GÖRÜŞ

Lübnan ile İsrail arasına Türk askeri formülü devrede mi?

Yayınlanma

Osmanlı Devleti, 1864 Rus soykırımından sonra Çerkesleri, daha çok Arap kabileleri arasında ve o zaman sayıları az olan Yahudilerin arasında tampon oluşturmak için Golan Tepeleri’ne yerleştirmişti. Golan ismi de o bölgede öldürülen bir Çerkes komutandan gelir.

Bugün bile Suriye-Ürdün-İsrail sınırına yakın bölgelerde Çerkesler hâlâ hayatta kalma mücadelesi veriyor. Buna Lübnan sınırının hemen dibinde yaşayan İsrail vatandaşı Çerkesler dahil.

Huzur ve istikrarın uğramadığı kadim halkların tarih boyunca ele geçirmek için çabaladığı topraklardaki mücadele günümüzde de hız kesmeden devam ediyor.

7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında akmaya başlayan kan seline kapılan Orta Doğu halkları, çatışmaların sonlandırılıp bölgenin istikrara kavuşacağı günleri hasretle bekliyor.

Savaş Lübnan’a sıçrarsa ne olur?

İsrail, kuzeyde yaşayan vatandaşlarının geri dönebilmesi için Hizbullah’ın BM’nin 1701 kararına göre Litani Nehiri’nin güneyinden çekilmesini şart koşuyor. Diplomatik olarak sorun çözülmezse askeri bir harekata girişeceğini açıkça belirtiyor.

Olası bir Hizbullah-İsrail savaşında, Hizbullah kuzey İsrail’e büyük ölçüde zarar verirken İsrail’in de Beyrut’u Gazze’ye dönüştürmesi muhtemel senaryolardan. Yani İsrail’in şu an dengesiz güç kullanarak yürüttüğü savaştan farklı bir gidişat onu bekliyor olacak. Ama sonunda her iki taraf için de kazananı olmayan maliyetli bir yüzleşme olacak.

Yavaş çekim de olsa bu yüzleşmeye doğru gidiliyor gibi gözüküyor. Zaten diken üstündeki bölge ve dünya için çatışmanın yayılması büyük riskler barındırıyor. Tansiyonun düşürülmesi konusunda çeşitli öneriler de tartışılmıyor değil.

UNIFIL’e Türk askeri takviyesi mi geliyor?

Önerilerden biri de Orta Doğu’da Türk askerinin Litani Nehiri’nin güneyine konuşlandırılarak İsrail ile Hizbullah arasında tampon oluşturması. Hali hazırda Lübnan-İsrail sınırında bulunan UNIFIL (Birleşmiş Milletler Barış Gücü) içerisinde Türk kuvvetler var. Bölgede bulunan Türk gücüne takviye gönderilerek Litani’nin güneyinde güvenliği Türkiye’nin sağlaması konuşuluyor. Buna göre Hizbullah bu bölgeden çekilerek bölgeyi Türk askerine teslim edecek. İsrail de bunun üzerine kuzeyde yaşayan vatandaşlarının Hizbullah saldırılarına karşı güvende olacaklarını güvencesini vererek evlerine dönmesini sağlayacak.

BM barış koruma gücü UNIFIL’nin Mavi Hat olarak adlandırılan bölgede konuşlanmasının sebebi İsrail ve Lübnan arasındaki sınır çatışmalarını önlemek, bölgede huzuru sağlamak.

İsrail Gazze’de, Batı Şeria’da olduğu gibi güney Lübnan’da da BM çalışanlarını hedef almaktan çekinmiyor ve uluslararası yasalara meydan okuyor. UNIFIL sözcüsü Andrea Teneti, “Mavi Hat üzerinde üç BM askeri gözlemcisi ve bir tercüman bulundukları yerin yakınında meydana gelen patlama sonucu yaralandı ve hastaneye sevk edildi. BM personelinin emniyeti ve güvenliği sağlanmalıdır” açıklamasında bulundu.

