Avrupa’nın son diktatörü olarak adlandırılan Aleksander Lukaşenko yaklaşık 30 yıldır Belarus’un yönetimindeki isim. Belarus’ta 1994 seçimleri ile başa gelen Lukaşenko 2020 yılında beşinci kez seçildi. Belarus’ta Lukaşenko iktidarı, Avrupa’dan ziyade Rusya Federasyonu ile iyi ilişkilerini sürdürmekte. Bu durum jeopolitik açıdan, Avrupa’da yer alan ancak Rusya ile ilişkileri noktasında Sovyet bağlarını devam ettiren bir ülke profili çizmekte.
Bu durum şaşırtıcı gelmemeli çünkü Rusya’nın, Belarus için sağladığı belli bir alan söz konusu. Ayrıca 1994 seçimlerinden bu yana iktidarda olan Lukaşenko için de en önemli destekçi Rusya konumunda. Bu bağlamda Rusya ile Avrupa’nın bağları ne kadar azalır ise Belarus’un da o kadar süreçte Rus yanlısı olması kaçınılmaz bir durum. Keza Rusya Ukrayna Savaşı sürecinde de bu durum kendini gösterdi. Rusya’ya uygulanan Batı yaptırımları sonrasında Rusya’nın alternatif alanlar üzerinden iktisadi ilişkilerini artırma girişiminin bir yansıması da Belarus ile artan stratejik ortaklık ve iktisadi ilişkiler oldu. Elbette Belarus’a asker konuşlandırma ve mühimmat verilmesi de ayrıca dikkat alınmalı. Peki, ama iki ülke arasındaki bu iyi ilişkiler Belarus’un Ukrayna Savaşı’na dâhil olmasına yol açabilir mi? Belarus’un, Ukrayna savaşı açısından Rusya için önemi adeta bir köprübaşı görevi görmesidir. Ancak Belarus’un Ukrayna savaşına yaklaşımı da beklenen seviyede mi?
Ukrayna Savaşı’nda Belarus etkisi
Belarus ve Rusya arasındaki ilişkiler, Belarus Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı sayfasında coğrafi konumun yanı sıra “halklar arasındaki yakın tarihi ve kültürel bağlara” olan vurgu ile açıklanmaktadır.[1] Elbette Rusya’nın Çarlık dönemi ve akabinde bölgenin Rus tarihinin önemli bir parçası olması önemli ancak 1991 yılında parçalanan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği akabinde tıpkı Baltık ülkeleri gibi Avrupa odaklı bir Belarus karşımıza çıkmamaktadır. Bu bağlamda Rusya, Belarus’un en büyük destekçisi ve aynı zamanda stratejik ortağıdır. Hatta Belarus’un dış ticaretinin yarısını oluşturan Rusya ile ekonomik ilişkileri Rusya-Ukrayna Savaşı’na rağmen artmıştır. 2022 yılında iki ülke arasındaki karşılıklı ticaret yaklaşık yüzde 15 artmıştır. Öte yandan Ukrayna ile olan ilişkilere bakıldığında özellikle iktisadi açısından durma notasına gelen bir alan görülür. 2021’deki 6,9 milyar dolar olan iktisadi ilişkiler 2022’de 1,6 milyar dolara, 2023 yılının ilk yedi ayında ise 13,8 milyon dolara düşmüştür.[2]
Belarus’un özellikle 2022 Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna topraklarında başlattığı “özel askeri operasyon” kapsamına takip ettiği politikalar önemli hale geldi. Lukaşenko ise bu süreçle birlikte binlerce Rus askerini ülkesine kabul etmiştir. Hatta 2023 yılında gerçekleşen özellikle Wagner’in ayaklanma süreci hatırlandığında, Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir arabuluculuk da yapmış. Akabinde ise Wagner askerleri Belarus topraklarında konuşlanmıştı. Ayrıca 2023 yılı itibari ile de Rusya’nın taktik nükleer silahlarının bir kısmı da yine Belarus topraklarına konuşlandırılmıştır. Bu hamle sonrasında Putin, Rusya’yı “stratejik bir yenilgiye uğratmayı düşünenlere bir hatırlatma”[3] olduğunu ifade etmiştir. Ancak Belarus’un doğrudan çatışmaya katılmadığı unutulmamalı. Sadece bir caydırıcılık amacı ile Rusya ile ittifakı ekseninde bölgede araçsallaştırılmış rolünü sürdürmekte.
Belarus, Rusya açısından önemli bir müttefik olmasının yanı sıra dış politikada özellikle Avrupa ile olan ilişkilerinde de önemli bir hibrit savaş aracı olarak görülmektedir. Bu durum esasında yeni değildir. Daha öncesinde de Avrupa ile ilişkilerde sorun yaşanan dönemlerde Rusya ve Belarus Avrupa’ya giden boru hatları üzerinde enerji arzının azalması, tamir çalışmaları vb politikalar takip etmişlerdir. Bu açıdan iki ülke arasındaki ilişkiler ortak caydırma politikalarının da bir yansımasıdır.
