DÜNYA BASINI

Mısır’ın son Ankara elçisi: 14 Mayıs’tan bağımsız iyi ilişkilere hazırlanmalıyız

Yayınlanma

Mısır’ın son Türkiye Büyükelçisi Abdurrahman Selaheddin, Türkiye-Mısır ilişkilerinin neden normalleşmesi gerektiği, bu normalleşmenin hangi zemine oturabileceği ve Mısır için neden gerekli olduğu üzerine bir yazı kaleme aldı. Makale, Mısır devletinin görüşlerini yansıtan El-Ahram’da, Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri’nin geçen hafta Türkiye’ye geldiği gün yayınlandı.

2010’da Mısır ve Türkiye arasında kalkınma ve ekonomik iş birliğinin arttığı bir dönemde Ankara’daki görevine atanan Selaheddin, Mısır’ın en çalkantılı dönemlerinde (Mursi’nin iktidara gelmesi ve iki yıl sonra devrilmesi) Mısır’ın Türk hükümeti ile ilişkilerinde köprü oldu. Ta ki 23 Kasım’da Kahire’ye çağrılana kadar.

Eski Mısır elçisi Türkiye’deki seçimlerin sonucu ne olursa olsun hatta Türkiye’nin adım atmasını beklemeden, ilişkilerin ivmelenmesi için Mısır’ın harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor.

Makalenin tamamı şöyle:

***

Türkiye’deki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, daha iyi ilişkiler için hazırlanmalıyız

Yaklaşan Türkiye seçimlerini kim kazanırsa kazansın, Mısır ile ilişkiler düzelecek. Kahire’nin bölgesel ve ikili meselelerde bu yakınlaşmadan yararlanabilmesinin birkaç yolu var.

Türkiye’de seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması planlanıyor. 2002’de iktidara gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar partisi, bu kritik seçimleri kazanma şanslarını artırmak için hem içeriden hem de dışarıdan bazı olumlu göstergelere giderek daha fazla ihtiyaç duyuyor. Seçimler, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni laik temeller üzerine kurmasından ve imparatorluğun yenilgisinin, çöküşünün ve toplumsal geri kalmışlığının tüm suçunu yüklediği Osmanlı Sultanlığı ve onun dini mirasının örtüsünden kurtulmasından tam yüz yıl sonra yapılıyor.

Yirmi yıl boyunca parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üst üste elde ettiği başarıların ardından Erdoğan bugün, ilk kez kendisine karşı saflarını birleştirebilen ve Türkiye’nin en büyük muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi tek bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşabilen bir muhalefetle karşı karşıya. Kılıçdaroğlu; Kürt azınlık, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi Erdoğan’ın eski destekçilerinin başını çektiği daha küçük partiler tarafından destekleniyor.

Şu ana kadar yapılan tarafsız kamuoyu yoklamaları, başa baş bir seçim yarışı olacağına işaret ediyor. Yani, Erdoğan ve partisi belki de son yirmi yılda ilk kez hem cumhurbaşkanlığını hem de meclis çoğunluğu ya da en azından bunlardan birini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye’deki ekonomik krizin, son depremde mağdur olanlara devlet yardımının ulaşmasındaki gecikmenin ve Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapmanın artan yükünün Erdoğan ve partisine olan desteğin azalmasına katkıda bulunduğuna şüphe yok.

Erdoğan, Müslüman Kardeşler’e verdiği destek ve Arap Baharı’nın yaşandığı tüm ülkelerde ve ötesinde hükümetleri kontrol etmek için siyasal İslam’a bel bağlaması nedeniyle düşmanlık beslediği Arap ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeye çalıştı. Son iki yılda Türkiye’nin Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerini düzeltmek için çok çalıştı, böylece bu iki ülke ekonomik krizden çıkmasına yardımcı olacaktı.

Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin normalleşmesi, Erdoğan muhaliflerinin; (Erdoğan’ın) Müslüman Kardeşler sempatisinin, Mısır gibi önemli ülkelerle ilgili Türk stratejik çıkarlarının önüne geçtiği eleştirisini kullanmaktan mahrum bırakacak.

Mısır ve Türkiye arasındaki siyasi ilişkiler 2013’ten beri kötüye gitmesine rağmen iki ülkenin ticari ve ekonomik ilişkileri gelişti. Ancak Türkiye’nin Mısır ile normalleşmesi Suudi Arabistan ve BAE ile olduğu gibi aynı hızda gerçekleşmedi. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın arzusunun aksine Mısır, ikili ve bölgesel sorunlar nedeniyle normalleşmeyi yavaşlattı. Mısırlı yetkililer normalleşme sürecinin tamamlanmasından önce Türkiye’nin sahadaki adımlarını görmek istediler.