Kendini koruyamayan UNIFIL’nin görevini yerine getiremediği aşikâr. Dolayısıyla Türk gücünün bölgede olmasının olası bir savaşı önleyebileceği; bölgede huzur, güvenlik ve istikrarı sağlayabileceği konuşuluyor.

Lübnanlı Hıristiyanlar, Hizbullah’a karşı mı?

Olası bir Hizbullah-İsrail savaşını kaldıramayacak Lübnan’ın kaybedecek çok şeyi var. Zaten ekonomik, siyasi ve sosyal olarak uzun zamandır dibi görmüş Lübnan’da iç savaş çıkma ihtimali de her daim yüksek bir olasılık.

Sınıra yakın bazı Hıristiyan köylerinde Hizbullah üyelerini İsrail’e ifşa ediyor ve taraflarını gösteriyorlar.

Mesela Lübnan’ın Hıristiyan köylerinden olan Rmaish’in bazı sakinleri, Hizbullah’ın köyün eteklerinden İsrail’e yönelik saldırısını engellediklerini iddia ettiler. Köylüler daha sonra Hizbullah’ın kullandığı iddia edilen arabaları ele geçirerek sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Rmaish, bazı İsrail üsleri ve stratejik konumlara karşı coğrafi avantaj sağlayan bir konumda bulunuyor. Rmaish yerlileri bu savaşa dahil olmadıklarını ve İsrail’in misillemesinden kaçınmak istediklerini söylüyorlar. Kataeb başta olmak üzere Lübnan Gücü Partisi, Özgür Vatansever Hareketi gibi Maruni Hıristiyan siyasi parti mensupları halkı Hizbullah’a karşı harekete geçirmek için kilise çanları çalarak iç savaş kışkırtması yaptılar.

Lübnanlılar savaş istemiyor

Lübnan uzun zamandır başsız. Eylül 2022’de yapılan genel seçimlerden bu yana hükümet kurulamadı. Ekim 2023’de görev süresi biten ve Baabda Sarayı’ndan ayrılan Michel Aoun’un ardından hâlâ yeni bir cumhurbaşkanı seçilemedi. Olası bir İsrail savaşında bu durum zaten içinde birlik sağlayamayan Lübnanlıları iç savaşa sürükleyecektir. İsrail de uzun süredir göz koyduğu Beyrut’u havadan bomba yağmuruna tutarken Lübnan’ı hali hazırda zaten yetersiz olan alt yapısını da vuracaktır. Ülkenin tek havalimanı olan Refik Hariri Uluslararası Havalimanı vurulduktan sonra Lübnanlılar aynı Refah sınır kapısında çaresiz kalan Filistinliler gibi sıkışacaklardır.

Bütün bunların önlenmesi için Hizbullah şimdiye kadar ölçülü ve stratejik hareket etti. Ancak misillemede bulunmamanın seçenek olduğu zamanı hızla geride bırakıyor. Beyrut’ta Hizbullah’ın kalbi Dahiye’de, Bekaa’da yapılan suikastlarda tepkisi genelde sınırlıydı. Fakat İsrail, ısrarla kuzeyde yaşayan vatandaşlarının huzur ve güvenliği için Hizbullah’ın Litanı Nehiri’nin güneyinden çekilmesini şart koşuyor.

Olası bir savaş sadece Lübnan’la sınırlı kalmayacak, Suriye ve hatta İran’ı da içine çekecektir. Binyamin Netanyahu, 7 Ekim’de gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu’ndan önce bölgede sınırların değişeceğini söylerken bu bölgesel savaşı kastetmiş olabilir. Netanyahu, hükümetinin ömrünün kısaldığını ve İsrail’in erken seçime doğru gittiğini görüyor ve kabinesinin çökmesini önlemek için savaşı uzatmak istiyor.

Türkiye, tarihi sorumluluklarının gereği olarak Türk askerini riske sokmadan, aktif çatışmaya dahil olmadan sadece varlığı ile bölgede bu savaşı engelleyebilir mi? “Devriye” konusunda genelde gönüllü olsak da böyle bir girişimin başarı şansı var mı ve riskler ağır basar mı? Türk askeri girdiği yerden çıkar mı?

Çok Okunanlar

Exit mobile version