Körfez ülkeleri arasında uzun yıllardır müttefik olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki ilişkilere 2019’dan beri gerilim hâkim. İki ülke arasında özellikle ekonomik çıkarların örtüşmemesi ve bu alanda yaşanan rekabet nedeniyle çekişmeler yaşanıyor.
Wall Street Journal’da yayınlanan analiz, iki ülke arasındaki ilişkilerin neden gerildiğini açıklamaya çalışırken mayıs ayında Biden yönetimi aracılığıyla yetkililerin masaya oturduğu bilgisini veriyor. ABD’nin iki ülke arasında ilişkilerin gerilmesinden rahatsızlık duyduğu ve bu gerginliğin ABD planlarını engellediğini belirten analize göre şimdilik ufukta barış sağlanma ihtimali gözükmüyor. Ancak bölgede normalleşme girişimlerine öncülük eden Riyad’ın BAE’ye karşı temkinli bir politika izleyeceği ve ilişkileri daha da germekten imtina edeceği düşünülüyor.
Summer Said, Dion Nissenbaum, Stephen Kalin ve Saleh al-Batati’nin kaleme aldığı analizi dikkatinize sunuyoruz:
***
Düşmanların En İyisi: Suudi Veliaht Prensi, BAE Başkanı ile Çatışıyor
Suudi lider, ABD’nin gücünün azaldığı Körfez’e hâkim olmak için rekabet ederken eski akıl hocasından uzaklaştı.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman aralık ayında Riyad’da yerel gazetecileri kayıt dışı nadir bir brifing için topladı ve çarpıcı bir mesaj verdi. Ülkenin onlarca yıllık müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri için, “Bizi sırtımızdan bıçakladı” dedi.
Toplantıya katılanlara göre, gruba “Ne yapabileceğimi görecekler” dedi.
37 yaşındaki Muhammed ile bir zamanlar mentoru olan BAE Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid en-Nehyan arasında, Orta Doğu ve küresel petrol piyasalarında jeopolitik ve ekonomik güç rekabetini yansıtan bir çatlak meydana geldi. İki kraliyet üyesi, Arap dünyasının zirvesine çıkmak için neredeyse on yıl harcamış olsalar da şimdi ABD’nin rolünün azaldığı bir Orta Doğu’da kimin söz sahibi olduğu konusunda anlaşmazlık yaşıyorlar.
ABD’li yetkililer Körfez’deki rekabetin İran’a karşı birleşik bir güvenlik ittifakı oluşturmayı, Yemen’de sekiz yıldır süren savaşı sona erdirmeyi ve İsrail’in Müslüman ülkelerle diplomatik ilişkileri genişletmeyi zorlaştıracağından endişe ettiklerini söyledi.
Biden yönetiminden üst düzey bir yetkili, “Bunlar bölgede kilit oyuncular olmak isteyen, son derece hırslı iki insan” dedi. “Belli bir düzeyde hâlâ iş birliği yapıyorlar. Şimdi ikisi de diğerinin aynı tahtta olmasından rahatsız görünüyor. Genel olarak, birbirlerinin boğazına sarılmaları bizim için yararlı değil.”
Bir zamanlar yakın olan iki adam -Suudi MBS ve 62 yaşındaki BAE Başkanı MBZ olarak biliniyor- kendilerine yakın kişilerin söylediğine göre altı aydan uzun bir süredir konuşmadılar ve özel anlaşmazlıkları açığa çıktı.
BAE ve Suudi Arabistan’ın Yemen’deki çatışmayı sona erdirme çabalarını baltalayan farklı çıkarları var ve BAE’nin, Suudi Arabistan’ın küresel petrol fiyatını yükseltme baskısından duyduğu hayal kırıklığı Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nde yeni çatlaklar yaratıyor.
