DÜNYA BASINI

Seymour Hersh yazdı: Hamas ile İsrail arasında mahkum takası konusunda yeni bir fırsat doğdu

Yayınlanma

Çevirmenin notu: ABD’li araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı saldırısında ele geçirdiği rehinelere karşılık İsrail’de tutuklu bulunan Filistinli mahkumların takas edilmesini görüşmeye başladığını iddia etti.

Hersh, Substack bülteninde yayımladığı makalede, ilk tekliften sonuç çıkmadığın, ancak İsrail tarafının görüşmeye fazlasıyla istekli olduğunu belirterek, Hamas’ın son dakika teklifinin rehinelerin çoğunun hayatta olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Hersh, “Hamas’ın ilk teklifi başarısızlıkla sonuçlandı. Hamas, aralarında kadınlar, yaşlılar, gençler ve yabancıların da bulunduğu toplam 113 rehineyi serbest bırakmayı önerdi. Karşılığında ise hapisteki 240 Hamaslı kadın ve gencin serbest bırakılmasını istedi. Teklifin bir şartı vardı: Hamas tutukluları yabancı bir tarafın eline teslim edilmeden rehineler serbest bırakılmayacaktı. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir İsrailli bana ‘Hamas’ın söylediği hiçbir şeye inanmadıkları için’ İsrail’in bu teklifi derhal reddettiğini söyledi. Ancak İsrail’in Hamas’la takas konusunu görüşmeye devam ettiğini de sözlerine ekledi,” dedi.


Hamas’ın Alamo’su

Seymour Hersh

14 Kasım 2023

El Şifa Hastanesi’nin İsrail ordusunun hedefinde olmasıyla birlikte Hamas ve İsrail arasında rehine ve mahkûm takası konusunda yeni bir fırsat doğdu ve savaşta olası bir çözüme ulaşıldı.

Lider kadrosu firarda olan ve savaşçıları Gazze’deki hastanelerin yakınlarında keskin nişancı ateşiyle kuşatılmış ve silahsızlandırılmış olan Hamas, 7 Ekim’deki sürpriz terör saldırısında ele geçirdiği rehinelere karşılık İsrail’deki mahkumların takas edilmesini görüşmeye başladı. İlk tekliften bir sonuç çıkmasa da İsrailli yetkililer görüşmeye fazlasıyla istekliydi. Hamas’ın son dakika teklifi, rehinelerin çoğunun hala hayatta olduğunu gösteriyor.

Hamas’ın ilk teklifi başarısızlıkla sonuçlandı. Hamas aralarında kadınlar, yaşlılar, gençler ve yabancıların da bulunduğu toplam 113 rehineyi serbest bırakmayı önerdi. Karşılığında ise hapisteki 240 Hamaslı kadın ve gencin serbest bırakılmasını talep etti. Teklifin bir şartı vardı: Hamas, mahkumları yabancı bir tarafın eline teslim edilmeden rehineler serbest bırakılmayacaktı. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir İsrailli bana, “Hamas’ın söylediği hiçbir şeye inanmadıkları için” İsrail’in bu teklifi derhal reddettiğini söyledi. Ancak İsrail’in Hamas’la takas konusunu görüşmeyi sürdürdüğünü de sözlerine ekledi.

Yaklaşım değişikliği, İsrail’in Hamas’ın iki önemli liderinin, Gazze’deki siyasi büro lideri Yahya Sinvar ve askeri lideri Muhammed Deyf’in Gazze’den güneye kaçtığını öğrendiği güne denk geldi. İçeriden bir İsrailli bana, “Ya ölürsün ya ölürsün lider kadrosu ölmeye hazır değil,” dedi. Teklif, El Şifa Hastanesi ve Gazze kentindeki diğer beş hastanenin keskin nişancı ateşine maruz kaldığı günün ardından geldi: “Artık onları bombalamaya gerek kalmadı.”

