Aleksandr Ananyev, Rusya Dışişleri Bakanlığı Emekli Kıdemli Müsteşarı
Başkent Şehir Meclisi seçimleri: Ermeni toplumunun Karabağ meselesine bakışında turnusol kâğıdı
Olay şu: 23 Ağustos’ta, 17 Eylül’de yapılacak Erivan “İhtiyar Meclisi” beledi seçimleri öncesi ajitasyon kampanyası başladı (mecliste en yüksek oy alan siyasi güç belediye başkanını seçecek). Şehir Meclisi seçimlerine yönelik ilgide artış, Ermenistan nüfusunun yarıya yakınının Erivan’da yaşamakta oluşuyla ilişkili; seçim sonuçları farklı parti ve birliklerin etkisinin de göstergesi olacak. Seçmenlerin bu seçimde ortaya çıkacak eğilim ve tercihleri muhtemelen ülkenin ilerideki siyasi haritasını da belirleyecek. Başkentte iktidara gelecek parti veya blok 2026 parlamento seçimleri öncesinde ciddi kaynakları ele geçirecek.
Ermenistan Merkez Seçim Komisyonu verilerine göre seçimlerde 13 parti ve bir blok yarışacak. Siyaset teknolojicisi Armen Badalyan’a göre seçmenlerden en yüksek desteği iktidardaki [Paşinyan’ın başında bulunduğu] “Vatandaş Sözleşmesi” (bunun liste başında Tigran Avinyan var), parlamenter Andranik Tevanyon’un başında bulunduğu “Ermenistan Ana” bloğu, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mane Tandilyan’ın başında bulunduğu ve belediye başkanlığına aday olduğu “Hayat İçin Ülke” partisi, liste başında eski belediye başkanı, şarkıcı ve komedyen Ayk Marutyan’ın olduğu “Milli Kongre” alabilir. Bütün bu güçlerin kendi kaynakları, az çok şekillenmiş bir seçmen kitlesi ve imajı var.
MPG/Gallup International Association’un 27 Temmuz ile 5 Ağustos arasında Erivan’da yaptığı anket çalışması sonucu da aşağı yukarı benzer bir tahmin sunuyor: deneklerin yüzde 9,3’ü “Vatandaş Sözleşmesi”, yüzde 3,7’si “Milli Kongre”, yüzde 2,8’i “Ermenistan” bloğu, yüzde 2,2’si “Hayat İçin Ülke” partisine oy vereceklerini söylüyor.
Öte yandan Erivan halkının yarıdan fazlası (yüzde 63) halen belediye başkanlığında hangi adayı seçeceğini netleştirmiş değil. Yüzde 33,4 cevap vermekte zorlanıyor, yüzde 19,2 seçimlere katılmayacak, yüzde 11 adaylardan hiçbirini desteklemeye niyetli değil. Bu veriler, Erivan halkının yarıdan fazlasının (yüzde 51,1) seçimleri adil bulmadıklarıyla açıklanabilir.
Gene MPG/Gallup International Аssociation’un 27-31 Temmuz arasında Ermenistan’da yürüttüğü ve Nikol Paşinyan’ın 25 Temmuz tarihli basın toplantısında söylediklerine dair bir başka ankete göre Ermenilerin yüzde 67,5’i ülkelerinin liderine güvenmiyor (yüzde 13,1 “genelde güvenmiyorum” derken yüzde 54,4 “kesinlikle güvenmiyorum” cevabı vermiş).
Böylece paradoksal bir durum ortaya çıkıyor: seçmenlerin ezici çoğunluğu mevcut iktidardan hoşnutsuz olduğu ve ona güvenmediği halde seçimleri gene Paşinyan’ın partisi (2021 parlamento seçimlerinde olduğu gibi) kazanabilir. Durumu inceleyen, Kafkas Enstitüsü Başkanı Aleksandr İskandaryan şöyle açıklamıştı: “Sosyologlar ‘Vatandaş Sözleşmesi’ne seçmenlerin yaklaşık dörtte birinin oy vereceğini tahmin etmişlerdi. Prensip olarak öyle de oldu: Paşinyan’ın partisine sandığı giden seçmenin yaklaşık yarısı oy verdi. Ancak seçmenin yarısı da sandığa gitmedi.”
