DÜNYA BASINI

Donald Trump’ın sonu mu geldi?

Yayınlanma

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale, Susan B. Glasser imzasıyla New Yorker’da yayımlandı. Yazarın, Donald Trump’ın siyasi geleceğine ilişkin kararsız olduğu görülüyor: Eski Başkan’ın Cumhuriyetçi Parti içerisindeki en önemli destekçilerinden, medya imparatoru Rupert Murdoch’ın bundan böyle Trump’ı desteklemeyeceği görülüyor. Keza ara seçimlerde de beklenen Trump dalgası görülmedi. Bununla birlikte, kararsızlığı besleyecek şekilde, Cumhuriyetçi seçmenlerin Trump’ı sevmese ve istemese bile Trump’a oy verdiği ve vereceği görülüyor. ABD’deki Trump karşıtı medya da şaşkındır; Politico’nun yaptığı anketler, tüm falsolarına rağmen Trump’ın hâlâ popüler olduğunu gösteriyor. Kritik nokta, Trump karşıtı Cumhuriyetçilerin parti içinde birlik sağlayamıyor olması. Nitekim, Trump’ın ilk adaylığının yolunu da parti içindeki bölünme açmıştı. Donald Trump korkusu, yenilgilerine rağmen, ABD’yi sarsmaya devam ediyor. Dolayısıyla, yazar, makalesinin başlığında sorduğu soruyu cevaplamaktan uzak.


Trump’ın Sonu mu? 

Murdoch, 2024 için [Trump’ın] fişini çekmiş olabilir, fakat Cumhuriyetçilerin geri kalanının onu takip etmeyeceği henüz belli değil.

Susan B. Glasser
16 Kasım 2022

Neredeyse tam bir yıl önce, 18 Kasım 2021’de Mar-a-Lago’da[1] Donald Trump ile röportaj yapmaya gittim. Kocam Peter Baker ile Beyaz Saray yıllarını anlatan bir kitap için yaptığımız toplam üç buçuk saatten fazla süren iki sohbetin ikincisinde, eski Başkan geçmişteki ve gelecekteki gündemi hakkında çok az şey söyledi ve paylaşılacak bir sürü şikayeti vardı. Soru ne olursa olsun, Trump konuyu sık sık “hileli seçim”e ve “sadakatsiz bir orospu çocuğu”, “rezil”, “aptal bir kişi” ve “kişiliksiz bir baş belası” olan Mitch McConnell gibi Cumhuriyetçilerin sadakatsiz ihanetine getirdi.

Aynı hafta Trump, Fox News başkanı Rupert Murdoch[2] tarafından 2020’ye yönelik geriye dönük saplantısı nedeniyle alenen eleştirilmişti. Murdoch, siyasi bir kaybeden, diye uyarmıştı. Trump’ın dikkatini Murdoch’ın yorumlarına çektiğimizde, eski Başkan ters ters yanıt verdi. “Ona yüzde yüz katılmıyorum,” dedi Trump. “Onunla konuşmuyorum.” Trump’ın aslında bu seçimi çok fazla gündeme getirdiğini belirttiğimizde meydan okudu. “Her zaman getireceğim,” dedi.

Görünen o ki, Murdoch’ın tahmini isabetliydi. Seçim sonuçlarını reddetmek, bir süre önce ara seçim sonuçlarının da gösterdiği üzere, siyaseten kazandırmıyor. Amerikan siyasetinde, gelecekten çok geçmişteki şikayetlere bakıldığı bir dönem düşünmek hiç de kolay değil. Fakat Trump, en azından bu meselede, sözünü tutageldi. Pişmanlık duymayan ve rotasında kalmaya kararlı olan Trump, 2020 hakkındaki yalanlarını defalarca tekrarladı. Görünüşe bakılırsa, söz verdiği gibi, daima tekrarlayacak.

[16 Kasım] Salı günü, saat akşam 9’u biraz geçe, Mar-a-Lago balo salonundan büyük ölçüde öfkeye, şikayete, yalanlara ve onun alamet-i farikası olan gösterişli palavraya dayanan uzun konuşmasında, yeniden Başkanlığa aday olduğunu açıkladığında Trump kimseyi şaşırtmadı. Konuşmanın çoğu, Trump’ın 2016 kampanya mitinglerinin birinden kesilip yapıştırılabilirdi: sınıra taarruz eden kötücül göçmenler, bizi kazıklayan namert yabancı ülkeler, “bir zamanlar büyük kentlerimizin kana bulanmış sokaklarındaki” uyuşturucu ve suç salgını. Haksız bir şekilde kısa kesilen kendi saltanatı, devirlerin en büyüğü olmuştu. Bir de Joe Biden yönetimindeki Amerika’nın nasıl bir cehenneme dönüştüğüne bakın.

