DİPLOMASİ

Alman şirketleri ABD seçimlerinde: Trump ve Harris’e bağış akıyor

Yayınlanma

5 Kasım’da yapılacak Amerikan başkanlık seçimlerinde kıyasıya yarış sürerken, Alman şirketleri de bağışlar aracılığıyla renklerini belli ediyorlar.

German Foreign Policy’de yer alan analize göre Alman şirketlerinin çoğunluğu ABD seçim kampanyasında Donald Trump ve Cumhuriyetçi adaylara bağış yapıyor.

DAX şirketleri Covestro ve Heidelberg Materials, kampanya bütçelerinin yüzde 80’inden fazlasını Cumhuriyetçi adaylara ayırarak en net duruşu sergiledi. Sadece Allianz ve SAP, Demokratları Cumhuriyetçilere tercih etti.

En fazla parayı ise T-Mobile harcadı. Şirket şu ana kadar siyasi lobi faaliyetleri için 800 bin doların üzerinde harcama yaptı. BASF 328 bin, Fresenius 204 bin, Siemens 203 bin ve Bayer 195 bin dolar yatırım yaptı.

Alman politikacılar aynı zamanda Cumhuriyetçilere de kur yapıyor; yani Trump’ın kazanması durumunda ilan edilen korumacı rotada “ılımlı bir etki” yaratabilecek olanlara.

Ekonomi Bakanlığı, ABD-Almanya tedarik zincirlerini gözden geçiriyor ve belirli ürünler için alternatif tedarik kaynakları ararken, şirketler de ABD’de daha fazla yerel üretim yapmak zorunda kalma olasılığına hazırlanıyor.

Lobi faaliyetleri için milyonlarca ABD doları

Alman şirketlerinin çoğunluğu ABD seçim kampanyasında Donald Trump’ı destekliyor. Bunların çoğu 2020’de Joe Biden’ı desteklemiş olsa da, 22 Eylül 2024 itibariyle yaklaşık 2,3 milyon dolar tutarındaki bağışları bu kez çoğunlukla Cumhuriyetçi politikacılara gitti.

Center for Responsive Politics tarafından analiz edilen Federal Seçim Komisyonu rakamlarına göre, poliüretan ve polikarbonat hammaddeleri üreten Covestro’nun kampanya bütçesinin yüzde 84,7’si Cumhuriyetçi adaylara gitti. Bu rakam 2020’de yüzde 78’di.

Şirket o dönemde, “Covestro’nun tesislerinin çoğu Cumhuriyetçiler tarafından temsil edilen eyaletlerde veya bölgelerde bulunuyor,” açıklamasını yapmıştı.

Heidelberg Materials yüzde 83,5 ile Covestro’nun hemen arkasında yer alıyor. Onu belli bir mesafeyle Bayer (yüzde 60,3), Fresenius (yüzde 60,2) ve BASF (yüzde 58,9) takip ediyor.

Sadece Allianz ve SAP sırasıyla yüzde 58 ve 54,6 ile Demokrat adayları destekledi.

Büyük yatırımcı T-Mobile

2020’deki son ABD başkanlık seçimlerinde olduğu gibi, en fazla yatırımı T-Mobile yaptı.

Telekomünikasyon şirketi Demokrat adaylara 14 Ekim itibariyle 379 bin dolar ve Cumhuriyetçi adaylara 422 bin dolar bağışta bulunurken, onu BASF takip etti.

Ludwigshafen merkezli şirket Demokratlara 135 bin dolar, Cumhuriyetçilere ise 193 bin dolar bağışta bulundu.

Onu Fresenius (81 bin dolar/123 bin dolar), Siemens (95 bin dolar/108 bin dolar) ve Bayer (73 bin dolar/122 bin dolar) takip etti.

Otomobil üreticileri BMW, Mercedes ve VW’nin yanı sıra Infineon, Munich Re ve Deutsche Bank ise sıfır ila 20 bin dolar arasında değişen miktarlarla itidalli davrandı.

Alman şirketleri bağış için Siyasi Eylem Komiteleri kuruyor

ABD’de şirketlerin partilere ve siyasetçilere doğrudan sponsor olmalarına izin verilmiyor; ülke bu uygulamaya yalnızca yerel veya bölgesel düzeyde izin veriyor.

Bu nedenle şirketler, yöneticilerinden ve müdürlerinden bağış toplamak için Siyasi Eylem Komiteleri (PAC) kuruyor.

Örneğin Bayer Grubu, “Bayer PAC, Bayer çalışanlarının bir araya gelerek çıkarlarımızı paylaşan adaylara bağışta bulunmalarının bir yoludur. Kampanya desteğinden yararlanabilmek için adayların ‘şirketi etkileyen konular hakkında bilgi sahibi olmaları’, komitelere başkanlık etmeleri veya diğer önemli pozisyonlarda bulunmaları ya da çok uluslu şirketin iştiraklerinin bulunduğu eyaletlerden gelmeleri gerekmektedir,” diyor.

Big Pharma Harris’e karşı

Bayer, Demokratların Amerikalılar için “hayat pahalılığını azaltma” planlarının bir parçası olan sağlık politikasından özellikle rahatsız.

Muhafazakâr Alman medyası, örneğin faz, yüksek gıda fiyatlarıyla mücadele önlemlerini de içeren bu politikayı “iktisadi popülizm” olarak eleştiriyor. Enflasyonu Düşürme Yasasının (IRA) bir parçası olarak Biden yönetimi, devlet sağlık kurumu Medicare’e ilaç şirketleriyle ilaç indirimleri konusunda pazarlık yapma yetkisi vermişti.

