DÜNYA BASINI

Jeffrey Sachs: Ukrayna’daki savaşı Amerikan silahları değil, diplomasi durdurabilir

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Meşhur “şok terapisi ekonomisti”, Columbia Üniversitesi profesörü ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Direktörü Jeffrey Sachs, ABD’nin tarihindeki “sonu gelmez savaşlardan” biri haline gelen Ukrayna konusunda son dönemde en cüretkâr açıklamaları yapan isimler arasında. Son yıllarda dünyayı ilgilendiren kritik süreçlerde aldığı rollere rağmen Sachs’ın son tavsiyeleri pek dikkate nail olmuyor gibi görünüyor. Sachs, son makalesinde çözüme dair aslında konuya aşina olanların bildiği gerçekleri dile getirmiş olsa da yazdıkları dikkate değer.

Ukrayna’daki savaş kışkırtılmıştı: Peki barışa ulaşmak neden önemli?

Jeffrey Sachs

Common Dreams

23 Mayıs 2023

NATO’nun genişlemesi meselesinin bu savaşın merkezinde yer aldığını kabul ederek Amerikan silahlarının bu savaşı neden sona erdirmeyeceğini anlayabiliriz. Bunda sadece diplomatik çabalar sonuç verebilir.

George Orwell 1984’te “Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder: Bugünü kontrol eden geçmişi kontrol eder” diye yazmıştı. Hükümetler kamuoyunun maziye ilişkin algılarını çarpıtmak için durmaksızın çalışırlar. Ukrayna savaşı hususunda Biden yönetimi defalarca ve yanıltıcı bir şekilde Ukrayna savaşının 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya sebepsiz yere saldırmasıyla başladığını iddia etti. Aslında savaş, ABD’nin önde gelen diplomatlarının savaş öncesinde onlarca yıldır öngördükleri şekilde ABD tarafından kışkırtılmıştı; bu da savaşın önlenebileceği ve şimdi müzakereler yoluyla durdurulması gerektiği anlamına geliyor.

Savaşın provoke edildiğini kabul etmek, bunu nasıl durduracağımızı anlamamıza yardımcı olacaktır. Ve bu Rusya’nın işgalini haklı çıkarmaz. Rusya için çok daha iyi bir yaklaşım, Amerikan militarizmini ve tek taraflılığını açıklamak ve bunlara karşı çıkmak için Avrupa ve Batı dışındaki dünya ile diplomasiyi artırmak olabilirdi. Aslında ABD’nin NATO’yu genişletme çabalarına dünya genelinde geniş çapta karşı çıkılıyor, dolayısıyla Rusya’nın savaş yerine diplomasisi muhtemelen etkili olurdu.

Biden ekibi, en son Başkan’ın savaşın birinci yıl dönümünde yaptığı büyük konuşmada, yakın zaman evvel gelen NATO beyanında ve en son G7 bildirisinde “sebepsiz” kelimesini sürekli olarak kullanıyor. Biden’a dost ana akım medya Beyaz Saray’ı papağan gibi tekrarlıyor. New York Times, beş başyazısında, yazarlarının 14 köşe yazısında ve yedi konuk yazısında işgali en az 26 kez “sebepsiz” olarak tanımlayan baş suçludur!

Esasında ABD’nin iki ana provokasyonu söz konusuydu. Birincisi ABD’nin NATO’yu Ukrayna ve Gürcistan’a genişleterek Rusya’yı Karadeniz bölgesinde NATO ülkeleriyle (saat yönünün tersine Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Türkiye ve Gürcistan) kuşatma niyetiydi. İkincisi ise ABD’nin Şubat 2014’te Ukrayna’nın Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’i zor kullanarak devirerek Ukrayna’da Rus düşmanı bir rejim kurulmasında oynadığı roldü. Ukrayna’daki silahlı çatışma ABD hükümeti, NATO ve G7 liderlerinin bizi inandırmak istediği gibi Şubat 2022’de değil, dokuz yıl önce Yanukoviç’in devrilmesiyle başladı.

