GÖRÜŞ

Hindistan bölgeselciliğinde SAARC out BIMSTEC in

Yayınlanma

Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü’nün (SAARC) kuruluşu, Güney Asya’daki bölgeselcilik tarihinde bir başlangıcı simgeliyordu. Ancak örgüt, başından itibaren sorunlarla karşılaştı ve Hindistan’ı diğer alt bölgesel platformları denemeye yöneltti. Şu sıralar, Bengal Körfezi Çok Sektörlü Teknik ve Ekonomik İşbirliği Girişimi (BIMSTEC) aracılığıyla Güney Asya ile Güneydoğu Asya arasındaki bağlantıyı artırma çabalarına öncülük ediyor. Burada, üye olarak Pakistan’ın bulunmadığını not etmek önemli. Bu yılın ilerleyen dönemlerinde (muhtemelen eylülde) grubun şu anki başkanı Tayland’ın ev sahipliğinde düzenlenecek 6. BIMSTEC Zirvesi öncesinde Hindistan, 11-12 Temmuz’da 2. BIMSTEC Dışişleri Bakanları toplantısına ve 6-8 Ağustos’ta türünün ilk örneği olan mega bir BIMSTEC İş Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Dahası, Güney Asya ile Güneydoğu Asya arasındaki bağlantının temel modu olan deniz taşımacılığı üzerine bir merkez dahil üç BIMSTEC mükemmeliyet merkezi kurmayı planlıyor.

Güney Asya’da Bölgeselciliğin Ortaya Çıkışı – SAARC’ın Oluşumu

Onlarca yıldır, Hint alt kıtasının ülkeleri Güney Asya çatısı altında uyumlu bir bölgenin parçası olarak düşünüldü. Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birine ev sahipliği yapan bölge, sekiz ülkeden oluşuyor: Afganistan, Bangladeş, Bhutan, Hindistan, Maldivler, Nepal, Pakistan ve Sri Lanka. Yüzlerce farklı dil konuşan ve çok sayıda farklı dini geleneği takip eden çeşitli halkları, İngiliz sömürgeciliği deneyimi de dahil ortak bir tarihe sahip ve kriket sporuna ve Bollywood filmlerine olan sevgi, etnik bağlar ve müzik ve mutfak pratikleri gibi ortak kültürel bağlantıları paylaşıyor. Ancak paylaşılan tarih ve kültürel uygulamalara karşın Güney Asya’da bölgeselcilik fikri pratikte başarılı olmadı.

Bölgedeki küçük ülkelerden Bangladeş 1980’lerin başında bölgesel bir örgüt fikrini ortaya atmış, 1975’te askeri darbeyle Bangladeş’te iktidara gelen General Ziaur Rehman’ın bölgesel bir örgüt kurma yönündeki çabaları 1985’te Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü’nün (SAARC) kurulmasıyla meyvesini vermişti. Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Bhutan, Sri Lanka ve Maldivler örgütün ilk üyeleri olurken Afganistan 2007’de SAARC’a katılmıştı. Ancak Güney Asya’da sömürgecilik sonrası devletlerin oluşumunun niteliği ve bağlamı ile Soğuk Savaş’ın bölgeye etkisi, burada bölgeselcilik fikrinin yeşermesine pek izin vermedi. İngiliz Hindistanı’nın Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmesi, Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılması ve bu süreçte yaşanan savaşlar, Güney Asya’da bölgeselcilik fikrinin yayılmasının aksine güvensizlik ve düşmanlık tohumları serperken özellikle Hindistan ve Pakistan arasındaki entegrasyonu bir hayal haline getirdi. Hindistan ve Pakistan’ın temel ilkeleri arasındaki çelişki, bu ülkeler arasında anlamlı bir işbirliğinin gerçekleşmesine de olanak vermiyordu. Soğuk Savaş’ın etkisine gelince, savaşın Avrupa Birliği’nin bölgeselcilik ve bölgesel işbirliğinin başarılı bir örneği olarak oluşumunda ve konsolidasyonunda önemli bir rol oynadığını belirtmek kulağa ilginç gelse de aynı Soğuk Savaş Güney Asya’da işbirliğine yönelik girişimleri engelledi.