Sandıktan bu kütlesel uzak duruşun sebebi Ermeni siyasetbilimci Arman Gukasyan’a göre: “Başbakanın istifası halinde iktidara eski elitin temsilcileri gelir. Kamuoyunun ezici çoğunluğu bugünkü muhalefetin temsilcilerini devletin dümeninde görmek istemiyor, bu nedenle Paşinyan ve ekibini kerhen destekliyorlar. Açık ki iktidar yerinde kalıyor, çünkü mevcut alternatif de kamuoyu açısından kesinlikle kabul edilemez.” Bugünkü ve eski iktidar arasındaki cepheleşmenin yarattığı siyasi ataleti aşmaya imkân sağlayabilecek üçüncü siyasi güçler ihtiyacı keskinleşmiş durumda.
Eski eliti temsil eden üç muhalefet partisi (Ermenistan Cumhuriyetçi Partisi, “Müreffeh Ermenistan” partisi ve Daşnaklar) eylül ayında yapılacak yerel seçimlere katılmayı reddettiler.
Ancak yeni siyasi kuvvetler katılma kararı aldılar. “Sosyal Adalet Adına” partisine dikkat çekmek gerek; bu, Ermenistan seçimlerinde Rusya-Ermenistan ilişkilerinin aktif şekilde derinleşmesinden yana olduğunu açıkça ifade eden bir parti.
Siyaset teknolojicisi Vigen Akopyan’e göre başkent belediye seçimlerine düşük katılım gene iktidardaki “Vatandaş Sözleşmesi”nin eline yarayabilir: “Seçmenler seçimlere katılmamanın doğrudan veya dolaylı olarak mevcut iktidara destek olacağını anlamalılar. Partilerin öncelikli görevi yurttaşları sandığa gitmeleri için ikna etmek olmalı.”
Seçmenler açısından önemli bir mesele, partilerin Dağlık Karabağ faktörüne yaklaşımı olacak. “Ermenistan Ana” bloku liderleri başkent belediye başkanı seçimlerinin öncelikle Dağlık Karabağ’ı kurtarmak için iktidar değişikliğine imkân vereceğini açıklıyorlar. Siyaset teknolojicisi Armen Badalyan da seçimler başkentte yaşayanlar açısından Karabağ problemine yaklaşımda turnusol kâğıdı olabilir.
Rusya’nın güney sınırlarında tehlikeli bir kriz olgunlaşıyor. Paşinyan artık çekinmeksizin Ermenistan’ın oryantasyonunu batı vektöründe yeniden şekillendiriyor: Ermenistan halkına ise yaşadıkları sıkıntıların sorumlusunun doğrudan Rusya olduğunu telkin ediyor. Nihayetinde Ermeni başbakanı lafı Rusya barışgücünün başarısız olduğuna kadar getirdi.
Duma BDT Komitesi Birinci Başkan Yardımcısı ve BDT Ülkeleri Enstitüsü Müdürü Konstantin Zatulin’e göre Dağlık Karabağ’daki insani kriz “Ermenilerin menfaatlerini koruyamayan, aynı zamanda Rusya-Ermeni ittifak ilişkilerinin kademeli olarak bozulmasına da yol açan mevcut Ermenistan hükümetine yönelik ağır bir iddianame”.
Öyle anlaşılıyor ki Paşinyan, kendi ifadesiyle “Azerbaycan birkaç gündür Dağlık Karabağ’la temas hattı ve Ermenistan-Azerbaycan sınırı boyunca asker yığıyor” olduğu halde (ve aynı şeyi Erivan da yapıyor) Moskova ile bütün karşılıklı ilişki alanlarında ilişkileri bilinçli olarak gerginleştirmeye gidiyor.
