ASYA

Çin’in yeni Dışişleri Bakanı dünyayı nasıl gördüklerini yazdı

Yayınlanma

Çin’in Washington Büyükelçiliği görevinden Çin Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen Qin Gang, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a veda etti.

ABD’de büyükelçi olarak görev yaptığı süre boyunca Blinken ile samimi, derinlemesine ve yapıcı görüşmeler yaptığını hatırlatan Qin, Blinken’la yakın çalışma ilişkisini sürdürmeyi ve Çin-ABD ilişkilerinin iyileşmesini ve gelişmesini teşvik etmeyi sabırsızlıkla beklediğini ifade etti.

Blinken da mevkidaşı ile görüşme sırasında  açık iletişim kanallarını ele aldıklarını söyledi. Bu arada Blinken’ın, Endonezya’da düzenlenen G20 zirvesinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ABD Başkanı Joe Biden arasında varılan anlaşma doğrultusunda Ocak ya da Şubat ayında Çin’i ziyaret etmesi bekleniyor.

Ekim ayında alınan kararla Çin Komünist Partisi (ÇKP) Politbüro üyeliğine getirilen 69 yaşındaki eski Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin ise Pekin’in dış politikasında daha da önemli bir rol oynaması bekleniyor.

Genç ancak tecrübeli bir diplomat

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e yakınlığı ile bilinen yeni Dışişleri Bakanı Qin Gang, genç (56) ancak tecrübeli bir diplomat olarak 1988’den bu yana Çin Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapıyor. Qin’in yıldızı Xi Jinping’e birçok yurt dışı gezisinde eşlik etmesi ile yükselmişti. 2018’den beri Çin Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa ilişkilerinden sorumlu bakan olarak görev yapan Qin, 2021’de Çin’in Washington Büyükelçiliğine atanmıştı.

Qin’in atanması ABD-Çin ilişkilerinin gergin olduğu bir döneme denk gelmişti. Global Times ise, Qin’in ağır baskı koşulları altında iyi çalışma kabiliyeti olan bir diplomat olduğunu yazmıştı. Qin özellikle Batı medyasında, Çin’e karşı yürütülen ideolojik kampanyalara verdiği keskin ve sert tepkilerle tanınıyor.

‘Statükoyu tehdit eden biz değiliz’

26 Aralık’ta The National Interest dergisinde “Çin dünyayı nasıl görüyor” başlıklı bir makale kaleme alan Qin Gang, Çin’in mevcut uluslararası düzeni tehdit ettiğine yönelik tezlere şöyle yanıt verdi:

Dünyaya ortak bir geleceğe sahip bir topluluk olarak bakmak, doğal olarak barışçıl kalkınma yoluna götürür. Çin’in gelişimi, bazılarının dediği gibi “statükoyu kırmaya hazır büyüyen bir güç” değil, barış için daha kuvvetli bir güç anlamına geliyor. Taiwan Boğazı’ndaki gerilim, Çin anakarasının statükoyu kırmasıyla değil, ‘Taiwan’ın bağımsızlığı’ yanlısı ayrılıkçılar ve ‘tek Çin’in statükosuna sürekli meydan okuyan dış güçler tarafından yaratıldı. Doğu Çin Denizi söz konusu olduğunda, on yıl önce Diaoyu Dao’yu ‘millileştirmeye’ teşebbüs eden, Çin ile Japonya arasındaki farklılıkları bir kenara bırakmaya dayalı ‘statüko’yu değiştiren Japonya’ydı. Güney Çin Denizi’nde statüko, bölge ülkelerinin bölge için anlamlı ve etkili kuralları birlikte danışarak yönetebilmeleridir. Çin ve Hindistan arasındaki sınır sorunlarına gelince, statüko, her iki tarafın da durumu hafifletmeye ve sınırları boyunca barışı ortaklaşa korumaya istekli olmasıdır.

Qin, Batı’yı işaret ederek, eğer dünyayı “demokrasiye karşı otoriterlik” perspektifinden okurlarsa bunun büyük olasılıkla bir bölünme, çatışma ve rekabete yol açacağını; ancak insanların dünyayı “ortak geleceği paylaşan bir topluluk” olarak gördüğü takdirde samimiyet, işbirliği ve kazan-kazan ilkelerinin işler olacağı yorumunu yapıyor.

Qin yazısının sonunda ise, ABD ve Çin’in farklılıkları bir kenara bırakarak, karşılıklı saygı ve barış içinde bir arada yaşamaya odaklanması gerektiğini vurguluyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version