DÜNYA BASINI

Netanyahu’nun stratejisi Pirus zaferine doğru gidiyor

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, Netanyahu’nun Gazze stratejisini ele alıyor. “Hamas’ı çökertme, Gazze’yi askerden ve Filistinlileri radikalizmden arındırma” şeklinde özetlenebilecek stratejinin isim koymadan “işgal” demek olduğuna dikkat çeken makale, bu girişimin maliyetinin İsrail açısından yüksek olacağını söylüyor.

***

Netanyahu’nun savaş stratejisi mantıksız

Kendi şartlarına göre bile İsrail’in planları tutmuyor.

Anchal Vohra

Kasım ayında Hamas’ın elindeki rehine Liri Albag’ın babası Eli Albag ile Tel Aviv’de görüştüm. Begin Yolu’nun ortasında, elinde 19 yaşındaki kızının fotoğrafıyla otururken hükümetin Hamas’a baskı uygulamak için yürüttüğü askeri harekâtı desteklediğini söyledi. “Sizce Hamas rehineleri kendiliğinden bırakır mı?” Ancak Albag’ın sabrı tükenmiş görünüyor. Mart sonunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya ültimatom vererek yerel basına, ailelerin artık mitingler düzenlemeyeceğini, sokaklarda toplanarak Netanyahu karşıtı genişleyen protesto hareketine katılacaklarını söyledi.

Sorun şu ki, rehinelerin aileleri yakınlarının dönmesini ve Hamas’ın ortadan kaldırılmasını zafer olarak görürken -bu sırayla- pek çoğu bu iki savaş hedefinin birbiriyle çeliştiğini uzun zamandır biliyor. Ancak Netanyahu, askeri harekâtın başından bu yana Hamas’ın ortadan kaldırılmasına rehinelerin serbest bırakılmasından daha fazla öncelik verdi ve aslında her ikisini de başarmak için tutarlı bir plana sahip değildi.

Başbakan, askeri analistler ve İsrail kamuoyunun giderek artan bir kesimi tarafından, savaşı sona erdirecek, rehineleri kurtaracak ve barışı getirecek bir vizyona sahip olmadığı halde sadece olaylara tepki vermekle suçlanıyor.

Yine de öfkeli olmaya devam ediyor. Protestolara yanıt olarak Netanyahu, “zaferden önce erken seçimlerin ülkeyi felç edeceğini” ve “sadece Hamas’a yarayacağını” söyledi. Şimdi de gözünü bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güney Gazze’deki Refah’a dikmiş durumda. Böyle bir saldırı sadece uluslararası öfkeye neden olmakla kalmayacak Hamas’la müzakereleri de zorlaştıracak.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail kasabalarına ve kibbutzlarına saldırarak bin 200 kişiyi öldürmesi ve 250’den fazla kişiyi kaçırmasından kısa bir süre sonra Netanyahu savaş ilan etti. Rehine ailelerine verilen mesaj, Gazze’nin bombalanmasının Hamas’a esirlerini serbest bırakması için baskı yapacağı ve aynı zamanda örgütü ortadan kaldıracağı yönündeydi.

Ancak sadece Gazze ve diğer Filistin topraklarında değil aynı zamanda Lübnan, Suriye, İran ve başka yerlerde de büyük bir halk desteğine sahip olan bir grubu tam olarak nasıl ortadan kaldırmayı amaçladığına dair, daha temel sorulardan kaçındı. ABD istihbaratı tarafından derlenen yıllık tehdit değerlendirmesine göre İsrail, Hamas’ın yıllarca sürecek direnişiyle karşı karşıya kalabilir; bu değerlendirme Foreign Policy’ye konuşan iki üst düzey İsrailli güvenlik yetkilisi tarafından da destekleniyor.

Yıllar süren karşı ayaklanma operasyonlarından sonra İsrail güvenlik güçleri, örgütü Gazze’de yok etmeyi başarsa bile, gelecekteki reenkarnasyonlar ne olacak? İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Hamas’ın uzantılarını daha da uzun bir süre için yok etse bile Netanyahu, ufukta siyasi bir çözüm olmadan silahlı direniş fikrini nasıl ortadan kaldıracak?

Üst düzey bir güvenlik yetkilisi isminin açıklanmaması koşuluyla Foreign Policy’ye “Hamas’ın toplam 24 taburundan 18’ini yok ettik ama grubu ortadan kaldırmaya ne kadar uzağız? Bu büyük bir soru” dedi: “Hamas’ı ortadan kaldırabiliriz ama elimizde bir zaman çizelgesi yok ve evet, başka gruplar da ortaya çıkabilir.”

İsrail’in Gazze içindeki askeri operasyonları Hamas’ın altyapısına ve askeri kapasitesine önemli ölçüde zarar verdi ama barışı garanti altına almadı. İsrail’in dünyaca ünlü savunma güçleri ve güvenlik servislerinin 7 Ekim saldırısının iki planlayıcısını -hâlâ Gazze’nin tünellerinde bir yerlerde saklanan Muhammed Deif ve Yahya Sinvar- yakalamayı başaramamış olması, ülkenin sınırlarını ve Hamas liderliğinin almaya devam ettiği desteği gösteriyor.

Şubat ayında Netanyahu nihayet bir planın ana hatlarını açıkladığında, bu plan ayrıntılardan yoksundu, İsrailli bir uzman tarafından “gerçeklikten kopuk” olarak nitelendirilen plan her şeyden çok Gazze’yi yeniden işgal etmek için bir yol haritasına benziyordu.