Dahası şu izlenim de doğuyor: Ermenistan’ın bu baş siyasetçisi manik bir ısrarla Dağlık Karabağ’daki çatışmanın tekrar tutuşması için bütün çabayı gösteriyor. Paşinyan durumu derinleştirirken provokatif bir biçimde Artsah [Dağlık Karabağ’ın Ermenice adı] Bağımsızlık Beyannamesi’nin kabulünün 32’inci yıldönümü vesilesiyle provokatif bir tebrik mesajı da gönderdi. Bakü bu ikiyüzlülüğe büyük tepki gösterdi ve bu tebriği Ermenistan yönetiminin görüşme sürecinden çıkışı olarak değerlendirdiğini, Paşinyan’ın sözlerinin “Artsah Ermenistan’dır, o kadar” ifadesinden farksız olduğunu açıkladı. Bu ifade bilindiği gibi 30 yılı bulan görüşme sürecini sıfırlamış ve 2020’de 44 gün savaşının başlamasına katkıda bulunmuştu.
Ermenistan iktidarına yakın telegram kanalları Ermenistan’da iç kamuoyu için birkaç gün önce büyük bir dezenformasyona başladılar; buna göre güya Kremlin tarafından Erivan’da Vagner paralı askerlerinin yardımıyla bir hükümet darbesi planlanıyormuş.
Bu yayınların yazarları, Rusya hükümetinin Ermenistan silahlı kuvvetler yönetici kademesine ve istihbaratla polise güvendiğini, bu ikinci grupta epeyce Rusya casusunun bulunduğunu ileri sürüyorlar. Dezenformasyonu yayanlar, Ermenistan’ın eski cumhurbaşkanlarından birinin Moskova’nın himayesi altında ülkenin liderliğine oynadığını da ileri sürüyorlar.
Bu tür yalanların saçmalığı ortada, ama bunların hedefi, Ermenistan muhalefetinin temsilcileri gene sokağa çıkmaya karar verirlerse muhalefeti Rusya ile işbirliğiyle suçlamak.
AB’nin Dağlık Karabağ’da geçtiğimiz günlerde yapılan başkanlık seçimi sonuçlarına farsı andıran tepkisi de bu genel tabloya ekleniyor. Avrupa Birliği bir yandan seçim sonuçlarını tanımıyor (Erivan da resmi olarak Artsah’ın yeni seçilmiş başkanı Samvel Şahramanyan’a henüz bir tebrik göndermiş değil), ama diğer yandan Karabağ Ermenilerini “bölgenin Azerbaycan ile sonuç almaya yönelik görüşmeleri yürütebilecek ve bunu arzu eden fiili yönetiminin etrafında konsolide olmaya” çağırıyor. Sonuç derken belli ki Bakü’nün istisnasız bütün taleplerinin kabul edilmesi anlaşılıyor.
Dağlık Karabağ’daki genel durumda belirgin bir çıkmaza varılıyor. Ne batı ne de Azerbaycan’la Türkiye, Rusya barışgücünün desteğini hisseden Karabağ Ermenilerinin tavizsizliği yüzünden görüşme sürecindeki uzayan aradan memnunlar. Çok fazla plan (Rusya karşıtı ve İran karşıtı) belirsiz bir durumda.
Gelişmelere bakılırsa ABD liderliğindeki kolektif Batı, Rusya’nın Ukrayna istikametindeki yoğunlaşmasından faydalanmak istiyor. Bunlar, Rusya barışgücünün Karabağ’daki kalış süresinin sona ereceği 2025’i de bekleyemiyorlar. Böyle bir fırsat bir daha bulunamayabilir, üstelik onca zahmete girdiler.
