İngiliz Financial Times (FT) gazetesinde Gideon Rachman imzasıyla yer bulan makalede, Avrupa genelinde radikal sağ partilere artan desteğin demokrasiyi illa tehdit etmese de Avrupa Birliği’ni (AB) derinden değiştirebileceği belirtildi.
Makalede, Hollanda’da Geert Wilders, Macaristan’da Viktor Orbán ve İtalya’da Giorgia Meloni gibi örneklere atıfta bulunularak Avrupa genelinde aşırı sağcı siyasi partilerin öneminin arttığına dikkat çekildi.
Bir zamanlar uç olarak görülen bu partilerin popülerlik kazandığını ve bazı durumlarda iktidar pozisyonlarına ulaştığını belirten Rachman, aşırı sağın başarısını, Avrupa’ya göçün artmasına karşılık olarak hem yasal hem de yasa dışı göç konusunda artan endişelerle açıkladı.
Makele, tarihsel örneklerin aksine, modern Avrupa aşırı sağının demokratik sistemlerin altını tamamen oymadan bu sistemler içerisinde çalışabildiğini kabul ediyor. Bununla birlikte, özellikle Viktor Orbán’ın Macaristan’ını aşırı sağcı liderlerin demokratik kurumları nasıl yavaş yavaş aşındırabileceğine bir örnek olarak göstererek, rehavete kapılınmaması konusunda uyarıda bulunuyor.
Rachman’a göre aşırı sağ partiler AB’den tamamen ayrılmayı savunmasalar da Avrupa projesine karşı güçlü bir düşmanlık beliyor, projeyi elitist olarak nitelendiriyor ve kitlesel göçü destekliyor.
Öte yandan makale, bu partilerin ‘Nexit’ veya ‘Frexit’ gibi çıkışları zorlamak yerine, AB’nin insan hakları yasalarını ve mültecilerle ilgili BM sözleşmesine yönelik taahhütleri hedef alarak içeriden değişiklikler talep etme ihtimalinin daha yüksek olduğunu öne sürüyor.
Makale, aşırı sağın artan etkisinin Avrupa projesinin merkezinde yer alan değerler ve yasal taahhütler üzerindeki potansiyel etkisini vurguluyor. Makalede, aşırı sağ partilerin hem ulusal hem de Avrupa seçimlerinde önemli kazanımlar elde etmeye devam etmesi halinde, AB’nin önümüzdeki yıllarda önemli değişikliklere uğrayabileceği sürülüyor.