DİPLOMASİ

Neo-sömürgecilik Nijer’in ekonomik güvenliğini nasıl tehdit ediyor?

Yayınlanma

Avrupa’nın en büyük elektrik ihracatçısı olan Fransa üretiminin büyük bir kısmını, on yıllardır Nijer’den neredeyse bedava aldığı uranyumdan sağlıyor. Nijer, ekonomik ve teknolojik üstünlüğü haksız fiyatlandırmalarla uranyum elde etmek amacıyla kullanan Fransa’ya karşı uzun yıllardır adil olmayan kaynak transferleri gerçekleştirmek durumunda kaldı.

Kanser tedavilerinden denizcilik faaliyetlerine, silah üretiminden nükleer enerji santrallerine kadar geniş bir yelpazede kullanılan radyoaktif bir metal: Uranyum.

Nijer’de çıkarılan Uranyum, 1960’lı yıllardan itibaren elektriğe dönüştürülerek Fransa’nın haksız rekabet üstünlüğü ve önemli karlar elde etmesini sağladı. Ostim Teknik Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı hesaplamalara göre, Fransa, Nijer’den sömürdüğü uranyumda elde ettiği gelirin (ekonomik değer) sadece %3,2’sini Nijer’e ödüyor.

Almanya merkezli Springer Verlag tarafından yayımlanan Capitalism at a Crossroads başlıklı kitapta yer alan “On Economic Security and the Political Economy of Neocolonialist Capitalism: The Case of France and Niger’s Uranium Resources” başlıklı makalede yeni sömürgeciliğin ekonomik güvenlik üzerindeki etkisi Nijer örneği üzerinden ele alındı.

Makale güncel ve düşündürücü tartışmaları ele alan çalışma bir vaka analizi aracılığıyla ekonomik güvenlik ile yeni sömürgecilik arasındaki karmaşık ilişkiyi derinlemesine inceliyor. Çalışmada görünenin ötesine geçilerek bu konular ile kapitalist sistemin sürdürülebilirliği arasındaki bağın altı çiziliyor.

Analizde hukuken bağımsız bir devlet olan Nijer’e odaklanılarak ulusal güvenliğini tehlikeye atan yeni sömürgeci tehdide ışık tutuluyor.  Çalışmaya göre Nijer, ekonomik ve teknolojik üstünlüğü haksız fiyatlandırmalarla uranyum elde etmek amacıyla kullanan Fransa’ya karşı uzun yıllardır adil olmayan kaynak transferleri gerçekleştirmek durumunda kaldı.

AREVA ve Nijer uranyumunun Fransa için önemi

Makalenin yazarlarından araştırmacı Saim Karabulut, Nijer’deki uranyumun değerini ve bölgede etkin enerji şirketlerine dair elde ettiği bulguları özgün bir yaklaşımla ele alıyor. Araştırmacıya göre Fransa, elektrik tüketiminin üçte ikisini nükleer enerji santrallerinden elde ediyor. Ancak yerel kaynakları mevcut uranyum talebini karşılamak için yeterli değil ve mevcut uranyumu çıkarmak oldukça maliyetli. Fransa’nın uranyuma olan bu ihtiyacı, yeni sömürgeciliği ülke için bir gereklilik haline getirdi.

Fransız Nükleer Enerji Şirketi AREVA (yeni adıyla ORANO), Nijer’deki uranyum işletme haklarını yaklaşık 47 yıldır elinde bulunduruyor. Burada çıkarılan uranyum Fransa’nın elektrik ihtiyacının neredeyse üçte birini karşılıyor. Yani, Fransız hükümeti, büyük nükleer enerji sistemi için gereken uranyumun çoğunu Nijer’den temin ediyor.

1945-2020 yılları arasında toplamda 152,352 metrik ton ham uranyum ihraç eden Nijer bu ihracatların büyük kısmını Fransa’ya yapıyor. Nijer, Avrupa Birliği’nin en büyük ikinci Fransa’nın ise en büyük uranyum tedarikçisi olarak biliniyor. Örneğin, 2020’de Nijer’in Fransa’ya yaptığı ihracat 3173 metrik ton olarak gerçekleşti.  Bu, Nijer’in uranyum ihracatının %73,5’ini temsil ediyor.