İsrail’in takas konusunda isteksiz olmasının bir başka nedeni daha vardı. İsrail’in sürekli bombardımanının bir sonucu olan Hamas tünel sisteminin çökmeye devam etmesi, İsrailli rehinelerin nerede tutulabileceğine dair ipuçları sundu. İsrail özel harekâtından, rehineleri pazarlık yapmadan kurtarabilecek Entebbe tarzı bir baskını düşünmeleri yönünde baskı vardı.

Bana Hamas’tan bir teklif daha geldiği söylendi. Hamas, 72 saatlik bir ateşkes öneriyordu ve eğer kabul edilirse, 7 Ekim saldırısında Gazze kenti sakinlerinin, sınırın aniden açılmasını fırsat bilerek soygun ve hırsızlık yapan ve belki de evlerine bir İsrailli rehineyle dönenlerin elindeki rehineleri bulup kurtarmak için zaman kazanacaktı. Hâlâ hayatta olan böyle birkaç kişiden daha fazlası olabilir. En az iki başka terör örgütü de kente girdi ve rehinelerle geri döndü. İçeriden bir yetkili, bu olasılıkla ilgili görüşmelerin de devam ettiğini dile getirdi.

Bana söylenene göre bu ton değişikliği savaşın hızla çözüme doğru ilerlediğinin bir işaretiydi. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir Amerikalı yetkili, bana mahkûm takası görüşmelerinin Amerikan istihbarat camiasında umut yarattığını, zira “ya teslim olacak ya da ölecek olan Hamas’ın rehinelerden herhangi bir fayda elde etmek için son şansı olduğunu” söyledi: “Hamas, Allah adına ölmek istemeyen herkesi korkak olarak görüyordu. Göreceğiz.”

Bu ani gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgili son dakika görüşmeleri ihtimalini ortadan kaldırdığı ve İsrail Kara Kuvvetleri tarafından sistematik olarak kapatılan labirent tünellerde, Yahudi devleti açısından korkunç bir mazisi olan isyan kontrol kimyasalının kullanılması anlamına gelse bile Hamas’ın yok edilmesine kararlı olduğu yönündeki haberlerin ardından geldi.

Bu haberi yayımlamayı geciktirdim, zira Amerikalı yetkili bana hayatta kalan rehinelerin —çoğunluğu İsrailli olmakla birlikte aralarında Amerikan, Rus ve Tayland vatandaşları da var— yeraltındaki esaretlerinin altıncı haftasında tünel sisteminden El Şifa Hastanesi’nin ikinci ya da üçüncü bodrum katına taşındıklarını ya da taşınmakta olduklarını belirtti. Geniş bir yerleşkeye sahip olan hastane, İsrail istihbaratı tarafından uzun zamandır Hamas’ın üssü ve belki de Gazze’deki mevcut son komuta ve kontrol merkezi olarak biliniyordu. Geçtiğimiz pazar günü yazdığım üzere, İsrail Savunma Kuvvetleri ile herhangi bir bağı olmayan bazı rehinelerin son anda serbest bırakılması ve Hamas’ın serbest bırakılması karşılığında takas edilmesi umutları söz konusuydu. Ancak henüz bir gelişme yok. Yetkili, bana “İsrail hala rehineler için bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor ama önce Hamas teslim olmalı ve rehineleri serbest bırakmalı,” dedi.

İsrail istihbarat camiası, sinyal istihbaratındaki üstün becerisiyle daha önce hayatta kalan rehinelerin tünellerden El Şifa’nın bodrumuna nakledilmiş olabileceğini değerlendirmişti. Hamas’ın son zamanlarda tıbbi bakım ve ilaç taleplerine ilişkin dinleme kayıtları, çoğu yetmiş yaş ve üzeri olan rehinelerden bazılarının esaret altında öldüğünü gösteriyor. Hastaneye komşu olan 35 ila 45 blokluk mahalle ağır bombardıman altında ve El Şifa, yetkilinin ifadesiyle “son direniş” (Alamo) olarak görülüyor. Yetkili, “Ateş ederek gelmeyi planlıyorlar,” diyerek İsrail Hava Kuvvetlerinin görevinin hastaneyi pek çok kanadıyla birlikte yok etmek ve devamında piyade kuvvetleri için tünel açıklıklarını ortaya çıkarmak olduğunu dile getirdi.

