Azerbaycan 19 Eylül Salı günü başlayan ve yaklaşık bir gün süren anti-terör operasyonu ile istediğini aldı. Rusya’nın arabuluculuğu ile varılan ateşkes anlaşmasına göre Karabağ’ın başkenti Hankendi’ne yuvalanmış fanatik ve silahlı Ermeni gruplar Rus barış güçleri vasıtasıyla silahtan arındırılacak. Böylece Karabağ’da henüz Azerbaycan’ın etkili ve fiili egemenliği altına alınmamış ama bütün uluslararası belgelere ilaveten İkinci Karabağ Savaşı’nı sonlandıran Üçlü Mutabakat metninde de Azerbaycan’a ait topraklar olarak anılan bütün bölgelerin Bakü’nün tam ve eksiksiz hükümranlığı altına girmesi sürecinde önemli bir eşik daha aşıldı. İkinci Karabağ Savaşı sırasında başta Şuşa olmak üzere Karabağ topraklarının büyük bir kısmı ve Karabağ’ı çevreleyen yedi bölgeden (rayon) önemli birkaçı çatışmalar sırasında Azerbaycan kuvvetleri tarafından zaten işgalden kurtarılmıştı. İmzalanan Mutabakat (10 Kasım 2020) gereğince Ermeni kuvvetleri işgal atındaki diğer bölgeleri de boşalttılar ve Azerbaycan savaş alanında elde ettiği zaferin karşılığı almıştı. Fakat Karabağ’ın başkenti Hankendi başta olmak üzere silahlı Ermeni güçlerinin bulunduğu bölgeler uzunca bir zamandır Azerbaycan’ın fiili egemenliğinin tesis edilmesine ısrarla karşı koymaktaydılar.
ÜÇLÜ MUTABAKAT VE FANATİK ERMENİ GRUPLARININ
BARIŞI BOZMA GİRİŞİMLERİ
Rusya’nın arabuluculuğu ile imzalanan Üçlü Mutabakat, Karabağ ve etrafındaki bütün bölgelerin (Ağdam, Fizuli, Cebrail, Zengilan, Gubatlı, Laçın ve Kelbecer) Azerbaycan toprağı olduğunu kayıt altına alırken Ermenistan’ın bu bölgelerden çekilmesini takvime bağlamış ve bu takvim doğrultusunda Ermeni kuvvetlerinin çekilmesi gerçekleşmişti. Savaş sırasında Karabağ içinde fiilen Azerbaycan güçlerinin kontrolüne alınmamış olan başta Hankendi olmak üzere diğer bölgelerde yaşayan Ermenilerin Azerbaycan vatandaşları olarak hayatlarını sürdürmeleri düşünüldüğünden onlarla Ermenistan arasında ulaşım ve ikmal sağlayacak bir Laçın Koridoru oluşturulmuş; buna karşılık Azerbaycan’ın en batısındaki toprakları ile Nahcivan Özerk Cumhuriyeti arasında Ermenistan egemenliğindeki topraklardan bir koridor açılması öngörülmüştü. Sıklıkla Zengezur Koridoru (eskiden Azerbaycan’a ait olup Sovyetler Birliği zamanında Stalin tarafından Ermenistan’a verilen topraklar) şeklinde anılan bu koridorun açılması Üçlü Mutabakat’ın uygulanmaya başlamasından itibaren mümkün olamadı.
Buna karşılık Laçın Koridoru oluşturuldu ve Hankendi’ne yuvalanarak buradan İkinci Karabağ Savaşı ve Üçlü Mutabakat ile taçlandırılan Azerbaycan’ın zaferini geri çevirmeye çalışan Ermeni çeteleri tarafından kullanılmaya başlandı. Bu da iki önemli soruna yol açtı. Birincisi bu çetelerin nasıl ve ne zaman silah bırakarak Ermenistan’a çekilecekleri ve orada Azerbaycan egemenliği altında yaşamaya devam edecek Ermeni halkını rahat bırakacakları bir türlü takvime bağlanamadı. İkincisi de Laçın Koridoru açıldığı ve hatta bu fanatikler tarafından kullanıldığı halde Zengezur Koridoru konusunda somut adımlar atılmamasıydı. Üçlü Mutabakat’ı sonuçsuz bırakmaya çalışan silahlı fanatik gruplar ile Ermenistan içinde Paşinyan’a muhalefet eden ve tam olarak ne istediği anlaşılamayan ama gerçeklerden uzak beklentiler içinde oldukları açıkça gözlemlenen Ermeniler barış sürecini sekteye uğratmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktan geri durmadılar. Bir de bunlara Paşinyan’ın, soruna Batılı ülkeleri karıştırarak sonuç almaya yönelik ama aslında ters tepeceği açık olan girişimleri eklenince genel durum çetrefil bir görünüm çizmeye başlamıştı. İşte Azerbaycan bütün bu karmaşaya son vermek üzere 19 Eylül tarihinde anti-terör operasyonunu başlattı ve bir gün içinde fanatik silahlı Ermeni grupları havlu attılar.
