DÜNYA BASINI

Ukrayna’yı lanetleyen propaganda

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Ukrayna’daki savaş önümüzdeki ay üçüncü yılına girecek ve müzakereye dair basında ve bazı siyasi çevrelerde çağrılar artsa da somut bir adım henüz ufukta görünmüyor. Ateşkes ya da barışa giden yolun uzun ve sarp olacağı aşikâr ve savaşın yaşattığı yıkımından sonra Ukrayna’nın bir devlet olarak varlığının sürüp sürmeyeceği şüpheli. Emekli Amerikalı diplomat ve 1972’de Çin’e yaptığı tarihi ziyaret sırasında dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’ın baş tercümanlığını yapmış olan Chas W. Freeman, barış çağrısı yapan isimler kervanına katılmış.


Ukrayna’yı lanetleyen propaganda

Moskova, Kiev ve Washington yanlış hesaplama sisine yakalandı

Chas W. Freeman

Unherd

4 Ocak 2024

Amerikan basınının Ukrayna savaşını ele alış biçimi, Mark Twain’e atfedilen şu sözü akla getiriyor: “Pek çok yorumcunun araştırmaları bu konuyu şimdiden karanlığa gömdü ve muhtemelen böyle devam ederlerse yakında hakkında hiçbir şey bilmeyeceğiz.”

Bu, daha iyi bilinen bir özdeyişin [savaşta ilk kayıp hakikattir] daha detaylı bir ifadesi. Buna tipik olarak resmi yalanlardan oluşan bir sis eşlik eder. Ve bu türden bir sis hiçbir zaman Ukrayna savaşındaki kadar yoğun olmamıştı. Ukrayna’da yüz binlerce insan savaşıp ölürken Brüksel, Kiev, Londra, Moskova ve Washington’daki propaganda makineleri tutkulu taraftarlar olmamızı, onların inanmak istediklerimize inanmamızı ve içselleştirdiğimiz anlatıyı sorgulayan herkesi kınamamızı sağlamak adına fazla mesai yaptılar. Bunun sonuçları herkes açısından korkunç oldu. Ukrayna içinse felaket oldu. Yeni bir yıla girerken, ilgili tüm tarafların politikalarını radikal bir şekilde yeniden gözden geçirmelerinin zamanı çoktan geldi.

Bu, savaşın tüm tarafların yanlış hesaplamaları nedeniyle doğduğu ve devam ettiği hakikatinin bir neticesi. ABD, Rusya’nın Ukrayna’nın tarafsızlığı konusunda savaşa girme tehditlerinin blöf olduğu ve planlarının açıklanması ve karalanmasıyla caydırılabileceği hesabını yaptı. Rusya, ABD’nin müzakereleri savaşa tercih edeceğini ve Avrupa’nın düşman bloklara bölünmesinden kaçınmak isteyeceğini varsaydı. Ukraynalılar Batı’nın ülkelerini koruyacağına güveniyordu. Rusya’nın savaşın ilk aylarındaki performansı yetersiz kalınca Batı, Ukrayna’nın Moskova’yı mağlup edebileceği kanaatine vardı. Bu hesaplamaların hiçbiri doğru çıkmadı.

Bununla beraber, itaatkâr ana akım ve sosyal medya tarafından tahkim edilen resmi propaganda, Batı’daki çoğu insanı işgalden önce bir barış anlaşması taslağını reddetmenin ve Ukrayna’yı Rusya ile savaşmaya teşvik etmenin bir şekilde “Ukrayna yanlısı” olduğuna ikna etti. Ukrayna’nın savaş çabalarına sempati duymak tamamen anlaşılabilir bir durum, ancak Vietnam Savaşı’nın bize öğretmiş olması gerektiği üzere, amigoluk habercilikte objektifliğin yerini aldığında ve hükümetler kendi propagandalarını savaş alanında olup bitenlere tercih ettiklerinde demokrasiler kaybeder. Peki, savaş alanında neler oluyor? Ve Ukrayna savaşına katılanlar hedeflerine ulaşma konusunda ne yapıyor?

