DÜNYA BASINI

Sevim Dağdelen: Almanya’nın ABD’nin hegemonya arayışına boyun eğmeyen farklı bir dış politikaya ihtiyacı var

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Almanya’da yeni kurulan Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) dış ilişkiler sözcüsü Sevim Dağdelen, yeni kitabı NATO: A Reckoning with the Atlantic Alliance [NATO: Atlantik İttifakı ile Hesaplaşma] ile birlikte NATO’nun kendi etrafında yarattığı “demokrasi ve insan hakları için çalışan savunma ittifakı” mitini yıkmayı hedefliyor. Çin Komünist Partisi (ÇKP) çizgisinde yayın yapan Global Times’a verdiği bu mülakatta, Ukrayna savaşını NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin başlattığına işaret eden Dağdelen, Almanya’nın bir “vasal devlet” gibi hareket ettiğini ve Asya-Pasifik’te de aynı vasallığın Japonya ve Filipinler gibi ülkeler için geçerli olduğunu savunuyor.


NATO’nun temel görevi ABD’nin hegemonik hırslarını desteklemektir

Global Times
9 Temmuz 2024

Editörün Notu:

2024 NATO Zirvesi salıdan perşembeye kadar Washington’da gerçekleştirilecek. NATO, sürekli genişlemesiyle birlikte, bölgesel bir güvenlik ittifakından küresel bir örgüte dönüşüyor. NATO’nun genişlemesinin dünya üzerinde nasıl bir etkisi var? NATO’nun özü nedir? Alman Federal Meclisi’ndeki Sahra Wagenknecht İttifakı grubunun dış ilişkiler sözcüsü ve NATO’nun önde gelen eleştirmenlerinden Sevim Dağdelen bu konulardaki görüşlerini Global Times (GT) ile paylaştı.

GT: NATO: Atlantik İttifakı ile Hesaplaşma adlı kitabınızda, bu yılın NATO’nun kuruluşunun 75. yıldönümü olduğunu ve NATO’nun gücünün zirvesinde göründüğünü belirttiniz. Fakat aynı zamanda kuruluşundan bu yana en ciddi krize de sürükleniyor. Sizce NATO neden krizde?

Dağdelen: Washington’daki zirvede NATO, ABD’nin peşine takılarak tırmanma ve genişleme politikasını pekiştirme niyetinde. Bu insanlar Rusya, Çin ve Ortadoğu’yu aynı anda ele geçirebileceklerini hayal ediyorlar ve “üç cephede” bir çatışmaya hazırlanıyorlar. Ukrayna’da Rusya’ya karşı her zamankinden daha yoğun bir vekalet savaşı yürütülüyor; ticaret savaşının ilk atışı elektrikli otomobillere yönelik cezalandırıcı gümrük vergileri şeklinde Çin’e karşı yapıldı; aynı zamanda, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin Rusya’ya yaptığı gibi Çin’i kuşatmak ve ona meydan okumak için ortaklık anlaşmaları yoluyla bir Asya NATO’su inşa edilmeye çalışılıyor. Bu angajmanlar muazzam mali kaynaklar tüketiyor ve NATO kendi küresel hegemonya iddiasının bir sonucu olarak aşırıya kaçma ve kendi kendini tecrit etme ile karşı karşıya. Çok kutuplu bir dünyanın ortaya çıkışını kabul etmektense kendi çöküşünü riske atmaya hazır.

GT: NATO zirvesinin gündeminde Ukrayna’nın NATO’ya katılımı ile ilgili tartışmaların yer alabileceği bildirildi. Sizce Batı Ukrayna’ya ne kadar destek vermeye devam edebilir?

Dağdelen: ABD, Rusya’ya karşı vekalet savaşını sürdürebilmek için diğer NATO üyelerinin, özellikle de Almanya’nın kaynaklarını şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla kullanmaya bel bağlıyor. Alman hükümeti, ABD’nin Ukrayna’ya destek şartlarını yerine getirebilmek için kendi halkına karşı toplumsal bir savaşa girmek zorunda. Başka bir deyişle, ABD kendi savaşları için diğer NATO üyelerini otobüsün altına atıyor. Bu durum yıllarca sürebilir ve Avrupa’nın toplumsal ve iktisadi olarak çöküşe geçmesi ve istikrarsızlaşması riskini beraberinde getirir. Bu arada Avrupa halkları, nükleer silahlarla öncelikle Avrupa’da yapılacak ve kıtayı harabeye çevirecek bir Üçüncü Dünya Savaşı’na yollanma riskiyle karşı karşıyadır. Bu bağlamda, kendi birliklerimizi konuşlandırmayı düşünmek ya da Ukrayna’nın Alman silahlarıyla Rusya’ya saldırmasına rıza göstermek ateşi körüklemek demektir.

GT: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg geçtiğimiz günlerde Çin’in Avrupa’nın “Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en büyük güvenlik tehdidini” beslediğini belirtti. Bu bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa’daki tehlikenin temel nedeni nedir?

Dağdelen: ABD, NATO’daki müttefikleriyle birlikte Çin’i tehdit etme üzerine bahis oynuyor ve diğer ülkelerin Çin’e ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söyleyebileceği bir sömürge ilişkisine geri dönmeyi hayal ediyor. Bu yeni-sömürgeci yanılsamanın bir sonucu olarak uluslararası politikada çok tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. Amaç, daha da sert ekonomik savaş kapasitesine sahip olmak ve nükleer bir gücün dize getirilebileceği inancıyla Rusya’yı uluslararası alanda izole etmek. Buradaki fikir, Rusya’yı mahvederek Çin’i ele geçirmek ve böylece eski ve artık kaybolmakta olan hegemonyayı yeniden kazanmak. Bu dünya görüşü son yıllardaki gelişmeleri göz ardı ediyor. Bununla birlikte, sadece Çin’e karşı değil, aynı zamanda Hindistan ve Vietnam gibi ülkeleri daha yumuşak başlı hale getirmeyi ve NATO’nun onları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasını sağlamayı amaçlıyor.

