Birkaç yıl önce bir Amerikalıyla sohbet ediyordum. Güneyli bir inşaat makinası operatörüydü. Siyasi konular açıldığında çekingen davranıyor, fikirlerini pek açığa vurmak istemiyordu. Samimiyet biraz geliştikten sonra ateşli bir Trump destekçisi olduğunu anlamam uzun sürmedi. Eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye hakaretler ediyor, ülkesinin içinde bulunduğu durumu Hillary Clinton gibi “elitlere” bağlıyordu. Konuşmamızın sonlarına doğru önemli bir şey söyledi; “ Ben sana söyleyeyim, geliyor gelmekte olan!”. Evet, mahallesindeki herkesin baştan sona silahlı olduğunu ve iç savaşı beklediklerini söylüyordu: “Böyle bir savaş çıkarsa bil bakalım kim kazanacak? Silah karşıtı solcular mı? Tepeden tırnağa silahlı biz mi?”
Teksas kalkışması
İlk kez duyacaklar ve ABD’nin dünyaya ihraç ettiği iç savaşın kendi kapısını tıklatmasını heyecanla bekleyenler için bir kez daha anlatayım. ABD’de yasa dışı göç meselesi kontrolden çıktı. Güney’den gelen göçmen sayısı 2022’de yüzde 40 arttı. Biden iktidarı boyunca sınırdan 7 milyon kişinin geçmeye çalıştığı söyleniyor. Sadece geçtiğimiz aralık ayında 300 bin göçmen sınırdan geçmeye çalıştı.
Durum böyle olunca yasa dışı göç konusu ABD vatandaşının gündemine oturdu. 2024 seçimleri için en belirleyici mesele sorulduğunda Amerikalılar ya ekonomi diyor ya da göç. İşte Cumhuriyetçiler de bunu seçim kampanyalarının göbeğine oturttular. Trump’ın konuşmalarının çoğunda en ön planda göç tartışması var. Cumhuriyetçiler, kongrede bununla oturup bununla kalkıyorlar. Demokratların aylardır çıkarmak istediği Ukrayna destek paketini bile bu meseleye bağladılar; “Sınır güvenliğini sağlamazsan sana destek mestek yok!”
Valiler de bu konuda gürültü çıkarmaktan geri durmuyorlar. Geçen sene Florida Valisi Ron DeSantis’in ve Texas Valisi Greg Abbott’un eyaletlerindeki yasadışı göçmenleri “çok seviyorsanız alın siz bakın” diyerek otobüslere koyup göçmen sevdalısı Demokrat eyaletlere göndermesi dünya çapında olay olmuştu. İşte bugünkü konunun kahramanı o Texas Valisi Greg Abbott.
Mesele, Abbott’un Biden hükümetiyle Rio Grande nehri etrafına konulan dikenli tellerin kaldırılması tartışmasına dayanıyor. Biden hükümeti, teller yüzünden bazı göçmenlerin nehirde boğulduğunu, bunun insanlığa sığmadığını söylüyor. Abbott, onu dinlemeyip telleri orada tutmaya devam ediyor. ABD Yüksek Mahkemesi, 5’e 4 bir kararla Biden’ı haklı buluyor ve federal hükümeti destekliyor. Abbott, tellerin kaldırılmayacağını yineliyor. Hatta federal görevlilerle çatışmaya hazır olduklarını söylüyor. Olay kısaca böyle.
Şimdi gelelim gerekçeye. Abbott’un bunu ısrarla savunmasının sebebi Anayasal olarak kendini haklı görmesi. ABD Anayasasının birinci maddesinin 10. kısmında eyaletlerin “bir işgal durumu olmadıkça” kendi parasının olamayacağı, bağımsız dış politika inşa edemeyeceği ve kongreye sormadan askeri hareketlerde bulunamayacağı söyleniyor. Abbott’a göre yasadışı göç sorunu bir “işgal” halini aldı. Bu sebeple eyaletlerin federal hükümeti reddetme hakkı var.
Ancak burada işgal tanımının açılması gerekiyor. ABD anayasası, Batı dünyasındaki en eski anayasalardan birisi. 1787’de yazılmış bir anayasanın o dönemki şartlarını konuşmak gerekir. 13 koloniden oluşan dönemin ABD’si daha yeni İngilizleri def etmiş, kendi bölgelerinde kontrolü ve güvenliği tam oturtamamıştı. Dahası, İspanya ya da Fransa gibi başka sömürgeci bir devletin saldırmasından korkuluyordu. ABD’de çok tartışılan bireysel silahlanmayı hak haline getiren anayasanın 2. Maddesi de bu düşünceyle yazılmıştı. Bir işgal durumunda federal yapı her yere yetişemeyeceği için bireysel silahlanan vatandaşlar bir direniş sergileyecekti. Bu direniş eyalet yönetimleri tarafından organize edilecekti.
Tabii bugün böyle bir durum yok. Federal yapının “yetişememe” değil niyeti olmama sorunu var. Dahası yasadışı göç ne kadar büyük bir sorun olursa olsun “işgal” olarak tanımlamak kolay değil. Tam da bu yüzden ABD Yüksek Mahkemesi Biden’ı haklı buldu. Dahası, eyaletlerin federal hükümete itaatsizlikte bulunması hoş görülürse yarın başka bir eyaletin aynısını yapması nasıl önlenecekti?