Ukrayna ile başlayalım. 2014’ten 2022’ye kadar Donbass’taki iç savaş yaklaşık 15 bin can aldı. ABD/NATO-Rusya vekalet savaşının başladığı Şubat 2022’den bu yana çatışmalarda kaç insanın öldüğü bilinmiyor ama bu sayının birkaç yüz bin olduğu kesin. Kayıp sayıları, eşi benzeri görülmemiş yoğunluktaki enformasyon savaşıyla gizlendi. Batı’da ölü ve yaralılarla ilgili tek bilgi, Kiev’in çok sayıda Rus ölüsü olduğunu iddia ederken Ukrayna’nın kayıpları hakkında çok az şey açıklayan propagandası oldu. Oysa daha geçen yaz Ukraynalıların yüzde 10’unun silahlı kuvvetlerle ilişkisi olduğu, yüzde 78’inin ise öldürülmüş ya da yaralanmış akrabaları ya da arkadaşları olduğu biliniyordu. Şu anda 20 bin ila 50 bin arasında Ukraynalının sakat kaldığı tahmin ediliyor [Bağlam açısından, Birinci Dünya Savaşı’nda 41 bin Britanyalı sakat kalmıştı].

Savaş başladığında Ukrayna’nın nüfusu yaklaşık 31 milyondu. Ülke o zamandan bu yana halkının en az üçte birini kaybetti. Altı milyondan fazla insan Batı’ya sığındı. İki milyon insan da Rusya’ya gitti. Sekiz milyon Ukraynalı daha evlerinden sürüldü ama ülkede kalmaya devam ediyor. Ukrayna’nın altyapısı, sanayisi ve kentleri harap oldu ve ekonomisi yıkıma uğradı. Savaşlarda her zaman olduğu gibi uzun zamandır Ukrayna siyasetinin önemli niteliklerinden biri olan yolsuzluk yaygınlaştı. Muhalefet partileri, kontrolsüz medya kuruluşları ve muhalefetin gayri meşru ilan edilmesiyle Ukrayna’nın yeni doğmakta olan demokrasisi artık yok. Öte yandan Rusya’nın saldırganlığı, Rusça konuşanlar da dahil Ukraynalıları daha önce hiç görülmemiş ölçüde bir araya getirdi. Moskova böylece hem Rus mitolojisinin hem de Devlet Başkanı Putin’in inkâr etmeye çalıştığı ayrı Ukrayna kimliğini istemeden de olsa pekiştirmiş oldu. Ukrayna’nın toprak olarak kaybettiği şey, Moskova’ya karşı tutkulu bir muhalefete dayanan vatansever bir bütünlük olarak kazanıldı.

Bunun tersi ise Ukrayna’nın Rusça konuşan ayrılıkçılarının da Rus kimliklerinin pekiştirilmiş olması. Artık Rusça konuşanların, Minsk Anlaşmalarında olduğu gibi, birleşik bir Ukrayna’da bir statüyü kabul etmeleri ihtimali yok denecek kadar az. Ukrayna’nın “karşı taarruzunun” başarısız olmasıyla birlikte Donbass ya da Kırım’ın Ukrayna egemenliğine geri dönmesi de pek muhtemel görünmüyor. Savaş devam ettikçe Ukrayna, Karadeniz’e erişimi de dahil olmak üzere daha fazla toprak kaybedebilir. Savaş alanında ve insanların kalplerinde kaybedilenler müzakere masasında geri kazanılamaz. Ukrayna bu savaştan yaralanmış, sakat bırakılmış ve hem toprak hem de nüfus olarak çok azalmış olarak çıkacaktır.

Dahası, Ukrayna’nın NATO üyeliğine ilişkin gerçekçi bir ihtimal de kalmadı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın dediği üzere herkes Ukrayna’nın NATO’ya katılmasına izin vermenin bu noktada “Rusya ile savaş anlamına geldiği” hakikatine “doğrudan bakmalı”. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ön koşulunun Rusya ile bir barış anlaşması imzalaması olduğunu belirtti. Fakat görünürde böyle bir anlaşma yok. Batı, savaş sona erdiğinde Ukrayna’nın NATO üyesi olacağı konusunda ısrar etmeye devam ederek, Rusya’yı savaşı sona erdirmeyi kabul etmemeye teşvik ediyor. Nihayetinde Ukrayna, Rusya ile barış yapmak zorunda kalacak ve bu barışı da büyük ölçüde Rusya’nın koşullarına göre yapmak zorunda kalacak.