Netanyahu öngörülebilir gelecekte Gazze’de “güvenlik kontrolü” istediğini ve ancak bölge tamamen askerden arındırıldıktan sonra yeniden inşaya izin vereceğini söylüyor. Filistinlilerin radikalleşmesinin önüne geçilmesini istiyor ve Filistin devletinin tanınmasını reddediyor. Herhangi bir anlaşmaya ancak İsrailliler ve Filistinliler arasında “doğrudan müzakereler yoluyla” varılacağını söylüyor ancak herhangi bir zaman çizelgesi sunmuyor. Haberlere göre, dolaşıma sokulan planda savaş sonrası Gazze’nin Hamas dışında, düşman olmayan yerel unsurlar tarafından yönetilmesi öngörülüyor.

İlk bakışta, Hamas’ın acımasız saldırısından sonra anlaşılır bir şekilde dehşete düşen ve güven içinde yaşamak isteyen İsrailliler için mantıklı geliyor. Ancak daha yakından incelendiğinde akla yatkın gelmiyor. Öncelikle Netanyahu İsrail askerlerini belirsiz bir süre için mi sahaya sürecek yoksa İsrail’in gerektiği zaman Gazze’ye engelsiz erişimini mi istiyor, bunu netleştirmiş değil. Birincisi Gazze’yi yeniden işgal etmek, ikincisi ise fiili kontrol altına almak demek. Her iki seçenek de henüz İsrail halkına ve İsrail’in uluslararası ortaklarına sunulmuş değil.

Netanyahu, İsrail’in en yeni Arap müttefiklerinden oluşan çok uluslu bir gücün Gazze’de güvenliği devralmasını kabul etse bile, böyle bir gücün Filistinliler arasında nasıl itibar kazanacağı konusunda soru işaretleri var. Hamas’ın tüm taburlarını silahsızlandırmak kısa vadeli bir iş olabilir ama Hamas’ın kalıntılarıyla ve yeniden dirilecek unsurlarıyla mücadele etmek yıllar, belki de on yıllar alacak. Bir isyanla mücadele etmek güvenlik güçleri için düşman bir proto-devleti gözlemekten daha yönetilebilir bir görev olsa da İsrail güçlerine ağır maliyetler getirecektir. Bu maliyete değip değmeyeceği belli değil zira İsrail’in sert tutumu Filistinlilerin İsrail içindeki saldırılarını caydırabilir ya da teşvik edebilir.

Eski bir İsrailli güvenlik yetkilisi, Filistinlileri radikalizmden uzaklaştırma hedefinin daha çok kalıcı barış doğrultusunda olduğunu söyledi. Eski bir İsrail ulusal güvenlik danışman yardımcısı olan Eran Lerman, “Radikalleşmeden arındırma kilit önem taşıyor çünkü Filistinlilerin bizim geçici olduğumuza ve er ya da geç baskı altında parçalanacağımıza dair algısını değiştirmemiz gerekiyor” dedi. Okul ve camilerdeki radikalleşmeden arındırma programları “İsrail’in var olma hakkını kabul etmeyenlere” yönelik olacak.

Ancak Filistinliler bunun Netanyahu’nun iki devletli çözümü geciktirmek için kullandığı bir başka taktik olduğunu söylüyor. Sonuçta Filistinliler İsrail’e sadece Hamas’ın propagandası nedeniyle karşı değiller. Birçoğu İsrail devleti ve yerleşimciler tarafından mülksüzleştirilmenin kurbanı oldu ve bu mevcut savaşın getirdiği acılardan önceydi. Netanyahu, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme fikirlerini daha verimli bir şekilde nasıl şekillendireceklerine dair herhangi bir plan ortaya koymadı.

Netanyahu’nun yerel halka nihai sivil kontrolün verileceği yönündeki önerisi de samimiyetsiz görünüyor. Aklında tam olarak kim var? İsrailli bir güvenlik kaynağı, İbrahim Anlaşması’nın İsrail dostu Arap ülkelerine -özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’ne- bağlı yerel liderlerin testi geçebileceğini söyledi. Ancak bu tür liderler Filistinliler arasında itibarı olmayan İsrail kuklaları olarak görülecektir. Batı Şeria’da Mahmud Abbas liderliğindeki itaatkâr Filistin Yönetimi kadar alay konusu olabilirler.

Netanyahu’nun Hamas’ı çökertme, Gazze’yi askerden ve Filistinlileri radikalizmden arındırma mücadelesi aslında Gazze’nin yeniden işgali anlamına geliyor. Gazze’yi yeniden işgal etmek çoğu İsraillinin içine sinmese de Netanyahu’nun plansızlığı bu yönde ilerliyor. IDF’nin eski sözcülerinden Jonathan Conricus, “İsrailliler o kelimeyi kullanmak istemiyor ama başka seçenekleri de yok” diyor.

Geçen ay ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ateşkes çağrısı yapılan oylamada çekimser kaldı. Gazze’nin yeniden işgali, aradaki uçurumu daha da derinleştirecek. Başka bir deyişle Netanyahu’nun stratejisi, Gazze ve 2 milyon sakininin sorumluluğunu üstlenmek, giderek yabancılaşan bir ABD hükümeti ve artan uluslararası izolasyon şeklinde Pirus zaferi kazanmaya doğru gidiyor olabilir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version