Devam eden bombardıman, Gazze kentinde Hamas’ın tünel kompleksinin son yeraltı bağlantılarını gizlediğine inanılan son tahliye edilmiş apartman ve ofis binalarını yok etmeyi amaçlıyor. Bu binalar, Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği ve aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 1200 İsraillinin hayatını kaybettiği sürpriz sınır ötesi terör saldırısının ardından savaşın başlamasından bu yana İsrail Hava Kuvvetlerinin öncelikli hedefleri oldu.

İsrail’in, Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre bugüne dek çoğu çocuk olmak üzere 11 binden fazla can alan bombardımanlar ve su ve yiyecek arayışındaki sayısız sivilin Gazze’nin güneyindeki aşırı kalabalık çadır kentlere zorla yerleştirilmesi şeklindeki tepkisi, dünyanın dört bir yanında düzenlenen protesto yürüyüşlerinde geniş çapta kınandı. Yürüyüşler, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarını desteklemek için değil, uluslararası hukuku ihlal eden orantısız bir askeri müdahale olarak görülen bu duruma karşı düzenleniyor. İsrail içinde bombardımana karşı çıkanlar susturulurken, Amerika’nın dört bir yanında İsrail’in Gazze’deki bombardımanlarını protesto eden ve yürüyüşler düzenleyenler susturulmuyor.

Biden yönetimi her zamanki bocalamasını yaptı. Krizin başlarında Başkan Biden’ın meşhur “arkanızdayız” sözleriyle İsrail’in tepkisine verdiği ilk destek, İsrail bombardımanına karşı protestolar arttıkça yumuşadı. Biden, İsrail’e iki acil ziyarette bulundu ve Dışişleri Bakanı Tony Blinken, Netanyahu Gazze’de dilediğini yapmaya devam ederken sürekli bir şaşkınlık içindeydi. CIA Direktörü Bill Burns, güya rehinelerin serbest bırakılması konusunda çaba göstermek üzere birkaç günlüğüne Orta Doğu’ya geldi ve Biden birkaç gün önce Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Ulusal Güvenlik Konseyi Koordinatörü Brett McGurk’ü aynı konuyu görüşmek üzere bölgeye gönderdi.

On yıllardır Orta Doğu meseleleri üzerinde çalışan konuya aşina bir yetkili, bu ziyaretlerin etkisi sorulduğunda şifreli bir yanıt verdi: “Bibi’den o üç kör fareye: ‘Hadi oradan’.” Yetkili şöyle açıkladı: “Washington’da bir güç boşluğu var. Amerika İsrail’e günde bin kadar bomba göndermeye devam ederken kimse şovu yönetmiyor. Beyaz Saray’da kaos hâkim. Aynı şeyleri tekrar tekrar söylüyorlar. Başkanın yeniden seçilmesini sağlayacaklarını düşündükleri şeyleri yapıyorlar. O bir Üçüncü George. Bu korkutucu ve utanç verici.”

Ertelenen ceza davasında suçlu bulunmaktan korkan Netanyahu’nun, Gazze’deki savaştan sorumlu generallerle birlikte İsrail’i Hamas’tan kurtarmaya ve bir dönem daha başbakanlık yapıp bir gün bile hapiste kalmamaya kararlı olduğu aşikâr.