SAARC’ın kurulması Güney Asya’daki bölgeselcilik tarihinde kuşkusuz bir dönüm noktası ancak Hindistan ve Pakistan gibi bölgedeki etkili ülkeler bölgesel bir örgüt fikrine başından beri kuşkuyla yaklaşmıştır. Hindistan, gelişen bölgesel platformun diğer devletlerin kendisine karşı birleşebileceği bir durum yaratacağını, platformun kendisine Güney Asya’da ayak bağı olacağını ve uluslararası arenada güç ve kapasitesine dayalı daha büyük bir rol oynama fırsatını elinden alacağını düşünüyordu. Öte yandan SAARC platformu bölgedeki küçük devletlerin istek ve şikayetlerini bireysel ve kolektif olarak dile getirebilecekleri bir alan sağladı. Ancak 1990’lardan 2010’lara kadar olan altın çağında üye ülkeler, Güney Asya Tercihli Ticaret Anlaşması, Güney Asya Serbest Ticaret Bölgesi, bir gümrük birliği, ortak bir bölgesel pazar ve ortak bir ekonomik ve parasal birlik dahil birkaç iddialı girişim yürürlüğe koyabilse de bölgeselciliğin ve bölgesel örgütlerin büyümesi için elverişli uluslararası iklime karşın daha ileri gidememiştir. Başlangıçtaki isteksizliği bir kenara bırakırsak, Hindistan SAARC’ın olası faydaları konusunda iyimser olmaya çalışsa da giderek örgütün belirtilen hedeflerine ulaşmada pek yardımcı olamayabileceğini anlamaya ve dolayısıyla ondan uzaklaşmaya başladı.

Hindistan’ın uzaklaşma politikasına örnek olarak 1992’de formüle edilen Doğuya Bakış Politikası (Look East Policy), 1997’de başlatılan Bengal Körfezi Çok Sektörlü Teknik ve Ekonomik İşbirliği Girişimi (BIMSTEC), 1997’de kurulan Hint Okyanusu Kıyıdaş Ülkeler Birliği (IORA), 2000’de oluşturulan Mekong-Ganga İşbirliği (MGC) ve 2015’te imzalanan Bangladeş-Bhutan-Hindistan-Nepal (BBIN) Ulaştırma Anlaşması gibi organizasyonların oluşumuna katılımı gösterilebilir. Bu örgütler ve platformlar Hindistan’ın Pakistan’dan uzak durmasını ve onu dışlamasını sağlarken aynı zamanda Hint-Pasifik bölgesindeki genişletilmiş mahalleye de ulaşmasını sağladı. Bu arada SAARC, 39 yıllık bir geçmişe sahip olmasına karşın yalnızca 18 Zirve toplayabildi. 18. Zirve olan son zirve 2014 yılında Nepal’in Katmandu kentinde toplandı. 19. Zirve’nin 2016 yılında Pakistan’da gerçekleşmesi planlanıyordu ancak o yıl Jammu ve Keşmir’in Uri kentinde gerçekleşen terör saldırısı nedeni ile Hindistan Zirve’ye katılmayı reddetti. Hindistan Zirve’ye katılmama kararı aldıktan sonra diğer ülkeler de Zirve’den çekildi ve o zamandan beri hiçbir SAARC Zirvesi yapılmadı. Geçen şubat ayında Yeni Delhi’de bulunan Nepal parlamento üyesi Swarnim Wagle’nin, “SAARC 2014’ten bu yana komada”, dediği kadar var…

BIMSTEC Aracılığıyla Güney Asya’yı Güneydoğu Asya’ya Bağlamak –  Hindistan’ın Büyük Hamlesi

