Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmail Safi ile, İsrail-Hamas çatışmasının Türkiye’ye etkilerini, Ankara’nın ABD ve İsrail ile ilişkilerinin geleceğini ve Orta Doğu’daki son durumu konuştuk.
‘İsrail haksız fiillerine devam ettiği müddetçe Türkiye ilişkileri geliştirme çabası içinde olmayacaktır’
* Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’e sert tepkisini yaklaşık iki hafta kadar sonra verdi. Sebebi bu süreçteki diplomatik çabalar mıydı yoksa bir politika belirleme süreci miydi? Türkiye, İsrail’in Gazze saldırısı ile ilgili tepkisini giderek sertleştirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin’e destek mitinginde yaptığı eleştiriler sonrası İsrail, diplomatlarını geri çekme kararı aldı. Türkiye-İsrail ilişkilerinin uzun vadeli geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ankara yeni normalleşmeye başladığı Tel Aviv ile ilişkisinde bundan sonra nasıl bir yol izleyecek? Gerginlik devam edecek mi yoksa Ankara adım atar mı?
Türkiye Filistinlilerin haklı davasına uzun zamandır samimi destek veren ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’nin bu tutumu bundan sonra da devam edecektir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın İsrail saldırılarına karşı sert tepkisinin biraz gecikmesi elbette ki meseleyi daha etraflıca anlama ve analiz etme yanında diplomatik çaba arayışını da göz ardı etmediğinin bir göstergesi olarak anlaşılmalıdır.
Hangi gelişmeler sonucunda İsrail devletinin nasıl kurulduğunu, adım adım Filistinlilerin topraklarının nasıl işgal edildiğini hepimiz biliyoruz. Dört yüz yıl bu toprakları yöneten Türkiye kardeş Filistin halkına karşı işlenen bu zulmü kabul edemez. Filistinlilerin hakları iade edilene ve bölgeye kalıcı barış gelene kadar Türkiye bu meselenin takipçisi olacaktır. Elbette ki Türkiye İsrail ile barış ve işbirliğini istemektedir. Ama İsrail bu haksız fiillerine devam ettiği müddetçe Türkiye İsrail ile ilişkilerini geliştirme çabası içinde olmayacaktır. Tarihsel, kültürel ve sosyal bağlarla ait olduğumuz bu coğrafyada, Türkiye ile iyi ilişki geliştiremeyen bir İsrail için uzun vadeli sonuçları da olacağı muhakkaktır.
‘ABD, NATO müttefiki Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayıyor’
* Eski CIA danışmanı Henry Barkey geçen hafta CFR’de, Gazze’deki çatışmanın ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıkları (SİHA’mızın düşürülmesi, PKK’ya destek vb.) daha da derinleştirdiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’dan uzaklaştığını yazdı. Bu görüşe katılıyor musunuz? Sizce bu çatışma Ankara’nın ABD ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin bozulması İsrail’in Gazze saldırısı ile başlamadı ki, ABD ile ilişkilerin bozulmasını Tezkere meselesinden başlatıp, 15 Temmuz darbe girişimine, S300 konusundan F35 konusuna ve daha ötesine götürebiliriz. Hele hele NATO müttefiki Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayıp Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD’yi destekleyen ABD Türkiye için gerçek bir dost ve müttefik olamaz. Yani esasen ABD’den uzaklaşan Türkiye değil, Türkiye’den uzaklaşan bir ABD söz konusudur.
‘Çatışmanın bölgesel ve küresel bir savaşa evrileceğini düşünmüyorum’
* İsrail-Hamas çatışması bölgesel bir savaşa dönüşürse Türkiye’nin özellikle de yeni bir mülteci akını konusunda olumsuz etkileneceği yorumları yapılıyor. Türkiye’nin bu anlamda bir hazırlığı var mı?
Böyle bir durum tüm bölge için ve dünyamız için bir felaket olur. Açıkçası çatışmanın bölgesel ve küresel bir savaşa evrileceğini de düşünmüyorum. Çünkü böyle bir savaşın dramatik sonuçlarını hiçbir taraf kaldıramaz. Yine de Türkiye Devletinin her durum için hazırlıklı olduğunu söyleyebilirim.