Biden ve dış politika ekibi savaşın bu kökenlerini tartışmayı reddediyor. Bunları kabul etmek yönetimi üç şekilde zayıflatacaktır. Birincisi, savaşın önlenebileceği ya da erkenden önlenebileceği, Ukrayna’nın şu anki yıkımından ve ABD’nin bugüne kadar 100 milyar dolardan fazla harcama yapmaktan kurtulabileceği gerçeğini ortaya çıkaracaktır. İkinci olarak, Başkan Biden’ın Yanukoviç’in devrilmesinde dahli olan biri olarak ve ondan önce savunma sanayiinin sadık bir destekçisi ve NATO’nun genişlemesinin en erken dönemden savunucusu olarak savaştaki şahsi rolünü açığa çıkaracaktır. Üçüncüsü, Biden’ı müzakere masasına iterek yönetimin NATO’nun genişlemesi adına sürdürdüğü çabanın altını oyacaktır.

Arşivler, Sovyetler Birliği Varşova Paktı askeri ittifakını dağıttığında ABD ve Alman hükümetlerinin Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’a NATO’nun “bir santim bile doğuya” ilerlemeyeceği konusunda defalarca teminat verdiğini inkâr edilemez bir şekilde gösteriyor. Bununla birlikte ABD’nin NATO’nun genişlemesine yönelik planları 1990’ların başında, Vladimir Putin’in Rusya Devlet Başkanı olmasından çok önce başlamıştı. Ulusal güvenlik uzmanı Zbigniew Brzezinski, 1997 yılında NATO’nun genişlemesi konusundaki yol haritasını dikkat çekici bir hassasiyetle ortaya koymuştu.

ABD’li diplomatlar ve Ukrayna’nın kendi liderleri NATO’nun genişlemesinin savaşa yol açabileceğini çok iyi biliyorlardı. ABD’li büyük devlet adamı George Kennan, NATO’nun genişlemesini “vahim bir hata” olarak nitelendirmiş ve New York Times’ta şöyle yazmıştı: “Böyle bir kararın Rus kamuoyundaki milliyetçi, Batı aleyhtarı ve militarist eğilimleri alevlendirmesi, Rus demokrasisinin gelişimini olumsuz etkilemesi, Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerde Soğuk Savaş atmosferini yeniden hakim kılması ve Rus dış politikasını bizim hiçbir şekilde hoşumuza gitmeyecek istikametlere yöneltmesi beklenebilir.”

Başkan Bill Clinton’ın savunma bakanı William Perry, NATO’nun genişlemesini protesto etmek için istifa etmeyi düşünmüştü. 2016 yılında Perry, 1990’ların ortalarındaki bu kritik anı anımsarken şunları söylemişti: “Bizi sahiden de kötü bir istikamete sürükleyen ilk eylemimiz NATO’nun genişlemeye başlaması ve bazıları Rusya’ya sınırı olan Doğu Avrupa ülkelerini bünyesine katması oldu. O dönemde Rusya ile yakın çalışıyorduk ve NATO’nun hasım değil dost olabileceği fikrine alışmaya başlamışlardı… Fakat NATO’nun sınırlarına dayanmasından son derece rahatsız oldular ve bunu yapmamamız yönünde bize güçlü bir çağrıda bulundular.”

2008 yılında ABD’nin o dönemki Rusya Büyükelçisi ve şimdinin CIA Direktörü William Burns, Washington’a gönderdiği telgrafta NATO’nun genişlemesinin ciddi riskleri konusunda uzun uzun uyarılarda bulunmuştu: “Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya katılma hedefleri sadece Rusya’nın sinir uçlarına dokunmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgede istikrar açısından doğuracağı sonuçlar konusunda da ciddi kaygılara yol açıyor. Rusya bunu sadece kuşatılmışlık ve kendisinin bölgedeki nüfuzunu zayıflatma çabaları algılamakla kalmıyor, aynı zamanda güvenlik çıkarlarını ciddi şekilde etkileyecek öngörülemez ve kontrolsüz sonuçlardan da korkuyor. Uzmanlar, Rusya’nın özellikle Ukrayna’da NATO üyeliği konusunda yaşanan ve Rus azınlığın büyük bir kısmının üyeliğe karşı olduğu keskin ayrışmaların, şiddet ya da en kötü ihtimalle iç savaş içeren büyük bir bölünmeye yol açabileceğinden endişe ettiğini söylüyorlar. Böyle bir durumda Rusya müdahale edip etmeyeceğine karar vermek zorunda kalacaktır ki bu da onların yüzleşmek istemeyecekleri bir karar.”

