Hamas’ın İsrail’e yönelik şok saldırısı yaygın bir şekilde ülkenin “11 Eylül anı” olarak nitelendirildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) eski direktörü Kenneth Roth, “bu benzetme aynı zamanda uyarıcı olmalı” diye yazdı.
The Guardian’da kaleme aldığı yazıda Roth, “ABD hükümetinin, 11 Eylül’e verdiği yanıt Irak’ta son derece kötü niyetli bir savaşa, sistematik işkenceye ve Guantánamo’da yargılanmadan sonsuz tutukluluğa dönüştüğünde dünyanın sempatisini ve ahlaki üstünlüğünü kaybetti” dedi ve İsrail hükümetini benzer bir “kötü yolu” tekrarlamaması konusunda uyardı.
Roth yazısına şöyle devam ediyor: “Evet, Benjamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümeti işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yasadışı yerleşimleri genişletmeye devam ederken, Gazze halkını cezalandırıcı bir abluka ile sıkıştırırken ve işgal altındaki milyonlarca Filistinliye yaygın olarak apartheid olarak tanımlanan ayrımcı ve baskıcı bir yönetim uygularken Filistinliler anlaşılabilir bir şekilde hayal kırıklığına uğradılar. Daha da kötüsü, birbiri ardına gelen Arap hükümetleri, Filistinlilere en fazla göstermelik tavizler verdikten sonra İsrail ile ilişkileri normalleştiriyor ve bu da Filistinlilerin maruz kaldığı zulmü değiştirmiyor. Yine de bunların hiçbiri Hamas’ın yaptığı gibi savaş suçlarına başvurmayı haklı çıkarmaz. Bir tarafın işlediği savaş suçlarının diğer tarafın işlediği savaş suçlarını haklı çıkarmayacağı uluslararası insancıl hukukun temel bir önermesidir. Çoğu savaşın tutkuları, suçlamaları ve karşı suçlamaları göz önüne alındığında, sivilleri savaşın tehlikelerinden mümkün olduğunca uzak tutmak için tasarlanan kurallara uyma görevi mutlaktır, muhaliflerin davranışlarına bağlı değildir.”
İsrail hükümetinin şimdiden bu kuralları çiğnediğini vurgulayan Roth, şöyle devam etti: “Gazze’ye yönelik ilan edilen kuşatma, gıda, su ve elektriğin engellenmesi, İsrail’in yoğun bombardımanına maruz kalan Gazze halkı gibi ihtiyaç sahibi sivillere insani yardımın ulaştırılmasına izin verme yükümlülüğünü ihlal etmektedir. Bu hava saldırılarının ilk gününde İsrail ordusu dört büyük apartman kulesini hedef aldı. Geçmişte İsrail bu tür saldırıları kompleksin içinde Hamas’a ait bir ofis olduğu iddiasıyla meşrulaştırmaya çalışmıştı ancak yüzlerce Filistinliyi evsiz bırakmanın sivil maliyeti tamamen orantısız. Bir saldırıda bir pazarın vurulduğu ve düzinelerce kişinin öldüğü bildiriliyor. BM iki hastanenin vurulduğunu söylüyor.”
2006 yılında Lübnan’ın güneyinde Hizbullah’a karşı yürütülen savaşta İsrail ordusunun bölgeden kaçamayan ya da kaçmak istemeyen çok sayıda sivil olmasına rağmen sanki hepsi Hizbullah savaşçısıymış gibi kalan herkese saldırdığını hatırlatan Roth, Gazze’de İsrail ordusunun bu tür uyarılardan sonra mahalleleri dümdüz ettiğini bildiriyor: “Saldırılar sadece kalan sivilleri tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda Gazze halkına kendi iradesini zorla dayatan Hamas savaşçılarını hedef almaktan çok sivil halkı cezalandırmak için tasarlanmış gibi görünüyor.”
Roth, İsrail hükümetinin sivillere yönelik uyarısını da gerçekçi bulmayarak, “zalimce” diye nitelendiriyor: “İsrail hükümetinin Gazze halkına kaçmaları için yaptığı uyarıda da zalimce ve uhrevi bir şeyler var. Nereye kaçacaklar? Sırayla bombalanırken Gazze’nin yoğun nüfuslu bir mahallesinden diğerine mi? İsrail’in ablukayı güçlendirmesine yardım eden ve bölgenin 2,2 milyon sakinine kucak açmaya yanaşmayan Mısır’a mı? Uyarıdan sonra İsrail ordusu Mısır’a giden geçidi bombaladı. Peki insanlar Gazze’den kaçarsa İsrail geri dönmelerine izin verecek mi, yoksa bu da 1948’deki gibi tek yönlü bir kaçış mı olacak?”
Sivillerin öldürülmesinden Hamas’tan ziyade İsrail’i sorumlu tutan Roth şu ifadeleri kullanıyor: “Şimdiden her zamanki nakaratı duymaya başladık: Hamas sivil can kayıplarından sorumludur çünkü sivilleri ‘canlı kalkan’ olarak kullanmaktadır. Ancak ‘kalkan’, bir saldırıyı önlemek için sivillerin varlığını kasıtlı olarak kullanmayı ifade eder, sadece kentsel alanlarda savaşmayı değil, özellikle de Gazze’nin büyük bir kısmı böyleyken. Bazen Hamas şüphesiz bu kuralı ihlal ediyor, ancak sivilleri zarardan koruma görevi en başta saldırgana aittir.”
Gazze’deki sivil ölümlerinin hızla arttığını ve yakında Hamas’ın ilk saldırılarında ölenlerin sayısını çok aşacağını kaydeden Kenneth Roth, İsrail beklendiği gibi kara harekatına girişirse işlerin “daha da kötüye gideceğini” söylüyor: “Hükümet kasıtlı olarak sivilleri öldürmediğini söyleyerek kendini aklamaya çalışacaktır. Ancak ölenlerin kasıtlı olarak mı hedef alındıkları yoksa İsrail hükümetinin uluslararası insancıl hukuka riayet etmemesi nedeniyle mi öldürüldükleri pek fark etmeyecek.”
İsrail’in Hamas’ın saldırısına askeri olarak karşılık vermek için “her türlü nedeni olduğunu” savunan Roth, “Ancak savaşmak için iyi bir neden, bu savaşı yöneten kuralları ihlal etmek için bir neden değildir. Eğer İsrail hükümeti 11 Eylül anına George W. Bush benzeri bir kayıtsızlıkla karşılık verirse, çok geçmeden onun hükümetinin küresel sempatiden küresel öfkeye giden yolunu izleyecektir. Tek umudum böyle bir gidişat ihtimalinin onu duraksatmasıdır” uyarısında bulunuyor.