Diplomasi

Valday Kulübü uzmanı: ABD’nin Moskova-Pekin arasına nifak sokma şansı yok

Yayınlanma

Valday Tartışma Kulübü Program Direktörü Timofey Bordaçev, Vzglyad gazetesindeki yazısında, ABD’nin Rusya ile Çin’i ayırma girişimlerinin başarısız olacağını savundu. Bordaçev, iki ülke arasındaki ortaklığın sağlam temellere dayandığını ve Batı’nın “böl ve yönet” stratejisine karşı en iyi yanıtın Avrasya’da işbirliğini derinleştirmek olduğunu belirtti. ABD’nin olası bir Rusya ile yakınlaşmasının taktiksel olacağını ve Çin’e yönelik baskının ana hedef olmaya devam edeceğini vurguladı.

Valday Tartışma Kulübü Program Direktörü Timofey Bordaçev, Rusya’nın önde gelen diplomasi yayınlarından Vzglyad gazetesinde yayımlanan analizinde, Batı’nın uluslararası politikadaki en önemli araçlarından birinin “böl ve yönet” stratejisi olduğunu anımsattı.

Bordaçev, “Batı teorisi çerçevesinde vatandaşlar arasında sürekli anlaşmazlık çıkarmak, devletin ve yönetici elitlerin varlığını meşrulaştırıyor; aksi takdirde onlara gerek kalmıyor,” şeklinde görüş bildirdi.

Diğer ülkeleri birbirine düşürme çabasının, tarihsel olarak Avrupa ve Amerikan dış politikasının temelini oluşturduğunu ifade eden Bordaçev, 20. yüzyılda Amerikan diplomasisinin en önemli başarılarından birinin, 1970’lerin başında sosyalist dünyanın iki büyük gücü olan SSCB ile Çin arasında bölünme yaratması olarak kabul edildiğini hatırlattı.

Uzman, ABD’nin bu deneyimi yeni koşullarda tekrarlamaya çalışacağına inanmak için nedenler olduğunu, ancak Batı’nın en güçlü rakipleri arasında böyle bir bölünmeyi başarabilme şansının bulunmadığını ifade etti.

Rusya ile Batı arasındaki askeri-politik çatışmanın akut fazının muhtemel sonlanmasının, dost Çin ile ilişkilerin düzeyinde düşüşe yol açmayacağını belirten Bordaçev, “Fakat Moskova-Washington hattında beklenen bu değişiklikler, Çinlilerde kaçınılmaz olarak endişe yarattıve gelecekteki dengelerdeki konumlarını anlama isteği doğurdu,” diye kaydetti.

Bordaçev, “Geçtiğimiz üç yıl içinde Çin, dünya çoğunluğundaki tüm ülkeler gibi, Rusya ile kolektif Batı arasındaki çatışmayı gözlemci konumunda izlemeye alıştı,” dedi.

Pekin ile işbirliğinin bu yıllarda Moskova’nın direncinde en önemli faktörlerden biri haline geldiğini, ancak bunun Moskova için mutlak kritik öneme sahip olmadığını vurgulayan Bordaçev, “En dostane olanlar dahil hiçbir dış ortağın böyle bir önemi olamaz, zira Rusya zengin ve büyük ölçüde kendi kendine yeten bir ülke,” diye ekledi.

Bordaçev, “Fakat, bilinen pürüzlere rağmen ikili ticaret ve diğer alanlardaki işbirliğinin artması, ABD ve Avrupa’nın ‘Rusya’yı tecrit etme’ stratejisinin başarısız olmasında büyük rol oynadı,” değerlendirmesinde bulundu.

Bordaçev, “Aynı zamanda Çin, sürekli olarak barış gücü pozisyonunda yer aldı; ‘barışın dostları’ grubu oluşturdu ve Batı’nın durumu diplomatik açıdan çıkmaza sokmasına izin vermedi,” diye ekledi.

Bordaçev, bunun Çin’in, Hindistan gibi, uluslararası arenadaki etkisini önemli ölçüde artırmasına olanak tanıdığını belirtti.

“Hatta bazı abartılı değerlendirmelere göre, Rusya’nın Ukrayna’da Batı ile çatışması Çin dış politikası için daha çok faydalı oldu,” diyen Bordaçev, bu görüşe katılmadığını belirtti.