2014’ten itibaren SAARC arka planda kalırken BIMSTEC Hindistan’ın odak noktası haline geliyor. 2016’da Hindistan’ın BIMSTEC’in bölgesel erişimi için Goa’da ortak bir BRICS-BIMSTEC Zirvesi düzenlemesinden sonra, BIMSTEC’e destek daha da ivme kazandı. Ancak Haziran 2019’da Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar’ın SAARC’ın sorunları olduğunu ve bu nedenle Hindistan’ın önümüzdeki beş yıl boyunca BIMSTEC’e öncelik vereceğini belirtmesinden bu yana Hindistan’ın BIMSTEC eğilimi daha gözle görülür bir hal aldı. Bengal Körfezi Çok Sektörlü Teknik ve Ekonomik İşbirliği Girişimi (BIMSTEC), Bangkok Deklarasyonu’nun imzalanmasıyla Haziran 1997’de kurulan bölgelerarası bir gruptur. Başlangıçta BIST-EC (Bangladeş-Hindistan-Sri Lanka-Tayland Ekonomik İşbirliği) olarak bilinen örgüt artık BIMSTEC olarak biliniyor ve Aralık 1997’de Myanmar’ın, Şubat 2004’te Bhutan ve Nepal’in katılımıyla yedi üyeli bir grup olarak bugünkü haline geldi. Grup temel olarak Bengal Körfezi’ne kıyısı olan ülkeleri üye olarak içeriyor ve bölgedeki ülkeler arasında ticaret, teknoloji, enerji, ulaşım, turizm, balıkçılık, tarım, halk sağlığı, yoksulluğun azaltılması, terörle mücadele, çevre, kültür, insanlar arası temas ve iklim değişikliği gibi birçok sektörde bölgesel işbirliğini teşvik ederek, ekonomik büyümeyi ve sosyal ilerlemeyi hızlandırmayı amaçlıyor. Bu grup, toplam 5 trilyon dolar civarında GSYİH ile dünya nüfusunun yüzde 22’sine ev sahipliği yapıyor.

BIMSTEC tüzüğü Mart 2022’de Kolombo’da sanal ortamda düzenlenen 5. BIMSTEC Zirvesi’nde imzalandı ancak belgenin tüm üyeler tarafından onaylanması iki yıl daha sürdü. Nepal bulmacanın son parçasıydı; parlamentosu tüzüğü bu yılın nisan ayının başlarında onayladı. Bu, BIMSTEC tüzüğünün başlangıcından 27 yıl sonra yürürlüğe girdiği anlamına geliyordu. Böylelikle tüzüğün tüm üyelerce kabul edilmesiyle gruba hukuki destek sağlanmıştır. Grup, bu sayede bölgede işbirliği için hukuki ve kurumsal bir çerçeve oluşturabilir, yeni üyelerin kabulünü sağlayabilir ve diğer ülkeler ve gruplarla anlaşmalar imzalayabilir. Ayrıca daha önce BIMSTEC’in resmi bir genel merkezi yoktu ve 2011 yılında Bangladeş’in başkenti Dakka’da merkez ofisi ve 2014 yılında Sri Lankalı diplomat Sumith Nakandala’nın genel sekreteri oluncaya kadar Bangkok’taki Tayland Dışişleri Bakanlığı’nda toplantılar yapılıyordu. Bugün daimi sekreterliği Dakka’da bulunan grubun şu anki genel sekreteri, Hint diplomat Indra Mani Pandey’dir; ilk kez bir Hint diplomat, grubun şefi pozisyonunda bulunuyor. Daha önce örgütün en üst düzey görevlerinde Sri Lanka, Bangladeş ve Bhutanlı diplomatlar bulunmuştu.

Dolayısıyla SAARC ivmesini kaybettiğinde, BIMSTEC özellikle Hindistan’dan gelen güçlü destekle yeniden canlanıyor gibi görünüyor. Burada, SAARC’tan farklı olarak BIMSTEC’te üye olarak Pakistan’ın bulunmadığını dikkate almak önemli. İlk BIMSTEC Dışişleri Bakanları toplantısı geçen yıl Tayland’ın Bangkok kentinde düzenlendi. Bu yıl 11-12 Temmuz’da Hindistan’ın 2. BIMSTEC Dışişleri Bakanları toplantısına ev sahipliği yapması, Delhi’nin “Önce Komşuluk” politikasına sürekli odaklandığını gösteriyor. Jaishankar’ın gruba “yeni enerji aşılama” ve “daha yüksek hedefler koyma” çağrısında bulunduğu bu toplantı aslında Tayland’da yıl sonuna doğru gerçekleşecek BIMSTEC Zirvesi için bir ön hazırlık niteliğindeydi. BIMSTEC’in Güney Asya’da bölgesel işbirliği için giderek “tercih edilen bir platform” haline geldiği bir dönemde etkileşimini artıran Hindistan ayrıca grup için ilk iş zirvesine ev sahipliği yaptı. Zirve, Hindistan Dışişleri Bakanlığı ve Hindistan Sanayi Konfederasyonu tarafından ulusal başkent Delhi’de 6-8 Ağustos tarihleri arasında üç günlük bir etkinlik olarak düzenlendi. Gündemde öncelikli olarak liman bağlantısı, altyapı ve devam eden BIMSTEC serbest ticaret anlaşması görüşmeleri ele alındı.