GT: Bazı gözlemciler NATO’nun bölgesel bir güvenlik ittifakından küresel bir örgüte dönüşmekte olduğuna inanıyor. Sizce NATO’nun genişlemesinin dünya üzerinde nasıl bir etkisi oldu? NATO’nun genişlemesi Avrupa’yı daha güvenli hale getirdi mi?

Dağdelen: NATO’nun doğuya doğru genişlemesi bugün Avrupa’da yaşanan çatışmaların temel nedenidir. ABD, Rusya’ya kendi sınırlarında meydan okumaya karar verdi ki bu Amerika kıtasında ABD sınırı söz konusu olduğunda hiçbir zaman hoş görülmemiş bir şeydi; 1962’de Küba füze krizindeki tepkiye bakın. Barış isteyen herkes NATO’nun bu genişlemesini durdurmalıdır. Aynı meydan okuma konsepti, bu aşamada hâlâ Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore ile güvenlik ortaklıkları yoluyla ve Filipinler ve Tayvan adasının da katılımıyla Çin’e karşı kullanılmak isteniyor. Aynı zamanda ABD, Çin karşıtı bir cephe oluşturmak amacıyla Japonya ve Filipinler arasında askeri işbirliğini teşvik etmektedir. ABD’ye bağlı NATO, Japonya ile birlikte çalışıyor ve bu da Japonya’yı Asya’da Çin’e karşı ana devlet haline getirecek, tıpkı Almanya’nın Avrupa’da Rusya ile karşı karşıya gelmesi gibi.

GT: NATO demokratik değerleri ve insan haklarına bağlılığı olan bir savunma ittifakı olduğunu iddia etti, fakat sürekli olarak dünya çapında savaşları kışkırttı. Bu çelişkiyi nasıl görüyorsunuz ve NATO’nun özü nedir?

Dağdelen: NATO’nun temel görevi ABD’nin hegemonik hırslarını desteklemektir. Bu görevi gizlemek için kullanılan üç efsane, NATO’nun uluslararası hukuk, demokrasi ve insan haklarını temsil ettiğini iddia eder. Bu mitler gerçekler karşısında yıkılmaktadır: ABD tek başına son 20 yılda yürüttüğü yasadışı savaşlarda 4,5 milyon insanı öldürmüştür. İnsan haklarına gelince, dikkatler sadece NATO ülkelerinin milyonlarca kendi vatandaşının temel sosyal haklarının ihlali üzerinde değil, aynı zamanda örneğin ABD’nin Guantánamo Körfezi’ndeki işkence kampını işletmesi üzerinde de yoğunlaşıyor.

GT: Ukrayna krizinin patlak vermesinden bu yana NATO’nun askeri harcamaları önemli ölçüde arttı. Artan askeri harcamalar Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine ne kazandırdı? Askeri harcamalardaki sürekli artış NATO’yu gerçekten her zamankinden daha “büyük, daha güçlü ve daha birlik içinde” yapabilir mi?

Dağdelen: Silahlanma hamlesi 2014 yılında, NATO üyeleri yüzde 2’lik hedef üzerinde anlaştıklarında başladı. Örnek olarak Almanya için bu, silahlanma harcamalarında büyük bir artış anlamına geliyordu; şu anda eğitim, sağlık ve altyapıdan eksik olan para. Belirlenen düşmanlar olan Rusya ve Çin’in, Sovyetler Birliği’nin yaptığı gibi silahlanma yarışı ile yerle bir edilebileceği, silahlanmaya daha fazla kaynak harcamaya zorlanabileceği ve nihayetinde içeriden istikrarsızlaştırılabileceği gibi bir yanılsama var. Tek sorun, tarihin bu kez tersine işliyor gibi görünmesi ve nihayetinde istikrarsızlaştırılanın sadece kendi toplumlarımız olacak olması.

GT: Almanya, Fransa ve İspanya ortak bir askeri tatbikata katılmak üzere Japonya’yı ziyaret edecek. NATO ülkelerinin Asya-Pasifik bölgesinde askeri tatbikatlar yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO Asya-Pasifik bölgesine doğru genişlerse bu Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eder mi?

Dağdelen: NATO şimdi ABD’nin Hint-Pasifik’teki hegemonik hırslarına büyük destek verecek. Bunun ABD’nin kaynak tasarrufu yapmasına yardımcı olması gerekiyor. Japonya, Güney Kore ve hatta Filipinler gibi ülkeleri kasıtlı olarak Çin ile çatışmaya itmeyi içeriyor. Bu ülkeleri silahlandırmak ya da manevra kılıfına sokulmuş tehditkar askeri jestlerle desteklemek için askeri işbirliğini yoğunlaştırmaya odaklanılıyor. Almanya’ya biçilen rol, Filipinler’in Çin’e karşı bir cephe devleti olarak kapasitesini artırmaktır. Bu felaket bir strateji; temelde, bir vasal devletin diğerini desteklemesi. Avrupa ve Asya’da barış ve güvenliğin bedeli son derece yüksek. Almanya ve Avrupa’nın, Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler kurmayı da içeren ve artık ABD’nin hegemonya arayışına boyun eğmeyen farklı bir dış politikaya ihtiyacı var.

Çok Okunanlar

Exit mobile version