Dr. Khairy Omar
Mısırlı siyaset bilimci
Mevcut bölgesel gelişmeler ışığında, Türkiye-Mısır ilişkileri ortak çıkarlar için stratejik bir yol inşa edecek. Geçtiğimiz aylar boyunca ikili ilişkiler, ikili ve bölgesel güvenlik konusundaki siyasi söylemin niteliklerini oluşturmada bariz bir ilerlemeye tanık oldu. İki ülkenin eğilimlerini analiz etmek, bölgesel tehdide yönelik ortak politika beklentilerini anlamaya yardımcı oluyor.
Dışişleri Bakanları Abdulati ile Fidan arasında 5 Ağustos 2024 tarihinde düzenlenen basın toplantısına göre, dış ticareti 15 milyar dolara çıkararak ikili ilişkileri canlandırmak için ortak çıkarlara dair yol haritası belirlendi. Üst düzey diplomatik temsilin yeniden başlatılması için 2021’de yapılan öğle yemeği istişarelerinden bu yana, iki ülke doğrudan yatırımları genişletmeye ve konum ve ortak tarihin avantajlarından yararlanmaya dahil oldu. Siyasi söylem dostane ve çıkar ağının önemi konusunda daha anlayışlı görünüyordu.
Basın toplantısı, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin yeni politikasına yönelik durumların yakınlaşmasını yansıtıyor; bu politika, çok sayıda milise karşı hükümete dayalı ilişkiyi güçlendirmeyi amaçlıyor. İki devlet, Suriye ve Somali’ye dönük ortak bir tutum sergiledi; bu durum zorlukların benzerliğine bir yanıt olarak görülebilir ve iki ülkenin birlik ve toprakları üzerinde egemenlik arzularını destekliyor. Bu bağlamda, Türkiye ile Mısır’ın Libya’ya yönelik politikalarının yakınlaşması, bölgesel güvenlik ihtiyaçları konusunda ortak bir anlayışa sahip olduklarının göstergesi. Tarihsel arka plan ve mevcut gerçekliğe göre iki ülke güvenlik, istikrar, barış ve refahın sağlanması için sorumluluk bilincine sahip. Bu yol, Gazze’deki bölgesel güvenlik sorunlarına dönük politikaları koordine etmek ve Batı Şeria, Libya, Sudan ve Yemen’in çöküşünü önlemek için siyasi ilişkileri güçlendirmeye dayanıyor.
Gazze’deki savaşla ilgili olarak iki ülke ateşkes çağrısında bulundu ve İsrail’i iki devletli çözümü uygulamaya zorladı. Türkiye ise ortak bir bölgesel eylemde bulunan söylem ve tutumlar benimsedi, İslam Zirvesi’nin (Riyad, 2023) aktörlerinden biri olmuş, daha sonra Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın yanında dayanışma kararı aldı. Mısır ve Türkiye, Filistin tarafını desteklemek için arabuluculuk yoluyla diplomatik baskıyı takip ederken, Netanyahu hükümeti üzerindeki baskının ortak bir okuması ve bölgesel anlayışın teyidi sonucunda Türkiye ile İsrail arasındaki ticari alışverişi kesti. Bakan Hakan Fidan’ın el-Ariş ve Refah’a yaptığı ziyaret, İsrail’in savaşı sürdürerek ve ablukayı uygulayarak Filistinlilerin çektiği acıların sebebi olduğunu ispat etme konusunda Mısır’ın tutumuyla dayanışma içinde olduğunu ortaya koyuyor.
Mısır politikasına gelince, İsrail saldırganlığının başlangıcından bu yana, Filistin meselesiyle olan yakın bağlantısı nedeniyle, özellikle de İsrail-Batı’nın Gazze Şeridi’ndeki halkı Sina’ya sürme ısrarı karşısında, tutumunu çatışmanın doğrudan bir parçası olarak inşa etti. Bu noktada Mısır, iki tarafa dönük tutumunu İsrail ile eşitliği muhafaza etmek ve ihlallerini önlemek için barış anlaşması bağlamında ulusal güvenlik yönünde benimsedi.
İsraillilerin Lübnan’a karşı savaş başlatma ihtimaliyle birlikte iki ülke, caydırıcılık sağlamak ya da İsrail’in Lübnan’a saldırması halinde savaşa girmeye hazırlanmak için tırmandırıcı tedbirler almaya başladı. Türkiye’de ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dışişleri ve savunma bakanları, İsrail’in başta Filistin toprakları ve Gazze Şeridi olmak üzere yakın bölgedeki eylemlerini büyük bir tehdit olarak gören ulusal güvenlik standartlarına dikkat ediyor.
Fakat her iki ülke de kendi iç durumlarını etkileyen benzer tehditlerle karşı karşıya. Türkiye sınırında ayrılıkçı Kürt örgütleri ve Suriye’nin kuzeyinde güvenliği bozmaya çalışan silahlı örgütler bulunuyor. Bu durum, Gazze savaşına ve Lübnan’a dönük savaş hazırlıkları çerçevesinde Akdeniz’in askerileştirilmesine paralel olarak faaliyet gösteren kronik bir baş ağrısı. Mısır düzeyine gelince, tüm sınırlardan gelen tehditlerle karşı karşıya olduğu aşikar.
Türkiye ve Mısır’ın önceki politikaları Ortadoğu’daki tehdit ve kaosu benzer şekilde algıladıklarını yansıtıyor, bu nedenle ortak bir güvenlik durumu inşa etmek için daha yeterli esnek politikalar benimsiyorlar. Bu bağlamda Suriye de bölgedeki aktörlerden biri olmalı. Tıpkı Mısır’ın Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşüne katıldığı gibi, Türkiye de devletin gücünü ve birliğini artırma yönünde ilerliyor ve bu da iki ülke arasındaki önceki farklılıkları ortadan kaldırıyor.
Son olarak, Türk-Mısır ilişkileri ve toplantıları medyada yeterince yer almamasına rağmen, son üç yılın sonuçları ikili ve bölgesel politikalarda bariz bir iyileşmeye işaret ediyor. İki bakanın basın toplantısı, bundan sonra atılacak adımlara ilişkin düzenlemeler ve bölgesel güvenlik politikalarında lokomotif rol oynamalarına yönelik geniş fırsat konusunda daha fazla açıklık getirdi.