Aslında BIMSTEC Serbest Ticaret Anlaşması’nın çerçeve anlaşması 2004’ün başlarında imzalanmış ancak müzakereleri ilerletmek için Ticaret Müzakere Komitesi sonuçsuz kalan yaklaşık yirmi tur müzakere düzenlemişti. Hindistan, 2018 yılında BIMSTEC ülkeleri arasında serbest ticaret anlaşmasının imzalanması için yoğun çaba sarf etmiş ancak Hindistan ile Tayland arasında profesyoneller için pazar erişimi, ticaret mallarına uygulanan vergi indirimleri ve politika gevşetmeleri konusunda yaşanan görüş ayrılıkları süreci sekteye uğramıştı. Haziran 2023’te o dönem BIMSTEC Genel Sekreteri olan Tenzin Lekphell, serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin “yavaş” ilerlediğini ve ticaretin kolaylaştırılması ve gümrük ile ilgili konularda karşılıklı yardım gibi bazı bileşenlerin uygulamaya konulmadan önce henüz kesinleştirilmediğini söylemişti. Bu nedenle gündemin ana odak noktasının, üye ülkeler arasındaki malları, hizmetleri, yatırımları ve ekonomik işbirliğini kapsayacak bir serbest ticaret anlaşması olacağı yönünde güçlü bir beklenti vardı.

Son Sözler

Güney Asya ülkelerinin tutarlı bir bölge oluşturamayışı, Güney Asya’nın dengesiz dağılımı buradaki bölgeselciliğin başarısızlığında büyük etken. Hindistan bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi ve Hindistan’ın hakimiyeti bölgesel yapıların gelişiminde paradoksal bir etki yaratmıştır. Sonuçta ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Güney Asya, özünde Hindistan ve Hindistan ile sınırı paylaşan ancak birbirleri ile paylaşmayan altı ülkeden oluşur; bunun istisnası, Pakistan ile sınırı paylaşan ancak Hindistan ile paylaşmayan Afganistan’dır. Ancak Hindistan bakış açısıyla Hindistan Afganistan ile de sınır paylaşmakta ve Afganistan da diğerleri gibi bir Güney Asya bölgesi kapsamında yer almaktadır. Bu anlamda Güney Asya, esasen Hindistan’ın komşularının Hindistan ile ve Hindistan’ın komşuları ile etkileşimlerinin toplamı oluyor. Güney Asya’nın bu doğası Hindistan’da şöyle bir algıyı şekillendirmiştir: Bölgesel yapıların oluşturulması Hindistan’ın bölgede halihazırda sahip olduğu üstünlüğe katkıda bulunamaz, aksine kendi arka bahçesindeki hakimiyetini potansiyel olarak kontrol edebilir ve bölgedeki etkisini zayıflatabilir. Örneğin, SAARC fikirbirliğine dayalı olarak işlev gördüğünden, Hindistan’ın alt kıtadaki meseleler hakkındaki oyu, bölgedeki en küçük ülkeler Bhutan ve Maldivler’in oyu kadar önemli olacaktır. Dahası, Güney Asya’nın içsel çatışmaları Hindistan için bir kamburdan başka bir şey ifade etmiyor. Buradan hareketle SAARC’ın işlevsiz doğası ve bölgedeki politik iklim daha çok alt bölgesel işbirliğine olanak sağlıyor. Güney Asya’da görülen alt bölgesel işbirliğine güzel bir örnek olarak Nepal’in ürettiği enerjiyi Hindistan üzerinden Bangladeş’e ihraç etme planı çerçevesinde üçlü ortaklık akla gelebilir. Bu sayede, son on yılda Nepal, Hindistan ve Bangladeş arasındaki enerji ticareti üç katına çıktı.

