DÜNYA BASINI

“Netanyahu’nun İran’la gerilime ihtiyacı var”

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, İsrail’i İran’la savaşın eşiğine getiren sürecin neden yaşandığına ve yeniden yaşanma olasılığının neden yüksek olduğuna mercek tutuyor. Böyle bir gerilimin, ABD’yi kolayca istemediği bir savaşın içine çekebileceğini hatırlatan makale, Washington’un İsrail’i sorumsuz davranışları nedeniyle ödüllenmekten vazgeçmesi ve baskıyı artırması gerektiği görüşünde.

***

İsrail hâlâ ABD’yi İran ile savaşa sürükleyebilir

Kısasa kısas şimdilik sona erdi, ancak Binyamin Netanyahu’nun Tahran’ı sıkıştırmaya devam etmek için pek çok teşviki var.

Ivan Eland

Biden yönetimi, İsrail ve İran arasında daha geniş çaplı bir bölgesel savaştan şu ana kadar kaçındığı için rahat bir nefes alıyor. Ancak bu rahatlama, bunun kıl payı atlatıldığının ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile şahin iktidar koalisyonunun bir savaşı kışkırtmaya yönelik teşviklerinin hala mevcut olduğunun farkına varılmasıyla dengelenmeli.

Biden yönetiminin, İran’ın İsrail topraklarına yönelik önceden bildirilmiş ve koreografisi iyi yapılmış sembolik füze ve insansız hava aracı saldırılarına yönelik retorik öfkesi saçmaydı. Tıpkı İsrail’in ABD ve müttefiklerinin yardımıyla neredeyse tüm roketleri düşürerek zaten “kazandığı”yla övünmesi gibi. Amerikan politikası uzun zamandır, davranışları ne olursa olsun, İsrailli müttefiki için o kadar “çantada keklik” ki, bu tür aptalca bir oyun normalleştirildi.

New York Times’a göre, ABD’nin İsrail’i İran saldırısına karşı gerilimi tırmandırıcı güçlü bir tepkiden caydırmak için tasarlanmış zafer ilanına rağmen, İsrail lideri, İsraillilerin gerçekleştirdiği sınırlı saldırıdan çok daha büyük bir “misilleme” saldırısı emri vermeye çok yaklaştı.

Gazze’deki çatışmayı İsrail’e yönelik menfur terör saldırısıyla Hamas başlatmış olsa da İsrail’in 1 Nisan 2024’te İran’ın Suriye’deki büyükelçilik yerleşkesine kasıtlı olarak pervasızca düzenlediği ve aralarında üç üst düzey İranlı generalin de bulunduğu yedi İranlı askeri personelin ölümüne neden olan saldırı, çatışmayı genişletme ve ABD’yi de içine çekebilecek doğrudan bir İsrail-İran savaşına dönüştürme riski taşıyordu.

Uluslararası alanda yabancı ülkelerdeki elçilikler, kendi ülkelerinin toprağı olarak kabul edilir; dolayısıyla İsrail’in Suriye’deki İran elçiliğine saldırması İran’ın kendisine saldırmasıyla aynı anlama geliyordu. Sonuç olarak İran, İsrail topraklarına yönelik sembolik füze ve insansız hava aracı saldırısıyla misilleme yaptı.

Netanyahu ve iktidardaki şahin koalisyonu, bölgedeki çatışmaları azaltacak ve İsrail’in uzun vadeli güvenliğini artıracak iki devletli bir çözümü açıkça reddetti. Bu hırçın hükümet göreve gelmeden önce bile İsrail, uzun zamandır ABD’yi İranlı rakibiyle bir savaşa itmek ve İran’ın askeri kapasitesini ciddi şekilde azaltarak İsrail’in bölgesel hakimiyetini sağlamak istiyordu.

Bu gizli gündem, İsrail hükümetinin ABD öncülüğünde İran’la yapılan ve İran’ın nükleer silah üretmesinin önünü tıkayacak olan nükleer anlaşmaya şiddetli muhalefetiyle açıkça ortaya çıkmıştı. İsrail’in, İran’ın programını ciddi şekilde kısıtlayacak bir anlaşmadan büyük heyecan duyacağı düşünülebilirdi. Ancak İsrail, İran ve ABD arasındaki gerilimin azalmasının, anlaşmanın tam olarak uygulanması halinde, İran’ın konvansiyonel askeri yeteneklerine ve nükleer programına yönelik herhangi bir ciddi ABD askeri saldırısını derin dondurucuya koyacağını biliyordu.

