Avrupa

Berlin ve Brüksel’de Pekin sancısı

Yayınlanma

Almanya ve AB içinde, Çin ile gelecekteki iktisadi ilişkiler konusunda tartışmalar kızışıyor.

Meselenin arka planında, yeni Trump yönetiminin, Çin ile iktisadi işbirliğini azaltan ülkelere, ABD’ye ihracatlarında daha uygun gümrük vergileri uygulama teklifinde bulunması yatıyor.

Washington, Alman otomobil şirketlerini otonom sürüş teknolojisinin geliştirilmesinde özel bir işbirliği ile kendi tarafına çekmeye çalışıyor. ABD’nin amacı, Çinli otomobil şirketlerini Avrupa pazarından çıkarmak.

Bununla birlikte, Alman otomobil üreticileri, Çinli şirketlerle yakın işbirliğine çoktan başlamış durumda. Örneğin BMW, geçen hafta yeni modellerini sadece Huawei ve Alibaba gibi Çin teknoloji devleri ile değil, yapay zeka girişimi DeepSeek’in desteğiyle de geliştireceğini duyurdu.

Otuza yakın Alman şirketi ise, müstakbel CDU-SPD federal hükümetine bir mektup yazarak, giderek daha fazla “inovasyon lideri” olan Çinli şirketlere bağımlı hale geldiklerini ve bu nedenle Çin ile daha yakın işbirliği istediklerini belirtti. 

ABD, ‘dostlarını’ seçim yapmaya zorluyor

Çin ile gelecekteki iktisadi ilişkiler konusunda tartışmalar, Trump yönetiminin Çin ile işlerini azaltan ülkelere ABD gümrük vergilerini düşürme konusunda daha iyi teklifler yapma niyetini açıkça ortaya koyması nedeniyle başlamış durumda.

ABD hükümeti bunu henüz resmi olarak açıklamadı fakat Başkan Donald Trump, kısa süre önce Fox News İspanyolcada, Latin Amerika ülkelerinin ABD ile mi yoksa Çin ile mi yatırım ilişkileri kuracaklarına kendilerinin karar vermesi gerektiğini söyledi ve arından “Bunu yapmalılar,” diye ekledi.

Çin ise bu talebe şiddetle karşı çıkıyor ve bir veya daha fazla ülke kendi aleyhine bu talebi kabul ederse, kararlı bir şekilde tepki vereceğini vurguluyor.

Çin Ticaret Bakanlığının geçen hafta başında yaptığı açıklamada, Pekin’in “Çin’in çıkarlarına zarar verecek bir anlaşma yapan her tarafa şiddetle karşı çıkacağı” ve gerekirse karşı önlemler alacağı belirtildi.

AB içerisinde Çin konusunda birlik yok

AB üyeleri arasında çelişkili tutumlar var. Örneğin İspanya, Çin ile iktisadi ilişkilerini geliştirmeye kararlı; bu amaçla Başbakan Pedro Sánchez 11 Nisan’da Pekin’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir araya geldi.

Almanya’dan sonra en önemli ticaret ortağı ABD olan İtalya ise, ABD ile daha yakın işbirliği yapılması konusunda ısrarcı. Başbakan Giorgia Meloni, bu ay önce Washington’da Trump’ı ziyaret etti, ardından da ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’i Roma’da ağırladı.

AB ise en azından kağıt üzerinde “bağımsızlığını” göstermeye çalışıyor. Geçen hafta salı günü bir Avrupa Komisyonu sözcüsü, Washington ile ikili ticaret ilişkilerini görüşmek üzere müzakereler sürdüğünü, fakat Çin ile ilişkilerin şekillendirilmesinin hiçbir şekilde dikte edilemeyeceğini savundu.

Bunların birbirinden ayrı tutulması gereken iki farklı konu olduğunu ileri süren sözcü, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerde “riskleri azaltma” (derisking) hedefine devam edileceğini ama tamamen kopma (decoupling) hedeflenmediğini söyledi.

Komisyon sözcüsü, AB vatandaşlarının “güvenliği ve refahı” dışında müzakerelerde kırmızı çizgi olmadığını da sözlerine ekledi.

Çin ile ilişkileri istikrara kavuşturmak

Bundan bağımsız olarak Brüksel, Çin ile ilişkileri dikkatli bir şekilde istikrara kavuşturmak için pratik çabalar başlattı.

ABD’nin son gümrük vergilerini açıklamasından sadece birkaç gün sonra, şimdiye kadar ABD yanlısı ve genellikle açıkça Çin karşıtı bir tutum sergileyen Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Başbakanı Li Qiang ile yaptığı telefon görüşmesinde, dünyanın en büyük iki pazarı olan AB ve Çin’in ABD’nin gümrük vergilerine karşı, “serbest, adil ve eşit koşullara dayalı” bir ticaret sistemine yönelik çabalarını sürdürmesi gerektiğini söylemişti.

Leyen, iki iktisadi devin adil bir bir ticaret sistemi için daha fazla çaba sarf etmeleri gerektiğini de sözlerine eklemişti.