İşçiler korkunç koşullarda çalıştırılıyor

İktisatçı Saim Karabulut konuyla ilgili şunları belirtiyor: “Fransa halihazırda 3 yıllık ihtiyacını karşılayacak zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip. Nijer’in kuzeyinde bulunan ve dünyanın en büyük uranyum yataklarından biri olan Imouraren madeninin işletmesi için de Nijer devletiyle anlaştı. Yaklaşık 200 bin metrik ton rezervi olduğu tahmin edilen madende, uranyum çıkarma işlemi 2028’de başlayacak. Dünya genelinde en büyük uranyum üreticilerinden biri olan AREVA, bu faaliyetleri yürütürken çevreye büyük önem verdiğini ve şirketin varlığının Nijer’in gelişimine önemli ölçüde katkı sağladığını iddia ediyor. Bu iddiayı desteklemek için yerel halkın madenlerde doğrudan istihdam edildiği ve bu nedenle elde edilen gelirin Nijer için en önemli döviz kaynağı olduğunu belirtiyor.”

“Fakat Public Eye, 2008 yılında AREVA’nın Nijer’deki çalışmalarının korkunç koşullar altında gerçekleştiğini ve radyoaktif kirliliğe yol açarak birçok çalışanın ölümüne neden olduğunu rapor etti. Bu doğrultuda, insan hakları aktivistleri grubu, AREVA’yı dünya genelinde en kötü şirket olarak ilan etti. Dahası, Nijer’de, Fransız şirketi tarafından işletilen ve 2021’de kapatılan bir maden sahasında, sadece bir tanesinde 20 milyon ton radyoaktif atığın çevrede bırakıldığı belirlendi. Fransız sivil toplum örgütü Radyoaktivite Hakkında Bağımsız Araştırma ve Bilgi Komisyonu (CRIIAD), bu maden sahasındaki radyoaktif atıkların kil ile kaplanması gerektiğini, ancak Fransız şirketin bu önlemi almadığını ifade etmekte ve bu 20 milyon ton radyoaktif atığın, bölgede yaşayan 100 bin kişinin sağlığını doğrudan tehdit ettiğini belirtiyor.”

Makalenin diğer yazarı araştırmacı Ali Osman Karcı ise Afrika’daki Fransız askeri operasyonları ve Nijer’deki siyasi gelişimlere ele aldı.

Fransa’nın Afrika kıtasındaki etkisi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Mali ve Nijer gibi Sahel ülkelerinde azalmaya başladı. Fransa’nın Nijer’deki askeri varlığı ve askeri üsleri üzerinden yürüttüğü strateji, ülkenin ekonomik ve siyasi bağımsızlığına doğrudan zarar veriyor. Son dönemdeki askeri darbe, maden zenginliklerine rağmen dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Nijer’de bölgesel gerilimi artırıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Nijer’deki Fransız çıkarlarına yönelik herhangi bir saldırıya “hızlı ve tavizsiz bir tepki” vereceklerini vurgulayarak eski sömürgeci yeni sömürgeci dinamiklerini tekrar gündeme taşıdı. Bu son gelişmeler, bölgesel istikrarsızlık ve çıkar çatışmalarının fitilini ateşleyen unsurlar olarak, Fransa ile Nijer arasında çalkantılı bir dönemin başladığına işaret ediyor.

Hâlâ 14 Afrika ülkesinin ulusal rezervlerini kontrol altında tutan Fransa’ya karşı, genç nesiller arasında giderek büyüyen bir direniş söz konusu. Peki, bunun sebebi ne?

Fransa, tarihinde Gabon, Senegal, Benin, Tunus, Gine, Burkina Faso, Çad, Kamerun ve Cibuti gibi birçok ülkeye yönelik hem sosyal açıdan hem de ekonomik açıdan olumsuz etkiler bıraktı. Bu etkiler, insan hayatının kaybına ve bu ülkelerin yer altı kaynaklarıyla birlikte kültürel dokularının değişimine yol açtı. Fransa’nın sorumlu tutulduğu Cezayir soykırımı ve Ruanda katliamı gibi acımasız olaylar ise insanlık tarihine derin yaralar açtı. Nijer gibi dünyanın en büyük uranyum rezervlerine sahip ülkeler, uzun yıllar boyunca Fransız etkisine maruz kalarak sömürüldü, sömürülmeye devam ediyor. Bu nedenle ülkelerin ekonomik yapıları hala çok kırılgan ve istikrarsız bir vaziyette bulunuyor.

Fransa’nın neo-kolonyal politikaları ise bu ülkelerin ekonomik güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Fransa’nın halen özellikle ekonomik çıkarlarını koruma adına sürdürdüğü neo-kolonyal yaklaşım ile sömürdüğü ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını ve ekonomik güvenliklerini olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version