İyi donanımlı ve iyi eğitimli bir ordu olan İsrail Savunma Kuvvetleri, şu anda 360 bini yeni aktif hale gelen yedek askerler de dahil olmak üzere 520 binden fazla askerle ilmiği sürekli sıkıyor. Yeraltında yaşayan Hamas askerleri, Gazze’den geriye kalan yerlerde giderek artan bir tehlikeyle karşı karşıya. Konuya aşina bir yetkili bana, “Tüm endişelerin aksine, sahada işler çocuk oyuncağına dönüyor,” dedi. Yetkili, “İsrail Savunma Kuvvetleri son derece kontrollü bir ateş disiplini altında hareket ediyor. Aşağıdaki tünellerin artık kullanılamaz hale gelmesini sağlamak için daha önce bombalanan yapıları yok ediyorlar ve böylece aşağıda mühürlenmiş binlerce Hamas askerinin denize, kuzeye ve güneye erişimini kesiyorlar,” diye konuştu. İsrail istihbaratı, 7 Ekim saldırısı sırasında ele geçirilen yaklaşık iki yüz Hamas askerini sorgularken Hamas’ın gücüne ilişkin tahminlerinin —yirmi bin civarında— on bin savaşçı kadar yanılmış olabileceğini öğrendi. Yetkili, “Ve şimdi Gazze kenti artık 1943’teki Hamburg’un görünümüne sahip,” diye ekledi.

Savaşçılar izole edildikten sonra İsrail’in ilk planının tünelleri CS göz yaşartıcı gaz ve patlayıcılarla doldurmak olduğu söylendi. CS, isyan kontrol kimyasalı olarak yaygın bir şekilde kullanılan göz yaşartıcı gazın geliştirilmiş bir formu. Ayrıca tünel sistemlerine saldırmaları halinde İsrail askerlerinin hayatını da kurtarabilir. Yetkili, “Bu son hamlede Hamas’ı tünellerde gaza boğarlarsa dünya çapındaki tepkiyi bekleyin. Benim açımdan gizemli olan, İsraillilere kayıp olarak ya da 7 Ekim’in dehşetini görmezden gelenlerin eleştirileri olarak neye mal olursa olsun, insanların neden bunun kalıcı olduğunu anlamadığıdır,” ifadelerini kullandı.

Bu noktada herhangi bir gazeteci görüş almak için derhal Hamas’a başvururdu ama yorum almanın bir yolunu bulamadım. Hamas, o sırada Kahire’de bulunan eski New York Times muhabiri Chris Hedges’e, Substack’teki köşesinde yazdığı üzere, askeri zaferlerinin son günlerde Gazze’de yirmi yedi tank da dahil olmak üzere 160’tan fazla İsrail araç hedefini imha ettiğini söyledi. Hamas yetkilileri, Hedges’e ayrıca İsrail kara birliklerini El Şifa Hastanesi yakınlarında pusuya düşürdüklerini de dile getirdi. Bu ifadelerin her ikisini de teyit edemedim.

Savaş gazisi olan İsrailli içeriden biri bu haberlerle alay etti ve bana saldırı başladığından beri sadece kırk bir İsrail askerinin öldürüldüğünü söyledi. Bir İsrail tankının bir Hamas askeri tarafından etkisiz hale getirildiğini kabul etti ama göğüs göğüse çarpışmaların az olduğunu belirtti: “Hamas askerlerinin bu kadar az çatışmaya girmesi İsrail’i şaşırttı.”

Medyadan anlayan İsrail Savunma Kuvvetleri, 1993’te ilan edilen ileriye dönük Oslo Anlaşmaları İsrail hükümetleri tarafından sürekli olarak baltalandıkça taraftarları artan İslami direniş örgütü Hamas’ın son çırpınışlarına tanık olmak için dünyanın dört bir yanından İsrail’e gelen televizyon ve basılı yayın muhabirlerine sürekli bilgi ve haber akışı sağlıyor.

Hamas, 7 Ekim’de Gazze kentini İsrail’in güneyindeki onlarca kibbutz ve küçük tarım köyünden ayıran duvar ve çitleri yıkarak İsrail’i şaşkına çevirmişti. Sabahın erken saatlerinde başlayan ve İsrail Savunma Kuvvetlerinin sekiz saat gibi uzun bir süre boyunca karşılık vermediği saldırılar, yüzlerce İsrailli genç kadın ve erkeğin katıldığı gece eğlencesi sona ererken gerçekleşti. Burada tecavüz ve cinayet de dahil olmak üzere Hamas vahşeti başladı ve civardaki köy ve kibbutz’larda saatlerce devam etti. Yüzlerce İsrail askeri bulundukları yerlerde öldürüldü ve diğerleri de esir alındı. Netanyahu soruşturma sözü verdi ama Tel Aviv’deki karargâhının odak noktası neyin yanlış gittiğini bulmaya dönük bir soruşturma değil, Gazze’de intikam almak oldu.

