GÖRÜŞ

Yaklaşan mütareke: daha büyüğüne hazırlık – 1  

Yayınlanma

Kiev rejimi, yani batı bloğu, Ukrayna’da çatışmayı sürdürebilme yeteneğini büyük ölçüde engelleyen ve Rusya ordusunun taarruzu altında büyük insan ve malzeme kayıplarından başka sürekli geri çekilmesine yol açan bir dizi kısıtla karşı karşıya.

Rejim Rusya’nın derinlerine dron saldırılarını sürdürmeyi başarıyor. Ancak vurulan hedefler çoğunlukla askeri önem taşımıyor; rejim sadece derinlere uzanabileceğini göstermek ve mümkünse sivil havaalanlarının çalışmasını engellemek istiyor. Siyasi amaç ise Trump yönetiminde katlanacak olan ateşkes girişimlerini engellemek için Rusya’yı provoke etmek.

Oysa batının Rusya ile savaşı askeri cephede mevcut konvansiyonel imkanlarla sürdürebilmesi artık çok güç.

Kabaca bakalım.

Kısıtlar

Her bir Patriot taburunda 4-6 batarya, her bir bataryada da 6-8 rampa bulunuyor. Patriot sistemi denirken kastedilen şey genellikle bataryalar; zira her bir batarya radar seti, angajman istasyonu, fırlatma rampaları ve füzeleriyle bir operasyonel birim teşkil ediyor. ABD’de muharebe görevinde (aktif durumda) 15 Patriot taburu var, bunun ortalama 75 Patriot sistemi olduğunu kabul edelim. Bütün dünyada aktif durumda kaç adet Patriot bataryası olduğu belirsiz; ancak (60 veya 220 gibi daha nadir karşılaşılan, bu nedenle uç sayılabilecek sayıları dikkate almazsak) genellikle 150-170 arasında sayılar telaffuz ediliyor. Kiev rejiminin başındaki komedyen-başkan, 24 Temmuz’da, halihazırda 25 Patriot sistemi, yani bütün aktif bataryaların yüzde 15-17’sini aldıklarını söylemişti. 9 Aralık’ta 10-12 batarya daha almak istediklerini açıkladı — hangi kaynakla mı? Rusya’nın dondurulan varlıklarıyla:

“Ben gerçekten anlamıyorum, bir sistem 1,5 milyar dolar. Lütfen Rusya’nın varlıklarından alın, bu parayı alın — 30 milyar dolar. Bunun fiyatı 30 milyar dolar, ama hava sahamızı tamamen koruyacak.”

Sayılar böyle gevşekçe telaffuz edildiğinde oranlardaki astronomik tırmanışlar belirsizleşiyor. Eğer Kiev rejiminin, Rusya’nın varlıklarından 30 milyar dolarcığın RTX kasalarına devredilmesi gibi “başkanın” önceki mesleğini hatırlatan, kötü bir farstan fırlamışa benzeyen sözlerini görmezden gelip Ukrayna’ya verilmesini istediği sistemlerin oranına bakarsak şu tabloyla karşılaşırız:

Rusya bu yılın ağustos ayında, çatışmanın başında o tarihe kadar 12 Patriot bataryasını yok ettiğini açıkladı. Bu, bütün dünyadaki aktif Patriot sistemlerinin yüzde 7-8 kadarının Ukrayna topraklarında ortadan kaldırıldığı anlamına gelir. Rejim bununla yetinmeyerek dünyada kalan aktif durumdaki bütün Patriot bataryalarının yüzde 8-9’unu daha istiyor. Bu da toplamda, 2022 şubat ayı itibariyle aktif bataryaların yüzde 19-21’i anlamına gelir.

Mesele sadece bu sistemleri vermeye istekli olunması veya Rusya’nın dondurulmuş varlıklarının çalınarak bu amaçla kullanılması değil. Daha temel bir sorun var: üretim kapasitesi. Raytheon en iyi ihtimalle yılda 3-4 batarya üretebiliyor. Yani Rusya’nın iki yılda yok ettiği 12 batarya 3 yıllık üretim sürecinin ürünü.