Dışişleri bakan yardımcıları düzeyindeki iki istikşafi toplantının ardından iki ülkenin devlet başkanları geçen Kasım ayında FIFA Dünya Kupası’nın açılışı vesilesiyle Doha’da bir araya geldi. İki ülke dışişleri bakanları, yakınlaşmayı ivmelendirme ve çözüm bekleyen konuları masaya yatırma amacıyla istişarelerin seviyesini yükseltme konusunda mutabık kaldılar. Bu mutabakat, Mısır Dışişleri Bakanı’nın şubat sonunda Türkiye’ye ardından da Türk mevkidaşının mart ayında Kahire’ye yaptığı ziyarete evirildi. Mısır Dışişleri Bakanı’nın bu hafta sonundan önce Türkiye’ye bir ziyaret daha gerçekleştirmesi bekleniyor. (Bu ziyaret makalenin yayınlandığı gün yapıldı.)

İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişiminde gelinen aşama, Mısırlı karar alıcıların göz önünde bulundurması gereken bir dizi ikili ve bölgesel meseleyi gündeme getiriyor. Bu konuların tartışılması, incelenmesi ve Mısır’ın çıkarları üzerindeki etkilerinin irdelenmesi gerektiriyor.

Burada Türkiye ile ilişkilerde beklenen iyileşmeden Mısır’ın azami fayda sağlayabilmesi için bazı tavsiyeler sunmaya çalışacağım. Bana göre bu iyileşme, Türkiye’deki seçimlerin sonucundan bağımsız olarak gerçekleşecek. Muhalefet kazanırsa Mısır ile yakınlaşma hızlanacaktır. Erdoğan kazanırsa, son on yıldaki sloganlarına geri döndüğünde İslamcı destekçilerinin önünde artık siyasi olarak utanmayacaktır.

Burada, Türkiye ile ilişkilerde beklenen iyileşmeden Mısır’ın yararını en üst düzeye çıkarmak için bazı öneriler sunmaya çalışacağım. Bu gelişme, bence, Türkiye seçimlerinin sonucundan bağımsız olarak geliyor. Muhalefet kazanırsa, Mısır ile yakınlaşmayı hızlandıracak. Erdoğan zafer kazanırsa, son on yıldaki sloganlarına geri döndüğünde artık İslamcı destekçilerinin önünde siyasi olarak mahcup olmayacak.

Birincisi: Bölgesel sorunlar

Küresel stratejik sistem, Amerika’nın tek kutuplu hegemonyasından çok kutuplu rekabete doğru bir geçiş yaşıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu büyük bölgesel güçler, birçok bölgesel konuda daha etkili olacak. Türkiye, çevremizdeki birçok çatışma bölgesine ekonomik ve askeri yatırımlar yaparak bu bölgelerde nüfuz sahibi oldu. Bunlardan en çok üçüyle ilgilenmeliyiz: Libya, Etiyopya ve Suriye.

1- Libya

ABD ve birçok Avrupa ülkesinin, Türkiye’ye Libya’daki (ve Suriye’deki) Rus varlığını dengeleme görevi veren politikalarını şimdi yeniden gözden geçirdikleri açık. Batı, Libya’nın doğusu ile batısı arasında, ülkenin petrol ve doğalgaz kaynaklarının merkezi bir hükümet tarafından kontrolünü sağlayacak siyasi bir uzlaşmayı teşvik için yavaş yavaş harekete geçiyor. Ukrayna Savaşı ve Libya’nın Avrupa pazarlarına coğrafi yakınlığı nedeniyle bu kaynakların göreceli önemi muazzam bir şekilde arttı.

Geçen ay Libyalı tarafların aralarındaki anlaşmazlıkları çözmelerine yardımcı olmak için bir Amerikan inisiyatifine ve Birleşmiş Milletler temsilcisinin bir başka girişimine tanık olmamıza şaşmamalı. Mısır’ın bu girişimlere yanıtı bunları reddetmek ya da görmezden gelmekle sınırlı kalmamalı. Aksine, bunları bizim için kabul edilebilir kılacak ve çıkarlarımızla uyuşacak değişiklikler sunmalıyız. Bu konuda Türk yetkililerle ortak tutum konusunda mutabakata varabiliriz.

Rusya’nın binlerce Wagner paralı askerini Libya’dan Ukrayna’ya transfer etmesi ve daha fazlasını transfer etme ihtiyacı, Libya’daki tüm paralı askerlerin çekilmesi için Mısır-Türkiye-Rusya arasında bir anlaşmaya varılması ihtimalini artırıyor. Daha sonra Libya topraklarında yaklaşık bin Türk ve aynı sayıda Rus kalacak. Bence bu yabancı birliklerle ilgilenmeyi, uzlaşmaya dayalı bir siyasi çözüme ulaşılması halinde kurulacak yeni Libya hükümetine bırakmalıyız.