Neyse ki İsrail’deki şahinler için Başkan Donald Trump başkan olduğunda nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak feshetti ve böylece ABD’nin İsrail’in ana rakibiyle askeri olarak uğraşma olasılığını yeniden gündeme getirdi.

Netanyahu’nun aptalca bir şekilde Trump ve Cumhuriyetçileri tercih ettiği düşünüldüğünde, Başkan Biden’ı öyle görünmese de İran’la savaşa sürüklemek zor oldu.

Ancak şimdi Netanyahu’nun eline altın bir fırsat geçmiş olabilir. ABD’nin İran’la doğrudan askeri çatışmasını da içeren daha geniş çaplı bir savaş, kendisini hapisten uzak tutmak ve dikkatleri Gazze’deki çılgınca orantısız askeri tepkisi ve potansiyel bataklığından başka yöne çekmek için iktidarda kalmaya ihtiyaç duyan, sevilmeyen ve suçlanan bir başbakana yardımcı olacaktır.

Amerika’nın diğer ülkelerle olan ittifakları ve ortaklıkları, yalnızca nihai hedef olması gereken şeyi yani ABD’nin güvenliğini artırmayı ilerlettikleri takdirde değerlidir. Baskın gücün (her zaman ABD) daha büyük maliyet yükünü taşıdığı asalak sorununa ek bir sorun da İsrail gibi daha küçük ülkelerin daha büyük bir gücün koruyucu şemsiyesi altındayken komşularına karşı daha saldırgan olmaya teşvik edilebilmesidir.

Her ne kadar ABD ve müttefiklerinin İsrail’e İran’a yönelik “misilleme” saldırısını sınırlandırması yönündeki yoğun baskısı şimdilik daha geniş çaplı bir bölgesel savaşı önlemiş olsa da Netanyahu’nun siyasi olarak hayatta kalması bu tür bir tırmanışa bağlı olabilir, özellikle de İsrail kamuoyunun dikkatini kötü planlanmış Gazze sonrasının getireceği muhtemel bataklıktan uzaklaştırması gerekiyorsa. Ki bu bataklık ABD’nin Irak’taki ilk “zaferinden” sonra devam eden kontrgerilla mücadelesine benzeyebilir.

Netanyahu, İran elçiliğine pervasızca saldırmasının ardından İran’la yaşadığı sürtüşme sırasında düşük olan oy oranlarının yükseldiğini zaten gördü. Öyleyse neden İsrail’in kuzey sınırındaki İran destekli Hizbullah’ı vurarak gerilimi tırmandırmasın? New York Times köşe yazarı Nicholas Kristof, “son zamanlarda İsrailli bir yetkiliyle yaptığı en korkutucu tartışmalardan birinin Hizbullah’a yönelik ilk saldırıyı savunması olduğunu ve yapılan bir ankete göre İsrailli Yahudilerin yüzde 53’ünün Hizbullah’a yönelik böyle bir saldırıyı desteklediğini” bildirdi.

Amerika’nın kurucu kuşağı tarafından öğrenilen ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Pax Americana’yı elde etme telaşındaki ABD’li politika yapıcılar tarafından unutulan bir tarih dersi: kalıcı ve karmaşık ittifaklar, bir ülkeyi gereksiz ve maliyetli uzak savaşlara sürükleyebilir- özellikle de ABD gibi dünyanın çatışma merkezlerinden uzakta olmanın kendine özgü güvenlik avantajına sahip bir ülkeyi. Avrupa’nın büyük güçleri de ittifakların olumsuz yanlarını, bu anlaşmalar onları hiçbirinin istemediği dehşet verici bir savaşa, Birinci Dünya Savaşı’na sürüklediğini unuttular.

Orta Doğu’da daha geniş çaplı bir savaşa sürüklenmekten kaçınmak için Biden, Gazze’de aşırıya kaçan eylemlerini ve savaşı İran’ı da kapsayacak şekilde genişletmeye yönelik bariz girişimlerini durdurmaması halinde İsrail’i, yıllık milyarlarca dolarlık ABD askeri yardımını kesmekle ya da azaltmakla tehdit etmeli.  Bunun yerine ABD, İsrail’i sorumsuz davranışı nedeniyle daha da ödüllendirerek bu yardımın miktarını büyük ölçüde artırma sürecinde.

Çok Okunanlar

Exit mobile version