Hindistan’da 1,5 aylık uzun soluklu genel seçim sezonu çoktan kapandı ve beklenildiği üzere Başbakan Modi üçüncü döneminde tam gaz devam ediyor. Amerika söz konusu olduğunda doğrusu Modi hükümeti Joe Biden yönetiminden çok, eski Başkan Donald Trump yönetimi ile son derece iyi bir ivme yakalamıştı. Ve Amerika başkanlık seçimleri de yaklaşıyor…
Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerine ilişkin Batılı ülkeler eski Başkan Trump’ın geri dönüş yapması ihtimalinden ve onun Amerika ile müttefikleri arasındaki ilişkileri bozabileceğinden kaygı duyuyor olabilir, ancak savunma politikasında “atmanirbhar” yani kendine güvenme ilkesini koruyan ve Amerika ile ittifak arayışında olmayan Hindistan’ın diplomatik ve güvenlik çevrelerinde Trump’ın yeniden iktidara gelmesinin ulusal çıkarların geliştirilmesine daha fazla yardımcı olabileceğine dair son derece yaygın bir inanış söz konusu.
Her şeyden önemlisi, gelecek muhtemel Trump yönetiminin Rusya’ya Başkan Biden’ın Beyaz Saray’ından daha az düşman olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Burada Trump’ın geçen yıl eğer Amerika başkanı seçilirse Ukrayna savaşını “bir gün içinde” sonlandıracağını ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskyy’ye yardımı keseceğini ve böylelikle onu Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir anlaşma yapmaya zorlayacağını söylediğini de not edelim. Ve pek tabii bunun da Çin ile toprak ve diğer anlaşmazlıklar dikkate alınırsa, Moskova ile dostane bağları koparmak gibi bir lüksü olmayan Yeni Delhi’nin lehine bir gidişat olacağı açık. Moskova’nın Ukrayna ile savaşı üçüncü yılını aşarken Batı ile Yeni Delhi arasında Rusya politikası konusundaki ayrılık daha da netleşiyor. Derinlemesine izole edilmiş bir Rusya’nın “Çin’in fiili tebaası” haline gelmesi yönünde bir felaket senaryosuna sahip olan Yeni Delhi açıkça jeopolitik çıkarlarını düşünüyor ve ülkenin daha fazla izole edilmesine karşı çıkıyor. Dolayısıyla Rusya’ya birden fazla seçenek sunmanın daha mantıklı olduğuna ve diğer ülkelerin, özellikle de Asya’nın, Moskova ile etkileşime geçmesi gerektiğine inanıyor. Sonuçta Moskova şu ana kadar ne Hindistan ile Çin arasındaki hassas sınır anlaşmazlıkları ne de Tibet’in statüsüne ilişkin anlaşmazlıklar konusunda taraf tuttu, ancak Rusya Pekin’e daha fazla itaat ederse pek tabii bu durumun değişmeyeceğinin de bir garantisi yok.
Ve Modi’nin hükümeti yalnızca Moskova’ya karşı uluslararası yaptırımlara katılmayı reddetmekle kalmadı, ayrıca bir kısmını rafine edip yeniden ihraç ettiği Rusya’dan ham petrol alımını artırarak Rus petrol fiyatlarındaki düşüşü de kendi lehine kullandı. Bu durum hem Biden yönetimini hem de diğer Batılı hükümetleri rahatsız etti. Ancak Trump yeniden seçilirse Yeni Delhi’nin artık Amerikan tepkisi konusunda kaygılanmasına da gerek kalmayabilir. Çünkü eğer Trump yeniden seçilirse, Trump’ın Putin ile diyaloğu yeniden canlandırabileceği ve bunun da Yeni Delhi için avantajlı sonuçlar doğuracağı öngörülüyor. Ki şu an Ukrayna meselesi Yeni Delhi için hem Washington hem de Moskova ile ciddi bir sürtüşme kaynağı. Dolayısıyla Washington ile Moskova’nın ilişkileri gelişirse, Yeni Delhi’nin her iki stratejik ortak ile işbirliğindeki karmaşıklık da azalacaktır.