Son ara seçim tatsızlığı göz önüne alındığında, Trump, kaybettiği 2020 seçimleriyle ilgili bağırışlarında beklenenden biraz daha hafifti. Hatta, yenilgisine hiç değinmedi, yalnızca “Duraklama”ya atıf yaptı, sanki Beyaz Saray dışındaki zamanı küçük bir tatilmiş, Mar-a-Lago’daki küçük bir molaymış gibi. Bununla birlikte, Çinliler ve 2020 yarışında onu yaralayacak bir şey yapmış olabilecekleri hakkında yepyeni bir komplo teorisi ortaya atmayı başardı. Neden olarak, “Sadece söylüyorum,” diye arz etti eski Başkan. Ve “seçimlerimize dürüstlüğü ve güveni geri getirme” sözünü verdi. Referansı dolambaçlıydı ama ne olmuş yani, izleyicileri ne demek istediğini biliyorlardı ve alkışladılar.

Akşamın asıl sürprizi kırk dakika sonra, eski Başkan bile teleprompter’ından dökülen klişelerden biraz sıkılmış görünmeye başladığında ve Murdoch’ın Fox’unu bıktırdığında geldi. Trump izleyicilerine “Angela Merkel’i hatırlıyor musunuz?” diye sormaya başlayınca fişi çekti. Artık Trump’ın siyasi yükselişini herkesten fazla körükleyen ve başkanlığını şekillendiren ağdan [Fox News] canlı, kesintisiz propaganda yoktu. Sean Hannity[3] ve misafirleri, konuşmayı göstermekten çok onun hakkında konuşacaklardı.

Trump, bu en acıtıcı kesik için hazırlanmalıydı. Ve gerçekten de, geçen hafta boyunca, Cumhuriyetçilerin ara seçimlerde beklenmedik bir şekilde kötü performans göstermesinden bu yana, Murdoch medya imparatorluğu, Trump’a vuran, dikkate değer bir “Biz demiştik” kampanyası başlattı. Murdoch’un tabloid gazetesi ve eskiden Trump’ın en büyük destekçilerinden biri olan New York Post, eski Başkana onu “Trumpty Dumpty”[4] olarak tasvir eden bir kapakla vahşice saldırdı. Murdoch’ın amiral gemisi Wall Street Journal’da, yayın kurulu açık bir biçimde, “Trump Cumhuriyetçi Partinin En Büyük Kaybedenidir” iddiasında bulundu. Fox’ta, Cumhuriyetçi konuklar onu önemli yarışlardaki yenilgilerden sorumlu tuttu ve yayın ağı, Trump’ın Başkanlık duyurusundan saatler önce yayınlanan “Demokratlar Trump’ı Yenilmesi En Kolay Olarak Görüyor” gibi alt yazılarla onların görüntülerinin üzerine manşetler attı.

Giderek büyüyen çığ, elbette Murdoch ve çalışanlarıyla sınırlı değildi. Salı gününün erken saatlerinde, Trump’ın eski danışmanı ve sırdaşı Chris Christie’nin, yıllık toplantılarında, Trump’ı arka arkaya üç seçimde Partiyi aşağı çekmekten dolayı yerle bir eden heyecan verici bir konuşma yaptığında, Cumhuriyetçi valiler tarafından alkışlandığı bildirildi. Trump’la bağını koparmamak için, siyasi efsane malzemesi haline gelen kişisel ve ideolojik bükülmeler yaşayan Mike Pence, günü yeni anılarının işportacılığını yaparak geçirdi. Kitap turu onu, istemeye istemeye de olsa, Trump yanlısı çetenin 6 Ocak’ta[5] onu öldürmeye çalışması meselesi yüzünden Trump’tan ayrılmak zorunda kaldığını kabul etmeye zorladı.

