Sadık Ebu Amer- Filistin Diyaloğu Grubu Başkanı
Bazı Arap ve İslam ülkelerindeki tutumlar nedeniyle hayal kırıklığına uğramamıza rağmen, Gazze’deki soykırımın sorumluluğundan kaçınmayı amaçlayan İsrail propagandasının tuzağına düşmemeliyiz. Uluslararası hukuk, işgal altındaki devletin nüfusunun yaşamı ve korunmasıyla ilgili her şeyden sorumlu olduğunu belirtir, bu sorumluluk uluslararası hukukta sabit ve kalıcıdır. Olaylar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri dahil uluslararası yetkililerin Gazze Şeridi’ne girişinin engellendiğini kanıtlamıştır.
Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail temsilcisinin savunması, İsrail’in en yüksek uluslararası yargı organı önüne çıkmasının önemini küçültmeye çalışıyor. Sadece küçültmeye çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda Filistinliler ile bölge devletleri arasındaki güveni sarsıyor. Bu davranış, Arap rejimlerinin davranışları ve Gazze’ye desteği kesip kuşatmaya katıldıkları hakkındaki yaygın izlenimlere dayanarak Arap-Filistin ilişkilerinde yıkıcı bir mantığı etkinleştirme amacı taşıyor. Buna rağmen, mahkeme önünde adaletin sağlanması ihtimalini ortadan kaldırmayı hedefleyen Siyonist söylemin amacının farkında olmak önemli.
Savaş sırasında, Siyonist güçler Mısır ile olan sınırdan, kuşatma altındaki Gazze’deki savunmasız sivillere herhangi bir yardımın girişini engellemeye çalıştı. Refah Sınır Kapısı, Gazze Şeridi için tek çıkış noktası değil; tamamen kapatılan ve Gazze’ye yakıtın ve su ile yiyeceğin ulaşımını engellemek için savaş konseyinin kararını uygulamak üzere İsrail varlığının tam sorumluluğunda olan dört diğer sınır kapısı daha vardır.
Yine de tüm ilgili tarafların, Mısır’ın sınır kapısına ilişkin veya Arap ülkelerinin Hamas’ı ‘terörist’ bir hareket olarak sınıflandırmasına ilişkin İsrail iddialarını pratikte çürütmesi gerekiyor. Bunu yapmanın en kısa yolu, Gazze’ye uygulanan kuşatmayı kırmak ve Mısır’ın İsrail saldırısının sonuçlarını üstlenmeye karar veren olağanüstü Arap-İslam zirvesinin kararlarının derhal uygulamasıdır.
Diğer önemli nokta şu; Kassam Tugayları’nın askeri sözcüsü Ebu Ubeyde’nin işaret ettiği gibi Gazze, Batı Şeria, Kudüs ve 1948 topraklarındaki Filistin halkına karşı işgalci varlık tarafından yürütülen kapsamlı savaşa karşı mücadele “Aksa Tufanı”yla birlikte artık ulusal bir mücadele haline gelmiştir ve Filistin evini düzenlemesi artık zorunluluktur.
Bu, Filistin referanslarının yeniden inşasıyla, direniş fraksiyonlarının Filistin meşruiyetinin ayrılmaz bir parçası olmasını sağlamak veya çatışmayı yönetmek için Filistin vizyonunu birleştirmekle ilgilidir. Bu, tüm Filistinli taraflar tarafından kabul edilen açık bir siyasi plana bağlı olarak ateşkesi, işgal hükümeti onun başbakanı savaş suçlusu Binyamin Netanyahu’nun Filistin Nakbasını tamamlama amacına karşı koyma hedefiyle gerçekleştirilebilir. Bu, Filistinlilere sempati duyan devlet ve halkların uluslararası ivmesini, Filistin devletinin uluslararası hukuka göre kurulması için tarihi bir fırsat olarak kullanmak ve işgal varlığının en aşırı Siyonist sağı tarafından hedeflenen sonuçları tersine çevirmek demek.
Bu bağlamda, savaşın sona ermesine dair bir ufuk olmadığı ve savaşın yeni formlar alabileceği göz önünde bulundurulduğunda Filistin içindeki çıkmazın, savaş sonrasına ertelenemeyeceği, çatışmanın yönetimi için acil bir gereklilik olarak görülmeli. Bu, Siyonist savaş hükümetinin planlarını engellemek, savaş süresini kısaltmak ve 7 Ekim’den sonra beliren olumlu yansımaları ivmelendirebilmek için kapsamlı bir ulusal yanıt geliştirmek anlamına geliyor. Örneğin, bugün “İsrail”in soykırım suçundan en yüksek uluslararası mahkemeye çıkarılması gibi ve Filistinlilerin siyasi ve hukuki pozisyonunu güçlendiren ve aynı zamanda Filistin’in haklı mücadelesini küresel olarak pekiştiren potansiyel kazançlar yaşanıyor. Bu durum, Filistin davasının geleceği ve bölgesel güvenlik üzerinde olası olumsuz etkileri emme kapasitesini iyileştirmekle birlikte, savaşın geniş çerçevede güç dengelerine uluslararası güçlerin etkisini ve nihai sonuçlarını dikkate alarak daha kapsamlı bir bakış ve değerlendirme gerektiriyor.
