ORTADOĞU

ABD saldırıya verilecek “yanıtı” tartışıyor

Yayınlanma

Suriye-Ürdün sınırındaki ABD üssüne düzenlenen saldırıda üç ABD askerinin ölmesinden sonra ABD Başkanı Joe Biden’a, “İran’la doğrudan yüzleşmesi” için baskı başladı. Bu durum, ABD’nin istemediğini söylediği Gazze savaşının yayılma riskini de artırıyor.

ABD’li yetkililer, İran destekli bir milis gücün gerçekleştirdiğini iddia ettiği saldırıda üç ABD’li askerin öldüğünü ve en az 34’ünün yaralandığını belirterek, bunun Gazze’deki Hamas-İsrail çatışmasının başlamasından bu yana ABD üslerine düzenlenen saldırılarda öldürülen ilk Amerikan askerleri olduğunu söyledi.

Saldırı, Ürdün-Suriye sınırındaki Kule 22 isimli lojistik destek üssünde meydana geldi. Hakkında çok az şey bilinen üs, 2016’da ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçlerince “IŞİD ile mücadele” adı altında kurulan el-Tanf Üssü’ne yakınlığıyla dikkati çekiyor. ABD, el-Tanf Üssü’nde İran’ın bölgedeki askeri faaliyetlerini sınırlamak amacıyla istihbarat faaliyetlerinde bulunuyor. Kule 22, karşısındaki Tanf üssünü Ürdün sınırları içinden korumayı amaçlıyor. Üste konuşlu yaklaşık 350 ABD Ordusu ve Hava Kuvvetleri personeli bulunuyor. ABD’li yetkili Wall Street Journal’a insansız hava aracının askerlerin yaşam alanlarını vurduğunu ve bunun da yüksek can kaybına yol açtığını söyledi.

İnsansız hava aracı saldırısıyla birlikte Biden yönetimi, 7 Ekim’den bu yana en zorlu sınavıyla karşı karşıya kalmış oldu. Beyaz Saray bir yandan savaşın yayılmasını istemediğini söylerken diğer yandan da İran destekli gruplara karşı askeri müdahalelerini kademeli olarak artırarak onları caydırmaya çalışıyordu. Şimdi Washington, Tahran’la büyük bir çatışmaya yol açmadan nasıl daha güçlü askeri ve potansiyel olarak çok daha sert ekonomik adımlar atacağı konusunda bir karar vermek durumunda.

WSJ’ye göre bu tepkinin ne olabileceği de bu yılki siyasi kampanyada önemli bir yer tutacak. Cumhuriyetçiler, Biden’dan İran’a ve desteklediği milislere karşı güçlü bir şekilde karşılık vermesini talep ederek, bunun dışındaki herhangi bir yanıtın sadece daha fazla saldırıya davetiye çıkaracağını söylediler.

Saldırının Suriye ve Irak’taki İran destekli militanlar tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen Biden, kapsamının ne olabileceğini söylemeden askeri bir yanıtın planlandığının sinyalini verdi. Biden, “Dün gece Orta Doğu’da zor bir gün geçirdik. Üç cesur insanımızı kaybettik. Karşılık vereceğiz” dedi.

Irak’ta içerisinde milis yapıların yer aldığı “Irak’ta İslami Direniş” grubu saldırıyı kendilerinin düzenlediğini açıkladı.

İran ise saldırıyla herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti. İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Temsilciliği’nden yapılan açıklamada, “İran’ın bu saldırıyla hiçbir bağlantısı yoktur. Çatışma, ABD kuvvetleri ve bölgedeki direniş güçleri arasındaki karşılıklı misillemedir” ifadesi kullanıldı.

“Saldırı tüm kırmızı çizgileri aştı”

Yönetimin saldırıya vereceği tepkinin ne kadar geniş kapsamlı olacağı Washington’da tartışma konusu. WSJ’ye konuşan eski yetkililer, yönetimin İran’ı doğrudan vurmak yerine Suriye, Irak ve Yemen’deki paramiliter Kudüs Gücü personelini veya İran gemilerini vurmak ya da sorumlu olduğu düşünülen İran destekli milis grubuna büyük bir saldırı düzenlemek gibi bir dizi seçenek arasından seçim yapabileceğini söyledi.

Trump döneminde Suriye özel temsilcisi olarak görev yapan Joel Rayburn, saldırıyla ilgili “Tüm kırmızı çizgileri aştı” dedi ve ekledi: “Düşünmeleri gereken nokta İranlılara doğrudan nasıl bedel ödetecekleri. Bunu yapana kadar saldırılar devam edecek.”

Şu anda Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda çalışan eski bir ABD Orta Doğu barış müzakerecisi olan Aaron David Miller, yönetimin saldırıya İran topraklarına saldırmadan karşılık vermesinin birkaç yolu olduğunu söyledi. Bunlar arasında Suriye ya da Irak’taki İran personelinin ya da Basra Körfezi’ndeki İran donanma varlıklarının vurulması da yer alıyor. Miller, “Yönetimin şu anda yapması gereken şey, bu saldırıların devam etmesinin ABD’nin çok daha güçlü bir tepki vermesine neden olacağına dair yanlış anlaşılmayacak bir sinyal göndermektir. Bunu İran’ın kırmızı çizgisini, yani İran topraklarına doğrudan saldırıları aşmadan yapabiliriz” ifadelerini kullandı.

