GÖRÜŞ

Hindistan’ın Fransa ile stratejik yakınlaşması

Yayınlanma

Hindistan’da her yıl 26 Ocak Cumhuriyet Bayramı büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Ve her yıl geçit töreni için ülkenin yakın ilişki içinde olduğu ve aynı zamanda yüksek profilli olan ülkenin lideri baş konuk olarak ağırlanıyor. Bu yıl bu daveti reddeden bir isim var: Amerika Başkanı Joe Biden. Beyaz Saray’ın Hindistan Başbakanlığına Biden’ın Cumhuriyet Bayramı’na baş konuk olarak katılamayacağını iletmesi üzerine Hindistan hükümeti bu boşluğu bir başka yüksek profilli bir isim ile dolduracak: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. Bu, bir Fransız Cumhurbaşkanına Yeni Delhi’deki büyük geçit törenine katılma onurunun verileceği altıncı baş konuk daveti…

Peki neden?

Öncelikle Biden’ın davete katılmayacak oluşu çok sürpriz bir durum değil: Hem 2024 Amerikan başkanlık yarışı başladı hem de daha dört ay önce G-20 Zirvesi nedeniyle Yeni Delhi’deydi.

Fransa’ya gelelim:

Öncelikle Hindistan’ın Fransa’ya bu daveti bir anlamda bir “karşılık verme” eylemiydi: Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 2023’ün temmuz ayında Paris’teki Bastille Günü geçit töreninin onur konuğuydu ve burada Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ait Rafale jetlerinin geçişine tanık olmuştu. Ve Macron, 26 Ocak 2024’te ulusal başkent Delhi’de düzenlenecek 75. Cumhuriyet Bayramı geçit törenine büyük bir keyifle katılacak. Çünkü Fransa, Hindistan’ın Avrupa’daki en yakın stratejik ortağı ve geçen yıl Amerika’yı geride bırakarak Rusya’dan sonra ikinci büyük silah tedarikçisi konumunda.

Hindistan son birkaç yılda büyük Avrupa ülkeleriyle bağlarını önemli ölçüde güçlendirirken Fransa, Hindistan’ın zaman içinde test edilmiş ortağı olarak öne çıkıyor; hatta Hindistan’ın en doğal ortağı olarak görülüyor.

Peki neden?

Hindistan ve Fransa arasındaki yakın ikili ilişkiler, çağdaş büyük güç ilişkilerini temsil ediyor ve karşılıklı saygıya ve bireysel hassasiyetlere ilişkin ortak bir anlayışa dayanıyor ve gelişen uluslararası jeopolitik ortamda ortak bir vizyona dayalı Doğu-Batı işbirliği için pratik bir model olarak hizmet ediyor. Bunlar, özellikle de ikili ilişkide karşılıklı saygı ve bireysel hassasiyetlere ilişkin ortak anlayış, Yeni Delhi için çok önemli.

Fransa’nın Hindistan’ın içişlerine yönelik tutumu, ikili ortaklığın en önemli boyutlarından biri. Batılı güçlerin Batılı olmayan ülkelerin içişlerine yönelik müdahalelerine karşın Fransa, Yeni Delhi’nin ulusal hassasiyetlerine ve kaygılarına büyük ölçüde duyarlılık gösteriyor. Örneğin, 2019’a dönelim: Yeni Delhi, Jammu ve Keşmir’in özerkliğine ilişkin anayasanın 370. maddesini yürürlükten kaldırırken Fransa Hindistan’ı eleştirmedi. Dahası, Çin’in öncülük ettiği kapalı kapılar ardında yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında da Hindistan’ın bu konudaki tutumunu destekledi.

Benzer şekilde, diğer Avrupa ülkeleri Hindistan’ı Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’yı eleştirmediği için eleştirirken Hindistan’ın Rusya karşısındaki hassas konumunu anlayan tek ülke Fransa oldu. Fransa, Yeni Delhi’yi eleştirmek için yükselen seslere eşlik etmek yerine sessiz kalmayı tercih etti.

Hindistan ve Fransa aynı zamanda terörle mücadele konusunda çok yakınlar; bu, Fransa’nın Yeni Delhi’nin sınır ötesi terörizme yönelik kaygılarını paylaşıyor oluşuyla da ve desteğiyle de ortaya çıkıyor. Taliban Kabil’i gerçekten ele geçirmeden önce Pakistan, Afganistan’da çalışan Hintleri küresel terörist olarak tanımlamak için Çin’den destek alırken operasyonu engelleyen Fransa olmuştu. Fransa bu nedenle Yeni Delhi için çok önemli. Dahası, Fransa, Hindistan’ın en çok aranan teröristi Masood Azhar’a ilişkin BMGK kararına destek vermiş ve Pakistan’a daha güçlü Mali Eylem Görev Gücü (FATF) yaptırımları yönünde baskı kurmuştu.