İki ülke aynı zamanda giderek daha fazla ekonomik rakip haline geliyor. MBS’nin Suudi Arabistan’ın petrole olan ekonomik bağımlılığını sona erdirme planlarının bir parçası olarak şirketleri, bölgesel merkezlerini, Batılıların tercih ettiği daha kozmopolit bir şehir olan BAE’nin Dubai’sinden Suudi başkenti Riyad’a taşımaya teşvik ediyor. Ayrıca teknoloji merkezleri kurmak, daha fazla turist çekmek ve BAE’nin Orta Doğu’nun ticaret merkezi konumuna rakip olacak lojistik merkezler geliştirmek için planlar yapıyor. Mart ayında, Dubai’nin üst düzey Emirates’i ile rekabet edecek ikinci bir ulusal havayolu şirketinin kurulduğunu duyurdu.
Yumuşak güç alanında, Suudilerin 2021’de İngiltere’nin futbol kulübü Newcastle’ı satın alması ve küresel süperstar oyunculara yatırım yapması, Abu Dabi’nin yönetici ailesinin önde gelen bir üyesinin sahibi olduğu Manchester City’nin İngiltere ve Avrupa futbol şampiyonluklarını kazanmasının hemen ardından gerçekleşti.
Körfez yetkililerine göre Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı MBZ, BAE yetkililerinin bazı ciddi yanlış adımlar attığına inandığı bir Suudi kraliyet ailesi tarafından gölgede bırakılmaktan rahatsız.
İran ile Anlaşma
Hükümet adına konuşan bir BAE yetkilisi The Wall Street Journal’a verdiği demeçte ilişkilerin gerildiği iddialarının “kategorik olarak yanlış ve dayanaktan yoksun” olduğunu söylerken, bir Suudi yetkili de bu fikrin “kesinlikle doğru olmadığını” belirtti.
Suudi yetkili, “BAE, Suudi Arabistan’ın yakın bir bölgesel ortağıdır ve politikalarımız karşılıklı çıkarları ilgilendiren çok çeşitli konularda birbirine yaklaşmaktadır” dedi. Yetkili, iki ülkenin diğer Körfez komşularıyla siyasi, güvenlik ve ekonomik koordinasyon konularında birlikte çalıştığını söyledi.
BAE’li yetkili “stratejik ortaklıklarının bölgesel refah, güvenlik ve istikrar için aynı hedef ve vizyona dayandığını” söyledi.
Aralık ayında Yemen politikası ve OPEC limitleri konusundaki görüş ayrılıklarının yoğunlaşmasının ardından MBS gazetecileri toplantıya çağırdı. Oradaki kişiler Suudi liderin BAE’ye bir talep listesi gönderdiğini söyledi. MBS, küçük Körfez ülkesinin hizaya gelmemesi halinde Suudi Arabistan’ın, Riyad’ın üç yıldan uzun bir süre diplomatik ilişkileri kestiği ve Abu Dabi’nin yardımıyla ekonomik boykot uyguladığı 2017’de Katar’a karşı yaptığı gibi cezalandırıcı adımlar atmaya hazır olduğu uyarısında bulundu.
Orada bulunan kişilere göre gazetecilere “Katar’a yaptığımdan daha kötü olacak” dedi.
Aralık ayındaki toplantıdan bu yana MBS bir dizi diplomatik hamle yaptı ve Suudi suikast timinin 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürmesiyle tetiklenen siyasi izolasyonuna son verdi.
Suudi Arabistan’ın İran ile ilişkilerini düzeltmek için Çin’den yardım istedi ve ardından Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesini sağladı ki bu süreç birkaç yıl önce BAE tarafından başlatılmıştı. Ülke, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın değişim için gösteri yapan Suriyeli sivillere yönelik acımasız baskılarının ardından 2011 yılında ihraç edilmişti.
MBS, BAE’nin 2020’de yaptığı gibi İsrail’i resmen tanıma konusunda ABD ile görüşmeler yürütüyor. MBS, BAE’nin karşı tarafı desteklediği Sudan’daki şiddeti bastırmak için diplomatik çabalara öncülük ediyor.
Her iki ülkeden yetkililere göre, Suudi Arabistan ve BAE gerilimi yumuşatmak amacıyla şikâyetlerini ve değişim taleplerini özetleyen bildiriler yayınladılar.