Aksa Tufanı’nın bir hedefi de Gazze’nin yeniden “uluslararası bir mesele” haline gelmesi ve bölgesel ve uluslararası ittifakları direnişin lehine döndürmekti. Ancak henüz işgal devletiyle ve özellikle onun Batılı hamileriyle siyasi ve askeri denklemi değiştirme amacı henüz gerçekleştirilemedi.
Bu nedenle, direnişin elde ettiği taktik başarıları, denkleme yeni unsurlar ekleyerek stratejik ve siyasi gerçekliklere dönüştürme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu da ancak Filistin meşruiyeti ve Filistin direnişinin sahip olduğu gücün entegrasyonu/birleşimi aracılığıyla, Filistin Kurtuluş Örgütü çerçevesinde geçici bir Filistin liderliği aracılığıyla mümkün olabilir. Bu geçici durum ancak uluslararası olarak tanınan ve Filistinlilerin manevi evi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nde kapsamlı seçimler yapılana kadar sürmelidir.
Filistin davalarının ve vizyonunun birleştirilmesi adımı Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık talepleri için bölgesel ve uluslararası desteği çekmek açısından temel bir koşuldur. İnsani durum ve yeniden yapılanma çabalarının, savaşın kendisi kadar önemli ve ciddi olacağını unutmamak önemli. Bu görev, Gazze Şeridi üzerinde bölgesel veya uluslararası bir vesayetin dayatılmasını önlemek için konsensüsle bir acil durum yönetimi gerektiriyor. Filistinliler, bu insani meydan okumayla ulusal bir sorumluluk ruhuyla başa çıkmaya hazırlanmalı ve dar yerel çözümlerden kaçınmalı. Bu yolların birleşimi ve bağlantısı, düşmanı ve müttefiklerini, beklenmedik bir şekilde savaşın gidişatı ve sonuçları için hesaplamalarını ve tahminlerini yeniden gözden geçirmeye zorlayacaktır.
Bu konsensüs sağlanırsa işgal varlığının tarihi Filistin’den mümkün olduğunca fazla sayıda Filistinliyi sürme, kolonyal yerleşim projesinin devam etmesini sağlama ve Filistin devleti fikrini tamamen ortadan kaldırmak amacıyla Filistin kurumlarını baltalama ve onları meşruiyetten yoksun bırakma, Filistinlileri terörist olarak damgalama veya iç bölünmelerini besleme ve Filistinlilerin özgürlük, bağımsızlık ve dönüş umutlarını ve ulusal beklentilerini yansıtan bölgesel ve uluslararası olarak tanınan bir siyasi adres oluşturmalarını engelleme hedeflerini yerle bir olur.
Bu günlerde, bölgesel olarak aktif ve küresel olarak etkili ülkelerin ulusal güvenliğinin, ancak Filistin halkının bağımsız devletlerini kurma taleplerinin karşılanması yoluyla mümkün olacağına dair inanç şekillenmeye başladı. Bir yandan savaşın bölgesel bir savaşa dönüşme olasılığını önlemek için, çünkü bölgedeki ana bölgesel güçlerin hiçbiri bölgede kapsamlı bir savaş istemiyor, diğer yandan bölge ülkeleri savaşın sonuçlarının ulusal güvenliklerini şiddetle etkileyeceğinden ve bölgede kaosun yayılma riskinden korkuyor.
İşgalci varlığın aşırı Siyonist sağının bir projesi olarak Filistin halkına karşı devam eden savaş, “Kesin Plan” ile, kaosun bölgesel istikrarı tehdit etme olasılığını artırıyor ve Binyamin Netanyahu’nun kişisel nedenlerle sürdürdüğü savaşı durdurmak ve genişletilmesini önlemek için bölgesel kolektif ve koordine hareket kaçınılmaz hale geldi. Riyad’daki olağanüstü Arap ve İslam zirvesinden çıkan yedili komitenin Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıyı durdurmak için harekete geçtiğini gördük, ancak savaşın seyrine etkisi gereken seviyenin altında kaldı. Bu nedenle, savaşı durdurmak ve soykırım ve yerinden edilme planlarını bozmak için Filistin halkı ve destekleyici bölgesel güçler, Filistin halkının geleceğine ve bölgesel komşuluğa güven inşa etmek ve işgal projesinin üstesinden gelerek kendi kaderini belirlemesine ve ulusal hedeflerini özgürlük ve bağımsızlıkta gerçekleştirmesine yardım etmek, böylece bölge ülkeleri ve halklarının iradesini ve beklentilerini ifade eden istikrarlı ve yükselen bir bölgesel sistemi inşa etme şansını artırmak için çalışabilir.