Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son tahminlerine göre Almanya’nın nominal gayrisafi yurtiçi hasılası bu yıl 4,43 trilyon dolar, Japonya’nınki ise 4,23 trilyon dolar olacak. Bu da Almanya’yı ekonomik büyüklük açısından küresel çapta üçüncü sıraya çıkaracak.
Tahminler, 1 avronun 160 yen seviyesine yaklaşırken ve yenin dolar karşısındaki 33 yılın en düşük seviyesine yaklaşması üzerine geldi. Avro en son Ağustos 2008’de 160 yene ulaşmıştı.
Yenin zayıflığı büyük ölçüde para politikasındaki temel farklılıklardan kaynaklandı. ABD Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını yükseltirken, Japonya Merkez Bankası yıllarca süren deflasyonun ardından fiyat artışını körüklemek için mali teşvik modunda kaldı.
IMF tahminlerine göre Almanya’da kişi başına düşen ortalama gayrisafi yurtiçi hasıla 52.824 dolar olarak öngörülürken, bu rakam Japonya’da 33.950 dolar.
Yeşil bakandan sübvansiyon çağrısı
Öte yandan Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller) koalisyon ortaklarına ve Avrupa Komisyonu’na yaptığı çağrıda, sanayi üretimini ve istihdamı güvence altına almak için daha fazla sübvansiyon talebinde bulundu.
Habeck dün yaptığı açıklamada sübvansiyonların gerekliliğinin altını çizerek, devletin endüstriyel dönüşümdeki rolüne ilişkin geniş bir tartışma çağrısında bulundu.
Habeck yeni sanayi stratejisini sunarken, bir zamanlar sanayi merkezi olan Alman ekonomisinin jeopolitik gerilimler, karbon emisyonlarını azaltma zorunluluğu ve kötü altyapı ve bürokratik prosedürler gibi koşullar nedeniyle ‘büyük bir baskı altında olduğunu’ vurguladı.
Habeck, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından ilan ettiği ‘dönüm noktası’na (Zeitenwende) atıfta bulunarak, “Bir ‘Zeitenwende’ içindeyiz,” dedi.
Habeck, “Benim bakış açıma göre, bu sadece Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü spesifik, korkunç ve hâlâ devam eden saldırganlık savaşı değil, aynı zamanda buna eşlik eden jeopolitik ve sosyo-politik zorluklar ve düzenleyici çerçevemizde açıkça dile getirilmeyen değişiklikler anlamına geliyor,” ifadelerini kullandı.
Yeni durum göz önüne alındığında, devletin daha fazla borç almak da dahil olmak üzere sanayi üretimini ve istihdamı güvence altına almada daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini savunan Habeck, bunun kendi hükümet koalisyonu içinde tartışmalı olduğunu da kabul etti.
Habeck, “Sonsuza dek gülümseyen küreselleşme, dostane birliktelik, ucuz Rus gazı gibi başka bir dönemde kendimize verdiğimiz kuralların yeni zamana uyup uymadığını düşünmeliyiz,” iddiasında bulundu.
Elektrikte devlet teşviklerine devam
Rus doğalgazının aşamalı olarak kesilmesi birçok Alman sanayi sektörünün savaş öncesine kıyasla daha yüksek enerji fiyatlarıyla karşı karşıya kalmasına neden oldu ve bu durumun önümüzdeki yıllarda da devam etmesi bekleniyor.
Almanya’daki elektrik fiyatları ABD ve Çin’in yanı sıra Fransa gibi diğer AB ülkelere kıyaslada daha yüksek.
Habeck bu nedenle, yeni inşa edilen rüzgar ve güneş enerjisi santralleri ile ucuz elektrik sağlanana kadar bir ‘köprü’ olarak gördüğü, enerji yoğun bazı endüstriler için sübvansiyonlu elektrik fiyatı çağrısını tekrarladı.
Fakat Şansölye Scholz’un yanı sıra trafik lambası koalisyonunun liberal üyesi FDP’nin Maliye Bakanı Christian Lindner buna karşı çıkıyor. Scholz ve Lindner, mevcut enflasyon göz önüne alındığında, fiyatlar üzerindeki baskıyı daha da artırmamak için kamu harcamalarının artırılmaması gerektiğini savunuyorlar.
Bununla birlikte Habeck’e göre, değer zincirinin tamamının Almanya’da olması geçmişte Alman sanayilerinin başarısının temel faktörlerinden biriydi. Habeck bu nedenle ‘mümkünse temel sanayileri burada tutmak istediklerinin’ altını çiziyor.
Avrupa Komisyonu’na çağrı
Habeck aynı zamanda Avrupa Komisyonu’na, bugüne kadar Avrupa içinde rekabetin bozulacağı korkusuyla isteksiz davrandığı ulusal sübvansiyonlara yeşil ışık yakması için de bir çağrı yaptı.
Bakan, “Avrupa ortak pazarının iç anayasasının iç görünümünden kaynaklanan bir prosedürler karmaşası ile karşı karşıyayız,” iddiasında bulundu. Habeck, Çin ve ABD ile rekabet göz önüne alındığında, ‘bildirim sürecinin daha hızlı tamamlanabilmesi için belirli prosedürlerin Avrupa düzeyinde daha güçlü bir şekilde bir araya getirilmesini ve yoğunlaştırılmasını önerdiklerini’ ekledi.
Habeck’e göre yeni durum daha genel anlamda Maliye Bakanı Lindner tarafından savunulan mali kısıtlama politikasının sorgulanmasını gerektiriyor. Habeck, en geç 2025 yılında başlayacak olan bir sonraki seçim döneminde, politika yapıcıların hükümetin ‘mali hareket alanını’ genişletmenin yollarını araştırması gerektiğini söyledi ve daha fazla kamu harcaması ve yatırımını savundu.