ÇOK KUTUPLULUK VE AZERBAYCAN’IN ÜSTÜNLÜĞÜ
Bölgede İkinci Karabağ Savaşı’nın sonuçlarını tersine çevirecek güç ve kabiliyette olan Rusya’nın Türkiye ile dostluğu, Azerbaycan’ı kaybetmek istememesi ve yıllar içinde Ermenistan’ın Moskova açısından hiçbir stratejik öneminin kalmaması Bakü’nün kırk dört gün süren savaşla topraklarını geri almasını ve 19 Eylül günü başlattığı ve kesin sonuç alarak sonlandırdığı anti-terör operasyonunu mümkün kılan en önemli faktördür. Bu konunun 4 Eylül 2023 tarihinde bir araya gelerek pek çok konuda ikili ilişkilerini geliştirme kararı alan Erdoğan-Putin zirvesinde ele alınmış olması ihtimalini yabana atmamak gerekir. Çok kutuplu bir dünyada Türkiye ile Rusya arasında gelişen ortaklıklar Moskova açısından Güney Kafkasya’da yeni bazı değerlendirmeler yapılmasını zorunlu hale getirdi ve gerek İkinci Karabağ Savaşı gerekse 19 Eylül anti-terör operasyonu sırasında Rusya’nın Ermenistan’ı aşırılıklarından dolayı eleştirmesi ve Azerbaycan ile bir barışa yöneltmesi sonucunu doğurdu. Başta Erivan olmak üzere Ermenistan’ın birçok şehrinde ve Karabağ’daki fanatik silahlı gruplar arasında yükselen Rus ve Rusya karşıtlığının sebebi aşırı beklentilerle dolu uykudan uyanmanın göstergeleri olsa gerektir.
Bölgeyi çevreleyen üç ülkeden diğeri olan İran’ın özellikle Zengezur Koridoru’nun Azerbaycan tarafından kuvvet kullanılarak açılması ihtimaline karşı zaman zaman yaptığı açıklamalar Erivan’ı cesaretlendirmişse de bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi (https://harici.com.tr/guney-kafkasyada-savas-mi-yoksa-demir-yumruk-harekatina-devam-mi/?amp=1) Tahran’ın İkinci Karabağ Savaşı’nın sonuçlarını geri çevirmesi mümkün değil.
Başta Fransa, Amerika ve diğer Batılı ülkelerin Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasını engellemek için özellikle diaspora Ermenilerinin yaptıkları kışkırtmaların da etkisiyle bazı açıklamalar yaptıklarını görüyoruz; ancak bu devletlerin süreci doğrudan etkileyebilmeleri neredeyse imkânsız. Böyle bir ihtimalin, Ermenistan’ın bütün yükünü karşılıksız olarak üstlenmiş ve şimdilerde Kolektif Batı’ya karşı Ukrayna’da ciddi bir mücadeleye tutuşmuş olan Rusya’yı fevkalade öfkelendireceği ve Ermenistan’ı tamamen yalnız bırakacağı açık. Öte yandan epeyce laf üretmesi muhtemel olan Kolektif Batı’nın Türkiye ve Azerbaycan’a rağmen Ermenistan’a somut yardımlarda bulunabilmesi ise hiç mi hiç mümkün değil. Çok kutupluluğun sağladığı bu avantajları gayet iyi kullanan Ankara ve Bakü, durum üstünlüğünü İkinci Karabağ Savaşı’ndan bu yana tamamen ellerinde tutmaya devam ediyorlar ve bu dengenin görünebilir bir gelecekte devam edeceği de aşikâr.