Suudi Arabistan’ın şikâyetlerine sivri bir yanıt veren MBZ, geçen yılın sonlarında Suudi yöneticiyi eylemlerinin iki ülke arasındaki bağları zayıflattığı konusunda özel olarak uyardı. Körfez yetkilileri, Suudi Veliaht Prensi’ni petrol politikalarında Rusya’ya fazla yaklaşmakla ve İran’la diplomatik anlaşma gibi riskli hamleleri BAE’ye danışmadan yapmakla suçladı.
MBZ, Çin lideri Xi Jinping’in Riyad ziyareti için MBS’nin çağrıda bulunduğu Arap zirvesine katılmadı ve mayıs ayında Arap Birliği’nin Suriye’nin gruba geri dönmesi için yaptığı oylamaya gelmedi. MBZ ocak ayında Birleşik Arap Emirlikleri’nde alelacele düzenlenen bölgesel bir zirvede Arap liderlerle bir araya geldiğinde MBS’nin kendisi yoktu.
Uluslararası Kriz Grubu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı’nda kıdemli danışman olan Dina Esfandiary, “Aralarındaki gerilim artıyor çünkü kısmen MBS, MBZ’nin gölgesinden çıkmak istiyor” dedi: “İşler daha da kötüye gidecek çünkü her iki ülke de dış politikalarında daha özgüvenli ve iddialı hale geliyor.”
Sahte ittifak
Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri kendilerini en yakın müttefikler olarak tanımlasalar da BAE’nin 1971’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından önce bile zaman zaman gergin bir ilişkileri olmuştu.
BAE’nin kurucu babası Şeyh Zayid en-Nahyan, Suudilerin Arap yarımadasındaki hakimiyetinden rahatsızdı ve dönemin Suudi Kralı Faysal, çeşitli toprak anlaşmazlıklarında koz elde etmek için yıllarca Basra Körfezi’ndeki komşusunu tanımayı reddetti. 2009 yılında BAE, Riyad’da kurulması önerilen ortak bir Körfez merkez bankası planını suya düşürdü. Bugün de iki ülke arasında petrol zengini topraklar üzerinde bölgesel anlaşmazlıklar var.
İki ülke MBZ ve MBS’nin yükselişiyle daha da yakınlaştı. Emirlik asilzadesi, üvey kardeşi Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayid’in felç geçirdiği 2014 yılında 54 yaşındayken ülkesinin fiili hükümdarı oldu. MBS, babası Kral Selman’ın 2015’te tahta geçmesinin ardından güç kazanırken, MBZ o zamanlar henüz 29 yaşında olan genç Suudi prensi yetiştirmeye başladı.
Journal’ın haberine göre, iki adam uçsuz bucaksız Suudi çölünde bir gecelik kamp gezisinden önce birbirlerini pek tanımıyorlardı. Geziye aşina olan kişilere göre, eğitimli şahinler ve küçük bir maiyetin eşlik ettiği, Körfez geleneğindeki başkanlık golf turuna kabaca eşdeğer olan bu gezi dostluklarında bir dönüm noktası oldu.
MBZ ve diğer üst düzey Emirlik yetkilileri, Trump yönetiminin o dönemde henüz veliaht prens yardımcısı olan MBS lehine lobi yapmasında kilit rol oynadı. MBZ, dönemin Başkanı Donald Trump’ın 2017’de Suudi Arabistan’a yaptığı ve MBS’yi güçlendiren gezinin düzenlenmesine yardımcı oldu. Suudi prens bir sonraki ay veliaht olmak için bir saray darbesi düzenledi ve ardından eleştirmenleri ve potansiyel rakiplerini ortadan kaldırmaya başladı.
Muhafazakâr krallığını dönüştürme ve dışa açma planını formüle ederken MBS, rehberlik için MBZ’ye başvurdu ve Emirliklerin on yıl önce benzer bir plan için kullandığı banka ve danışmanların bazılarından yararlandı.