Ancak bazı Cumhuriyetçiler ABD’nin İran’daki hedefleri vurmaktan çekinmemesi gerektiğini söyledi. Senato Silahlı Hizmetler ve İstihbarat Komiteleri üyesi Senatör Tom Cotton, ABD’nin saldırılara “İran’ın terörist güçlerine karşı hem İran’da hem de Orta Doğu’da yıkıcı bir askeri misilleme” ile karşılık vermesi gerektiğini söyledi.

Ancak Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nde görev yapan Demokrat Temsilci Seth Moulton, İran’la büyük bir savaş riskine karşı uyarıda bulundu, “İran destekli milislerden Çin’e kadar, dünyanın dört bir yanında Amerika’nın Orta Doğu’da yeni bir savaşa girmesini isteyen düşmanlarımız var” diyen Moulton, “Kendi şartlarımıza ve zaman çizelgemize uygun, etkili ve stratejik bir yanıt vermeliyiz” ifadelerini kullandı.  Moulton, Reagan yönetiminin Tahran ile çatışmalarda İran gemilerine ve açık denizdeki petrol platformlarına saldırdığını ancak ABD ordusunun daha önce İran topraklarındaki hedeflere saldırmadığını hatırlattı.

“Amaç, ABD’yi Suriye’den çıkarmak”

Trump döneminde Suriye politikası konusunda Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi olarak görev yapan ve şu anda bir düşünce kuruluşu olan Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışan Andrew Tabler, Kule 22’ye yapılan saldırının Amerikalıları hazırlıksız yakalamak için hesaplanmış gibi göründüğünü söyledi. Tabler “Kule 22 muhtemelen el-Tanf’tan ve Suriye’deki diğer ABD mevzilerinden daha az savunuluyordu çünkü Ürdün sınırının ötesinde” dedi ve ekledi: “Saldırı büyük bir tırmanış ve muhtemelen ABD güçlerini Suriye’den çıkarmak üzere tasarlandı.”

Bloomberg’e konuşan Atlantik Konseyi’nin Scowcroft Orta Doğu Güvenlik Girişimi Direktörü ve Ulusal İstihbarat Konseyi’nin eski ulusal istihbarat sorumlusu yardımcısı Jonathan Panikoff ise, “Biden yönetimi, bir yandan çatışmayı tırmandıracak bir karşılık vermezken, diğer yandan da bunun bir daha yaşanmaması için bir nebze olsun caydırıcılığı yeniden tesis edecek kadar güçlü bir karşılık vermeye çalışırken çok hassas bir çizgide ilerlemek zorunda kalacak” dedi.

Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nin en üst düzey Cumhuriyetçi üyesi Senatör Roger Wicker yaptığı açıklamada, “Biden yönetiminin şu ana kadar verdiği yanıtlar sadece daha fazla saldırıya davetiye çıkardı. Tüm dünyanın görmesi için hızlı ve kararlı bir şekilde harekete geçmenin zamanı geldi” dedi.

“ABD çatışmanın içine çekilmenin eşiğinde”

Her iki durumda da analistler ABD’nin bölgesel çatışmanın daha da içine çekilmesinin eşiğinde olduğunu savunuyor. Irak ve Suriye’de İran’a yakın gruplara karşı onlarca saldırı düzenleyen ABD, Yemen’de de Husilere karşı bir saldırı dalgası başlattı.

Şimdiye kadar hiçbiri işe yaramadı. Hatta Wicker gibi Cumhuriyetçiler İran’ın daha da cesaretlendiğini savunuyor.

Bloomberg’e göre bu aşamada en az olası görünen şey, ABD’nin son yıllarda IŞİD’e karşı mücadele gerekçesiyle konuşlandığı Ürdün, Suriye ve Irak’tan askerlerini geri çekmeyi düşünmesi. IŞİD tehdidin ortadan kalkmasıyla birlikte bazı eleştirmenler, ABD’nin askerlerini sebepsiz yere tehditlere maruz bıraktığını savunuyor. Defense Priorities’de çalışan ve eski bir ABD Deniz Piyade subayı olan Gil Barndollar, “Ürdün uzun zamandır güvenlik ortağımız ama ABD’nin Irak ve Suriye’deki asker varlığının buna değip değmeyeceğini kendimize sormamız gerekecek” dedi.

Başkan Bill Clinton döneminde Beyaz Saray Ortadoğu temsilcisi olarak görev yapan ve şu anda Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Dennis Ross, “İranlıların burada bir risk olduğunu ve bu riski almak istemediklerini anlamaları için ne yapmamız gerektiği konusunda daha fazla düşünmemiz gerekecek” dedi: “Eğer verdiğimiz yanıtın karakteri şimdiye kadar olduğu gibi devam ederse, onlara verilen mesaj bunu yapmaya devam edebilecekleri ve bunun onlara hiçbir maliyeti olmayacağıdır.”

 

Çok Okunanlar

Exit mobile version