Diplomasi
ABD ile Ukrayna arasındaki maden anlaşmasının nihai metnine bakış

Ukrayna’nın geleceği ve savaş sonrası yeniden inşası adına kritik olabilecek bir gelişme yaşandı. 30 Nisan’da Washington’da, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ve Ukrayna Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko, bir süredir üzerinde çalışılan ABD-Ukrayna Yeniden Yapılanma Yatırım Fonu (RIF) anlaşmasına imza attılar.
Söz konusu anlaşma, kamuoyunda daha çok “nadir toprak elementleri anlaşması” olarak biliniyor ve şubat ayının başından beri iki ülke arasında müzakere ediliyordu.
Anlaşmanın lafzında neler var?
Anlaşma ile özünde, Ukrayna’nın sahip olduğu zengin yeraltı kaynaklarından elde edilecek gelirlerin bir kısmıyla finanse edilecek ortak bir yatırım fonu kuruluyor.
Bu fonun temel amacı, savaşın yaralarını sarmak, ülkenin yeniden inşasına katkıda bulunmak ve gelecek vadeden yeni projelere yatırım yapmak olarak açıklandı. Anlaşma, Ukrayna’nın, sahip olduğu doğal kaynakların araştırılması ve potansiyel olarak işletilmesi konusunda ABD’ye belirli bir erişim hakkı tanıyor.
1 Mayıs’ta Ukrayna Bakanlar Kurulu’nun internet sitesinde yayımlanan 12 sayfalık anlaşma metni, bu işbirliğinin çerçevesini çiziyor. Anlaşmanın bazı kilit noktaları şunlar:
— Ortak fon (RIF): İki ülke, Yeniden Yapılanma Yatırım Fonu’nu (RIF) birlikte kuruyor. Ukrayna hükümeti, bu ortaklığın herhangi bir yerli yasayla çelişmesi durumunda, anlaşmanın öncelikli olacağını taahhüt ediyor.
— Vergi muafiyeti: Fon ve fonla ilgili tüm faaliyetler, hem Ukrayna’da hem de ABD’de vergiden muaf tutulacak. Bu, fonun kârlılığını ve etkinliğini artırmayı hedefliyor.
— Para birimi ve transferler: Ukrayna, yerli para birimi Grivna’nın dolara serbestçe çevrilebilmesini ve fonla ilgili paranın herhangi bir ortak hesaba kolayca transfer edilebilmesini garanti ediyor.
— Yatırım hakları ve lisanslama: Ukrayna, ortaklık kapsamında doğal kaynakların geliştirilmesi, altyapının kullanılması ve diğer varlıklar için lisanslar vermeyi taahhüt ediyor. Ancak bu süreçlerin Ukrayna yasalarına ve ülkenin Avrupa Birliği’ne karşı yükümlülüklerine aykırı olmaması gerekiyor. Ayrıca, ABD’li ortağın, çıkarılan ürünlerin paylaşımı ve satın alınması konusunda müzakere etmesine olanak tanıyan hükümlerin lisanslara dahil edilmesi öngörülüyor.
— Finansman: Fonun nasıl finanse edileceği de önemli bir detay. Kiev, kira gelirlerinden elde edilen gelirin önceden belirlenmiş bir kısmını (yüzde 50) fona aktaracak. ABD’nin katkısı ise daha çok Ukrayna’ya sağladığı ve sağlayacağı askeri yardımlar (silah, mühimmat, teknoloji, eğitim) üzerinden hesaplanacak. Bu yardımların tahmini değeri, ABD’nin sermaye katkısını artırmış sayılacak.
— İhtilafların çözümü: Olası anlaşmazlıkların ikili istişareler yoluyla çözülmesi hedefleniyor.
Anlaşma kapsamında adı geçen doğal kaynaklar listesi oldukça uzun ve stratejik öneme sahip: Alüminyum, berilyum, lityum, titanyum, uranyum, kobalt, nikel, tantal, galyum, germanyum, nadir toprak elementleri, petrol ve doğalgaz gibi pek çok kritik maden ve mineral bu listede yer alıyor.
Taraflar ne diyor?
Ukrayna Ekonomi Bakanı Sviridenko, anlaşmanın detaylarını kamuoyuyla paylaşırken bazı önemli noktaların altını çizdi. Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, kaynakların mülkiyetinin ve kontrolünün tamamen Ukrayna’da kalacağını vurguladı. Fonun sadece kritik materyaller ve petrol/doğalgaz alanındaki yeni projelerden elde edilecek gelirin yüzde 50’si ile finanse edileceğini belirtti.
