DİPLOMASİ
‘Sonsuz savaşların’ bakanı: Antony Blinken’in karnesi

Antony Blinken, görev süresinin son iki haftasında medya röportajları vererek ABD’nin en üst düzey ‘diplomatı’ olarak kaydettiği sicili savunmakla meşguldü. Ancak, Blinken’in döneminde ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en büyük güvenlik krizine neden oldu.
The New York Times geçtiğimiz hafta sonu, Genelkurmay Başkanı Milley’in 2022’nin sonlarında Ukrayna konusunda barış görüşmelerini teşvik etme önerisini Blinken’in reddettiğini ortaya çıkardı. Milley, Kiev’e daha gelişmiş silahların gönderilmesi lehine generallerle tartışmıştı.
Blinken, Ukrayna çatışmasının başlıca mimarlarından biriydi. 2022 baharında durdurulabilecek veya tamamen önlenebilecek olan bu savaş, Biden yönetiminin Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki ısrarı yüzünden patlak verdi. Rusya, bunun kırmızı çizgisi olduğunu açıkça belirtmişti.
2021’in sonlarında Kiev, Donbass yakınlarında asker yığarken Moskova da benzer adımlar atıyordu. Blinken, Ukrayna dışişleri bakanıyla yaptığı görüşmede NATO’nun “sarsılmaz bağlılığını” dile getirdi. Aylar sonra savaş başladığında, Blinken’in Dışişleri Bakanlığı, Biden yönetimi ve Pentagon ile birlikte krizin tam teşekküllü bir NATO vekalet savaşına dönüşmesini destekledi. Kiev’e yüz milyarlarca dolarlık askeri yardım, çatışma bölgesinde faaliyet gösteren CIA ve askeri danışmanlar, yabancı paralı askerler ve gelişmiş Batı NATO silah sistemleri sağlandı.
2023’ün ortalarında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova ve Kiev’in Belarus ve İstanbul’daki görüşmelerden sonra bir anlaşmanın eşiğinde olduğunu, ancak NATO’nun müdahalesiyle bu fırsatın yok edildiğini doğruladı.
Gazze’de yıkım
2023’ün ekim ayında, Hamas liderliğindeki sürpriz bir saldırıya yanıt olarak İsrail, Gazze’ye yönelik en ölümcül saldırısını başlattı. Blinken, savaşın başlamasından sadece birkaç gün sonra Tel Aviv’de Başbakan Netanyahu’nun yanında durarak, “Her zaman yanınızda olacağız,” dedi.
Sözüne sadık kaldı. 2023 sonlarından 2024 ortalarına kadar ABD, İsrail’e 14 binden fazla MK-84 tipi 2 bin librelik bomba, 6 bin 500 adet 500 librelik bomba ve çeşitli mühimmat gönderdi. Aynı dönemde bir insan hakları kuruluşu, İsrail’in 365 kilometrekarelik Gazze’ye İkinci Dünya Savaşı sırasında Dresden, Hamburg ve Londra’ya atılan bombaların toplamından daha fazla bomba bıraktığını hesapladı.
Blinken, İsrail’e yapılan silah sevkiyatını durdurması için Biden’a baskı yapabilirdi, bu da çatışmayı haftalar içinde sona erdirebilirdi. Ancak bunun yerine Dışişleri Bakanlığı, Gazze yanarken barış görüşmelerinden söz etmeye devam etti. Oysa bu görüşmeler esasen diğer ülkeler tarafından yürütülüyordu.
Dünya çapında savaş politikaları
Blinken, Ukrayna ve Gazze’nin dışında, ABD dış politikasının başka pek çok agresif ve kışkırtıcı kararını yönetti veya onayladı.
2021’de Biden’ın göreve başlamasından sadece haftalar sonra, Blinken, Trump’ın Kuzey Kore ile yüz yüze diplomasiye dayalı ilişkileri geliştirme çabalarını bozarak, Güney Kore ve Japonya ile Kuzey Kore’ye karşı üçlü bir güvenlik paktı müzakere etti. Çin’e karşı Doğu ve Güney Çin Denizi’ndeki gerilimi artırarak, Pekin’i çevreleyen ada zinciri stratejisini kullandı ve ABD-İngiltere-Avustralya arasında anti-Pekin AUKUS güvenlik paktını müzakere etti.
İran’a karşı ABD’nin gerilimi artıran hamlelerini destekleyen Blinken, İsrail ile İran arasında yaşanan füze ve hava saldırıları sırasında Tel Aviv’e yardım sağladı. Yemen’deki Husilere yönelik hava ve deniz kampanyası düzenledi ve Suriye’de uzun süredir devam eden vekalet savaşını sürdürerek 2024 sonunda Beşar Esad hükümetinin devrilmesine katkıda bulundu.
Blinken’in Dışişleri Bakanlığı, Etiyopya’dan Libya’ya, Sahel’den Sudan’a ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne kadar Afrika’nın pek çok bölgesindeki çatışmalarda ABD’nin rol oynamasında etkili oldu. Ayrıca, Nikaragua’dan Bangladeş’e, Sırbistan’dan Gürcistan’a kadar ABD çıkarlarına sadık olmayan ülkelerde rejim değişikliği çabalarını düşük yoğunlukta sürdürdü.
Blinken’in kariyer geçmişine bakıldığında, bu acımasız sicil pek de şaşırtıcı değil. 2003’te ABD’nin Irak’ı işgaline, 2011’de Libya’ya yönelik NATO hava saldırısına ve Suriye’ye karşı başlatılan savaşa verdiği aktif destek, onun diplomasi anlayışını şekillendiren temel unsurlar oldu.