Üretim kapasitesi kısıtı bütün silah sistemlerinde, hatta mühimmatlarda bile var. Stalin 5 Mayıs 1941’de Harp Akademileri mezuniyet töreninde şöyle demişti: “Topçu modern savaşın tanrısıdır.” Savaş konvansiyonel yöntemlerle sürdürüldüğü sürece bu söz geçerliliğini koruyacaktır. Halen sürmekte olan, kimi bilinen kimi de sır tutulan ülkelerin depolarından Kiev rejimine sevk edilen stoklara rağmen 155 mm topçu mühimmatı krizi bu nedenle büyük önem taşıyor. Bu yılın mayıs ayında Sky News, ABD ve Avrupa’nın yıl boyunca toplam 1,3 milyon topçu mühimmatı üretmesinin beklendiğini, oysa Rusya’nın bunun 3,5 katını 4,5 kat daha ucuza ürettiğini yazmıştı. Başka deyişle, Rusya’yla savaşan ülkelerin toplam mühimmat üretimi bile savaşın ihtiyaçlarını karşılamıyor.

Üçüncü bir kısıt, Rusya’nın elektronik muharebe sistemlerinin yarattığı etki. Daha bu yılın temmuzunda The Wall Street Journal, Rusya’nın elektronik muharebe yoluyla yüksek hassasiyetli mermileri etkisizleştirmeyi başardığını, mesela M982 Excalibur’ların artık kullanılamadığını, HIMARS’ların “sağırlaştırıldığını”, Boeing ve Saab ortak üretimi GLSDB yüksek hassasiyetli mühimmatını hatta bazı radyo-elektronik muharebe vasıtalarını bile devre dışı bırakmaya başladığını yazmıştı. Yani batı kaynaklarının satır araları da Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarını en genelde doğruluyor; batı bloğunun konvansiyonel silah sistemlerinin yıkıcı etkisi zayıflatılıyor ve bu onları daha da gelişmiş elektronik muharebe sistemleri üzerinde çalışmaya itiyor. Kuşkusuz askeri açıdan daha ileri sistemler geliştirmeleri mümkün ve geliştireceklerdir de, ama onlar bunu yaparken Rusya da kendi elektronik muharebe sistemlerini aynı hızla geliştirdiğinde bu hamle üstünlüğünü korumak anlamına gelir.

Dördüncü kısıt asker kaynakları. Batı bloğu (Britanya’nın müflis ve müstafi başbakanlarından Johnson’un veciz ifadesiyle) Rusya’ya karşı “son Ukraynalıya” kadar savaşmaya kararlı; ama Ukraynalılar da sonsuz değil. Trump bu ayın başında Ukrayna’nın kayıplarını 400 bin olarak telaffuz etti. (Aynı yerde Rusya’nın kayıplarının da 600 binden fazla olduğunu söyledi.) NATO’nun çiçeği burnunda genel sekreteri Rutte de geçtiğimiz günlerde çatışmanın başından beri toplam kayıpların 1 milyonu bulduğunu ve her hafta 10 bin kişinin öldüğünü veya yaralandığını söylemişti. Bu, öyle anlaşılıyor ki, rejimin “müttefiklerine” bildirdiği sayı. Rusya’ya göre kendi kayıplarının bu sayılarla uzak yakın ilişkisi yok, Kiev rejiminin kayıpları ise bunun çok daha üzerinde. Savunma Bakanı Andrey Belousov 27 Aralık’ta sadece bu yıl boyunca karşı tarafın ölü ve yaralı kayıplarının 560 bin kişiyi bulduğunu, bunların sadece 40 bininin Kursk istikametindeki kayıplar olduğunu açıkladı. Bu da 24 Şubat 2022’den bu yana Ukrayna’nın toplam kayıplarının 1 milyonun üzerinde olduğu anlamına gelir.