Batının Erivan’ı ısrarla Bakü’nün şartlarında bir barış imzalamaya itmesi, Stratfor Worldview (ABD) sitesinde yayınlanan bir makalede yeterince açıkça izah ediliyor: “Bir barış anlaşması imzalanması öncelikle hem Ermenistan’ı hem de Azerbaycan’ı Türkiye ve Avrupa Birliği ile bağlarını derinleştirmeye itecektir. Barış mutabakatı aynı zamanda Rusya barışgücünün Karabağ’daki geleceğini de kuşkulu kılabilir.” Eğer Erivan derhal taviz vermeye yanaşmazsa, Stratfor analistleri iki senaryo öngörüyorlar: 1) “Azerbaycan geniş kapsamlı bir askeri harekâta başlar … ve Bakü’nün çok daha büyük kuvvetlere sahip olduğu hesaba katılırsa bu Erivan’a pahalıya mal olur ve yararına olmaz”; 2) “Azerbaycan avantajlarını kullanarak Erivan’ı Bakü’nün şartlarında bir barış anlaşması imzalamaya ikna etmeye çalışır. Azerbaycan üstünlüğünü göstermek için Karabağ’daki Ermeni kuvvetlerine karşı sınırlı askeri harekât yürütebilir. Ancak Azerbaycan 2020’deki ateşkesle ilgili üçlü açıklamayı ihlal edecek ve barış görüşmelerini baltalayacak askeri harekâttan kaçınacaktır.”
Azerbaycan’ın henüz üzerinden uzun zaman geçmemiş zaferinin sarhoşluğu devam ediyor; Azerbaycan Devlet Başkanı İ. Aliyev de Dağlık Karabağ problemini artık tamamen kapatmak ve Zangezur üzerinden Nahçivan’a kontrol altında bir yol açmak niyetini gizlemiyor. Azerbaycan uzlaşmaz, çünkü batıda hiç kimse onu durdurmaya çalışmıyor. Eğer Rusya barışgücü olmasaydı ezici bir üstünlüğe sahip olan Azerbaycan silahlı kuvvetleri talep ettiği toprakları çoktan ele geçirebilirdi. Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin kendi kaderini tayin hakkı meselesinde Ermenistan’ın kendisini sıfırlamasından ve Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanımasından sonra Rusya barış gücünün temin edebileceği maksimum şey, Azerbaycan’ın egemen topraklarında silahlı bir karşı karşıya gelişi önlemektir.
Bütün bu sayısız puzzle genel tablonun içine yerleştirildiğinde şu sonuca varmak mümkün: Stratfor’un geçen yılki senaryoları tamamen gerçek olabilir. Mesela Azerbaycan tarafından bir saldırının başlamasıyla mevcut hükümet Erivan’da mitolojik bir takım Vagner paralı askerlerinin yardımıyla devlet darbesi bahanesiyle kaçarak batılı sponsorlarına sığınır. Bütün sorumluluk omuzlarına yıkılacak olan muhalefet Bakü’ye hiçbir şekilde karşı koyamaz. Paşinyan’ın Ermenistan’ın güvenliğiyle oynadığı oyunlar bu ülkenin devlet olarak varlığına veya asgari olarak yeni toprak parçalarını ve kendisine saygısını kaybetmesine mal olabilir. Böylece gene suçlu olarak popülerlikten uzak muhalefeti ve güya onu destekleyen Rusya’yı gösterirler.
Kremlin Basın Sekreteri D. Peskov’un 14 Eylül’de söylediği gibi, Rusya, “tansiyonun düşmemesinden ve hatta kimi mıntıkalarda artış eğilimi göstermesinden ötürü” endişelidir. “Ne olursa olsun Rusya güvenliğin sağlam bir garantörü olarak kalacaktır. Rusya Karabağ meselesinde temas halinde bulunacak ve iki tarafı da itidale çağırıyor.”