DÜNYA BASINI

Dolarsızlaşma: Sorun olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Güney yarımküredeki ülkelerin ABD’ye serflik etmeyi reddederek Rusya ve Çin ile ilişkileri geliştirmesi son yılların en çarpıcı gerçeği. Son dönemde Washington’un son bir asırdır sağmalık ineği olan Körfez rejimleri bile şimdi Çin ile bağlarını geliştiriyor. Nitekim Tahran ve Riyad’ın Pekin’in arabuluculuğu ile masaya oturması son yılların belki de en büyük hadiselerinden biriydi. Dünyanın Washington’u ve rezerv para birimi doları terk etme süreci ağır aksak ilerleyeceğe benziyor ama yaşanan şey, Britanya İmparatorluğu’nun ve pound’un gerilemesinden çok da farklı değil. Çeşitli varlık ve yatırım portföylerini yöneten özel bir firma olan Fiore Group’un üst yöneticisi Frank Giustra, dolarsızlaşmanın kaçınılmaz olduğuna işaret ederek konunun muhataplarına birtakım önerilerde bulunuyor.


Dolarsızlaşma: Sorun olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı

Frank Giustra
Responsible Statecraft
3 Mayıs 2023

Küresel yaptırımlar ve Küresel Güney’deki yeni ittifakların ortaya çıktığı yerde dost ve hasımlar para birimi alternatifleri ararken ABD hegemonyası etkisini yitiriyor.

Amerika Birleşik Devletleri güçlü bir orduya sahip olabilir, ancak gerçek gücü para biriminin değeri ve statüsünde yatıyor.

Amerikan dolarının dünyada rezerv para birimi olarak görülmesi ve kabul edilmesiyle ABD, küresel finans sistemini kontrol etme, sonuçları hakkında endişelenmek zorunda kalmadan federal açıklar verme ve kelimenin tam anlamıyla havadan trilyonlarca dolar basma imtiyazına sahip oldu.

Bu eşsiz avantaj, aynı zamanda ABD’nin birikmiş borcunun faizini düşük tutmasına ve yurttaşlarına başka türlü mümkün olmayacak bir yaşam standardı sağlamasına olanak tanıyor. Ama bu ne kadar sürecek?

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana ABD, küresel ekonomi üzerinde sıklıkla “fahiş ayrıcalık” olarak nitelendirilen bir imtiyazı elinde tuttu. Savaşın neden olduğu yıkımdan Amerika’nın yükselmesi ve bununla beraber dünya altın rezervlerinin çoğunu ve dünya GSYİH’sinin yarısını ele geçirmesi çıktı. Zenginliği, ABD’ye 44 ülke arasında yapılan Bretton Woods anlaşmasının şartlarını dikte etme gücü verdi.

Söz konusu anlaşma, doların altına sabitlenmesini ve diğer tüm ülkelerin para birimlerinin de dolara sabitlenmesini öngörüyordu. Bu anlaşmanın muhtevası doların, rezervleriyle desteklenen altın kadar iyi olmasıydı. Ülkeler istedikleri zaman dolarlarını fiziksel altınla değiştirebileceklerinden emin olabilirlerdi.

Birkaç on yıl boyunca bu anlaşma iyi işledi. Fakat ABD, Lyndon Johnson’ın 1960’ların sonundaki “Guns or Butter” politikası esnasında büyük açıklar vermeye başladı ve bu da başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin dolarlarının yerine altını koymalarının başlamasına sebep oldu. 1971’de altın rezervlerinin tükenmekte olmasında kaygı duyan Nixon yönetimi, tek taraflı bir kararla altın penceresini geçici olarak kapatarak doları fiat para birimini dönüştürdü.

Bu, Bretton Woods’un sonu oldu ve bugün hala var olan dalgalı döviz kurları dönemini başlattı.

ABD, petrodolar yaratma gibi bir planı devreye sokarak para biriminin değerini düşürmenin getireceği iktisadi zorlukları atlattı. Bu basit ama kapsamı geniş fikrin ciddi mali ve jeopolitik sonuçları oldu. Özünde ABD ve Suudi Arabistan, Suudilerin petrollerini yalnızca dolarla satma ve bu dolarları ABD hazine bonolarına yatırmada mutabık kaldıkları bir anlaşmaya girdiler. Bunun karşılığında Amerika da Suudilere güvenlik garantisi sağladı.

Petrol dünyada ticareti en çok yapılan emtia ve dolar üzerinden fiyatlandırılmasıyla Amerikan para birimine yönelik küresel talep sağlanmış oldu.

Avrupalıların Amerika’nın sözünü tutmamasından hoşnut olmadıklarını söylemeye lüzum yok. Bazı Avrupa ülkeleri buna karşılık vermek için Amerikan dolarını dışlayan bir altın standardına geri dönme ihtimalini tartışmaya başladı.

