DÜNYA BASINI

FT: Sudan, Şam’ın yolunu tutanlar için ders niteliğinde

Yayınlanma

Suriye’nin Arap dünyasıyla ilişkilerini normalleştirme girişimleri tüm hızıyla sürerken bazı üyelerin itirazına rağmen 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da yapılacak Arap Birliği toplantısında Şam’ın birliğe dönme ihtimali var.

Atlantik’in Orta Doğu’daki ağırlığı azaldıkça Arap coğrafyasında esen barış rüzgarları Batı kampını rahatsız ediyor. ABD’nin Esad yönetiminin normalleştirilmesine karşı olduğunu açıklamasından sonra İngiliz Financial Times’da Şam’ın Arap Birliği’ne dönme ihtimalinin incelendiği bir makale yayınlandı. The Atlantic yazarı ve Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın kıdemli üyesi Kim Ghattas’in imzasını taşıyan yazıda, Şam aleyhine Avrupa’da açılan davalar hatırlatıldı ve Esad’ın uluslararası sahneye resmen geri dönmesinin mümkün olmadığı vurgulandı. Analizde, Sudan’ın eski lideri Ömer Beşir’in Şam’a yaptığı ziyaret hatırlatıldı ve Arap ülkelerine şu uyarı yapıldı: “Hartum’daki krizin başlangıcı, Şam’a giden yolu açan ileri gelenler için ders niteliğinde.”

Makalenin tamamı:

***

Arap dünyası Esad’ı normalleştirmede ne kadar ileri gitmeli?

Sudan, Şam’ın yolunu tutan devlet başkanları için bir ders niteliğinde.

Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan geçen hafta Şam’a indiğinde, 2011’den bu yana bir Suudi yetkilinin yaptığı ilk ziyaretti bu. Beşar Esad’ın bariz sevinci, ancak milyonlarca Suriyelinin hissettiği endişe ve ihanete eşdeğerdi. Esad, on yılı aşkın bir süredir dışlandığı insanların arasında geri dönüyor. Prens Faysal Esad’ı ziyaret eden ilk Arap bakan değil ancak Suriye’nin Arap Birliği’ne yeniden kabul edilmesinin konuşulduğu bir dönemde ziyareti daha da önem kazandı.

Twitter’da ve Arap medyasında genellikle Suudi politikalarını alkışlayan yorumcuların Prens Faysal’ın ziyaretinden sonra sessizliğe bürünmesi dikkat çekti. Bu kabul edilmesi zor bir U dönüşü. 2012 yılında Tunus’ta düzenlenen Suriye’nin Dostları Zirvesi’nde Suudiler dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a Suriyeli muhalifleri silahlandırması için baskı yapmıştı. Heyette yer alan üst düzey bir Suudi yetkili bana Esad’ın işgalci olduğunu ve gitmesi gerektiğini söylemişti. O yıl Suriyeli isyancıların ölü sayısı 10,000 civarındaydı.

O zamandan bu yana en az 500,000 Suriyeli öldürüldü, bunların büyük çoğunluğu rejim ve müttefikleri İran ve Rusya tarafından gerçekleştirildi. Diğer 135,000 kişi Esad’ın zindanlarında kayboldu ve milyonlarca kişi yerinden edildi. Esad değişmedi ve hiçbir pişmanlık göstermedi. O halde Arap bakanlar neden Şam’ı ziyaret ediyor? Cevap reel politik: Esad sadece hayatta kalmakla kalmadı aynı zamanda komşularının onsuz çözemeyeceği sorunlara da neden oldu.

Arap yetkililer kısa vadede mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü konusunda Suriye’nin iş birliğini sağlamayı umduklarını, bunun da muhtemelen Arap Birliği ile koordineli bir BM mekanizması aracılığıyla yapılacağını söylüyorlar. Ürdün ve Lübnan’da Suriyeli mülteciler ile ev sahibi toplumlar arasındaki gerilim artıyor.