Biraz daha eskiye gidelim: Pokhran’dan sonra Hindistan’a yaptırım uygulamayan tek ülke Fransa oldu. 1998’de Yeni Delhi, nükleer test için diğer Batılı ülkelerin olumsuz müdahaleleriyle karşılaşırken Hindistan’ın Prithvi nükleer füzelerine güç veren eylemsiz navigasyon sistemlerini sağlayan Fransa’ydı.

Bugün ikili ortaklığın büyük bir kısmı savunma işbirliğine odaklanıyor. 2017’den 2021’e kadar Yeni Delhi’nin ikinci büyük savunma tedarikçisi olan Fransa, Hindistan’ın savunma kapasitesinin geliştirilmesine sürekli olarak katkıda bulunuyor. Batılı ülkeler genel olarak ileri savunma teknolojisini Yeni Delhi’ye aktarma konusunda isteksiz olmasına karşın Fransa ve Hindistan, bir savaş uçağı motoru ve Hindistan’ın gelişmiş çok amaçlı helikopterine güç verecek bir motoru ortaklaşa tasarlamaya, geliştirmeye ve üretmeye hazırlanıyor.

Macron Hindistan’a geldiğinde, etkileşimlerin odak noktası Atmanirbhar Bharat (kendi kendine yeten Hindistan) olacak. Macron’un Yeni Delhi’ye yapacağı ziyaret ile Yeni Delhi’nin uçak gemileri için Scorpene denizaltıları ve Rafale savaş uçakları satın almasına ilişkin müzakerelerin hızlanacağı umut ediliyor. Hindistan, küçük modüler nükleer reaktörlerin tedariki veya ortak araştırma ve geliştirmesi için Fransa’ya yöneliyor. Bunlar 300 megavattan az üreten nükleer reaktörler ve bu reaktörler nükleer enerjinin temeli. Bunlar aynı zamanda yeşil hidrojen projesinin de temelini oluşturuyor. Bu, Yeni Delhi için birinci öncelik.

Diğer yandan, büyük oranda savunma ağırlıklı olan ikili ortaklığın ekonomik ve ticari yönü zayıf. Yeni Delhi’nin Fransa ile ticareti, Almanya ve Hollanda gibi diğer Avrupa ülkeleriyle olan ikili alışverişlerin önemli ölçüde gerisinde kalıyor. Üstelik Fransız şirketleri ve işletmeleri Hindistan’da diğer Avrupa ülkelerine göre daha az yerleşik. Fransızların Hindistan’daki yatırımları istikrarlı bir şekilde artıyor olsa da Fransa Hindistan’daki yalnızca 11. yatırımcı konumunda.

Savunma dışında ikili ilişkilerdeki kritik bir başka yakınlaşma alanı olarak Hindistan ve Fransa’nın Hint-Pasifik konusundaki benzer görüşler öne çıkıyor. Yeni Delhi, Fransa’nın dış ilişkilerin ikili güç rekabetleri ile değil, ortak çıkar ve kaygıları paylaşan ortakların pratik ilişkileri ile belirlenmesi gerektiğine işaret eden stratejik özerklik odaklı dış politikasını memnuniyetle karşılıyor. Bu nedenle Yeni Delhi için Fransa, politika yapıcılarının Hindistan’ın diplomatik seçeneklerini çeşitlendirmesine olanak tanıyan önemli bir Batılı ortak. Başka bir deyişle Fransa, Hindistan’ın çok yönlü diplomasisini sürdürmesine olanak sağlıyor. Bunu, Hindistan’ın -Quad dışında- Fransa ile beraber Avusturalya ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer güçlerle üçlü diyaloglarında görmek mümkün.

Amerika’nın aksine Fransa’nın Hint-Pasifik’e yaklaşımı, Çin’in merkezi itici güç olduğu iki kutuplu bir rekabet fikrini dayatmıyor. Fransa, büyük güç rekabeti yerine, geçici bölgesel işbirliğine odaklanan bir politikayı teşvik ediyor. Yerleşik bir Hint-Pasifik gücü olmasına karşın Fransa’nın bölgedeki diplomatik etkisini genişletme kapasitesi hâlâ Amerika ve Çin’in gerisinde kalıyor olsa da Yeni Delhi’nin Fransa ile ortaklığı, Fransa’nın “üçüncü yolu” nedeni ile yani Amerika-Çin rekabetini uzak tuttuğu ve diplomatik bir alternatif sunduğu sürece değerli.

Çok Okunanlar

Exit mobile version