Bu Korece cümleyi Türkçe’ye tam olarak “Lütfen ayrı yaşayalım” diye tercüme edebiliriz. Bu cümle nezaket dolu bir istek gibi görünebilir ancak Kore yarımadasında, gerilim ve ayrışmayı ifade eden bir dildir. Özellikle Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki ayrışmaya işaret eden ve bölgedeki iç karışıklıkları dile getiren bir siyasi jargon olarak öne çıkıyor.
Güney Kore’ye ait insansız hava aracının (İHA) Kuzey Kore üzerinde tespit edilmesi ile birlikte 13 Ekim’den bugüne yarımadada gerilim tırmanıyor. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un savunma-güvenlik istişare toplantısı düzenledi ancak bu toplantı, Kore Halk Ordusu Genelkurmay Başkanlığı’na “Savaş zamanı düzenine göre tamamen silahlandırılmış sekiz topçu tugayının, ayın 13’ünde saat 20:00’ye kadar tam ateşe hazır duruma getirilmesi” gerektiğini belirten ve ‘ön operasyonel emrini’ onaylayan bir toplantı olarak kayıtlara geçti.
Pyongyang sessizleşiyor
Üç gündür açıklama yapan Kore İşçi Partisi Merkez Komitesi başkan yardımcısı Kim Yo-jong, ayın 14’ünde, insansız hava aracı olayından Güney Kore ordusunun sorumlu olduğunu ve nükleer silahlara dair sorumlulukların silah devleti ABD’ye ait olduğunu söyleyen iki cümlelik kısa bir açıklama yaptı. Bu, olayın tekrarlanması durumunda ‘korkunç bir felaket’ uyarısında bulunan kız kardeş Kim Yo-jong kısa cümleler ile “eylem”in yaklaştığına işaret ediyor olabilir.
Artık İHA olayında kimin sorumlu olduğunun önemi kalmadı. Çünkü Güney’in tutumu Kuzey’i daha da rahatsız ediyor. Kuzey Kore mevcut durumu ‘ciddi bir tehdit’ olarak kabul ederse kıvılcımların Güney’e sıçrama ihtimali giderek artıyor. Kim Yo-jong’un 13’ünde yaptığı açıklama bir “uyarı”dan ziyade “deklarasyon” ile sona erdi.
Güney, Kuzey Kore’nin uyarılarına ateşi körükleyecek açıklamalar ile cevap verdi. Güney Kore Genelkurmay Başkanlığı ayın 14’ünde yaptığı olağan brifingde “savaşın çıkabileceğine” dair endişeleri dile getirmişti ancak Güney Kore’de sağ muhafazakâr medyanın güçlenmesi ile bu açıklama sanki “Kuzey Kore’ye gereken cevap verildi” şeklinde satırlara geçti.
Tüm sorumluluk Kuzey Kore’ye mi ait?
Güney Kore Ulusal Güvenlik Başkanı Shin Won-sik, ayın 11’i akşamı, Güney Kore insansız hava araçlarının bu ay üç kez Pyongyang’ın Merkez Bölgesi semalarına sızdığını ve askeri saldırı ültimatomu ile ilgili broşürler dağıttığını söyledi. İster balonla ister insansız hava aracıyla taşınsın, Kuzey Kore yönetimi topraklarında bu broşürleri ölümcül bir tehdit olarak kabul ediyor. Herhangi bir yüksek performanslı bombadan daha tehditkâr çünkü Kim yönetimini devirmeye dair açık bir mesaj içeriyor. Güney Kore’ye verilen mesajın aciliyet duygusu taşımasının nedenlerinden birisi budur.
Kuzey Koreli sığınmacı grupların gönderdiği K-Pop ve K-dramalar da başka bir tehdit ve üst düzey bir psikolojik savaş. Kuzey Kore, gençlerin Seul lehçesini kullanmasını yasaklayan Pyongyang Kültürel Dil Koruma Yasasını ve Güney’den gelen kültürel etkiyi engellemek için Gerici İdeoloji ve Kültürel Reddetme Yasasını uyguluyor. Bunu herkesten daha iyi bilen Yoon Seok-yeol hükümetinin broşürleri ihmal etmemesi, dolaylı olarak Kim yönetimini devirmeye çalıştığının açık bir kanıtı olarak görülüyor.
Kuzey Kore artık sınamaları görmezden gelmek istemiyor mu?
Kim İl-sung ve Kim Jong-il döneminin aksine, Kim Jong-un’un Kuzey Kore’si sadece sistem rekabetinden değil Güney Kore hükümeti ile birleşmeden de vazgeçti. Kim Jong-un 7 Ekim’de Milli Savunma Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada, “Dürüst olmak gerekirse, kesinlikle Kore Cumhuriyeti’ne saldırmak gibi bir niyetimiz yok ancak sorun şu ki, bize sürekli dokunuyorlar”dedi. Kim bu konuşmasında mevcut konjonktürden de biraz bahsetmiş olacak ki ekonomiyi toparlamakla, sel felaketini atlatmakla meşgul olduklarını anlatmaya çalışan üstü kapalı bir konuşma yaptı. Kim’e göre, tehdit algısı sınırını aştığında eyleme geçmekten başka çare kalmıyor.
Yoon Seok-yeol hükümetinin Kuzey Kore’ye yönelik mevcut tutumu bir tür kumardır. İşçi Partisi’nin Pyongyang’daki genel merkezine Kuzey Kore karşıtı bildiri atılması Kuzey tarafından bir ‘provokasyon’ olarak değerlendiriliyor. Seul’deki Gwanghwamun’a düşen bir parça tuvalet kağıdıydı, Pyongyang’a düşen ise rejimi tehdit eden bir “kağıttan bomba”ydı. Yoon Seok-yeol’ün Kuzey Kore’ye yönelik sert tutumu, Güney Kore kamu güvenliğini adeta rehin tutuyor. Kamu güvenliğini sağlamak yerine aksine kamuoyunda kaygı yaratıyor. “Lütfen ayrı yaşayın” diyerek Kuzey Kore’yi kışkırtma niyeti ise oldukça rahatsız edici.