Öte yandan, komşuluk politikasını doğru bir şekilde ele almadığı sürece daha büyük bir bölgesel Asya rolü veya küresel bir rol elde etmeyi hedeflemek Hindistan için odada duran büyük bir fil. Egemen uluslara bölünmüş olsalar da ortak tarihi ve kültürel bir yer olan Güney Asya ülkeleri arasındaki bölgesel entegrasyonun güçlendirilmesi gerekiyor ancak bunun önündeki en büyük engel Hindistan ve Pakistan’ın bir uzlaşma zemini oluşturabilecek herhangi bir çatının henüz bir türlü ortaya çıkamamış olmasıdır. Bu nedenle de özellikle Güney Asya bölgesinde tüm bölge ülkelerini bir çatı altında toplayan bütüncül bir entegrasyondan söz edilemiyor. Dahası ne bölge sakinleri daha güçlü bağlar peşinde ne de bölgedeki kültürel alışveriş iç açıcı. Buna güzel bir örnek, Pakistan’ın 2019’da yerel televizyon ve radyo kanallarında Hint içeriklerini yasaklamasıyla oluşan bu boşluk Türk televizyon içerikleriyle ikame ediliyor. Bollywood film endüstrisinde neredeyse hiç Pakistanlı sanatçı yok ve Pakistanlı kriketçiler artık Hint Premier Ligi’nde oynamıyor. Bölge içi göçte de istikrarlı düşüş var; Güney Asyalılar eskiden olduğu gibi birbirlerinin ülkelerinde çalışmak veya eğitim görmek yerine artık daha çok Ortadoğu ve Batı Avrupa ülkelerini, Malezya, Avustralya ve Kuzey Amerika’yı ve hatta Çin’i tercih ediyor. Daha da önemlisi, eğitimde daha yoğun görülmekle birlikte, ticaret, turizm ve eğitimde bölge içi bağlantıdaki azalma beklendiği üzere Çin tarafından telafi ediliyor.

Birçok Güney Asya devletinin Hindistan’ın üstünlüğünü dengelemek için Çin’i kullanma kararı sonucunda, Güney Asya artık eskiden olduğu gibi Hindistan merkezli bir bölge değil. Açıkçası birçok Hint stratejik düşünürünün de zaten Güney Asya’daki bağlantıların ülkenin hırslarını sınırladığına inanmaya başlaması sonucunda, Hindistan stratejik odağını yeniden Pakistan’dan Çin’e ve kıta alanından deniz alanına yönlendirdi. Ve paradoksal olarak, kendisi için daha geniş bir jeopolitik alan araması sonucunda bir çeşit “küresel yükseliş – bölgesel düşüş paradoksu” yaşıyor. Buna karşılık, Çin’in son yıllarda Hindistan’ın komşuları arasındaki nüfuzunu artırdığı iyi biliniyor. Örneğin Bengal Körfezi, özellikle Hindistan ile Çin arasındaki rekabet nedeni ile Hint-Pasifik’te stratejik öneme sahip bir alt bölge haline geldi. Dolayısıyla bir zamanlar büyük çatışmalardan uzak bir bölgeyken artık büyük güçler arasında jeopolitik rekabet ve bölgesel çatışma bölgesi haline gelmeye hazırlanıyor. Çin’in Bengal Körfezi’ndeki varlığını artırma girişimleri, Hindistan’ın güvenliği ve bölgedeki “net güvenlik sağlayıcısı” rolü üzerinde doğrudan bir etkiye sahip. Bangladeş’in Çin’in talebini kabul etmemesinin ardından Çin, Andaman ve Nicobar Adaları’na daha yakın bir derin deniz limanında bir dayanak noktası arıyor. Çin’in Myanmar ve Sri Lanka’daki limanları kontrol altına alarak Bengal Körfezi bölgesine olan ilgisinin artması, Hindistan’ı tarım, deniz araştırmaları ve deniz taşımacılığı alanlarında üç BIMSTEC Mükemmeliyet Merkezi kurma olasılığını araştırmaya yöneltti.

Çok Okunanlar

Exit mobile version