılıyorum. İstanbul Doğal bir Köprü olduğundan doğal bir merkez ve ticaret için iletişim kurmak için harika bir yer. Bu arada, Oliver’la Kazakistan’a uçarken İstanbul’dan da geçtik ve o, yeni Uluslararası Havalimanı’nın ana terminaline girdi ve şöyle dedi: “Bak, bu gelecek. Listeye bak, Çin, Rusya, ABD, Batı Avrupa, Doğu ve Orta Doğu, burası dünya…”

Dolayısıyla Türkiye’nin o halkına, Türk vatandaşlarına mesajım şu: Onlarla ticaret yapmaya devam ettiğiniz sürece Rusya sizin düşmanınız değildir. Çünkü asla kârı paylaştığınız insanlarla savaşmazsınız. Hayır, hayır, hayır, hayır. Ticaret yapıyorsanız ne yapacağınızı bilirsiniz. Ruslar da Türkiye’yi çok seviyorlar, turizm için geliyorlar. Tatillerini geçiriyorlar ve Türkiye’den giden birçok ürünü tüketiyorlar. Bu her iki ülkenin de dayanması için büyük bir fırsat. Ve inanıyorum ki er ya da geç Ukrayna da barışa kavuşacak ve Avrupa’daki bu barışçıl ulus kulübüne katılacak.

Ama aynı zamanda yeni iki yolla entegrasyonun sağlanacağına da inanıyorum, çünkü doğudan batıya, Çin’den Avrupa’ya bakarsanız, Türkiye burada, geçemezsiniz. Ve güneyden kuzeye doğru giderseniz, büyük Turan gibi içeri girerseniz, Türkler, Türk insanları, Türk dilini konuşan insanlar… Bu bir entegrasyon merkezi. Dolayısıyla İstanbul’un ve Türkiye’nin bu bölgede barış açısından hayati ve önemli bir rol oynadığına inanıyorum. Bu, bilinmesi, çalışılması ve dünyayla paylaşılması çok güzel olan devasa bir tarihsel arka plan.”

Çok Okunanlar

Exit mobile version