Mısır ve Türkiye’nin Libyalı müttefiklerinden, Libya’nın zenginliğindeki paylarından ve yeni hükümetin kurulmasındaki göreceli ağırlıklarından vazgeçmeyeceklerine şüphe yok. Mısır’ın, Serrac ve (Abdülhamid) Dibeybe hükümetlerinin Türkiye ile deniz sınırları ya da Libya petrol ve gaz sahalarının Türkiye tarafından işletmesi konusunda imzaladığı anlaşmaları tanımama tutumunu değiştirmesi gerekmeyecek.

Mısır, Türkiye ile Libyalı tarafların yeni bir hükümet kurmasını sağlayacak ve aynı zamanda Mısır, Türkiye, Batı ve Rusya’nın çıkarlarını dikkate alan, siyasi çözümüne ulaşmayı kolaylaştıracak bir mutabakata varabilir.

2- Rönesans Barajı

Türkiye, Çin’den sonra Etiyopya’daki en büyük ikinci yatırımcı ve Etiyopya’da 200’den fazla Türk şirketi faaliyet gösteriyor. Türkiye ayrıca hükümete askeri yardım sağlayarak son iç savaşı kazanmasına yardımcı oluyor. Türkiye, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıklarını çözmek için Sudan ve Etiyopya arasında arabuluculuk yapmayı teklif etti. Mısır’ın davet ettiği diğer ülkelerle birlikte Türkiye’nin Etiyopya hükümetini “Büyük Etiyopya Rönesans Barajı” konusunda Mısır ile bir uzlaşıya ikna etmeye istekli ve muktedir olacağına inanıyorum.

3- Doğu Akdeniz

Buna karşılık Mısır da Doğu Akdeniz’de hem Yunanistan hem de Kıbrıs ile kurduğu ittifak ilişkilerinden faydalanarak Türkiye’nin bu iki ülkeden ayrılan sulardaki gazdan pay almasını sağlayacak bir süreci formüle edebilir. Burada yüz yılı aşkın süredir var olan anlaşmalar üzerinden hukuki polemiklere girmeyi önermiyorum. BM üyesi ülkelerin ezici çoğunluğu tarafından tanınmayan Türk Kıbrıs’ı üzerindeki anlaşmazlığın öngörülebilir bir çözümünü de hayal etmiyorum.

Benim burada aklıma gelen, açık denizdeki gaz sahalarının iki ülke arasında paylaştırılması için varılan Lübnan-İsrail anlaşması modelidir. Bu anlaşmaya, iki ülke arasında diplomatik ilişkiler ya da doğrudan müzakereler olmaksızın, Fransız ve İtalyan gaz şirketleri ile Katar’ın yardımıyla, Amerikan arabuluculuğuyla varıldı.

Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve Beşar Esad hükümetiyle işbirliğinin daha da geliştirilmesi, Mısır’ın Suriye’deki çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak, mülteci sorununu çözmek ve Suriye’nin kuzeyinde uluslararası güvenlik garantileri sağlamak için Astana müzakerelerine katılmasına kapı açabilir.

Abdurrahman Selaheddin, 2010-2013 döneminde Ankara Büyükelçiliği yaptı.

İkincisi: İkili ilişkiler

1- İkili düzeyde, 2013 yılında imzalanan düşük faizli (Libor) 1 milyar dolar değerindeki Türk kredisi anlaşmasının yeniden canlandırılması mümkündür. Müslüman Kardeşler iktidarının devrilmesinden önce imzalandığı için Mısır, Türk ihracatını ve projelerini finanse etmek için bu anlaşmadan faydalanamadı. Mısır’da katı atık geri dönüşümü ve kentsel gecekondu sorununun çözümüne yardımcı olacak özel müteahhitlik alanlarında Türk yatırımları için hazır anlaşmalar vardı.

Aynı şekilde Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Sisi arasında (Mayıs 2013’te savunma bakanı olduğu dönemde) Türkiye’nin Mısır’a silah satışını ve iki ülke arasındaki ortak askeri üretim projelerini finanse etmek üzere 200 milyon dolar değerinde benzer bir Türk kredi limiti açılması konusunda bir anlaşma vardı ki bu anlaşma da o tarihten bu yana dondurulmuş durumda ve yeniden başlatılması düşünülebilir.

2- Mısır, Türk işadamlarının Mısır’daki tekstil sektöründeki deneyimlerinden faydalanabilir. Yüz milyonlarca dolar değerindeki ürünlerini Amerika ve Afrika pazarlarına ihraç ediyorlar. Mısır’daki kamu sektörü tekstil fabrikalarının sorununu çözmek için onlarla bir ortaklık kurulmasını tavsiye ediyorum.

