Foreign Policy’de “Çin, Orta Asya’da Rusya’nın yerini mi alıyor” başlığıyla yayınlanan makalede, geçen hafta Xian’da düzenlenen Çin-Orta Asya Zirvesi bağlamında Çin-Rusya ilişkileri ele alındı.
Makalede Xi’nin konuşmasında, Orta Asya’daki ülkelerin “yasa uygulama, güvenlik ve savunma kabiliyetini” geliştirmelerine yardım etmekten de söz ettiği vurgulanarak, bu retorik, “Çin’in, ABD’ye yönelik gibi görünen, küresel güvenliğe odaklanmasının ayrılmaz bir parçası” şeklinde yorumlanıyor.
Zirvenin, ABD’li uzmanlar arasında, Ukrayna savaşı nedeniyle dikkatleri dağınıkken, Çin’in Orta Asya’ya doğru ilerleyişine ilişkin endişelere yol açtığı kaydediliyor.
‘Rusya’ya karşı bir ortak aramıyorlar’
Orta Asya ülkelerinin ise Rusya’nın yokluğunda “güvenilir bir güvenlik ortağı” arasalar da “Rusya’ya karşı bir ortak” arayışında olmadıkları belirtiliyor: “Bölgesel hükümetlerin istediği, büyük güçlere karşı koruma değil, uzun süredir Çin liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) ana askeri amacı olan iç isyanlara karşı bir güvenlik garantisi.”
Rusya’nın bir zamanlar iç istikrarın kilit garantörü olduğu belirtilirken, Ocak 2022’de, hükümet karşıtı bir ayaklanmayı bastırmaya yardımcı olmak için Kazakistan’a binlerce asker gönderdiğine işaret ediliyor. Sovyet sonrası bağların “bir zamanlar” Orta Asya’nın çoğunda Rusya’yı Çin’den daha çekici gösterdiği, ancak Ukrayna’daki savaşın bu hesapları değiştirdiği yorumu yapılıyor. Makaleye göre, kapasite sorunlarına ek olarak, Rusya’nın bölgede artan popülaritesi, Rus birliklerinin varlığını daha gergin hale getiriyor. Buna örnek olarak ise, Kazakistan halkının Ukrayna’yı “güçlü bir şekilde desteklemekte” olduğu ve hükümetin de Kiev lehine konuştuğu gösteriliyor.
‘Pekin’in amacı ABD’yi dışarıda tutmak’
Bütün bunların Çin’i Orta Asya için çekici bir alternatif haline getirdiği belirtilirken, Pekin’in ise, onları Moskova’ya karşı koruma ile ilgilenmediği vurgulanıyor. Buna göre Pekin’in amacı, Orta Asya’da “ABD’yi dışarıda tutmak”, “otokratik hükümetleri” desteklemek ve Çin şirketlerini işin içine çekmek. Çin’in ayrıca “ABD destekli komplolar olarak gördüğü sözde renkli devrimlere” şiddetle karşı çıktığı kaydediliyor. Aynı şekilde Orta Asya’daki birçok siyasi elitin de öyle gördüğü not ediliyor.
Zirvede ayrıca, Orta Asya hükümetlerinin, özellikle de komşu Kazakistan’ın Çin’in Sincan’daki konumunu desteklemeye devam ettikleri belirtiliyor.
‘Barışçıl rekabet’
Diğer yandan Orta Asya kamuoyunda Çin ile ticaretin yanı sıra genişletilmiş enerji projeleri için heves olsa da, Çin birliklerinin herhangi bir Orta Asya devletinin sınırları içinde bulunmasının, duyguları hızla Pekin’e karşı değiştirebileceğine işaret ediliyor. Makalede, Orta Asya kamuoyunda, Çin’in ekonomik olarak kontrolü ele almasına ve hatta bölgede modern öncesi iddialarını yeniden öne sürmesine dair gizli bir korku olduğu iddia ediliyor.
Bunlar göz önüne alındığında, zirvenin Rusya ile Orta Asya arasında gerçek bir kopuşu temsil ediyor gibi görünmediği ve hatta Pekin-Moskova ortaklığının bölünmesine yol açmayacağı yorumu yapılıyor: “Çin daha önce bölgede birçok işbirliği programı yürütmüştür ve Rusya halen ŞİÖ gibi birçok bölgesel grubun parçasıdır. Bazı Batılı düşünürler arasında, Rusya ve Çin’in, herhangi bir gerçek kanıt olmaksızın, ayrılacağına dair uzun süredir devam eden bir fantezi var. Henry Kissinger, bu öngörünün kanıtı olarak, Economist’e verdiği bir röportajda Çinli ve Rus yetkililerin kendisine birbirlerini aşağılayıcı bir şekilde konuştuklarını öne sürdü. Muhtemelen ona duymak istediklerini söylüyorlardı. Her iki hükümet de Washington’u düşmanları olarak gördüğü sürece, nüfuz için nispeten barışçıl bir rekabet, Rusya’nın arka bahçesinde bile Pekin-Moskova ortaklığını bölmeyecektir.”