AB Konseyi Başkanı António Costa’nın bir sözcüsü ise kısa süre sonra, muhtemelen temmuz ayının ikinci yarısında Pekin’de bir AB-Çin zirvesi yapılacağını duyurdu.

Çin ise, Mart 2021’de beş Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekiline uyguladığı yaptırımları kaldırmayı planladığını açıkladı. Yaptırımlardan etkilenenler arasında, parlamentodan ayrılan Yeşiller milletvekili Reinhard Bütikofer ve CDU milletvekili Michael Gahler bulunuyor.

Çin’in bu adımla, özellikle Çinli şirketlerin Avrupa’daki yatırımları konusunda AB’den taviz beklediği belirtiliyor; fakat AB, kapsamlı bir yatırım anlaşması için önceki müzakerelere geri dönmeyi reddediyor.

Berlin’de CDU-SPD iktidarı ‘riskleri azaltacak’

Almanya’da da Çin’e karşı izlenecek yol konusunda tartışmalar şiddetleniyor.

CDU/CSU ve SPD’nin yeni koalisyon anlaşmasında, ABD ile ilişkilerin “olağanüstü önemini” koruduğu belirtilirken, ticaret politikası açısından da “transatlantik ekonomik alan”ın küresel rekabette başarılı olmak için en iyi koşulları sunduğu öne sürülüyor.

ABD’nin gümrük vergileriyle ilgili olarak, gelecekteki hükümet koalisyonu “ticaret çatışmasını önlemek” istediğini ve orta vadede ABD ile “serbest ticaret anlaşması” imzalanması gerektiğini savunuyor.

Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkiler konusunda koalisyon anlaşmasında, bir sonraki federal hükümetin mevcut Çin stratejisini “risk azaltma” ilkesine göre revize edeceği belirtiliyor. Buna göre, Çin ile iktisadi işbirliği daha da azaltılacak.

ABD’den Alman sanayisine ‘reddedemeyeceğin bir teklif’

Öte yandan Alman medyasında çıkan haberlere göre, Trump yönetimi Alman sanayisine, otonom sürüşün geliştirilmesinde ABD’li şirketlerle işbirliği yapma teklifinde bulunuyor.

ABD’nin, otonom sürüşün dünya pazarında Google ve Nvidia gibi kendi teknoloji şirketlerinin rekabet gücünü artırmak istediği belirtiliyor.

Amaç, Alman otomobil üreticileriyle işbirliği içinde Çin’in pazar payını ele geçirmek.

Ne var ki planın işe yarayacağı şüpheli. BMW geçen hafta, bu yıl Çin’de piyasaya sürülecek birkaç yeni model için Çinli DeepSeek şirketinin yapay zeka programlarını kullanmak istediğini açıkladı.

Yeni araçların donanımını optimize etmek için Huawei ve Alibaba ile işbirliğini geçtiğimiz haftalarda genişletildiğini belirtti. Volkswagen de benzer adımlar attığını bildirdi.

Alman şirketlerden hükümete Çin mektubu: İşbirliği kaçınılmaz

Orta ölçekli şirketlerin yanı sıra büyük şirketlerin de dahil olduğu onlarca Alman şirketinin gelecekteki federal hükümete gönderdiği mektupta ise, Çinli şirketlerin gitgide “inovasyon liderleri haline geldiği” vurgulanıyor ve onlarla yakın işbirliğinin inovasyonlarda rekabet edebilmek için çok önemli olduğuna işaret ediliyor.

faz’ın ele geçirdiği mektuba göre Berlin’de değişmeden sürdürülen “risk azaltma” politikası, bu tür bir işbirliğine engel teşkil ediyor ve bu nedenle Alman sanayisine zarar veriyor.

Çin Halk Cumhuriyeti’ni “rakip” olarak değil “ortak” olarak görme çağrısı yapan şirketler, ayrıca daha fazla “Çin uzmanlığı” çağrısında bulunarak, Almanya’da hakim olan “çarpık” Çin imajının “Alman şirketleri için bir engel” oluşturduğu uyarısında bulunuyor.

Bu şirketlerin cirolarının üçte biri ve kârlarının daha da büyük bir kısmı Çin’den geliyor. Dolayısıyla Çin’deki işlerinden vazgeçmek zorunda kalırlarsa, çözülmesi neredeyse imkansız bir sorunla karşı karşıya kalacaklar.

Örneğin Pekin’deki Alman Ticaret Odası Başkanı Oliver Oehms, koalisyon anlaşmasını eleştiriyor. Oda üyelerinin görüşüne göre, Çin pazarı Alman şirketlerinin küresel rekabet gücü için hayati önem taşıyor.

Oehms, “Bu nedenle, ‘risk azaltma’yı hedef odaklı bir Çin politikasıyla birleştiren yeni federal hükümetten daha fazla destek almalıyız,” talebinde bulunuyor.

Nitekim Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü’nün uluslararası ekonomi politikası bölüm başkanı Jürgen Matthes de, “riskleri azaltma” söz konusu olduğunda Alman şirketleri açısından değişen pek de birşeyin olmadığına işaret ediyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version