Rus siyaset bilimci Aleksandr Dugin, Amerikalı sunucu Tucker Carlson’a mülakat verdi. Carlson, 20 dakikalık mülakatı kendi YouTube kanalında yayınladı.
Dugin’i tanıtan Carlson, filozofun Batı’da ‘Putin’in beyni’ olarak nitelendirildiğini ve fikirlerinin ‘bazı insanlar için son derece rahatsız edici’ olduğunu iddia etti.
Carlson, “Dugin, Vladimir Putin’in yakın bir danışmanı değil. O büyük fikirler hakkında yazan bir yazar. Ve bu nedenle kitapları ABD’de Biden yönetimi tarafından yasaklandı, Amazon’dan satın alamazsınız,” diye konuştu.
Carlson, Ağustos 2022’de siyaset bilimcinin kızı Darya Dugina’nın bir bombalı saldırıda öldürüldüğünü anımsattı.
Carlson, mülakatın hemen başında Dugin’e İngilizce konuşulan ülkelerin neden ‘intihar yoluna girdiğini’ sordu. Dugin, ise şu yanıtı verdi:
“Bence her şey bireycilikle başladı. Bu, insan doğasının yanlış anlaşılmasıydı. Bireyciliği bireyle özdeşleştirdiğinizde, diğer her şeyle olan tüm bağları koparırsınız. Birey, liberal ideolojinin merkezine yerleştirilen anahtar kavramdı ve hala da öyle. Anladığım kadarıyla liberalizm, bireyi her türlü kolektif kimlikten özgürleştiren tarihsel, kültürel, siyasi ve felsefi bir süreç. Kolektif bir kimlik olarak Katolik Kilisesi’nin, kolektif bir kimlik olarak Batı İmparatorluğu’nun reddedilmesi, ardından kolektif bir kimlik olarak ulus devlete karşı adil sivil toplum lehine bir isyan vardı. Daha sonra liberalizm, komünizm ve faşizm arasında 20. yüzyılın büyük savaşı yaşandı. Ve kazanan yine liberalizm oldu. Ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra geriye sadece liberalizm kaldı.”
Liberalizmin bir sonraki aşamasının ‘cinsiyet kimliğinden özgürleşme’ olduğunu ve bunun sonucunda ‘LGBT aktivizmi ve yeni bir cinsel bireycilik biçiminin ortaya çıktığını’ dile getiren Dugin, şöyle devam etti:
“Henüz tam olarak atılmamış olan son adım ise insan kimliğinden özgürleşmektir. Bireysel kimliğinizi, yani insan olmak ya da olmamak, seçebilirsiniz. Bunun bir adı var; transhümanizm, posthümanizm, yapay zeka. Klaus Schwab, [Raymond] Kurzweil, [Yuval Noah] Harari bunun insanlığın kaçınılmaz geleceği olduğunu açıkça ilan ediyorlar. Tarihin sonuna yaklaşıyoruz. Beş asır önce bu trene bindik ve şimdi son istasyona varıyoruz.”
Carlson, ayrıca Dugin’e Rusya’da liderlik değişiminin yaşandığı 2000 yılından bu yana neden Batı için, özellikle de ABD’deki liberaller için ‘ana düşman haline geldiğini’ düşündüğünü sordu. Dugin, ABD’nin Rusya’nın ilk devlet başkanı Boris Yeltsin’i ‘ayyaşın teki olduğu için’ sevdiğini belirtti:
“Öncelikle Putin’in geleneksel bir lider olduğunu düşünüyorum. İktidara geldiğinde, en başından beri ülkemizi küresel nüfuzun dışında tutmaya çalıştı. Küresel ilerici ajandaya karşı çıkmaya başladı. Ve [ABD’de] Sovyetler Birliği’ni destekleyen bu insanlar ilericiydiler, şimdi de ilericiler. Dolayısıyla, kendi ilerici ajandalarını paylaşmayan ve geleneksel değerleri, devletin egemenliğini, Hıristiyanlığı, geleneksel aileyi -oldukça başarılı bir şekilde- yeniden canlandırmaya çalışan biriyle karşı karşıya olduklarını hissetmeye başladılar.”
Batılı ilerici kampın Rusya’ya dönük nefretinin şaşırılacak bir şey olmadığını vurgulayan Dugin, “Ana hedefiniz ve amacınız geleneksel değerleri, geleneksel aileyi, geleneksel ilişkileri, geleneksel inançları yok etmekse… Ve nükleer silahlara sahip biri -sonuncusu ama en önemlisi- geleneksel değerleri güçlü bir şekilde savunuyorsa, Rusya düşmanlığı ve Putin nefreti onlar açısından mantıklı,” diye ekledi.
Tucker Carlson, geçtiğimiz aylarda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve VKontakte sosyal ağının ve Telegram mesajlaşma programının kurucusu Pavel Durov ile de mülakat gerçekleştirmişti.