ABD’nin Ürdün-İsrail sınırındaki Kule 22 üssüne düzenlenen saldırı sonrası Joe Biden yönetiminin nasıl bir karşılık vereceği tartışılmaya devam ediyor. Biden yönetiminin, İran’ı sorumlu tutan açıklamaları saldırıya verilecek yanıtın İran içinde mi yoksa İran’a yakın gruplara yönelik mi olacağı tartışmaların ana argümanını oluşturuyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, Biden’ın önündeki 3 seçeneğe odaklanıyor:
***
Biden’ın İran’a nasıl yanıt verebileceğine dair 3 seçenek
Şahinler Tahran’ın vurulmasını isterken diğerleri daha sınırlı bir yaklaşım öneriyor.
Jack Detsch
Pazar günü İran destekli olduğundan şüphelenilen militanların Ürdün’deki bir ABD askeri karakoluna insansız hava araçlarıyla düzenlediği ölümcül saldırıda üç ABD askerinin ölmesi ve 30’dan fazlasının yaralanmasından birkaç saat sonra, şahinlerden oluşan tanıdık bir koro, Biden yönetimine bir kez daha İran’ı bombalama çağrısı yapmaya başladı.
İlk olarak Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham. “İran’ı şimdi vurun” diye tweet attı: “Sertçe vurun.”
Graham’ın Senato’daki meslektaşı John Cornyn daha da açık sözlü davrandı. Eski adıyla Twitter olan X’e “Tahran’ı hedef alın” diye yazdı.
Senatör Tom Cotton ise İran’ı doğrudan vurmaktan daha azının “Joe Biden’ın başkomutanlığa layık olmayan bir korkak olduğunu teyit edeceğini” söyledi.
Biden yönetimi pazar günü yaptığı açıklamada, ABD istihbaratının insansız hava aracı saldırısının Suriye ve Irak’taki “İran destekli radikal militan gruplar” tarafından düzenlendiğini tespit ettiğini söyledi. Associated Press pazartesi günü Irak’taki grupların özellikle sorumlu olduğunu bildirdi ve Irak’taki İslami Direniş adlı İran destekli milislerden oluşan bir koalisyon pazar günü çevredeki ABD personelini hedef aldığını iddia etti, ancak bu özel saldırıyı gerçekleştirdiğini açıkça doğrulamadı.
İran ise saldırıyla “hiçbir bağlantısı ve ilgisi olmadığını” belirterek bölgedeki sözde “direniş gruplarının” ABD güçlerine saldırma kararlarını kendi başlarına aldıklarını ifade etti. Ancak İran bu tür grupların başlıca destekçisi olmaya devam ediyor ve bu gruplar Devrim Muhafızları ile yakın ilişkilerini sürdürüyor.
Biden yönetimi haftalardır Irak ve Suriye’deki İran destekli militanların -ki bir ABD yetkilisine göre Ekim ayından bu yana bu ülkelerdeki ABD askerlerini 165 kez hedef aldılar- saldırılarını durdurmak için sınırlı bir yaklaşım kullanmaya çalışıyor ve Gazze Şeridi’nin ötesine geçerek Güney Lübnan, Yemen, Irak ve Suriye’yi de içine alan Orta Doğu’daki çatışmanın tam teşekküllü bir bölgesel savaşa dönüşmesini engellemeye çalışıyor. Buna karşılık Biden yönetimi Ekim ayından bu yana Irak ve Suriye’de İran’ın vekillerine yönelik sekiz hava saldırısı ve Yemen’de İran destekli Husi isyancı grubuna yönelik benzer sayıda saldırıyla karşılık verdi.
Son dört yılda bölgede ABD askerlerine yönelik en ölümcül saldırının ardından Washington’da büyük bir baskı altında kalan Biden, Irak ve Suriye’deki İran destekli milis üslerine sınırlı saldırılar düzenlemek ve Yemen’deki Husi füzelerini rampalarından vurmak şeklindeki statükonun artık yeterli olmayacağını belirtiyor gibi görünüyor.
Biden Pazar günü Güney Carolina’da düzenlenen bir etkinlikte “Dün gece Orta Doğu’da zor bir gün geçirdik. Üslerimizden birine yapılan bir saldırıda üç cesur ruhumuzu kaybettik. Ve buna karşılık vereceğiz” dedi.