O halde, savaşın başka ne gibi kazanımları olursa olsun, Ukrayna açısından iyi olmadı. Rusya karşısındaki pazarlık pozisyonu büyük ölçüde zayıfladı. Ancak Kiev’in kaderi ABD politika çevrelerinde her zaman sonradan düşünülen bir konu oldu. Washington bunun yerine Ukrayna’nın cesaretinden faydalanarak Rusya’ya haddini bildirmeye, NATO’yu yeniden canlandırmaya ve ABD’nin Avrupa’daki üstünlüğünü pekiştirmeye çalıştı. Avrupa’ya barışın nasıl geri getirilebileceğini düşünmek için ise hiç zaman harcamadı.

Fakat Rusya, savaş hedefleri doğrultusunda ABD’nin nüfuzunu Ukrayna’dan silmeyi, Kiev’i tarafsızlığını ilan etmeye zorlamayı ya da ülkede Rusça konuşanların haklarını iade etmeyi başaramadı. Esasında, savaşın sonucu ne olursa olsun karşılıklı düşmanlık Rusya’nın Kivan Rusya’sında ortak bir kökene dayanan Rus-Ukrayna kardeşliği mitini sildi. Rusya üç asırdır sürdürdüğü Avrupa ile özdeşleşme çabalarını terk etmek ve bunun yerine Çin, Hindistan, İslam dünyası ve Afrika’ya yönelmek zorunda kaldı. Ciddi şekilde yabancılaşmış Avrupa Birliği ile uzlaşmak hiç de kolay olmayacaktır. Rusya savaş alanında kaybetmemiş, zayıflamamış ya da stratejik anlamda tecrit olmamış olabilir ama büyük fırsat maliyetlerini göğüsledi.

Ancak savaş Rusya’yı dezavantajlı duruma düşürmüş olsa bile, ABD’ye fayda sağlayıp sağlamadığı çok da açık değil. ABD, yalnızca 2022 yılında Ukrayna’ya 113 milyar dolar yardım yapılmasını onayladı. Rusya’nın savunma bütçesi o zamanlar bunun yarısı kadardı ve o zamandan bu yana yaklaşık iki katına çıktı. Rus savunma sanayii yeniden canlandı ve ülkenin kısa süre önce Almanya’yı geçerek satın alma gücü paritesi açısından dünyanın en zengin beşinci ve Avrupa’nın en büyük ekonomisi haline gelmesine yardımcı oldu. Batı’nın Rusya’nın cephanesinin tükenmekte olduğu ve Ukrayna’daki yıpratma savaşını kaybetmekte olduğu yönündeki iddialarına rağmen böyle bir durum söz konusu değil. Bu arada, bir zamanlar NATO’nun birliği için güçlü bir argüman olan Batı’ya yönelik sözüm ona Rus tehdidi inandırıcılığını yitirdi. Rusya’nın silahlı kuvvetleri Ukrayna’yı fethedemediğini kanıtladı.

Savaş aynı zamanda NATO üyeleri arasındaki bariz ayrılıkları da ortaya çıkardı. Geçen yıl Vilnius’ta düzenlenen zirvenin de gösterdiği gibi, üye ülkeler Ukrayna’yı kabul etme konusunda farklı görüşlere sahip. Şu anki kırılgan birlikteliğin savaşa kadar sürmesi pek mümkün görünmüyor. Bu gerçekler aynı zamanda Amerika’nın Avrupalı ortaklarının çoğunun neden savaşı bir an önce sona erdirmek istediğini de açıklamaya yardımcı oluyor. Ukrayna savaşı Avrupa’da Sovyet sonrası dönemin sonunu getirmiş olsa da kıtayı daha güvenli hale getirmedi. Amerika’nın uluslararası itibarını artırmadı ya da ABD’nin üstünlüğünü pekiştirmedi. Savaş bunun yerine Amerikan sonrası çok kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıkışını hızlandırdı. Bunun bir yanı da Rusya ile Çin arasındaki Amerikan karşıtı eksen.

