DÜNYA BASINI

Serbest piyasa miti

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale CounterPunch‘ta yayınlandı. ABD Başkanı Joe Biden’ın ‘yeniden sanayileşme’ ve ‘korumacılık’ gibi unsurlar içeren yeni iktisadi politikası ile birlikte, Washington Konsensüsü’nün amentüsü olan serbest piyasa ve serbest ticaretin ortadan kalktığı sıkça konuşulur oldu. Yazar Dean Baker, eski sistemdeki ‘serbesti’nin de bir mitten ibaret olduğunu, bu iddianın finans sermayesinin egemenliğini örtmek için bir kılıf olduğunu öne sürüyor. Metindeki köşeli parantezler çevirmene aittir.


Serbest piyasa miti

Dean Baker
CounterPunch
3 Temmuz 2023

Medya, Biden’ın yeni ekonomi politikaları ile serbest piyasa günlerinin sona erdiğini söylerken gerçekten aşırıya kaçıyor. Başkan Biden, temiz enerji ve gelişmiş yarı iletkenler ve diğer ürünlerin daha fazla yerli üretimini teşvik ederek ekonominin yönünü yeniden şekillendirmeyi amaçlayan politikaları oldukça açık bir şekilde uygulamaya koydu. Ayrıca selefleri tarafından büyük ölçüde rafa kaldırılmış olan tekel karşıtı politikayı da yeniden canlandırdı.

Fakat son kırk yılın politikalarının bir şekilde işleri piyasaya bırakmaktan ibaret olduğu fikri, ekonomi politikasına uzaktan yakından aşina olan hiç kimsenin tekrarlamaması gereken grotesk bir yalandır.

Finans Sektörü Foseptik Çukuru

Buradaki tartışmamın olağan seyrini tersine çevireceğim ve finans sektörüyle başlayacağım. 2008-09 yıllarında Citigroup, Bank of America ve diğer finans devleri kendi açgözlülükleri ve aptallıkları yüzünden iflas ettiklerinde piyasanın sihrini göstermesine izin verdiğimizi varsayalım. Bankalarda yedi ve sekiz haneli maaşlar alan çok daha az sayıda insanla, radikal bir şekilde küçültülmüş bir finans sektörüne sahip olurduk (Hayır, İkinci Büyük Buhran’ı yaşamazdık. Keynes bize depresyonun nasıl önleneceğini öğretti: para harcamak).

Kıyafet, araba ve mobilya satışlarını vergilendirdiğimiz gibi hisse senedi, tahvil ve türev satışlarını da vergilendirseydik çok daha küçük bir finans sektörüne sahip olurduk. Bu finansal işlemlerin, satın aldığımız hemen her şey için geçerli olan satış vergilerinden muaf tutulması gerektiğini bize söyleyen serbest piyasa değil, finans sektörünün gücüdür.

Ülkenin en zengin insanlarından bazılarının hedge fonlarda veya özel sermaye fonlarında ortak olarak ‘başarı primi’ gelirine sahip olduklarında elde ettikleri özel vergi muamelesinin de ‘serbest piyasa’ ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu fonların, nadiren sağladıkları yüksek getiriler vaat ederek kamu emeklilik fonlarını avlamaları da serbest piyasa değildir.

‘Serbest Ticaret’ Çocuklar ve Elit Alimler İçin Bir Hikayedir

Son kırk yılın ‘serbest ticaret’ anlaşmalarının serbest ticaretle pek ilgisi yoktu. İmalat işçilerimizi gelişmekte olan ülkelerdeki düşük ücretli işçilerle doğrudan rekabete tabi tutmak amacıyla, mamul mallar üzerindeki ticari engelleri kaldırmak istedik. Bunun, milyonlarca imalat işine mal olması ve kalan işlerin ücretlerini önemli ölçüde düşürmesi gibi öngörülen bir etkisi oldu.

Fakat serbest ticaretin odak noktasını doktorları, diş hekimlerini ve diğer yüksek ücretli profesyonelleri gelişmekte olan ülkelerdeki düşük ücretli meslektaşlarıyla rekabetten koruyan engelleri kaldırmak oluşturabilirdi. Bu da ABD doğumlu profesyonellerin işlerini ve ücretlerini azaltıcı bir etki yaratabilirdi.