Peki ama Biden bunu nasıl yapabilir? ABD Savunma Bakanlığı, Biden’ın değerlendirmesi için askeri planlar hazırlarken, Foreign Policy bir dizi eski yetkili ve uzmanla Biden’ın seçeneklerinin neler olduğunu konuştu. Üç potansiyel yol belirlediler: İran’ın içine saldırmak, bölgedeki İran hedeflerini vurmak ya da diplomasiyi sürdürmek.
Seçenek 1: İran İçinde Saldırı
Pazar günü Ürdün’ün hem Irak hem de Suriye sınırına yakın bir noktada bulunan ve İslam Devleti’ne karşı mücadelenin koordine edilmesine yardımcı olan ABD’nin çöl lojistik merkezi Kule 22’ye düzenlenen insansız hava aracı saldırısının ardından Biden’ı eleştirenler benzer bir saldırı hattında birleşti: Biden yönetimi, Orta Doğu’daki askeri gerilimin tırmanmaması için İran’ın vekillerine yönelik saldırıları sınırlı tutarak aslında İran’ın daha fazla gerilim için hazırlanmasına izin verdi.
Ve bazı eski ABD askeri yetkilileri, Tahran’a bu işten vazgeçmesi mesajını vermenin tek yolunun İran’ın kendi içinde kapsamlı saldırılar düzenlemek olduğu konusunda ısrarcı.
Daha önce Basra Körfezi’ndeki ABD 5. Filosu’na komuta etmiş olan emekli, üç yıldızlı donanma amirali John Miller, “Öyle bir noktaya gelmemize izin verdik ki artık bu faaliyeti bastırmak için İran’a doğrudan saldırı gerekiyor” dedi: “Gerçek İran tarzında, kırmızı çizgiye geldiklerini hissedene kadar zorlayacak, zorlayacak ve zorlayacaklar. Bunu kendileri yapıyorlar. Vekilleri aracılığıyla yapıyorlar. Kırmızı çizgiyi geçtiler. Bunun hesabını vermeleri gerekiyor.”
Miller, ABD’nin İran içinde Devrim Muhafızları’nın ekonomik çıkarlarını ve denizaşırı ülkelere silah sevk etme kabiliyetini zayıflatacak saldırılar düzenlemesi gerektiğini söyledi. Miller ayrıca ABD’nin İran’ın petrol ihraç etme kabiliyetini daha da zayıflatacak yaptırımlar uygulaması gerektiğini söyledi.
Miller, “Bu sadece bire bir kısasa kısas yani eğer bizimkileri öldürürseniz, biz de karşılık veririz şeklinde olamaz. Bu onları caydırmaz, özellikle de vekillerle uğraşırsak… çünkü İranlılar son vekile kadar savaşmaya istekli” dedi.
Seçenek 2: İran’ın Varlıklarına Saldırı
ABD’nin caydırıcılığını yeniden tesis etmesi için İran’ı vurması gerektiğine herkes inanmıyor. Trump yönetimi sırasında Dışişleri Bakanlığı’nda terörle mücadele koordinatörü olarak görev yapan Nathan Sales, ABD’nin İran’ın bölgedeki yüksek değerli varlıklarını vurarak İran’dan provokasyonlarını durdurmasını istediği uzun bir geçmişe sahip olduğunu söyledi.
Sales, Reagan yönetiminin Nisan 1988’de güdümlü bir füze fırkateyninin günler önce Tahran’ın döşediği bir mayına çarpmasının ardından Basra Körfezi’ndeki İran gemilerini vurduğu Praying Mantis Operasyonu’na işaret etti.
Daha yakın bir tarihte ise Ocak 2020’de ABD insansız hava aracının Bağdat Havaalanı’nda İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Halk Seferberlik Güçleri Komutanı Ebu Mehdi el-Mühendis’i öldürmesinin, İran’ın Irak ve Suriye’deki ABD birliklerine karşı yürüttüğü kısasa kısas kampanyasından büyük ölçüde geri adım atması için yeterli olduğunu söyledi.
Sales, “1980’lerde Reagan İran Donanmasını batırdı [ve] ondan sonra İran’dan bir süre ses çıkmadı” dedi: “2020’de Süleymani ve Mühendis’i vurduk ve İran’ın yanıtı Irak ve Suriye’deki askerlerimize birkaç balistik füze saldırısı yapmak oldu. Sonra ortalık sessizleşti.”