“ABD ve Avrupa’daki rakiplerimiz, Moskova’nın sözde Çin çıkarlarına ‘hizmet ettiği’ fikrini aktif olarak tartışmaya açtı,” değerlendirmesini yapan Bordaçev, bunun kesinlikle doğru olmadığını vurgulayarak, “Avrupa’daki açık çatışma, Çin’in şu anda en fazla fayda sağladığı dünya ekonomisine darbe vurdu ve çatışmanın nükleer boyuta tırmanma olasılığı, diğer pek çok ülke gibi Çin’in de hayatta kalmasını tehdit etti,” ifadelerini kullandı.

“Ancak ne olursa olsun, Çin son yıllarda sadece Rusya ile ilişkilerini güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda ABD’nin ana güçlerinin Avrupa sahnesine odaklandığı durumu da kullandı,” diyen Bordaçev, “Şimdi Pekin, elde edilenleri nasıl koruyacağını ve politikasını Moskova ile Washington arasındaki ilişkilerdeki değişikliklere nasıl uyarlayacağını ciddi şekilde düşünüyor,” yorumunu yaptı.

Bordaçev’e göre bu kolay değil. “Gözlemcilerin çoğu, yeni Amerikan hükümetinin stratejisinin Rusya ile uzlaşmaya (uzun vadeli olmasa bile taktiksel bir uzlaşma) yönelik olduğunu düşünme eğiliminde,” dedi.

Uzman, “Çin’de ise bu niyetler, artık Amerikan baskısının ana hedefi haline geleceği yönünde şüpheler uyandırıyor,” diye belirtti.

“Dahası, Amerikalılar her fırsatta Çin’e karşı koymak için tüm güçlerini odaklamaları gerektiğini haykırıyorlar,” diyen Bordaçev, “Bunun kısmen haklı gerekçeleri var. Donald Trump hükümetinde Pekin ile ilişkilerin güçlendirilmesini savunan tek bir kişinin bile olmaması tesadüf değil,” vurgusunu yaptı.

Bordaçev, ABD için en ciddi tehdidi Rusya’nın değil, Çin’in temsil ettiğini savundu: “Mesele nüfus büyüklüğü ve buna bağlı olarak tüketim: Eğer Çin Halk Cumhuriyeti nüfusu bu konuda Amerikan seviyesine biraz bile yaklaşırsa, kaynaklar ikisine yetmeyecektir.”

Bordaçev, “Bu nedenle, ABD için yıllardır Çin’in gelişimini yavaşlatmak, ekonomik sorunlarına katkıda bulunmak önemli olmuştur,” diye ekledi.

ABD-Rusya ilişkilerindeki büyük tersine dönüş ve Çin’in diplomatik seçimi

Amerikalılar, resmi düzeyde bile Çin-Rusya ortaklığını baltalama niyetlerini dile getiriyorlar’

“Aynı zamanda Amerikalılar, resmi düzeyde bile Çin-Rusya ortaklığını baltalama niyetlerini dile getiriyorlar,” diyen Bordaçev, “Bu tür açıklamaları yakın zamanda ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’dan duyduk,” diye ekledi.

Uzman, bunun şimdilik 50 yıl önce işe yarayanı tersine çevirme arzusu gibi göründüğünü belirtti: “Bu kez Rusya’ya, komşusuyla ortaklıktan elde edeceği faydayı aşacak çıkarlar vaat etmek.”

Bordaçev, Amerikalı ortakların aklına daha orijinal fikirlerin de gelebileceğini belirtti: “Örneğin, Çin’i Rusya’dan koparmaya çalışmak, ona ABD ile birlikte insanlığın gelişiminin en önemli sorunlarını çözme yeteneği vaat etmek.”

Bordaçev, her iki seçeneğin de aynı derecede maceracı ve gerçekleştirilemez göründüğünü ifade etti.

“Tarihten bildiğimiz SSCB-Çin ‘bölünmesi’, Amerikan diplomasisinin meyvelerinden yararlanmasından çok önce ortaya çıkmıştı,” diyen Bordaçev, nedenleri şöyle sıraladı:

“Dünyanın en güçlü iki komünist partisi, 1960’ların başında Avrupa’nın sömürgeci tiranlığından kurtulan dünya kısmı üzerinde nüfuz mücadelesi veriyordu. Mao Zedong yönetimindeki Çin, küresel öneme enerjik bir şekilde ulaşmaya çalışıyordu ve bu durum, Pekin’e ‘küçük kardeş’ gözüyle bakan SSCB yönetimiyle çatışmaya yol açıyordu. Çin’de bu yaklaşım rahatsızlık yaratıyordu.”