İç Savaş ihtimali
Dikenli teller önünde yer yer arbedelerin çıktığı söyleniyor. Bu da doğal olarak toplumda “eyaletler federal hükümetle karşı karşıya geldi, iç savaş mı çıkacak?” beklentisini doğurdu. Ancak bunun için ilk çıkan iç savaşa bir bakmak lazım.
ABD iç savaşının çıkış sebebi hala tartışma konusudur. Yarası büyük konfederasyon yanlıları “biz eyalet hakları için başlattık savaşı” derken kuzeyliler “köleliği korumak için çıkardınız” diye cevap verirler ve haklıdırlar. Yine de o dönemde kuzeyin endüstrileşmişken güneyin tarım toplumu olarak kalması ve bu yüzden köle emeğine ihtiyaç duymasını göz ardı edemeyiz. Köleliğin kaldırılması güneyin doğrudan yoksullaşmasına sebep olacaktı, bunu varoluşsal tehdit olarak gören köle sahipleri birlikten ayrılma kararı aldılar.
Bugün ABD’de böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil. Yasadışı göç bir ülke için ne kadar büyük bir tehdit olursa olsun, sınır eyaletlerindeki karar alıcıları varoluşsal anlamda tehdit edecek bir konu olamaz. Tam tersine onların siyasi kariyerlerini güçlendirecek hamleler yapmalarına yol açıyor, aynı bugün olduğu gibi.
Yanlış anlamayın, ABD çok kutuplaşmış bir topluluk ve daha da kutuplaşacak. Son yıllarda muhafazakârların Cumhuriyetçi eyaletlere, liberallerin ise Demokrat eyaletlere göç etmesi bu kutuplaşmanın coğrafi bir boyut da kazanacağını gösteriyor. Bu, bize Amerikalıların beraber bile yaşamak istemediklerini söylüyor. Toplumsal zıtlaşmanın sokak olaylarına yol açması eninde sonunda kaçınılmaz olur. Ancak ABD istihbaratının 1860’lardaki halinden farklı olduğunu söylemek gerekir. Ayrılıkçı veya değil, bir şiddet olayı organize edecek olsanız yanınıza alacağınız 5 kişinin 4’ü muhtemelen bir istihbarat görevlisi olacaktır. 6 Ocak’ta Trump destekçileri ne kadar olay çıkarmış olursa olsunlar, ABD istihbaratının bundan haberi vardı. Olduğunu da söylediler zaten.
Peki neden?
Bu bir seçim yılı. Nasıl her seçim arifesinde Demokratlardan bıkkın azınlık topluluklar “Black Lives Matter” gibi eylemlerle konsolide ediliyorsa, Cumhuriyetçiler de kendilerinden soğumuş kararsızları etkileyecek hamleler yapıyorlar. DeSantis ve Abbott’un göçmenleri Demokrat eyaletlere yollaması tam da 2022 ara seçimleri öncesiydi. Yasadışı göç konusu ABD’de gerçekten alarm verici hale geldi. Bunu yaparak hem Cumhuriyetçi seçmen konsolide ediliyor hem de Demokratların yumuşak karnı biraz daha hırpalanmış oluyor. Dahası, bu eylemlerin başını çeken isimlerin politik kariyeri yükselişe geçiyor.
Yine de bir kısmın altını çizelim. Abbott, eyaletlerin federal hükümet tarafından verilen “anayasal olmayan” emirleri reddedebileceğini iddia etti. Bu İç savaş öncesi güneylilerin tutumuyla benzeşen bir hareket. ABD İç Savaşı’nda ayrılıkçı fikirlerin filizlenmesi ve güçlü bir hal alması 50 yılı bulmuştu. Yani ABD İç Savaşı bir olayla çıkmadı.
Tabii bir de Yüksek Mahkeme’nin kararını konuşmak lazım. Alınan karar Teksas’ı bir şeye zorlamıyor. Sadece federal yapının müdahale hakkının olduğunu söylüyor.6’ya 3 çoğunlukla Cumhuriyetçilere ait Yüksek Mahkeme nasıl oldu da Biden’ı haklı buldu? Evet, federal hükümetin otoritesinin sarsılmaması önemliydi ama Biden’ın haklı bulunması onu daha da zor durumda bıraktı. Seçim öncesi çözülmesi gereken gül gibi bir krizi daha oldu. Kararı alan Cumhuriyetçilerle dolu Yüksek Mahkeme, uymayan yine Cumhuriyetçilerle dolu eyaletler…
Evet, özellikle 2016’dan beri gerçekleşen her olay ülkeyi daha da uçlara sürüklüyor. Özellikle muhafazakârlar düşman gördükleri rakipleriyle ikinci bir hesaplaşma olacağından eminler. Eğer öyle bir gün olacaksa bile buna daha var. Trump’ın anketlerde üstün çıktığını ve dünyanın yeni Trump dönemine hazırlandığını unutmayalım. Ancak yarın öbür gün Trump’ın önü yasal yollarla kesilirse kimse hiçbir şeyi garanti edemez. 2024 ABD için her şekilde olaylı geçecek.