Öte yandan Ukrayna ile olan savaş noktasında Belarus’ta muhalif sesler de söz konusu. Belarus’un, Ukrayna ile 1.000 kilometrelik sınırı olması ilişkilerin de boyutunu düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Bunun nedeni Ukrayna’nın 6 Ağustos’ta gerçekleştirdiği ani bir saldırı ile Rusya topraklarına sızması ve Kursk cephesinin açılması ekseninde okunmalı. Yaklaşık üç yıldır Ukrayna topraklarında devam eden savaş artık Rusya topraklarında açılan yeni cephe ile daha da genişledi. Bunun bir sonraki ayağının Belarus olması ihtimali de düşünülmeli. Zelenski’nin, Kursk’a girmesi kararında son dönemde AB ve ABD’nin azalan desteği ve Rusya karşısında elini güçlendirme amacı olduğu ifade edilmekte. Ancak bu durum aynı zamanda yayılan savaşın teritoryal alanının da bir yansıması. Yani Ukrayna’nın kendi topraklarında devam eden savaşta yaşadığı sorunlar karşısında artık Rusya da kendi topraklarında savaşı yakından yaşamakta. Bu nedenle de yeni cepheler yeni sorunlar ve yeniş araçsallaştırmaları beraberinde getirebilir.
Belarus’ta Rusya desteği çatlağı mı?
Belarus’un bu nokta da etkisi yeniden düşünülmeli. Bunun nedeni PBS’nin[4] 2023 tarihli haberinde Belarus’ ta giderek artan savaş korkusu kaynaklı. Bilindiği gibi Rusya, Belarus’a silah ve mühimmat yollarken bir yandan da özellikle taktik nükleer savaş söylemleri arka planda yer almakta. Fakat Belarus’un yaklaşık 45.000 kişilik ordusunun, Ukrayna’ya gönderilmesi durumunda emirleri uygulamayacak askerlerin olacağı ihtimali de gündeme getirilmiştir. Hatta 2022 Chatham House tarafından yapılan bir ankete göre, Belarus halkının %25’i Rusya’nın eylemlerini desteklerken, katılımcıların %97’sinin ise Belarus birliklerinin konuşlandırılmasına karşı çıktığına yer verilmiştir.[5] Dolayısı ile Belarus’ta halk desteği ve iktidar desteğinin çok farklı kutuplarda olduğu görülmektedir. Buna karşılık şu ana kadar Lukaşenko’nun da doğrudan saldırgan bir adım atmadığı unutulmamalı.
Ukrayna, savaş süreci içinde Belarus topraklarında insansız hava araçlarının (İHA) ihlallerde bulunmasına karşı doğrudan bir adım atılmamıştır. Keza Belarus olası tehditlere Ukrayna sınırına mayın ve asker yerleştirmeye de başlamıştır. Bu durum daha önce belirttiğim gibi yeni bir cephe olarak Belarus topraklarının hedef alınacağı ihtimalini de göz önüne aldıklarını gösterir.
Nitekim Kursk cephesi ile Ukrayna-Rusya Savaşı’nın da seyri değişmeye başladı. Belarus açısından sürekli olarak tetikte olunması gereken bir savaş yanı başında devam etmekte. Dolayısı ile Lukaşenko, Kursk bölgesindeki gelişmelere odaklı olarak bu savaşın III. Dünya Savaşı’na everilebileceğine dair uyarılarda bulunmakta. Ayrıca Rusya ve Ukrayna’nın barış müzakerelerini başlatmasına dair de çağrı yapmakta. Esasında bu çağrıların karşılık bulup bulmayacağı yakın bir gelecekte ön görülmese de Belarus’un bu itidal çağrılarının ardında yeni cephelerin açılması ihtimalinin yanı sıra nükleer bir tehdidin varlığı unutulmamalı. Her ne kadar Rusya’nın taktik nükleer silahları Belarus topraklarına konuşlandırması ya da kendi nükleer doktrini bağlamında tehlike durumunda bunları kullanması konusu söz konusu olsa da iki nükleer santral üzerinden (Kursk ve Zaparojye) olası bir nükleer tehdit gerçeği de unutulmamalıdır.
* Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, Kırıkkale Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü. e-mail: mervesuna@kku.edu.tr
[1]https://www.mfa.gov.by/en/bilateral/russia/#:~:text=Traditionally%2C%20Russia%20is%20both%20our,of%20the%20Republic%20of%20Belarus.
[2] https://www.wilsoncenter.org/blog-post/ukraine-belarus-relations-context-russo-ukrainian-war
[3] https://www.bbc.com/turkce/articles/cn42re7ldeeo
[4] https://www.pbs.org/newshour/world/belarusians-wary-of-being-drawn-into-russias-war-in-ukraine
[5] https://en.belaruspolls.org/wave-11