Bazı nedenlerden dolayı, bu hiçbir zaman ‘serbest ticaret’ anlaşmalarımızın bir parçası olmadı. Bunun nedeninin, ticaret politikasına karar veren kişilerin, yüksek maaşlı profesyoneller olan arkadaş ve aile üyelerine sahip olma ihtimalinin, otomotiv ya da tekstil işçisi olan arkadaş ve aile üyelerine sahip olma ihtimalinden çok daha fazla olması olduğunu düşünebiliriz, ancak bu kabalık olur. Her halükarda, ‘serbest ticaret’ anlaşmalarının bu kısmı, ekonominin belirli bir sektöründe daha serbest bir ticarete sahip olmakla ilgiliydi; burada öngörülen ve gerçek etki, üniversite eğitimi almamış işçilerin ücretlerini düşürmekti.

Patent ve Telif Hakkı Tekelleri

Serbest ticaret anlaşmalarımızın bir diğer büyük parçası da patent ve telif hakkı tekellerini ve ilgili korumaları daha uzun ve daha güçlü hale getirmekti. Devlet tarafından verilen bu tekellerin bir şekilde serbest piyasa olarak tartışılması inanılmaz derecede Orwellvari.

Ve bunların etkisi küçük bir gösteriden ibaret değil. Bu yıl reçeteli ilaçlar için 550 milyar doların üzerinde harcama yapacağız. Eğer ilaçlar serbest piyasada, patentler ya da ilgili korumalar olmadan satılsaydı, maliyet neredeyse kesinlikle 100 milyar dolardan daha az olurdu. Aradaki 450 milyar dolarlık fark, yıllık gıda pulu bütçesinin dört katından fazladır. Her yıl orduya harcadığımız paranın yarısından fazladır. Bir aile için 3.000 dolardan fazla bir rakama denk geliyor.

Eğer on yıllık bir projeksiyon yaparsak ve harcamalardaki büyümeyi de hesaba katarsak, bu rakam 6 trilyon dolara yakın olacaktır. Bu rakam Başkan Biden’ın çokça övündüğü altyapı programının altı katıdır.

Ve bunun eşitsizlik üzerinde büyük bir etkisi var. Bu tekellerden yararlananlar ülkenin en zengin insanları. Bill Gates bunların başında geliyor. Eğer hükümet Microsoft yazılımını kendisinden izinsiz kopyalayanları tutuklamakla tehdit etmeseydi, muhtemelen hâlâ hayatını kazanmaya çalışıyor olacaktı.

Sadece pandemiden bu yana, aşı geliştirmesi için şirkete ödeme yaparak ve ardından aşıların kontrolünü ellerinde tutmalarına izin vererek beş Moderna milyarderi yarattık. Bize bunun serbest piyasa olduğunu söylemeye çalışmayın.

Hesaplamalarıma göre, ilaç, tıbbi ekipman, bilgisayar yazılımı ve diğer ürünlerin serbest piyasa fiyatından satıldığı bir duruma kıyasla, patent ve telif hakkı tekellerinden yararlananlara yılda 1 trilyon dolardan fazla para aktarıyoruz. Bu rakam vergi sonrası şirket karlarının yaklaşık yüzde 40’ına denk geliyor.

Neden Serbest Piyasa Yalanı?

Hükümetin piyasayı geliri yukarı doğru yeniden dağıtacak şekilde yapılandırdığı diğer alanları uzun uzun anlatabilirim. (Bkz. Rigged [Şike], ücretsiz.) Son kırk yıldaki ekonomi politikalarına aşina olan herkes için bunun serbest piyasa ile ilgili olmadığı, ekonomiyi zenginleri daha da zenginleştirecek şekilde yapılandırmakla ilgili olduğu açık olmalıdır.

Bu politikaların savunucularının bunun sadece serbest piyasa olduğunu iddia etmek istemeleri anlaşılabilir bir durumdur. Ne de olsa bu politikalardan kaybeden büyük çoğunluk olan halka ‘piyasa hem kazananları hem de kaybedenleri yaratır’ demek, kulağa ‘sizden bize para aktarmak için politikalar uyguluyoruz’ demekten çok daha hoş geliyor.

Peki bu politikalara karşı çıkan insanlar neden bu aldatmacayı kabul ediyor? Görünüşe göre büyük medya kuruluşlarında bu tür taklitler için büyük bir pazar var, ama daha fazla gerçekliğe dayalı politika tartışmaları yapabilseydik iyi olurdu.

Çok Okunanlar

Exit mobile version