Bu, Amerikan siyasetinde çift partili [sistemin] ender bir yakınsamasıydı. Ne de olsa, bu bölünmüş zamanlarda, Cumhuriyetçilerin geçen gün şunları söyleyen Vermontlu demokratik sosyalist Bernie Sanders ile aynı fikirde olduğunu görmek ne kadar da sıra dışı: “Bir Amerikalı olarak, başka bir Trump kampanyası fikri ve tüm yalanları, bölücülüğü ve Amerikan demokrasisini baltalama çabaları tam bir korku gösterisi . . . Öte yandan, 2024’te Beyaz Saray’a hiçbir Cumhuriyetçinin seçilmemesini isteyen bir siyasetçi olarak, bu açıdan bakıldığında, adaylığının muhtemelen iyi bir şey olduğunu söylemeliyim.”

Yine de, henüz ikna olmadıysam beni bağışlayın. Trump’lı yıllar boyunca, Don’u[6] çöpe atmanın tamamen muhtemel göründüğü ama bunun olmadığı birçok an yaşandı: “Access Hollywood”[7] kaseti, Vladimir Putin’le Helsinki’deki basın toplantısı, Trump’ın ilk azil soruşturmasıyla sonuçlanan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile yapılan “mükemmel” telefon görüşmesi, covid-19 pandemisinin delice yönetilmesi, 6 Ocak 2021, Capitol’deki [ABD Kongresi] kalkışma ve Trump’ın ikinci azil soruşturması. Makul bir soru sormak gerekirse, bu sefer neden farklı olsun ki? Cumhuriyetçiler için kaybetmek, kadınları taciz etmekten, yabancı liderlere şantaj yapmaktan veya öfkeli bir kalabalığı Kongre’ye saldırmaya çağırarak iktidarda kalmaya çalışmaktan gerçekten daha büyük bir günah mı?

Ara seçimlerden bu yana geçen hafta, Trump hakkında önemli ancak genellikle gözden kaçan bir gerçeğin altını çizdi: onu Başkan yapan Cumhuriyetçi Parti idi ve sadece Cumhuriyetçi Parti onu siyasi olarak bitirebilir. Genel seçim seçmenleri ​​–yani Demokratlar ve bağımsızlar– birçok seçimde Trump hakkında ne düşündüklerini açık açık anlattılar. Ondan hoşlanmıyorlar. Asla hoşlanmadılar, asla hoşlanmayacaklar. Halk oyunu iki kez, milyonlarla, kaybetti. 2018 ara seçimlerinde, 2020 genel seçimlerinde ve şimdi de 2022 ara seçimlerinde adayları perişan etti. Onu desteklemeye ve ona yetki vermeye devam eden Cumhuriyetçi Parti. Bu seneki ön seçimlerde Cumhuriyetçi seçmenler, tekrar tekrar Trump tarafından vaftiz edilmiş, seçim sonuçlarını reddeden aşırılıkçıları kendi adayları olarak seçtiler – Pensilvanya’da Mehmet Öz ve Georgia’da Herschel Walker gibi defolu adaylar, daha geleneksel Cumhuriyetçi rakiplerinin yapabileceklerinin aksine, beklentileri karşılayamadı. Mitch McConnell gibi Trump şüphecileri de dahil olmak üzere Cumhuriyetçi yetkililer işi ilerletti ve Trump’ın adaylarını yine de onayladılar ve adaylıklarını desteklemek için milyonlarca dolar harcadılar. Trump, Cumhuriyetçileri seçim çılgınlığına sürükledi; [oysa onu] takip etmek zorunda değillerdi.