ABD yönetimi, Avrupa’nın planından haberdar oldu ve Henry Kissinger ile Bakan Yardımcısı Thomas Enders arasında 1974 yılında gerçekleştirilen toplantının tutanaklarına göre bunun uygulanmasına izin verilmeyeceği açıkça ifade edildi. Sözgelimi toplantıda öne çıkan hususlar en hafif tabirle ortadaydı. Avrupa ülkelerinin toplu halde ABD’den daha fazla altını vardı. Güçlerini birleştirirlerse altın fiyatını daha yüksek bir seviyede belirleyebilirler, böylece ilave rezervler ve krediler yaratabilirlerdi. Kissinger’ın deyimiyle “para basma makinesi” yaratabilirlerdi.

Tutanaklarda ayrıca bu tür bir hamlenin Amerika’nın çıkarlarına zarar vereceği ve Avrupa’nın bunun denemesi halinde Amerika’nın onları “ezeceği” bariz biçimde belirtiliyordu. Nihayetinde planın başarıya ulaşması için Almanya’nın işbirliği yapması gerekecekti. Fakat Sovyetler Birliği kapısına dayanmışken ABD’yi karşısına alabilecek durumda değildi.

Amerika’nın güçlü dolar politikası devam eden on yıllar boyunca başarılı oldu. Ancak 1990’ların sonlarına doğru iki önemli tohum yeşermeye başladı: Çin ekonomisi ve Amerika’nın savurganlığı. 2000’li yılların başlarında Amerika bir zamanlar dünyanın en büyük alacaklısıyken en büyük borçlu ülkesi durumuna düştü ve Merkez Bankası (Fed) son yirmi yıldır süren pervasız para politikasını başlattı.

2008 mali krizinin ardından Çin, ABD’nin devasa borç birikimi ve aşırı para basma yoluyla doların değerini düşürmesinden şikâyet etti ve yeni bir küresel mali sistem getirme arzusunu dile getirmeye başladı. Yeni para sistemi fikri ABD yaptırımlarına maruz kalan ülkeler (mesela Rusya, Venezuela, İran ve Kuzey Kore) dışında ilgisizlikle karşılandı. Doların yerini alacak herhangi bir kavram, gelişmiş dünyanın çoğu tarafından düşünülemez olarak görülürken Amerika tarafından sapkınlığın eşiği olarak görülmüştü.

Yani, yakın zaman öncesine kadar…

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle her şey değişti. ABD ve NATO ülkeleri (Batı) Rusya’ya sadece yaptırım uygulamakla kalmadı, aynı zamanda Amerikan doları rezervlerini dondurdu ve ülkenin SWIFT dolar transfer sistemine erişimini engelledi.

Burada fırsat gören Çin ayıktı ve dünyanın büyük bir kısmını da aynı şeyi yapmaya teşvik etti. Alternatif bulma yarışı başladı. Batı, yersiz saldırganlığı nedeniyle Rusya’ya karşılık vermekte haklı olsa da bu yaptırımlara küresel düzeyde verilecek reaksiyonu hafife aldı.

BRICS ülkeleri ve Küresel Güney’in büyük bir kısmı; petrol, gıda, gübre ve askeri teçhizatlarına ihtiyaç duydukları, yerel ayaklanmaya karşı verilen çabalarda Vagner Grubu’nda faydalanmaya kadar çeşitli gerekçelerle Rusya ile bağlarını koparmakta isteksiz davrandı.

Buna ek olarak Küresel Güney’deki pek çok ülke Batı’nın ikiyüzlü ve kendi çıkarlarına hizmet ettiğini düşündükleri “kurallara dayalı dünya düzeni” söylemine karşı uzun zamandır kızgınlık besliyor. Rusya’nın dolar rezervlerinin dondurulması ve ülkenin SWIFT sisteminden çıkarılması da ülkeleri sıranın kendilerine gelebileceği konusunda uyardı.

Mali sistemler güven üzerine inşa edildi ve eğer silaha dönüştürülürlerse hakimiyetlerini korumak için lazım olan güveni de kaybederler.

Bu yüzden 12 aydan biraz daha uzun bir süre içinde dünyanın dört bir yanındaki ülkeler, ticaret ve uzlaşı için alternatif yöntemler yaratmanın yanı sıra dolar rezervlerini azaltmayı açıkça tartışmaya başlama cüretini topladı. Doların ticaret ve uzlaşıdaki rolü, çıkışların büyük ölçüde gerçekleşeceği ve dolara olan talebin daha hızlı bir şekilde düşeceği yer.