Ağustos ayı ortalarında Joe Biden ve Kamala Harris, son müzakere turunun bir sonucu olarak yaygın olarak kullanılan on ilaç için önemli fiyat indirimleri açıkladı. Örneğin Bayer, kan inceltici Xarelto’nun aylık istihkakı için 517 dolardan 197 dolara indirimi kabul etmek zorunda kaldı.

Biden Maryland’deki bir seçim etkinliğinde özetle, “Big Pharma’yı yendik,” demişti.

Glifosat mağdurlarına karşı, Trump ile birlikte

Buna ek olarak Bayer, daha fazla glifosat davasına karşı koruma sağlamaya yönelik yasama girişiminin, özellikle Trump yönetiminin göreve geldiği ilk dönemde şirket lehine bir tazminat davasına müdahil olması nedeniyle, hükümet değişikliği ile daha iyi bir şansa sahip olacağına inanıyor.

Şirket ayrıca çevre sektöründe ilan edilen deregülasyondan da faydalanmayı umuyor. Trump, 2017’de görevdeki ilk icraatlarından biri olarak ABD Çevre Koruma Ajansının (EPA) başkanını değiştirmişti.

Son olarak, BASF, Fresenius ve diğerleri gibi tekeller de kurumlar vergisi konusunda Cumhuriyetçileri destekliyor. Cumhuriyetçiler yüzde 21’den yüzde 15’e indirim yapılacağını açıkladılar. Demokratlar ise bu oranı yüzde 28’e çıkarmak istiyor.

Alman hükümetinin hedefe yönelik aday seçimi

Alman şirketlerinin Demokratlara yönelik destekleri Harris ile sınırlı değil. Aynı zamanda Demokrat Parti’nin Ilımlı Demokratlar ya da Mavi Köpek Koalisyonu gibi daha muhafazakâr gruplarını da güçlendirmeyi amaçlıyor.

BASF de benzer bir yaklaşım benimsiyor. Bununla birlikte şirket, Wyandotte’daki üretim tesisinden kaynaklanan yeraltı suyu kirliliğine karşı kampanya yürüten Demokrat Debbie Dingell’e 8 bin dolar ile en büyük bireysel bağışlarından birini yaptı.

Cumhuriyetçi adayların seçimi de keyfi değil. Covestro, iştiraklerinin bulunduğu eyaletlerdeki politikacılara özel olarak fon dağıtan tek şirket değil. Bu yaklaşım, Alman hükümetinin transatlantik işbirliği koordinatörü Michael Link’in tavsiyeleriyle de uyumlu.

FDP’li politikacı iki yıldır büyük Alman şirketlerinin bulunduğu eyaletleri temsil eden Cumhuriyetçi vali ve senatörlerle temaslarını sürdürüyor. Link, “Bu Cumhuriyetçi valilerin birçoğu Trump’ı destekliyor olabilir, ama nihayetinde öncelikle kendi eyaletleriyle ilgileniyorlar … ve hiçbiri Avrupa ile bir ticaret savaşı istemiyor,” diye açıklıyor.

Berlin, “ılımlı” Cumhuriyetçilerle temas halinde

Financial Times (FT), Alman hükümetinin Beyaz Saray’da Trump’ı etkileyebilecek ya da onun “izolasyonist” eğilimlerini yumuşatabilecek Cumhuriyetçilerle temas etmek için büyük çaba sarf ettiğini yazıyor.

FT’ye göre, Link’in yanı sıra Dışişleri Bakanlığı ve Washington’daki Alman büyükelçiliği çalışanlarının da yer aldığı bir tür gayrı resmi kriz grubu, ABD’de bir hükümet değişikliği durumunda yapılacak düzenlemeler üzerinde çalışıyor.

Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yapılan hesaplamalara göre, Çin için yüzde 60 ve diğer tüm ülkeler için yüzde 10 olarak planlanan ithalat tarifeleri, Almanya’yı 2028 yılına kadar gayri safi yurtiçi hasılada kademeli olarak yüzde 1’den daha fazla bir düşüşle tehdit ediyor. Üstelik Çin’in karşı önlemleri uygulanırsa, açık daha da artacak.

Ekonomi Bakanlığı tedarik zincirlerini analiz ediyor

Federal Ekonomi Bakanlığı, gümrük tarifelerinin sonuçlarını hafifletmek için transatlantik tedarik zincirlerini analiz ediyor ve hem temel malzemeler hem de ABD menşeli yüksek teknoloji ürünleri için alternatif tedarik kaynaklarını inceliyor.

Trump’ın planlarına karşılık olarak Alman makine mühendisliği şirketleri ve diğer sektörler üretim süreçlerini ABD’ye taşıma olasılığını da araştırıyor.

Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) ve Alman Sanayi Federasyonunu (BDI) Washington’da temsil eden Christoph Schemionek, “Üretimin yerelleştirilmesine yönelik eğilim daha da güçlenecek,” öngörüsünde bulunuyor.

Öte yandan AB düzeyinde de hazırlıklar devam ediyor. AB çevreleri, “Anlaşma arayacağız, fakat iş buna gelirse kendimizi savunmaya hazırız,” diyor. IW ise “çok kısa vadeli fayda perspektifine sahip agresif ikili müzakereler” öngörüyor.

Kasım 2023’te kabul edilen ‘Birliğin ve üye devletlerin üçüncü ülkelerin ekonomik baskılarına karşı korunmasına ilişkin’ AB tüzüğü, Brüksel’in bu tür görüşmeler için kendisini silahlandırmasına izin veriyor.

AB, karşı tarife uygulanabilecek ABD ürünlerinin bir listesi şimdiden hazırlamaya başladı.

Çok Okunanlar

Exit mobile version