Bir diğer önemli endişe kaynağı da Captagon olarak bilinen sentetik amfetamin uyuşturucusunun Suriye’den diğer Arap ülkelerine, özellikle de Ürdün ve Suudi Arabistan’a akması. Suriye artık bir narko-devlet olarak tanımlanıyor ve Captagon ticareti milyarlarca dolar değerinde. Geçen yıl ABD Kongresi Captagon Yasası’nı kabul ederek Joe Biden yönetiminden “uluslararası bir güvenlik tehdidi” olan uyuşturucu ticaretini engellemek için bir strateji geliştirmesini istedi. BAE ve Ürdün’ün Suriye’ye yönelik iki yıl önce başlayan girişimleri şu ana kadar sonuç vermedi. Bölgesel bir ağırlığı olan Suudi Arabistan’ın şansı daha fazla olabilir.

Beyaz Saray, Esad’ı normalleştirme çabalarını teşvik etmiyor ancak bu çabalara şiddetle karşı da çıkmıyor. ABD son dönemdeki Suriye diplomasisi çabalarında çoğunlukla yer almadı. Bu durum Esad’ın uluslararası sahneye resmen geri dönebileceğinin bir işareti değil, (bunun) Batı için ahlaki maliyeti çok yüksek olacaktır. ABD, Fransa ve Almanya’da yıllardır süren yaptırımlar ve çifte vatandaşların adalet arayışını içeren davalar da Esad’ın önünde duruyor.

Almanya orta düzey bir Suriyeli güvenlik görevlisini savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlardan başarılı bir şekilde yargıladı; bu kişi şu anda ömür boyu hapis cezasını çekiyor. Korkulan güvenlik şefi ve Esad’ın güvenilir yardımcısı Ali Memlük gibi Esad’ın acımasız gözaltı ve işkence sisteminin diğer mimarları da iddianamelere konu oluyor.

Bir de 2019’da ABD Kongresi tarafından kabul edilen ve Suriyeli olmayanlar ve üçüncü taraflar da dahil düzinelerce kişi ve kuruluşa geniş kapsamlı yaptırımlar getiren Sezar Yasası var. Sonuç olarak, Suriye’de resmi iş yapmayı uman herkes iki kez düşünecek.

Esad şu ana kadar önümüzdeki ay Riyad’da yapılacak Arap Birliği zirvesine davet edilmedi. Ancak tekrar birliğe kabul edilse bile, bu tür ziyaretlerin Sudan’ın Ömer Beşir’ini kurtarmadığı gibi ülkesine de bir faydası olmadığını hatırlamakta fayda var. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Beşir hakkında tutuklama emri çıkarmasının ardından, Amman UCM’nin Roma Statüsü’nü imzalamış olmasına rağmen Beşir 2017’de Ürdün’de düzenlenen Arap Ligi zirvelerine katılmaya devam etti. Beşir 2018’de Şam’da Esad’ı bile ziyaret etti. Ancak bunlar onun saygınlığının sınırlarıydı.

Sudan ancak Beşir’in devrilmesinden sonra ABD’nin terörizmi destekleyen devletler listesinden çıkarıldı ve yavaş yavaş daha geniş uluslararası topluma yeniden entegre oldu. Ancak sivil yönetime geçiş süreci, barış müzakerecilerine dönüşerek Beşir’in devrilmesine yardımcı olan eski teğmenlerinin bu ayın başlarında birbirleriyle savaşa girmesiyle olağanüstü bir şekilde patlak verdi.

Suriye’de yeni bir ayaklanma belirtisi ve Esad’ı devirip ülkenin kontrolü için savaşacak generaller de yok. Yine de Hartum’daki krizin başlangıcı, Şam’a doğru giden yolu açan ileri gelenler için ders niteliğinde. İster başkanlık sarayında oturuyor ister asker elbisesi giyiyor olsunlar, baskı, caydırıcılık ya da hesap verebilirlik olmaksızın zorbalarla uzlaşmak trajik bir başarısızlık reçetesidir.

 

Çok Okunanlar

Exit mobile version