Netanyahu, savaşın sonunda Hamas’ın yok edilmesiyle birlikte, 7 Ekim Hamas saldırısıyla tetiklenen ve giderek artan yerleşimci şiddetine sahne olan Gazze ve Batı Şeria’daki yönetim yapısının yeniden oluşturulmasını planlıyor. Tüneller olmaksızın yeniden inşa edilecek olan Gazze kenti, İsrail polisi ya da askeri gücü tarafından korunacak ve İsrail tarafından onaylanan yeni bir liderlik altında yeniden canlandırılan Filistin Yönetimi, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yönetimden sorumlu olacak. Sıkılaştırılmış kontrol, İsrail’in gelecekte buradaki yerleşim faaliyetlerini genişletmesi için elzem olacaktır. İsrail’in hakimiyetindeki yeni Filistin Yönetimi bürolarını yönetmesi konusunda adı geçenlerden birinin Gazze’deki El Fetih gençlik hareketinin eski lideri Muhammed Dahlan olduğunu öğrendim. Oslo Anlaşmalarına verdiği destekle ve Gazze’deki güvenlik güçlerinin başına getirildikten sonra Amerikan istihbaratına yakınlığıyla biliniyordu. Daha radikal olan Hamas’a olan nefreti, görevde olduğu yıllarda Hamas şüphelilerine işkence yaptığı iddialarına yol açtı ve sınır geçiş ücretlerinden milyonlarca doları zimmetine geçirdiğinin ortaya çıkmasıyla sona erdi. Şu anda multimilyoner olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşıyor.

Netanyahu’nun savaş sonrası planları hakkında güncel bilgilere sahip olan İsrailli içeriden biri, Netanyahu’nun Hamas olmadan yeniden inşa edilen Gazze Şeridi’nde askeri ve polis kontrolünü sürdürmenin ötesinde hedefleri olduğunu bana doğruladı. Bana, “İsrail’in planı, Gazze Şeridi’ndeki mevcut savaş bittikten ve Hamas artık olmadıktan sonra Gazze’nin tamamını Oslo Anlaşmaları uyarınca şu anda İsrail güvenlik kontrolü altında olan Batı Şeria’daki bölgelerden birine dönüştürmek. Gazze’de güvenliği sağlayacak olanlar bizim halkımız olacak ve halkımız Gazze’ye girip çıkabilecek. Mısır ile olan sınırlar geçmişte olduğu gibi Mısır tarafından değil İsrail tarafından korunacak. Amaç Gazze’ye kaçakçılığı kontrol etmek ama bunu Gazzeliler yapmayacak,” dedi.

Kaynak, Tel Aviv’de geriye kalan en önemli sorunun “yeniden inşa edilen Gazze’de sivil kontrolden kimin sorumlu olacağı” olduğunu ve şu anda seksen sekiz yaşında olan etkisiz Mahmud Abbas’ın yerine Filistin Yönetimi’nin başına kimin geçeceği dile getirdi. Filistin Yönetimi, diğer konuların yanı sıra Batı Şeria’da güvenliği sağlamakla da görevli ancak İsrailli yerleşimciler yerleşim yerlerini genişletirken ve bunu yaparken Araplara ait topraklara el koyarken buradaki Filistinli nüfusun güvenliğini sağlamakta başarısız oldu. İsrail ayrıca her iki bölgede de Filistin Yönetimi’nin gelecekteki potansiyel lideri olarak Muhammed Dahlan’ın ismini ortaya attı.

Hamas’ın gitmesiyle İsrail ve başbakanı için Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da her şey mümkün olacaktır.

Çok Okunanlar

Exit mobile version