* Türkiye ateşkes konusunda arabuluculuk talebini pek çok kez dillendirdi. Mısır, Katar, Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri ile bu konuda görüşmeler yapıldı. Ateşkes yönünde bir ilerleme kaydedildi mi? Türkiye olası bir ateşkes sürecinin içinde somut olarak yer alır mı? Çatışmanın bölgesel bir savaşa dönmesi halinde İran’ın da bunun taraflarından biri olabileceği konuşuluyor. Tahran ile Ankara arasında Gazze konusundaki görüşmeler ne yönde ilerliyor?
Türkiye çatışmaların durması ve sorunun çözülmesi için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıdır. Ama maalesef bugüne kadar bu yönde kayda değer herhangi somut bir gelişme olmamıştır. Bu çatışma Türkiye’nin dış politika gündemindeki en acil ve birincil sorundur. Başta çatışan taraflar olmak üzere, bölge ülkeleri ve BM nezdinde girişimlerimiz devam edecektir.
‘ABD Ortadoğu’da değil, Pasifik’te pozisyon almalı’
* ABD’nin Orta Doğu’ya üst düzey bir askeri yığınak yağması gündem oldu. Afganistan, Irak işgalleri akıllara geldi. Sizce Washington’ın Orta Doğu’ya yeniden güçlü bir şekilde dönmesi mümkün mü? Bu askeri yığınağın İsrail’i korumak ve caydırıcılık dışında başka uzun vadeli hedefleri olabilir mi?
ABD’nin Ortadoğu’da ve bölgemizde askeri yığınak yapmasının ne bölgemize ne de ABD kendi çıkarlarına bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Bilakis bu şüphe ve düşmanlık tohumlarını ekmekten başka bir işe yarmayacaktır. Ama onların yapmak istediği buysa ona da bir şey diyemem. Bana göre, sizin de sorunuzda ifade ettiğiniz gibi; bu askeri yığınağın İsrail’i korumak ve caydırıcılık dışında başka bir amacı olamaz gibi geliyor. Fakat bu da hiç öyle göründüğü kadar kolay olmayacaktır.
ABD düzen kuruculuk iddiasını ve küresel hegemonyasını devam ettirmek için Pasifik’te pozisyon almasının daha akıllıca olduğunu anlamalıdır. İsrail’in peşine takılıp Ortadoğu bataklığında debelenmenin ABD devletine ve çıkarına olmadığı aşikardır. Tersine ABD’nin Ortadoğu’daki bu yanlı tutumu bölgedeki ulusların ve aslında tüm ulusların zihninde ABD’yi düzen kurucu güç olmaktan çoktan çıkarmıştır.
‘İsveç’in Türkiye’ye verdiği sözlerin yerine getirilmesini bekliyoruz’
* Ankara daha önce İsveç’in üyeliğini onaylamayacağını, terör konusunda gerekli adımları atmadıkları ve istenilen isimleri iade etmedikleri sürece NATO’ya üye olamayacaklarını söylemişti. İsveç terör yasalarında yeni düzenlemeler yaptı ancak Türkiye’ye herhangi bir terör suçlusunun iadesini gerçekleştirmiş değil. Ayrıca İsveç’in üyeliği karşılığında ABD ile yürütülen F-16 savaş uçağı alımı konusu da gündeme gelmişti. İsveç’in NATO’ya Katılım Protokolü, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak Meclis’e gönderildi. Ankara bu süreçte ne elde etti? İstediğini elde edebildi mi/edebilecek mi?
Her şeyden önce, bir güvenlik ittifakında öncelikle ittifak üyelerinin güvenlik endişelerini giderecek samimi adımlar atılmalıdır ki o ittifak örgütü anlamlı ve işlerli olabilsin. İsveç’in Türkiye’nin terörle ilgili güvenlik kaygılarını ısrarla anlayamıyor olması hakikaten bizi şaşırtmaktadır. Bu konuda Türkiye’ye verilen sözler var, yerine getirmelerini bekliyoruz. Tabii ki bu onların bileceği şey. NATO’ya katılım protokolü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından TBMM’ye gönderilmiştir. Yüce Meclisimiz bu konuda nihai kararını verecektir.