MBS ve MBZ, Yemen’e müdahale eden, Mısır’da Abdülfettah Es-Sisi’nin darbeyle iktidara gelmesine yardım eden, bölünmüş ülkenin doğusundaki Libyalı savaşçıları silahlandıran ve İran ve İslamcılarla bağları nedeniyle Katar’ı boykot eden bir dış politika ittifakı kurdu.
Her iki adam da o zamandan beri ülkelerini bu müdahalelerden kurtarmaya çalışıyor. Körfez yetkililerine göre bugün MBS, BAE başkanının kendisini Suudi Arabistan’ın değil BAE’nin çıkarlarına hizmet eden feci çatışmalara sürüklediğini düşünüyor.
Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ortadoğu Enstitüsü’nde misafir akademisyen olarak çalışan emekli bir Merkezi İstihbarat Teşkilatı subayı olan Douglas London, MBS’nin “onu sevmediğini ve ona gününü göstermek istediğini” söyledi. London, İran ve terörist gruplardan gelen tehditler azaldıkça aralarındaki gerilimin tırmanmasının muhtemel olduğunu söyledi. Yine de London, Suudi liderin ülkesini yönetmek için daha pratik bir yaklaşım geliştirdiği ve bu nedenle BAE’ye karşı aceleci adımlar atma ihtimalinin düşük olduğunu görüşünde.
OPEC anlaşmazlığı
Bu anlaşmazlık geçen yıl Ekim ayında, Rusya ile ittifak halinde olan 13 ülkeli petrol üretim grubu OPEC’in, Biden yönetimini şaşkına çeviren bir hamleyle üretimi azaltma kararı almasıyla su yüzüne çıktı. Birleşik Arap Emirlikleri kesintiye uydu, ancak özel olarak ABD yetkililerine ve medyaya Suudi Arabistan’ın kendisini bu karara katılmaya zorladığını söyledi.
Bu dinamik, Riyad’ın dünyanın en büyük ham petrol ihracatçısı olarak uzun süredir hâkim olduğu OPEC’teki politika konusunda Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında yıllardır devam eden çekişmeyi yansıtıyordu. Emirlikler petrol üretim kapasitelerini günde dört milyon varilin üzerine çıkardılar ve beş milyonun üzerine çıkma planları var, ancak OPEC politikası uyarınca yaklaşık üç milyondan fazla pompalamalarına izin verilmiyor ve bu da yüz milyarlarca dolarlık gelir kaybına mal oluyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin petrol üretim kapasitesini artırması aynı zamanda üretim miktarını ve dolayısıyla küresel petrol fiyatlarını aşağı yukarı hareket ettirme potansiyelini de beraberinde getiriyor. Yakın zamana kadar sadece Suudi Arabistan bu tür bir piyasa gücüne sahipti.
Körfez ve ABD yetkililerine göre BAE’nin hayal kırıklığı ABD’li yetkililere OPEC’ten çekilmeye hazır olduklarını söylemelerine kadar vardı. ABD’li yetkililer bunu gerçek bir tehdit olarak değil Emirliklerin öfkesinin bir işareti olarak algıladıklarını söylediler. OPEC’in haziran ayındaki son toplantısında Birleşik Arap Emirlikleri’nin üretim tabanında mütevazı bir artışa izin verildi ve enerji bakanı Suudi mevkidaşıyla el ele çıktı.
İki lider arasındaki görüş ayrılıkları, Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri ve bir dizi Yemenli grubu, 2014 yılında başkent Sana da dahil ülkenin büyük bölümünü ele geçiren İran destekli Husi isyancılarla karşı karşıya getiren Yemen’deki savaşı sona erdirmek için yürütülen çabaları tehdit ediyor.
BAE, güneyde bir Yemen devletini kurmak isteyen Yemenli ayrılıkçı bir hareketi desteklemeye devam ediyor. Bu durum ülkeyi bir arada tutma çabalarını baltalayabilir. Husi güçlerini yenmek için birlikte çalışan Suudi ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli savaşçılar, yıllar içinde zaman zaman silahlarını birbirlerine doğrulttular.