Seçenek 3: Diplomatik Yeniden Angajman
Biden yönetimi görev süresine, dönemin Başkanı Donald Trump’ın 2018’de anlaşmadan çıkmasının ardından ABD’nin İran nükleer anlaşmasına katılımını yeniden canlandırmak için kararlı bir diplomatik çabayla başladı. Bu görüşmeler tıkandığında bile, Hamas’ın geçen Ekim ayında İsrail topraklarına saldırmasına kadar, ABD yönetimi İsrail ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik diplomatik çabaların Orta Doğu’yu görülmedik bir barış ve refah dönemine sokacağına inanıyordu. Çin, Mart 2023’te Suudi Arabistan ve İran arasında bir yakınlaşmaya aracılık ettiğinde, bazı Biden yönetimi yetkilileri, devam eden ABD-Çin rekabetine rağmen, bunu bölgesel gerilimin azalmasına yol açabilecek olumlu bir adım olarak görerek memnuniyetle karşıladı.
Şimdi ise bazı uzmanlar Tahran’a karşı ABD askeri misillemesi çağrılarının Biden yönetiminin İsrail-Hamas çatışmasını sona erdirmek ve İran ile gerilimi azaltmak için diplomatik bir çözüm bulma çabalarını raydan çıkarma riski taşıdığına inanıyor. Ve Biden yönetimine, kırmızı düğmeden uzak durma ve müzakere masasına doğru bir adım atma çağrısı yapıyorlar.
Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Politika Merkezi başkan yardımcısı ve Senatör Bernie Sanders’ın eski dış politika danışmanı Matt Duss, “Nihayetinde İran’ın da bir parçası olduğu bir tür geçici anlaşmaya ulaşmanız gerekiyor” dedi. Yine de, “Bu basitmiş gibi davranmaya çalışmayacağım” diye ekledi.
Duss, yeni bir İran anlaşması için pazarlık masasına dönmenin yanı sıra ABD’nin İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek için meşru iki devletli çözüm için baskı yapmaya devam etmesi ve Gazze Şeridi’nde 25,000’den fazla Filistinlinin ölümüne neden olan kanlı savaşı ışığında İsrail’e ABD askeri yardımına koşullar koyması gerektiğini söyledi.
Duss, “Bu, Biden’ın insan hakları, demokrasi, hesap verebilir hükümet ve uluslararası insancıl hukuk konusunda tutarlı bir yaklaşımın arkasında durmaya başlaması için bir fırsattır” diye ekledi.
Dalga Etkisi
Biden yönetimi için çok büyük ya da çok küçük bir hamle risk oluşturur mu? Doğru olan ne?
Foreign Policy’nin konuştuğu hiç kimse Biden yönetiminin Tahran’a yönelik büyük çaplı bir saldırı ya da Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’i devre dışı bırakacak bir şey planladığını düşünmüyor. Ancak burada Tahran için de bir risk hesabı var. Dışişleri Bakanlığı’nın eski terörle mücadele şefi Sales, İran’ın her ne pahasına olursa olsun ABD ile açık bir savaştan kaçınmaya çalıştığını söyledi. “ABD ile açık bir çatışmaya girerlerse bunun rejim için varoluşsal bir tehlike olduğunu biliyorlar” dedi.
Bazıları çok büyük adımlar atmanın -İran’ın içine saldırmanın- ABD’yi Tahran’la sıcak bir savaşa sokabileceğinden endişe ediyor. Duss, “Dürüst olalım, bu şehirde 20 yıldır İran’la savaş çıkmasını isteyen insanlar var” dedi.
Diğerleri ise eylemsizliğin bedelinin daha da büyük olduğunda ısrar ediyor. ABD’nin eski 5. Filo komutanı Miller, İran topraklarını vurmadan, ABD’nin İran vekillerinin Kızıldeniz’deki uluslararası deniz taşımacılığını ve Bab el-Mandeb ve Hürmüz Boğazı gibi birçok noktayı hedef aldığını ve Batılı şirketleri Afrika Boynuzu çevresindeki 4.000 millik dolambaçlı yolu kullanmaya zorladığını görmeye devam edeceğini söyledi. Ve ABD askerleri üzerindeki baskıyı artıracaklarını söyledi.
“Hiçbir şey yapmazsak ne olacağını zaten şimdiden görüyoruz” dedi.
Bazıları ABD’nin İran’ı doğrudan İran topraklarına saldırmadan caydırılabileceğini düşünse de hala etkisiz bir ABD tepkisinin yüksek bir risk taşıdığına inanılıyor. Sales, “Bu Tahran’a Amerikalılara saldırmaya devam etmesi için açık bir davettir” dedi: “Ve Dover’a [Hava Kuvvetleri Üssü] daha fazla bayraklı tabutun geldiğini göreceğiz.”