Bunun yanı sıra Bordaçev, bu faktörlerin hiçbirinin şu anda Rusya-Çin ilişkilerinde mevcut olmadığını vurguladı. “Dahası, BRICS çerçevesinde taraflar, yeni dünya düzeninin küçük ülkeler için bile demokrasi ve adalete dayanması gerektiği vizyonunu tamamen paylaşıyorlar,” dedi.

Rusya ve Çin, Batı’nın egemenliğini koruma girişimlerine ‘sırt sırta’ karşı koyuyorlar’

Uzman, “Rusya ve Çin, Batı’nın egemenliğini koruma girişimlerine ‘sırt sırta’ karşı koyuyorlar, ancak birbirlerini kesinlikle küçük ortak olarak görmüyorlar. Bunu iddia edenler, doğrudan veya dolaylı olarak Amerikan fikirlerinin yayılmasına katkıda bulunuyorlar,” diye ekledi.

Son olarak, Bordaçev, ABD’nin barışçıl niyetlerinin daha uzun vadede sürdürülebilir olduğunu düşünmek için hiçbir neden olmadığını belirtti. “ABD henüz teorik olarak bile küresel etkisini kimseyle –Rusya, Çin, Hindistan veya Avrupa ile– paylaşmaya hazır değil,” dedi ve “Ki Avrupa zaten giderek dünya politikasının ana yörüngesinden kayıyor,” diye ekledi.

“Büyük olasılıkla Amerikalıların sadece bir ‘nefeslenmeye’ ihtiyacı var,” diyen Bordaçev, gerekçeleri şöyle açıkladı: “ABD’nin kaynakları küresel düzeyde egemenlik için verilen uzun mücadeleyle tükendi, şimdi kesin olarak bildiğimiz gibi devasa fonlar tamamen boşa harcandı ve iç durum oldukça karmaşık.”

Bordaçev, “Bu nefeslenmeyi sağlamak için Amerikalılar, Avrupalı uydularının fobileriyle dolu hırslarını feda ederek bile Rusya ile uzlaşmaya çalışacaklardır,” dedi.

‘Doğu Avrupa’da kalıcı barışın derhal ABD’nin Çin’e yönelik bir saldırısına yol açacağını düşünmek için hiçbir neden yok’

Ayrıca uzman, “Aynı zamanda ABD, Çin ile çatışmada da bir tür duraklama yapmaya çalışacaktır; onunla ciddi bir mücadele için de yeterli kaynakları yok,” ifadesini kullandı.

“Bu nedenle, Doğu Avrupa’da uzun zamandır beklenen kalıcı barışın derhal ABD’nin Çin’e yönelik bir saldırısına yol açacağını düşünmek için hiçbir neden yok,” ifadelerini kullanan Bordaçev, “Ve Pekin’de de bunun gayet iyi anlaşıldığı oldukça muhtemel,” diye ekledi.

“Peki Rusya ve Çin, Amerikan politikasındaki değişikliklere nasıl ortak yanıt verebilir?” sorusunu soran Bordaçev, yanıtını şöyle verdi: “Sadece Büyük Avrasya’da işbirliği yoluyla, burada dış manipülasyon ve anlaşmazlıklardan arınmış bir alan yaratarak.”

Bordaçev, “Bu yöndeki hareket, her iki ülkenin liderleri tarafından zaten belirlenmiş durumda ve orta ve küçük devletlerin çoğu tarafından da destekleniyor,” dedi.

Son olarak Bordaçev, ABD ve Avrupa’nın değişmez “böl ve yönet” stratejisine ancak Avrasya’nın iç kalkınma sorunlarını (güvenlik, uluslararası ticaret ve ulaşım bağlantısallığı) çözmek için güçleri birleştirerek karşı konulabileceğini vurguladı.

Bordaçev, “Önümüzdeki yıllarda Çin ve Rusya’nın ortak projelerinin tam da bu yönde olacağını düşünmek için nedenler var,” diyerek analizini tamamladı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version