Aralık ayında BAE, Suudi destekli Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi ile Abu Dabi’ye Yemen’e ve kıyılarındaki sulara müdahale etme hakkı veren bir güvenlik anlaşması imzaladı. Suudi yetkililer bunu Yemen stratejilerine meydan okuma olarak değerlendirdi.
Suudi Arabistan’ın, krallıktan Hadramut bölgesi üzerinden Arap Denizi’ne doğru bir petrol boru hattı inşa etme ve bölgenin başkenti Mukalla’da bir deniz limanı kurma planları bulunuyor. Ancak, Hadramut’taki Emirlik destekli güçler bu planları tehdit ediyor.
Londra’daki bağımsız düşünce kuruluşu Chatham House’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programındaki analistler, rakip Yemen güçlerinin devam eden barış görüşmelerini tehdit edecek yeni çatışmalara hazırlandığı uyarısında bulundu. Analistler bir dizi Twitter paylaşımında “İki Körfez monarşisi bölgede genel olarak birbirlerine karşı daha fazla güç tasarlıyor ve daha agresif davranıyor” dedi: “Yemen sadece ilk ve en aktif cephe hattı.”
Yemenli yetkililer, Suudilerin Yemen’den şimdi çekilmesi halinde Husilerin kontrolündeki kuzey bölgesinin İran’la, güney bölgesinin de BAE’yle aynı safta yer alacağını ve Riyad’a savaştan geriye pek bir şey kalmayacağını söylüyor ve bu da Suudilerin endişelerini yansıtıyor.
Biden’ın hedefi
Suudi-Emirlik çekişmesi, Riyad ve Abu Dabi gibi dost Körfez başkentlerinin İran’a karşı birleşik bir cephe oluşturmasına yardımcı olmasını isteyen Biden yönetimini rahatsız ediyor. Yemen’de insani bir felakete yol açan savaşı sona erdirmek de bölgede ve petrol piyasalarında istikrar isteyen yönetimin temel dış politika hedeflerinden biri.
Ne MBS ne de MBZ, Ukrayna ve Çin gibi önemli konularda Washington ile mükemmel bir uyum içinde değil. ABD’li yetkililer, MBS gibi Pekin ve Moskova ile daha güçlü bağlar kuran MBZ’nin bu ülkelere ulaşmasından giderek daha fazla endişe duyuyor.
Biden göreve gelirken, MBS’nin kendisinin emretmediğini söylediği Kaşıkçı cinayeti nedeniyle krallığa parya devlet muamelesi yapma sözü vermişti. Bunun yerine Biden Temmuz 2022’de Suudi Arabistan’ı ziyaret ederek izolasyonun sona ermesine yardımcı oldu. Şimdi, krallıkla ilişki kurmakta tereddüt eden ABD şirketleri ikinci bir göz atıyor. Bu ilgi, Suudi hükümetinden sözleşme alan şirketlerin Dubai yerine Riyad’da üs kurmaları yıl sonu tarihi yaklaştıkça muhtemelen hızlanacaktır.
Konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Biden yönetiminin 7 Mayıs’ta MBS ile bir zamanlar Suudi veliaht prensin sırdaşı olarak görülen Emirlik başkanının küçük kardeşi Şeyh Tahnoun bin Zayed arasında bir toplantıya aracılık ettiğini söyledi. Bu kişiler, Tahnoun’un ABD’den yardım alana kadar krallığa en az altı sefer yaptığını ancak MBS ile bir görüşme ayarlayamadığını belirtti.
Kişiler MBS’nin Tahnun’a, BAE’nin Yemen’de Suudilerin öncülük ettiği ateşkes görüşmelerini bozmamaları gerektiğini söylediğini ve BAE’ye taviz sözü verdiğini aktardı. Ancak daha sonra danışmanlarından BAE’ye yönelik herhangi bir politika değişikliğine gitmemelerini istedi.