Putin’in bu yılın başında “geri dönüşsüz kayıpların” oranını bire beş olarak andığına bakarak, Rusya’nın kayıpları da 200 bine yakın olmalı. Her halükarda Rusya’nın insan kayıpları telafi edilmeyecek seviyede değil; nitekim yıl boyunca 450 bine yakın sözleşmeli personel daha alındı. Kiev seferberlik celp yaşını nisan ayı başında 27’den 25’e düşürmüştü. ABD dışişleri aralık ayı başında (giderayak) “ABD ve müttefiklerinin” Ukrayna’da celp yaşını 18’e düşürmeyi zaruri gördüklerini açıkladı. ABD dışişleri sözcüsü Matthew Miller de seferberliğin 18 yaşa indirilmesi halinde Kiev ordusunun ek teçhizat ihtiyaçlarını karşılayacaklarını söyledi. Kiev’deki komedyenlikten terfi başkanın danışmanlarından Dmitriy Litvin seferberlik yaşını düşürmeyi planlamadıklarını ileri sürdü ancak hemen ardından Rada, seferberlik yaşının düşürülmesi çalışmalarının sürdüğünü açıkladı.

Bununla birlikte celp yaşının 18’e düşürülmesi de silahlı kuvvetlerin personel açığını tamamen kapatmayacak. Birkaç gün önce Independent, Finlandiya merkezli Black Bird Group’a atıfla yazmıştı bunu: geri kalan her şeyin mükemmel olduğu, kimsenin ülkeyi terk etmediği, firarların yaşanmadığı, insanların celpten kaçmadığı, askere alma bürolarının önünde sıraya girdikleri kabul edilse bile 18 yaş, orduyu gereken mevcudun yüzde 85’ine bile yaklaştırmayacak.

Beşinci kısıt insan kaynakları. BM verilerine göre 2024 şubat itibariyle toplam 14 milyon Ukraynalı yaşadığı yeri terk etti, 6,5 milyon da ülke dışına çıktı. Rusya’ya giden 5 milyon insan (sadece Rusya’ya katılan dört federal bölgenin halkı değil) bu sayının dışında. 2022 başında 40 milyon civarında olan Ukrayna nüfusu bu yılın ortasında en iyi tahminlerle 29 milyona düştü. Üstelik yıl boyunca ülkeden ayrılanların sayısı hızla artıyor. Ukrayna verilerine göre sadece bu yılın başından 19 Aralık’a kadar toplam 3,2 milyon kişi Ukrayna’yı terk etti (Rusya hariç). 2010-2014 arasında Ukrayna başbakanlığı yapan Nikolay Azarov geçe hafta haklı olarak, savaş bittikten sonra bile bu insanların geri dönmesinin beklenemeyeceğini söylemişti: “Ukrayna’dan ayrılanların yüzde 50’sinin hiç geri dönmeyeceğini kabul etmek gerek, çünkü bunlar aileleriyle gittiler, iş ev ev buldular. Dönmeyi düşünenlerin yaklaşık yarısı veya belli bir yüzdesi ancak normal bir iktidar ve ülkenin gerçek anlamda yeniden imarının başlaması durumunda döner. Bugünkü rejim kalmaya devam ettikçe gidenlerin yüzde 90’ı dönmez, çünkü bu durumda kendileri için bir gelecek görmezler.”

Mütareke

Kavramları yerli yerine oturtmak gerek. Ateşkes, sahadaki askeri durumla ilgili, cephenin bir bölümünü veya tamamını kapsayabilecek anlaşmadır. Özellikle cephenin sadece belli bir bölümüyle ilgiliyse ille de yazılı olması gerekmez ve hatta bazı durumlarda sadece bir centilmenlik anlaşması olarak uygulanır. Mütareke genel ateşkestir. Ateşkes cephe hattında askeri taraflar arasında imzalanır veya üzerinde anlaşma sağlanırken mütareke devletler arasında imzalanır. Çatışmanın nedenlerinin ortadan kaldırılması için nihai siyasi düzenlemeye zaman kazandırır. Barış anlaşması ise çatışmanın siyasi nedenlerini ortadan kaldırmayı amaçlar.

Mevcut durumda temas hattında bir mütareke kaçınılmaz görünüyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version