GÖRÜŞ

Ekonomik mucizenin 10 yılı İpek Yolu: Almanya’nın çöküşünün 10 yılı

Yayınlanma

Yeni İpek Yolu projesi insan medeniyetinde yeni bir çağ başlatıyor. Bu projeye 200’den fazla devlet ve kuruluş gönüllü olarak katılıyor. Ancak Alman siyaseti şimdiye dek ülkenin bu projeye katılmasına ve Alman şirketlerinin yeni dünya düzeninde ön saflarda yer almasına hiç ilgi göstermedi. Eylemlerine hakikatler yerine duygular yön veriyor. Bunun ekonomi açısından sonuçları ölümcül.

On yılı aşkın bir süredir Alman ekonomisi ve aynı zamanda Alman nüfusu giderek artan bir şekilde iç sorunlarla mücadele ediyor. Bunlar arasında yüksek emlak fiyatları, sağlık ve eğitim alanındaki devasa açıklar ve kendi demiryolu ve otoyol altyapısı yer alıyor. Dijitalleşme, ülke çapında bir ağ ya da sürücüsüz araçlar, giderek daha uzak görünüyor. Şimdi Ukrayna’daki savaş bu yükü daha da artırıyor. Enerji krizi, fazladan mülteci akını ve sipariş eksikliği, kuşatılmış sisteme daha fazla yük bindiriyor. Fakat siyasetçilerin yeni bir hedefi var: Çin Halk Cumhuriyeti ile iktisadi işbirliğinden kopmak ve bununla birlikte Almanya’ya darbe vurmak.

Almanya’nın siyasi hedefi ayakta kalmak olsa da dünyanın geri kalanı farklı düşünüyor. Bu kalkınma ile, gelecek ile ilgili. Yeni bir çağa adım atmakla ilgili. Çin, Hindistan, Bangladeş, Afrika veya Güney Amerika’dan devasa nüfus kitlelerine sahip devasa mega projeler belirleyici bir rol oynuyor. Yeni İpek Yolu’na devasa siparişlerle katılmak ve işlerini genişletmek konusunda şirketlerin neredeyse sınırsız yeni fırsatları var. Ancak Alman şirketleri bunun dışında tutuluyor. Çin istediği için değil. Alman politikacılar duygusal ve gerçek anlamda rahatsızlık duydukları ve projenin sunduğu fırsatları anlamadıkları için öyle. Hatta Devlet Başkanı Şi Cinping, Donald Trump ile yaptığı bir görüşmeye Batı’nın da katılmasını istemişti. Yeni İpek Yolu şu anda 10. yıldönümünü kutluyor ve Almanya’nın son 10 yıldaki kalkınma açığının en ciddi örneği. Bu kalkınma ile ilgili. Beşeriyet adına ortak bir gelecekle ilgili.

İpek Yolu 21. Yüzyılın yeni ekonomik harikası

Çin, yeni bir küresel bağlantıyı ve 21. yüzyıl bilgisinin uygulanmasını teşvik etmek üzere Kuşak ve Yol Girişimini (KYG) başlattı. Amaç, Soğuk Savaş ve sömürgecilik döneminden kalma eski hegemonya ve haraç yapılarından nihayet kopan ileriye dönük bir küreselleşme gelişmek olarak öne çıkıyor. KYG yalnızca Doğu Asya’ya özgü bir kavram olmadığı gibi belirli bir ilkeye de bağlı kalmıyor. Çin, diğer ülkelerin kendi kalkınma yollarını izlemelerine yardımcı olmak ve savaştan, ideoloji modellerinden ve haraç sistemlerinden uzak durmak istiyor. Bunun yerine diğer ülkelerle uluslararası işbirliğini güçlendiriyor. İnternet çağında, özgürlük, açıklık, ortak çıkarlar ve diğer ülkelerin dahil edilmesi söz konusu. Enerji tesisleri, doğalgaz ve rafineri tesislerinin yanı sıra kablo, uydu, veri merkezleri vb. aracılığıyla sağlanan bilgiler paylaşılıyor.