Sviridenko ayrıca, anlaşmanın Ukrayna’nın mevcut borçlarıyla ilgili olmadığını ve Ukrnafta, Energoatom gibi devlet şirketlerinin mülkiyetinin devlette kalacağını da ekledi. Sviridenko’ya göre bu anlaşma, diğer küresel aktörlere Ukrayna ile on yıllarca sürecek “güvenilir ve uzun vadeli işbirliğinin” mümkün olduğuna dair bir sinyal niteliği taşıyor.
ABD tarafında ise Hazine Bakanı Scott Bessent, anlaşmanın Rusya’ya “açık bir mesaj” gönderdiğini ifade etti. Bessent’e göre bu mesaj, Donald Trump yönetiminin barış sürecine bağlılığını ve bu sürecin merkezinde “hür, egemen ve uzun vadede müreffeh bir Ukrayna” vizyonunun yer aldığını gösteriyor.
Bessent, “Şunu netleştirelim: Ukrayna’nın yeniden inşasından, Rusya’nın savaş makinesini finanse eden veya ona tedarik sağlayan hiçbir devlet veya kişinin faydalanmasına izin verilmeyecektir,” ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray da anlaşmayı “türünün ilk örneği tarihi bir ortaklık” olarak nitelendirdi ve Ukrayna’nın yeniden inşasını ve uzun vadeli ekonomik başarısını güvence altına alacağını belirtti. Beyaz Saray ayrıca, ortaklığın eşit temsil esasına göre (her iki taraftan üçer yönetim kurulu üyesi) özel olarak kurulacak bir şirket tarafından denetleneceğini ve ABD’nin Ukrayna kaynaklarını kendisi için satın almak istemesi durumunda öncelik hakkına sahip olacağını açıkladı.
Başkan Trump ise daha önceki açıklamalarında, bu tür bir anlaşma yoluyla ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı ve kendi tahminine göre 350 milyar doları aşan yardımı teorik olarak geri alabileceğini ima etmişti.
Müzakerelerdeki belirsizlikler
Anlaşma metni, müzakere sürecindeki bazı iniş çıkışları ve uzlaşmaları da yansıtıyor. Başlangıçta Kiev’in, anlaşmada ABD’nin güvenlik garantilerine yer verilmesi konusunda ısrarcı olduğu biliniyor. Ancak bu talep, ABD tarafından kabul görmedi ve nihai metne girmedi.
Diğer taraftan, Washington’un Ukrayna’ya sağlanan askeri yardımların bir tür borç olarak kaydedilmesi yönündeki talebi de anlaşmada yer almadı.
Fakat pek çok detayın hâlâ belirsiz olduğu ve tarafların bu detayları ayrı bir “Sınırlı Sorumlu Ortaklık Anlaşması” ile netleştirmeyi planladığı anlaşılıyor. European Pravda‘nın haberine göre, müzakereler sırasında anlaşmanın birkaç parçaya bölünmesine karar verilmiş. İmzalanan bu ilk belge, daha çok yeraltı kaynaklarının geliştirilmesi, madenlerin satışı ve gelecekteki Amerikan yardımları (askeri yardımlar dahil) konusundaki işbirliğinin siyasi çerçevesini belirliyor.
Dikkat çekici bir diğer husus ise, anlaşmanın imzalandığı gün yaşandı. Kyiv Post‘un diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberine göre, 30 Nisan’da Beyaz Saray, Kongre’ye Ukrayna’ya 50 milyon dolar değerinde savunma ürünleri ihracatını onaylayacağını bildirdi. Ancak bu ihracat, Joe Biden dönemindeki karşılıksız yardımlardan farklı olarak, doğrudan ticari satış (DCS) formatında gerçekleşecek. Bu, Trump yönetiminin 100 günlük iktidarındaki Kiev’e yönelik ilk askeri sevkiyat kararı oldu.
Bir yığın soru işareti
BUnun yanı sıra Trump’ın Ukrayna ile anlaşmayı öncelikle iç kamuoyuna yönelik bir mesaj olarak kurguladığı anlaşılıyor. Bu yaklaşımla, ABD’nin artık Biden dönemindeki gibi cömert bir destek sunmak yerine ekonomik çıkarlarını öne çıkardığı ve verdiği her desteğin karşılığını almak istediği mesajı veriliyor.
Ancak planın uygulanabilirliği konusunda ciddi soru işaretleri mevcut. Paranın nasıl geri alınacağına dair net bir yol haritası sunulmuş değil; Ukrayna’daki doğal kaynakların muhtemel getirisi ve işletme koşulları üzerine somut analizler de mevcut değil.
