Amerika
ABD’nin dış yardımlarında ‘önce Amerika’ dönemi

Donald Trump’ın başkanlığında ABD’nin dış yardım politikası, hibelerden ziyade yatırımlara ve “Önce Amerika” ilkelerine odaklanarak önemli ölçüde değişiyor. 2026 mali yılı bütçe teklifi, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) yeniden yapılandırılmasını ve ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu’nun (DFC) rolünün artırılmasını öngörüyor.
Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle ABD’nin dış yardım politikasında köklü bir değişim yaşandı ve yardım anlayışının hibelerden ziyade “Önce Amerika” ilkesiyle şekillenen yatırımlara kayması bekleniyor.
Beyaz Saray İdari ve Bütçe Ofisi (OMB) tarafından 2 Mayıs’ta yayımlanan 2026 mali yılı bütçe teklifi, bu olası dönüşümün ipuçlarını veriyor ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) rolünün azaltılıp, ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu’nun (DFC) öne çıkarılacağını gösteriyor.
Trump, 20 Ocak’taki ilk göreve başlama töreninin ardından imzaladığı onlarca kararname arasında, ABD’nin diğer ülkelere ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarına yaptığı yardımların yeniden değerlendirilmesine ilişkin bir kararnameye de yer vermişti.
Yönetimi, uzun yıllardır insani yardımdan siyasi projelere kadar çeşitli alanlarda hibe programları aracılığıyla ABD’nin yurtdışındaki etkisini artırmakla görevli olan USAID’i yeniden yapılandırmaya başlamıştı.
Ancak Trump ve ekibi, bu konudaki yaklaşımı ciddi ölçüde gözden geçirerek çoğu programı askıya almış, USAID personelinde keskin bir azalmaya gitme ve kurumu bağımsız bir yapı olmaktan çıkarma yolunu tutmuştu.
Bu durum, birçok uzman ve gözlemcinin Trump döneminde uluslararası yardım politikasının nasıl şekilleneceği ve bu konunun gündemde olup olmayacağı sorularını sormasına neden olmuştu.
Beyaz Saray’a bağlı OMB tarafından 2 Mayıs’ta yayımlanan 2026 mali yılı başkanlık bütçe teklifi, bu sorulara yanıt bulmaya yardımcı olabilecek ayrıntıları ortaya koyuyor.
Örneğin, medyada USAID’in “kapatılacağı” ve “tasfiye edileceği” yönündeki iddialara rağmen, kurumun Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet göstermeye devam edeceği, ancak 13 ana genel programından 12’sinde kesintiye gidileceği anlaşılıyor.
Bu kesintilerin istisnasını, bütçesi 2025 mali yılındaki 1 milyar dolara kıyasla yaklaşık 3,8 milyar dolara yükselen ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kurumu (DFC) oluşturuyor.
Beyaz Saray’ın internet sitesine göre, kurumun ve bütçesinin genişletilmesi, “krediler ve garantiler yoluyla” ABD’nin ulusal güvenliğini ve çıkarlarını desteklemek için gerekli.
Ayrıca, OMB belgesi 2,9 milyar dolarlık “Önce Amerika” adlı bir fon oluşturulmasını öneriyor.
Fonun, Hindistan ve Ürdün gibi ABD’nin en önemli ortaklarından “bazılarını” destekleyebileceği, Çin ve diğer “neredeyse eşit” rakiplere “karşı koyabileceği” ve ulusal güvenliği güçlendirmeye yönelik girişimleri finanse edebileceği vurgulanıyor.
DFC, Trump’ın ilk başkanlık döneminde (2017-2021) Aralık 2019’da kurulmuştu.
BUILD Act 2018’e göre, kurumun yardım portföyünün azami değeri 60 milyar doları geçmemeli. O dönemde Trump, USAID ve dış yardımla ilgili diğer bazı kurumları lağvetmeye çalışmış, bunların yerini DFC’nin alması (kuruluşun USAID’in işlevlerinin yalnızca bir kısmını devralmasıyla) hedeflenmişti.
Kongre Araştırma Servisi’nin bir notunda, bunun Çin’in Kuşak ve Yol girişimine bir yanıt olduğu belirtiliyor.
DFC’nin temel çalışma prensibi, altyapı ve diğer projelerin geliştirilmesi için dünya çapında kendi sermayesini dağıtmak ve özel sermayeyi çekmek olarak öne çıkıyor.
DFC, kendi fonlarının yanı sıra USAID’den dilimler talep edebilir ve özel sermayeyi çekebilir. Ayrıca, limanlar, telekomünikasyon ve madenler gibi stratejik varlıklara ve yabancı şirketlere yatırım yapabilir.
DFC, kredi yeniden finansmanı, politik risk değerlendirmesi ve projeler için teknik destek hizmetleri de sunuyor.
Kurumun mevcut portföyü 49 milyar doları aşmakta ve 114 ülkeyi kapsıyor. Bu meblağın 13 milyar doları Sahra Altı Afrika ülkelerine, 11 milyar doları Batı Yarımküre ülkelerine, 9 milyar doları Avrupa ve Orta Asya ülkelerine, 8,5 milyar doları Hint-Pasifik bölgesi ülkelerine ve yaklaşık 4 milyar doları Orta Doğu ülkelerine yatırılmıştı. Kalan 3,5 milyar dolar ise çeşitli bölgelere dağıtılmıştı.