Elbette, kendini korumanın, başka hiçbir şey olmasa bile, sonunda Cumhuriyetçilerin bir dört yıl daha Trump şansından vazgeçmesine neden olabileceğine dair bazı güven verici işaretler var. Fakat bölünmüş bir Cumhuriyetçi Parti aslında şu anda Trump’ın çıkarına. Her şeyden önce tam olarak bu şekilde iktidara geldi, 2016 ön seçimlerinde diğer on yedi Cumhuriyetçi adaydan oluşan bir savaş alanını geride bıraktı. O zaman da Trump’ı yenmek için tek bir rakibin arkasında birleşmediler, şimdi de birleşmeleri pek olası değil. Florida Valisi Ron DeSantis –zaten Trump tarafından “Ron DeSanctimonious”[8] olarak vaftiz edildi– Trump’ın mantıksal halefi, bir tür bagajsız Trump olarak aday gösteriliyor. Ara seçimlerden bu yana yapılan anketler, DeSantis’in kendi eyaletinin ötesinde Cumhuriyetçi ön seçmenler arasında zemin kazandığını gösteriyor. Fakat Trump, Salı günü yapılan ve Trump’ın yüzde kırk yediye yüzde otuz üç ile DeSantis’in önünde gittiği Politico/Morning Consult anketi de dahil olmak üzere ulusal anketlerde açık ara lider olmaya devam ediyor. Ve aday olacak ve bir kez daha Trump karşıtı oyların parçalandığı bir durum yaratacak pek çok başka Cumhuriyetçi olacak. Kitap turu modundaki Pence, her türlü adaylık görüntüsünü verdi. Trump dönemi dalkavukluğunda Pence’in rakibi olan eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bile Salı günü sırf Trump resmen yarışta diye kenara çekilmeyeceğini söyledi.

Trump, Salı akşamı yaptığı konuşmasının bir yerinde, “İnsanları bir araya getireceğiz. İnsanları birleştireceğiz,” dedi. Bu onun bu geceki en büyük palavrası olabilir. Yine de, bu hafta Trump’ın tekrar aday olmasının tavsiye edilebilirliği konusunda şaşırtıcı bir şekilde iki partili bir fikir birliği var: Demokratlar ve artan sayıda Cumhuriyetçi artık onun bunu yapmamasını tercih edecekleri konusunda hemfikir görünüyorlar. Politico/Morning Consult anketindeki Cumhuriyetçilerin yüzde altmış beşi aslında Trump’ın 2024’te tekrar aday olmasını istemediklerini söyledi. Ama ne fark eder? Aday oluyor ve Cumhuriyetçilerin Trump konusundaki coşku azlığı onları daha önce Trump’a oy vermekten asla alıkoymamıştı.

Donald Trump, ondan hoşlanmamalarını önemsemiyor. Ona yalancı, düzenbaz, sahtekâr ve madrabaz demenizi önemsemiyor. Ama son iki yılın gösterdiği gibi, onu kaybeden ilan ederseniz, Amerikan demokrasisinin temellerini havaya uçurmak da dahil olmak üzere her şeyi yapmaya hazır.

Dipnotlar

[1] Donald Trump’ın Palm Beach, Florida’da sahip olduğu tatil yeri. (ç.n.)

[2] ABD’de Fox News ve Wall Street Journal başta olmak üzere birçok önemli kurumun içinde yer aldığı medya imparatorluğunun Avustralyalı sahibi. Murdoch, Amerikan Cumhuriyetçi Partinin en büyük destekçilerinden. (ç.n.)

[3] Fox News’de The Sean Hannity Show isimli radyo talk show’unu sunan muhafazakâr görüşleriyle ünlü yayıncı. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yasal bir Amerikan vatandaşlığına sahip olmadığı için başka seçilemeyeceği iddialarıyla gündem olmuştu. (ç.n.)

[4] Türkçeye “rafadan kafadan” şeklinde geçmiş, bir çocuk tekerlemesinden çıktığı düşünülen hayali konuşan yumurta. Duvar üstüne tünemesi ve sonunda düşüp kırılmasıyla ünlüdür. New York Post, Trump’la dalga geçmek için kelime oyunu yapmış. (ç.n.)

[5] Donald Trump yanlılarının 6 Ocak 2021’de ABD Kongresine yaptığı baskın kastediliyor. (ç.n.)

[6] Donald Trump’a konulan alaycı takma adlardan birine gönderme. “Dumping the Don”, Donald Trump’a “çöplük” yakıştırması yapılan takma ad “Donald Dump”ı andırıyor. (ç.n.)

[7] 7 Ekim 2016’da, başkanlık seçimlerinden bir ay önce, Washington Post’un yayınladığı video. Videoda, 2005 yılında televizyon sunucusu Billy Bush ile birlikte görülen Donald Trump’ın kadınlar hakkında aşağılayıcı sözler söylediği duyuluyordu. (ç.n.)

[8] Trump, DeSantis ile alay etmek için kelime oyunu yapıyor. “Sanctimonious” İngilizcede dindarlık taslayan yalancı sofular için kullanılan bir kelime. (ç.n.)

Çok Okunanlar

Exit mobile version