Ukrayna’nın liderleri NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesi konusunda baskı yapmanın savaş anlamına geleceğini iyi biliyorlardı. Zelenskiy’in eski danışmanı Aleksey Arestoviç, 2019’da verdiği bir söyleşide “NATO’ya girmenin bedelinin Rusya ile büyük bir savaş olduğunu” dile getirmişti.

2010 ve 2013 yılları arasında Yanukoviç, Ukrayna kamuoyuna uyarak tarafsızlığı savundu. Dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve ABD Büyükelçisi Geoffrey Pyatt’ın Yanukoviç’in zor kullanılarak devrilmesinden haftalar önce Yanukoviç’ten sona gelecek hükümeti planladıkları ses kaydında canlı bir şekilde görüldüğü üzere ABD, Yanukoviç’i devirmek için gizliden iş yürütmüştü. Nuland, telefon görüşmesinde dönemin Başkan Yardımcısı Biden ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile yakın koordinasyon içinde olduğunu açıkça belirtiyor ki bu ekip şu anda ABD’nin Ukrayna politikasının merkezinde yer alan Biden-Nuland-Sullivan ekibinin ta kendisi.

Yanukoviç’in devrilmesinden sonra Donbass’ta savaş patlak verirken Rusya da Kırım üzerinde hak iddia etti. Yeni Ukrayna hükümeti NATO’ya üyelik başvurusunda bulundu ve ABD, Ukrayna ordusunu NATO ile birlikte çalışabilir hale getirmek üzere silahlandırdı ve yeniden yapılandırılmasına yardımcı oldu. 2021 yılında NATO ve Biden yönetimi Ukrayna’nın ileride NATO’ya gireceği konusunda güçlü bir taahhütte bulundu.

Rusya’nın işgal başlatmasından hemen öncesinde NATO’nun genişlemesi ön plandaydı. Putin’in ABD-Rusya Antlaşması taslağı (17 Aralık 2021) NATO’un genişlemesinin durdurulması çağrısında bulunuyordu. Rus liderliği, 21 Şubat 2022’deki Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında NATO’nun genişlemesini savaşın sebebi olarak gösterdiler. Putin o gün yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında NATO genişlemesini işgalin temel nedeni olarak ilan etti.

Tarihçi Geoffrey Roberts, kısa süre önce şöyle yazmıştı:Rusya ile Batı arasında, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve egemenliğinin sağlam garantileri karşılığında NATO’nun genişlemesini durduran ve Ukrayna’yı tarafsız hale getiren bir anlaşmayla savaş önlenebilir miydi? Yüksek ihtimalle öyle.” Mart 2022’de Rusya ve Ukrayna, Ukrayna’nın tarafsızlığı temelinde savaşın müzakere yoluyla hızlı bir şekilde sona erdirilmesi yönünde ilerleme kaydettiklerini bildirdi. Arabuluculuk yapan eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’e göre ABD, Britanya ve Fransa engellemeden önce bir anlaşmaya varılmak üzereydi.

Biden yönetimi Rusya’nın işgalinin sebepsiz olduğunu ilan ederken Rusya, 2021’de savaştan kaçınmak için diplomatik alternatifler aradı, Biden ise diplomasiyi reddederek Rusya’nın NATO’nun genişlemesi konusunda hiçbir söz hakkı olmadığında ısrar etti. Ve Rusya Mart 2022’de diplomasiyi zorlarken Biden ekibi savaşa diplomatik yolla son verilmesine yine engel oldu.

NATO’nun genişlemesi meselesinin bu savaşın merkezinde yer aldığını kabul ettiğimizde Amerikan silahlarının bu savaşı neden sona erdirmeyeceğini de anlamış oluruz. Rusya, NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesine engel olmak için gerektiğinde gerilimi tırmandıracaktır. Ukrayna’da barışın anahtarı, ülkenin tarafsızlığı ve NATO’nun genişlememesi temelinde yapılacak müzakerelerden geçiyor. Biden yönetiminin NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesi konusundaki ısrarı, ABD’yi Ukrayna’yı yanlış anlaşılmış ve ulaşılamaz askeri hedeflerinin kurbanı haline getirdi. Provokasyonların sona ermesinin ve Ukrayna’ya barışı geri getirecek müzakerelerin zamanı geldi.

Çok Okunanlar

Exit mobile version