ABD, Rusya’yı zayıflatmak için Ukrayna ya da oradaki savaşla hiçbir ilgisi olmayan ülkeler arasındaki ticareti aktif bir şekilde engelliyor, zira bu ülkeler ABD’nin kervanına katılmayacaklar. Diğer ülkeleri Rusya ve Çin karşıtı politikalarına uymaya zorlamak için siyasi ve iktisadi baskıyı kullanması açıkça geri tepti. ABD’nin eski müşterisi olan ülkeleri bile Ukrayna’da olduğu gibi, desteklemedikleri gelecekteki Amerikan çatışmalarına ve vekalet savaşlarına karışmaktan kaçınmanın yollarını aramaya teşvik etti. Amerika’nın zorlayıcı diplomasisi Rusya ya da Çin’i tecrit etmek bir yana hem Moskova hem de Pekin’in Afrika, Asya ve Latin Amerika’da ABD nüfuzunu kendi lehlerine azaltacak ilişkiler geliştirmelerine ön ayak oldu.

Kısacası, ABD’nin politikası Ukrayna’da büyük acılara ve burada ve Avrupa’da savunma bütçelerinin artmasına neden oldu ama Rusya’yı zayıflatmayı ya da tecrit etmeyi başaramadı. Aynısının devamı, Amerika’nın sık sık dile getirdiği bu hedeflerin hiçbirini gerçekleştirmeyecektir. Bu arada Rusya, Amerikan silah sistemleriyle nasıl mücadele edeceği konusunda eğitildi ve bunlara karşı etkili karşı koyma yöntemleri geliştirdi. Askerî anlamda güçlendi, zayıflamadı.

Eğer savaşın maksadı daha iyi bir barış tesis etmekse, bu savaş bu işlevi yerine getirmiyor. Ukrayna’nın içi Rus düşmanlığı uğruna boşaltılıyor. Bu noktada hiç kimse savaş durduğunda Ukrayna’nın ne kadarının ya da kaç Ukraynalının kalacağını ya da savaşın ne zaman ve nasıl durdurulacağını güvenle tahmin edemiyor. Kiev şimdiden asker toplama hedeflerine ulaşmakta zorlanıyor. Rusya ile son Ukraynalıya kadar mücadele etmek her zaman iğrenç bir stratejiydi. Fakat NATO’nun Ukraynalıları tükenmek üzereyken, bu yalnızca alaycı bir yaklaşım değil, aynı zamanda artık uygulanabilir bir alternatif de değil.

Bu yıl, bu savaşın kendileri açısından varoluşsal hale geldiği Ukrayna’yı mümkün olduğunca kurtarmaya öncelik vermenin zamanı geldi. Askeri fedakarlıklarının boşa gitmemesi için Ukrayna’nın Rusya ile barış yapmak üzere diplomatik desteğe ihtiyacı var. Ülke yok ediliyor. Yeniden inşa edilmeli. Geriye kalanları korumanın anahtarı, Kiev’i savaşı elde edebileceği en iyi şartlarda sona erdirmesi, mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırması ve AB katılım sürecini liberal reformları ilerletmek ve tarafsız bir Ukrayna’da temiz bir hükümet kurmak üzere kullanması için güçlendirmek ve desteklemektir.

Ne yazık ki mevcut durumda hem Moskova hem de Washington, Ukrayna’nın süregelen yıkımında ısrarcı olmaya kararlı görünüyor. Ancak savaşın sonucu ne olursa olsun, Kiev ile Moskova eninde sonunda bir arada yaşamak için bir temel bulmak zorunda kalacaktır. Washington, Rusya’yı Ukrayna’nın tarafsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermenin hem bilgeliğini hem de zaruretini kabul etmeye zorlaması konusunda Kiev’i desteklemeli.

Son olarak, bu savaş hem Washington’da hem de Moskova’da diplomasiden uzak, militarize edilmiş dış politikanın sonuçları hakkında ciddi bir şekilde yeniden düşünmeyi beraberinde getirmeli. ABD Moskova ile müzakere etmeyi kabul etseydi, Moskova’nın talep ettiklerinin çoğunu reddetmeye devam etse bile, Rusya Ukrayna’yı bu şekilde işgal edemezdi. Batı, Ukrayna’nın savaşın başlangıcında Rusya ile anlaşmasına yardımcı olan anlaşmayı onaylamasını engellemek için müdahale etmemiş olsaydı, Ukrayna şimdi sağlam ve barış içinde olacaktı. Bu savaşın yaşanmasına gerek yoktu. Ve savaşın her bir tarafı kazandığından çok daha fazlasını kaybetti.

Bu yazı Chas Freeman’ın East Bay Citizens for Peacet’e yaptığı konuşmanın düzenlenmiş bir bölümüdür.

Çok Okunanlar

Exit mobile version