DÜNYA BASINI

Nasrallah’ın ardından

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonucu katledilmesinin ardından Direniş Ekseni bileşenlerinin vereceği muhtemel yanıt ve örgütün akıbeti ve yeni liderliği gündemde. Pakistan kökenli İngiliz yazar, film yapımcısı ve New Left Review dergisinin yayın kurulu üyesi Nasrallah’ın başta Filistin meselesi ve İsrail’in Lübnan’dan defedilmesi olmak üzere bölge açısından önemini kabul ederek “Göze göz dünyayı kör edebilir ve intikam iksiri zihni zehirleyebilir. Direnişçiler, bir sonraki hamlelerini yapmadan önce dikkatlice düşünmelidirler,” uyarısını yapıyor.


Nasrallah’ın ardından

Tarık Ali, New Left Review

29 Eylül 2024

Direnişin en popüler liderlerinden biri olan Hasan Nasrallah’ı öldürmek için İsrail ordusunun binaları yıkması, telsiz ve mesajlaşma cihazları aracılığıyla koordineli saldırılar düzenlemesi ve en az on beş adet 2000 librelik Amerikan yapımı bomba kullanarak yüzlerce masum insanı öldürmesi gerekti. Bu saldırıların emri, Netanyahu’nun ABD’de BM Genel Kurulu’na hitap ettiği sırada, Beyrut’un güneyindeki binaların yıkılması için bizzat kendisi tarafından verildi. Bu, yüzümüze bir kez daha vurulan, “özel ilişkinin” kutsallığını ve ebediyetini gösteren bir mesajdı. Fakat Nasrallah, huzur içinde yatmayacaktır.

Artık açıkça biliyoruz ki ne Joe Biden ne de Batı’daki çete liderleri, kaç Arap’ın öldüğünü ya da hangi ülkede öldüğünü önemseiyor. Irak, Libya, Suriye ve Yemen: ABD ve müttefikleri bu ülkeleri kanla suladı. Libya’da Kaddafi linç edilip ülke cihatçı örgütlere terk edildikten sonra dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bu durumu şu sözlerle özetlemişti: “Geldik, gördük, öldü.” 11 Eylül sonrası savaşlar, pek çok Batılı vatandaşı ve onların seçtikleri siyasetçileri bu tür sistematik işkence ve katliamlara alıştırdı. Bu durumun devamını ise İsrail’in Gazze’deki eylemleri getirdi. İsrail kabinesinin bazı bakanları her vahşeti alkışladı ve daha fazlasını talep etti. İsrail televizyonları, sıradan Siyonist kadınların, çocuklarının sadece ölmeyi hak eden “pis Arap” çocuklarından üstün olduğunu haykırdığı görüntüleri yayınladı. Filistin’deki katliamları görmezden gelen siyasi ve kültürel çevreler, şimdi de Nasrallah’ın öldürülmesini bir zafer olarak görecekler ve hava saldırılarında 700, telsiz saldırılarında ise 50’den fazla ölü ve binlerce yaralı gibi “tali zayiatları” gerekli kabul edeceklerdir.

Nasrallah’ın son derece zeki bir taktisyen ve stratejist olduğu hem destekçileri hem de düşmanları tarafından kabul ediliyor. Bir keresinde, Noam Chomsky’nin Santa Fe’de yaptığı konuşmada, tanıştığı en zeki iki siyasi liderin Hugo Chavez ve Hasan Nasrallah olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Ancak Chomsky, bunu kamuoyu önünde dile getirememişti. Şimdi ise ikisi de ölü olduğu için bu sözleri onun yerine ben söyleyebilirim. Nasrallah ile hiç tanışmadım ama Chomsky, onun İsrail, ABD ve Arap dünyasındaki oyunlar konusundaki derin bilgisine hayran kalmıştı.

Ana akım yorumcular, onun “yeri doldurulamaz” olup olmadığını soruyor. Kendi kendini yetiştirmiş bir işçi sınıfı militanı, gençliğinde İran Devrimi ile radikalleşmiş ve İsrail’i Lübnan’dan defederek Arap dünyasını hoşnut eden milislerin liderinin tam bir modelini yeniden yaratmak zor. Yayınları; klasik Arapça, keskin analizler ve Lübnan sokaklarından gelen dünyaya dair derin ve psikolojik olarak keskin gözlemlerin büyüleyici bir kombinasyonuydu. Çok az kişi onun seviyesine ulaşabilir. Ancak yerine geçebilecek pek çok isim mevcut. Nasrallah da kaderinin farkındaydı. İsrail ordusu ve Mossad on yıllardır onu ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Yüzlerce kadronun siyasi, eğitimsel ve askeri eğitimini bizzat denetledi. İsrail’in Hamas liderlerini düzenli olarak hedef alması, 7 Ekim’de acı bir şekilde gösterdiği üzere, örgütü askeri bir güç olarak yok etmedi. Liderlerini kaybetmelerine rağmen Hizbullah yeni bir lider bulacaktır. Hiç kimse yeri doldurulamaz değildir.

İran, İsrail’e savaş açacak mı? Bunu öngörmek zor. İranlı liderler, İsrail’in kendilerini bu yöne itmeye çalıştığının farkında, ancak İran-ABD ilişkileri daha karmaşık bir mantığa dayanıyor. Tahran’daki din adamları, Irak Savaşı’nı ve ABD’nin Afganistan’a müdahalesini destekledi ve bu iyi niyet adımlarının dostane bir karşılık bulacağını umdular. Belki de Obama, bir zamanlar Nixon’ın barış yapmak ve bir anlaşma imzalamak için Pekin’e uçtuğu gibi Tahran’a uçacaktı. Ancak ABD’deki İsrail lobisi bu düşünceyi boşa çıkardı. İranlı liderler, her şeyden önce birer milliyetçi olarak, çok çabaladılar ama ortada kaldılar. Topyekûn bir saldırı başlatmaları pek olası görünmüyor. Ancak İsrail, İslam Cumhuriyeti’nin savunmada olduğunu biliyor ve bu fırsatı daha fazla darbe indirmek için neredeyse kesinlikle kullanacaktır.

Hizbullah intikam saldırılarına girişecek mi? Bu oldukça muhtemel, ancak onlar da kendi zamanlarını ve stratejilerini dikkatlice seçeceklerdir. Netanyahu, kendi ülkesinde oldukça popüler bir lider ve onu öldürmek pek çok İsrailli tarafından hoş karşılanmayacaktır. Ancak artık maske düştü. Gazze, uluslararası hukukun, insan hakları normlarının ve bir zamanlar “uluslararası toplum” tarafından kurulan mahkemelerin çöküşüne tanıklık etti. ABD liderleri İsraillileri kontrol altına almayı reddederse, bunu kim başarabilir?

Nasrallah, İsrail’i herkesten daha iyi anlıyordu ve halefinin de bu bilgiyi hızla edinmesi gerekecek. 19. yüzyıl Alman filozofu Bruno Bauer bir keresinde, “Ancak avını kendisinden daha iyi tanıyan kişi onu yenebilir,” diye yazmıştı. Bu duruma bir uyarı eklemek gerekir: Göze göz dünyayı kör edebilir ve intikam iksiri zihni zehirleyebilir. Direnişçiler, bir sonraki hamlelerini yapmadan önce dikkatlice düşünmelidirler.

Çok Okunanlar

Exit mobile version