Bir diğer bakış açısı olarak, Trump’ın önceki başkanlığı sırasında Yeni Delhi ile askeri işbirliğini genişleterek Pekin’i kontrol altına almaya çalıştığı dikkate alınırsa, Trump’ın Çin’e karşı Biden’ınkinden çok daha sert bir duruş benimseyeceği düşünülüyor. Sonuçta Biden yönetiminin de bu politikayı sürdürdüğü görülse de Trump’ın iktidara gelmesi durumunda bu işbirliğinin hızlanacağına yönelik doğal bir inanış var. Ve açık olan şu ki Amerika’nın Pekin üzerindeki baskısının artması, Çin ile arayı iyi tutmak için çok enerji ve çok zaman tüketmesine karşın bunu başaramayan ve dolayısıyla ciddi güvenlik kaygıları ve sorunları yaşamaya hala devam eden Hindistan için stratejik bir nimet olacaktır.
Üçüncü önemli neden olarak, Trump’ın insan hakları ve ortak demokratik değerlerden çok, ticaret ve yatırıma öncelik vermesi bekleniyor. Bu doğal olarak Hindistan’ın insan hakları sicili konusunda Amerika ile çatışma riskini de azaltacaktır. Trump ile karşılaştırıldığında Biden, Yeni Delhi’nin insan hakları sicili konusunda daha eleştireldi. Biden yönetiminin Hindistan’ı önemli bir demokratik ortak olarak gördüğü açık, ancak Modi hükümetinin Müslümanlara yönelik baskıları ve medya kısıtlamaları konusunda barındırdığı kaygılar da gündeme geliyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana yürürlükte olan ABD liderliğindeki düzeni sürdürmeye istekli görünen Batı, Trump’ın geri dönüşünün mevcut küresel düzeni tehdit edeceği kaygısını taşıyor olabilir, ancak baskın bir süper gücün olmadığı çok kutuplu bir dünyayı hedefleyen Hindistan muhtemelen bunu çok kutupluluğa doğru doğal ilerlemenin bir parçası olarak memnuniyetle karşılayacaktır. Ancak bu görüş aynı zamanda risklere de gebe. Her ne kadar şu an Pekin’e karşı şahin bir politikayı tercih ediyor olsa da Trump’ın Amerikan çıkarlarına fayda sağlayacağına inandığı an, gidişatı tersine çevirebileceği ve Pekin ile bir anlaşma yapabileceği riskine karşı hiçbir garanti yok.
Ancak ne olursa olsun, bir sonraki Amerika başkanı kim olursa olsun, Hindistan Batı demokrasilerinin en önemli ortaklarından biri olmaya devam edecektir. Ve Donald Trump’ın Pekin’e karşı sert bir duruş sergilemesi ve Hindistan’ı hem güvenlik hem de ekonomik alanda gelecekteki güvenilir bir ortak olarak görmesi dileğinde olan Yeni Delhi, potansiyel başkan Trump’ın Çin politikasını da çok yakından izleyecektir…
Gerçek şu ki Amerikan tarihinde ilk kez hakkında açılan tüm davalardan suçlu bulunan bir ABD Başkanı olsa da Trump, – bir de yaşadığı başarısız bir suikast girişimine de dikkati çekelim – destekçilerinin rüzgarını çoktan arkasına almış ve dünya politikasında da Trump esintisi çoktan esmeye başlamış görünüyordu ki Biden’ın adaylıktan çekilmesinin ardından devreye giren Harris esintisi işleri Amerika açısından biraz karmaşıklaştırıyor gibi.
Bu arada Kamala Harris’in Hint kökenli olması bağlamından konuyu ele alırsak Hindistan’ın Harris için heyecan duyduğu varsayımını da yapanlar çıkabilir, ancak bunun yakın bir örneğini, Birleşik Krallık’ta Hint kökenli eski başbakan Rishi Sunak ile Hindistan’ın önce ne denli heyecanlanıp sonrasında yaşadığı hayal kırıklığını dikkate aldığımda, mantalite olarak daha soğukkanlı düşüneceğini varsaymak çok daha makul ve mantıklı.