Devam eden savaş ve ülkenin gelecekteki sınırlarına dair belirsizlikler göz önüne alındığında, anlaşmanın büyük ölçüde sembolik bir değer taşıdığı ve seçim sürecinde verilen sözleri yerine getirme uğraşının bir parçası olduğu düşünülüyor.
Öte yandan, bu tür bir mutabakat Washington’un Ukrayna’ya olan siyasi bağlılığını artırarak Kiev için diplomatik bir kazanım anlamına gelebilir. Fakat bu, ABD’ye sahada askeri bir yükümlülük getirmiyor.
Bu anlaşmanın geçmişi, Zelenskiy’nin geçen yılın ekim ayında resmi olarak sunduğu “zafer planına” kadar uzanıyor. Planın stratejik ekonomik potansiyele ayrılan bölümünde Zelenskiy, Batılı ortaklara ülkenin sahip olduğu “trilyonlarca dolar değerindeki kritik kaynakların” (uranyum, titanyum, lityum, grafit vb.) ortak korunması ve bunlara ortak yatırım yapılması için bir anlaşma teklif etmişti.
Financial Times‘ın iddiasına göre, bu maddenin plana dahil edilmesinde, Trump’a yakınlığıyla bilinen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ın tavsiyeleri etkili olmuştu. Zelenskiy’nin bu planı, geçen yılın eylül ayındaki ABD ziyareti sırasında bizzat Trump’a sunduğu da biliniyor.
Ukrayna’nın kaynakları ABD’nin beklentilerini karşılayacak mı?
Geçen haftalarda İspanyol gazetesi El Mundo, ABD’nin Ukrayna’dan elde etmek istediği hammadde kaynaklarının yeterliliğinin belirsiz olduğunu yazmıştı.
Gazete, ABD’nin Ukrayna’nın ekonomik toparlanmasından sorumlu özel temsilci eski yardımcısı Tyson Barker’ın görüşlerine yer verdi. Barker, yaptığı açıklamada, “Şu anda kimse Ukrayna’da yeterli nadir toprak elementi olup olmadığını bilmiyor,” dedi.
Barker, ülkede petrol, doğalgaz, lityum ve grafit rezervleri bulunduğunu ancak bunların dünyanın en büyük rezervleri arasında yer almadığını belirtti. Uzman, maden yataklarının varlığına dair en güçlü argümanın “büyük bir ülke olması gerçeği” olduğunu ifade ederek, “Alan ne kadar büyükse, potansiyel o kadar yüksek olur,” diye konuştu. Ancak Barker, bunun hammaddenin yeterli kalitede olacağını veya kârlı bir şekilde çıkarılabileceğini garanti etmediğini söyledi.
Gazete, madencilik sektörü uzmanı Amanda Marcillano van Dyke’ın değerlendirmesine de yer verdi. Van Dyke, Trump yönetiminin Ukrayna’daki nadir toprak metallerinin varlığına işaret eden “Sovyetler Birliği dönemine ait eski analizlere dayandığını” belirtti. Barker da bu tezi destekleyerek, “Sadece 1980’lerden kalma Sovyet jeologlarının raporları var,” ifadesini kullandı.
Ukrayna Ekonomi Bakanlığı, ülke topraklarında Avrupa Birliği’nin (AB) kritik olarak tanımladığı 34 faydalı mineralden 22’sinin yataklarının bulunduğunu bildirmişti.
Devlet Jeoloji ve Maden Kurumuna göre, ülke dünya grafit rezervlerinin yüzde 6’sına, lityumun yüzde 1-2’sine, titanyumun yüzde 1’ine ve uranyumun yüzde 2 ila 4’üne sahip. Reuters‘ın Jeoloji Enstitüsü’ne dayandırdığı haberine göre Ukrayna’da lantanyum, seryum, neodimyum, erbiyum ve itriyum gibi nadir toprak elementleri de bulunuyor.
ABD Jeolojik Araştırma Kurumu, ulusal güvenlik ve ekonomi için en önemli 50 element arasında berilyum, grafit, lityum, manganez, titanyum ve zirkonyumu sayıyor. Bu elementlerin yatakları Ukrayna’da da mevcut.
Fakat kurum, her birinin çıkarılmasının ekonomik olarak uygun olup olmadığına dair garanti vermiyor. Örneğin, bazı durumlarda geliştirme ve çıkarma için önemli yatırımlar gerektiren yataklardan bahsediliyor.