3- Mısır’daki Türk üreticiler Mısır’daki doğalgaz ve ucuz işgücünü kullanıyor ve ürünlerini büyük Mısır pazarının yanı sıra Mısır’ın kolay erişim ve gümrük tarifesi muafiyetlerinden yararlandığı dış pazarlara da satıyor. Mısır’da daha fazla Türk yatırımı için cazip bir model sunuyorlar. Aynı zamanda Türkiye’ye sıvılaştırılmış gaz ihracatımızın değeri son iki yılda 2 milyar doların üzerine çıktı. Belki de önceliklerimizi ve her iki seçeneğin ekonomik fizibilitesini belirlememiz gerekiyor: gazı yabancı sanayi yatırımlarını teşvik etmek için kullanmak ya da dış pazarlara ihraç etmek.

4- 2011 yılında Mısır’dan başlayıp Ürdün, İsrail ve Suriye’den geçen Arap doğalgaz boru hattı Türkiye topraklarının yaklaşık yüz kilometre yakınında. Şimdi bu hattı Mısır gazını Lübnan’a ulaştırmak için kullanmaya hazırlanıyoruz ve her iki yönde de kullanmak için çalışıyoruz. Bu, uzun vadede, önümüzdeki birkaç yıl içinde büyük miktarlarda Rus gazı alacak olan Türk şebekesine bağlanmanın kapısını açıyor.

5- Mısır, güvenlik nedenleriyle Akdeniz’deki Türk ve Mısır limanları arasında RORO tırlarıyla yapılan deniz taşımacılığını durdurdu. Bu tırlar, Suriye savaşı nedeniyle Suriye üzerinden geçen kara yolunun kapanmadan önce Türk ve Avrupa mallarını Mısır üzerinden Arap Körfezi’ne taşıyordu. Türkler bu deniz hattını İsrail’in Hayfa limanına naklettiler, böylece kamyonlar buradan Ürdün üzerinden Körfez’e doğru yola çıkabildi. Eğer Mısırlı yetkili makamlar bu hattın Mısır limanları ve yolları üzerinden yeniden işletilmesini ekonomik açıdan uygun bulurlarsa, bu tırları Türkiye’ye ve oradan da Avrupa pazarlarına geri dönerken Mısır’ın ihracat mallarını bu pazarlara ulaştırmak için kullanmalıyız.

6- Kültürel işbirliği, Mısır’ın edebi ve sanatsal üretimini büyük Türk pazarında pazarlama fırsatlarının önemli bir yönünü temsil ediyor. Nüfusu 85 milyon olan Türkiye her yıl tüm alanlarda 88 bin kitap basarken, Mısır yılda 22 bin, Arapların geri kalanı ise 18 bin kitap basıyor.

Başka bir deyişle 300 milyon Arap, her yıl 85 milyon Türk’ün okuduğu kitap sayısının yarısından daha azını okuyor. Bu da Arapçadan Türkçeye daha aktif bir edebi ve sanatsal çeviri çabası gerektiriyor. Mısır edebiyatının, filmlerinin ve dizilerinin, Arap dünyasında Türk dizi ve filmlerinin sahip olduğu gibi, geniş bir Türk izleyici kitlesine hitap edebileceğine inanıyorum.

7- Birçok Türk, çocuklarını El-Ezher ve diğer Mısır üniversitelerinde Arapça ve İslam ilahiyatı öğrenmeleri için göndermek istiyor. Ancak bu öğrencilerin sayısı, söz konusu devlet üniversitelerindeki eğitim kalitesinin bozulması, bazı çağdışı dini fikirlerin öğretim müfredatına dahil edilmesi ve uluslararası standartlarda temiz ve sağlıklı devlet üniversitesi yurtlarının bulunmaması nedeniyle son yirmi yılda azalmıştır.

Bu sorunların çözülmesi, Mısır üniversitelerini ekonomik, turizm ve bilimsel getiri sağlayan bu önemli eğitim faaliyeti için rekabet eden Orta Doğu’daki üniversiteler listesine geri getirebilir. Bazı Körfez ülkeleri, çoğu yabancı olan öğrenciler ve profesörler tarafından kendi topraklarında üretilen patent sayısında son zamanlarda Mısır’ı geçti.

Son olarak ister ikili ister bölgesel düzeyde olsun Mısır-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi, Mısır’ın girişimlerini ve fikirlerini öneren entegre bir strateji oluşturmak amacıyla tüm devlet kurumlarını ve araştırma merkezlerini içeren kapsamlı bir yaklaşım gerektiriyor. Etkileşime geçmek için Türkiye’nin hamlelerini ve girişimlerini beklememeliyiz.

 

Çok Okunanlar

Exit mobile version