ZENGEZUR KORİDORU VE AZERBAYCAN-ERMENİSTAN BARIŞ ANTLAŞMASI
Azerbaycan’ın anti-terör harekâtı sırasında Zengezur Koridoru’nu açmak için Ermenistan topraklarına girmemiş olması bölgesel denklemler açısından oldukça doğrudur; çünkü aksi takdirde doğrudan Ermenistan toprakları ‘saldırıya’ uğramış olacak ve Rusya’yı zor durumda bırakacaktı. Ayrıca böyle bir ihtimal Zengezur Koridoru’na kendi güney-kuzey koridoru dolayısıyla itirazlarını sürdüren İran ile Rusya’yı gereksiz yere yakınlaştırmış olacak ve birlikte Azerbaycan üzerinde baskı kurmaya çalışacaklardı. O zaman Azerbaycan geri adım atmakta zorlanacak, Ermenistan cesaretlenecek, buna karşılık Türkiye ve Azerbaycan direniş gösterecek; ancak bütün bu gelişmeler çok kutuplu gidişata ters düşecek ve Ankara’nın çok kutupluluk sayesinde elde ettiği fırsatları gereksiz yere zora sokacaktı.
Azerbaycan’ın doğru planı sayesinde Rusya’nın, Ermenistan üzerinde daha fazla baskı kurarak Bakü ile bir anlaşma imzalamaya teşvik etmesi kuvvetle muhtemeldir. Ankara-Moskova hattında yaşanan dostluk ve yakınlaşma da bunu kolaylaştırabilir. Konunun İran ile ele alınarak Zengezur bölgesinin sadece doğru-batı değil aynı zamanda güzey-kuzey koridoru şeklinde de ele alınmasında büyük faydalar olduğu açıktır.
Bu arada Ermenistan’ın büyük bir psikolojik travmadan geçmekte olduğundan hareketle bu ülkenin ezilip horlandığı intibaını vermeyecek şekli adımlardan geri durmamak yerinde olabilir. Bu konuda hem politik psikoloji çalışmalarından faydalanmak hem de Paşinyan’ın içerde satabileceği bazı açılımlar yapmak doğru sonuçlar verebilir. Sonuçta Paşinyan’ın, savaşı kaybetmesine rağmen seçimleri kazanabilmiş olması ve Azerbaycan’ın ezici üstünlüğünün sahada birden fazla kere kendini göstermiş olması Karabağ Klanı olarak bilinen ve Ermenistan’ın da başına bela olmuş bir çetenin tasfiyesini hızlandırmalıdır. Aşırı yolsuzluk batağındaki bu kadronun orta çağ mantığıyla günümüz jeopolitiğini ele alması ülkenin bugünkü perişan duruma düşmesindeki en büyük sebep olsa gerektir. Amerika ve Fransa’daki azgın diasporanın, yaşadıkları ülkelerdeki medeniyetin hiçbir unsurundan etkilenmeden on dokuzuncu yüzyılın etnik nefret ve düşmanlığıyla dolu bir kafa yapısında debelenmeleri ve Ermenistan’ı da buna alet etmeleri 1980’lerin sonlarından itibaren Azerbaycan Türklerine karşı giriştikleri soykırımsal etnik temizliğe sebep olurken şimdilerde de kendi burunlarının sürtülmesine yol açmıştır.
Bir yandan Azerbaycan-Ermenistan barış antlaşması ve Zengezur Koridoru’nun açılmasına odaklanırken öte yandan da Aliyev ile Erdoğan’ın İkinci Karabağ Savaşı’nın hemen ardından ilan ettikleri Altılı İşbirliği Platformu’nu tekrar tekrar dile getirmekte sonsuz faydalar olabilir. Ayrıca Azerbaycan’ın Ermenistan ile bir barış antlaşması imzalamasının hemen ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıması kuvvetle muhtemel görünüyor. Geçtiğimiz günlerde Türk Devletleri Teşkilatı’nın Bakü’de düzenlenen afetlerle ilgili toplantısında KKTC bayrağının Azerbaycan’da dalgalanacağını söyleyen Aliyev’den Türkiye’nin beklentisi budur.