Dahası, BRICS ülkeleri geçen yıl çok sayıda yeni üye başvurusu aldı; Mısır, Türkiye, Cezayir ve son olarak Suudi Arabistan; dolarla rekabet edecek bir BRICS para birimi oluşturmaya ilgiliydi ve bu konuda beyanlarda bulundu.

Bu ülkelerin birçoğu son 13 yıldır altın rezervlerini agresif bir şekilde artırıyor ve alımlarının boyutu hızlanıyor, bu da belki de yeni bir para biriminin altınla desteklenebileceğini gösteriyor. Brezilya (Amerikan doları sisteminden duyduğu hoşnutsuzluğu giderek daha yüksek sesle dile getirmeye başladı) ve Arjantin, Avrupa Birliği ve avroya benzer bir Güney Amerika ticaret bloku ve para birimi olan sur’un oluşturulması fikrini desteklemeye başladı.

Dolar alternatiflerinin listesi uzun ve her geçen gün artıyor. Örnekler arasında Çin’in Tayland ve BAE ile sınır ötesi dijital para birimi anlaşmalarını denemesi, Rusya, İran ve Venezuela gibi yaptırıma tabi ülkelerin petrol ödemesi olarak yuan kabul etmesinde ısrar etmesi yer alıyor. Suudi Arabistan da aynı şeyi yapmayı düşünüyor (Suudi Arabistan’ın halihazırda yuan karşılığında petrol sattığı ve bu yuanları Şangay borsasında altına çevirdiği yönünde söylentiler var). Hindistan da Rus petrolünün bir kısmını BAE dirhemiyle satın alıyor. Giderek daha popüler hale gelen en basit yöntem ise yerli para birimlerinin kullanıldığı karşılıklı anlaşmalar.

Cevaplanmamış kritik soru, ABD’nin dolarsızlaşma hamlelerine nasıl karşılık vereceği. Amerikan dolarına olan talepteki ani düşüş Amerikalılar için feci sonuçlar doğurabilir. Bu, potansiyel olarak çok yüksek enflasyona, hatta hiperenflasyona yol açan bir Amerikan doları krizini tetikleyebilir ve toplumun sosyal dokusunu parçalayabilecek bir borç ve para basma döngüsünü beraberinde getirebilir.

Kısacası, ABD yönetiminin herhangi bir yöntemi, bu dolarsızlaşma hamlelerini nihayetinde ulusal güvenlik meselesi olarak değerlendirecektir.

Fakat dünya toplumunun büyük bir kısmı bu duruma seviniyor. Küresel Güney’in sahip olduğu kamu borçlarının büyük kısmı dolar cinsinden ve aşırı pahalı dolar bugün borç ödemelerini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ayrıca çoğu emtia dolar üzerinden fiyatlandırıldığı için az gelişmiş pek çok ülke, aksi takdirde ABD’ye tahakkuk edecek olan enflasyonu ithal ediyor.

Bununla beraber BRICS ülkeleri, Amerika’nın dolardan ani uzaklaşmaya vereceği reaksiyonun ne olabileceğini göz önünde bulundurmalı. Tarih, küresel iktisadi güç transferlerinin büyük bir savaş olmadan gerçekleşmesinin son derece nadir olduğunu gösterdi.

Amerika’nın muhtemel muhalefetine rağmen Batı dışımdaki dünyanın çoğu kendilerini doların silah olarak kullanılmasına ya da hegemonyasına karşı savunmasız bırakmayacak bir ticaret sistemi istediği için dolarsızlaşma sürecektir. Buradaki soru artık “eğer” değil, “ne zaman”.

Bu tehlikeli gidişattan kurtulmak için ABD de dahil büyük ekonomilerin yeni bir para sistemine (belki de altın ve/veya emtia ile desteklenen) oy birliği ile rıza göstereceği yeni bir küresel anlaşmaya dair güvenilir ve kapsayıcı diyalog derhal başlamalı.

Umabileceğimiz en iyi şey, uzun bir süre boyunca dolar talebinin kademeli olarak azalmasını kolaylaştıran, ABD ve diğer ülkelerin buna göre ayarlama yapmasına olanak tanıyan bir süreç. Çok kutuplu bir para sistemi yoksul ülkelere daha adil bir oyun alanı sağlayabilir ve belki de ABD’ye ve dünyaya daha uzun vadeli iktisadi ve siyasi istikrar kazandırabilir. Bunun muhtemel sonucu yine de oldukça kaotik olacak ve Amerikalıların yaşam standardında düşüşü içerecektir. Yine de bu yol kaçınılmaz görünüyor ve böyle bir alternatif, tarih boyunca şahit olduğumuz daha uç senaryoların kaçınılmaz kargaşasına tercih edilebilir.

Çok Okunanlar

Exit mobile version