Dünya, jeopolitik ihtilafların yanı sıra iklim ve doğadaki zorluklarla birlikte küresel düzenin yeni bir aşamasından geçiyor. Dijital ekonomi çağında, yapay zekâ ve ileri teknolojiler doğrultusunda veri ve veri altyapıları oldukça kıymetli. Bu sadece fiziksel bir mega proje değil, aynı zamanda tüketiciler, işletmeler ve dijital idareler için yeni fırsatlar yaratacak dijital bir ara bağlantı.

Serbest bir küresel pazar için engelsiz ticaret

İpek Yolu boyunca işbirliği, yalnızca Çin’in genel ekonomisini desteklemek için değil, özellikle dünya ekonomisinin ve uluslararası ticaret ve iş dünyasının sağlığını güçlendirmek adına iktisadi düzeylerin geliştirilmesi anlamına geliyor. Bu ayrıca daha serbest bir pazarı mümkün kılmak üzere ticaret ve yatırımda genel bir hedef için münferit ülkelerin imkânlarını birbirine bağlamakla da ilgili. Bu, beşeriyetin ortak geleceğine doğru barışçıl bir kalkınmayla ilgili. İstikrar ve ticari gelişmeler, kazan-kazan işbirliği anlamında desteklenmeli. Tüm insanların menfaatine olacak şekilde refah yaratmak adına yasal engeller düzeltilmeli ve daha da geliştirilmeli.

KYG, gelişmekte olan dünyaya uyum sağlayan yeni büyüme süreçlerine yönelik olarak mevcut, demode yapıların yeniden tasarlanmasını destekliyor. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre, Çin ile AB arasındaki ticaret 2021 yılında dünyanın en büyük ve üçüncü en büyük ithalat ve ihracat bölgesi ve toplam küresel mal ticaretinin yüzde 13 ila yüzde 10’unu oluşturuyor. İthalat ve ihracat hacmi toplam 828,11 milyar Amerikan doları olup, yıldan yıla yüzde 27,5 oranında artıyor. Çin, AB’nin en büyük ticaret ortağı olmayı sürdürüyor. Avrupa Birliği, Çin’in ikinci en büyük ticaret ortağı ve Çin’e yapılan ihracatın yüzde 52’sini makine ve taşıtlar, yüzde 20’sini diğer mamul mallar ve yüzde 15’ini kimyasal ürünler oluşturuyor. AB, Çin’den yüzde 56 oranında makine, yüzde 35 oranında diğer mamul mallar ve yüzde 7 oranında kimyasal madde ithal ediyor.

2000 yılında Afrika ile Çin arasındaki ticaret hacmi 10 milyar Amerikan dolarıydı. Bu rakam 2014 yılında 220 milyar Amerikan dolarına yükseldi ve 2021 yılında toplam 250 milyar Amerikan dolarına ulaştı. Dolayısıyla Çin, Afrika’nın en büyük ticaret ortağı konumunda. Örneğin Mombasa-Nairobi Standart Hat Demiryolu, Kenya’nın büyümesini yüzde 1,5 puan artırdı ve doğrudan 50 bin kişiye istihdam yarattı.

Tesislerin bağlanabilirliği

Ana projelerden biri, yerel iktisadi durumu güçlendirmek ve potansiyeli ortaya çıkarmak amacıyla tesislerin, özellikle de yolların ve köprülerin birbirine bağlanması. Fakat son on yılda teknoloji, tanıtım ve finansman alanlarında zorluklar yaşandı. KYG, 2022 yılına kadar sadece 1 milyar dolarlık bir yatırımla 3 binden fazla mega projeyi finanse etti. Aynı zamanda Batı projelerde başarısız oldu. Çin tarafından 3 kilometreden uzun yollar ve üç kattan fazla binalar inşa edildi. Daha küçük projelerin Batılı vergi mükellefleri tarafından finanse edilmesi ise genelde başarısız oluyor ve Batı tarafından finanse edilen son projelerin etkisizliğini gösteriyor.

KYG’nin Özbekistan’daki ilk tüneli artık 1-2 günlük bir bypass yerine yalnızca 900 saniyelik bir aktarıma izin veriyor. Çin’in 13 projesi o kadar çok kabul gördü ki 11 ülkenin banknotlarına bile basıldı. 2013’ten 2021’e kadar sözleşme hacmi 71,94 milyar dolardan 134,04 milyar dolara yükseldi. Engineering News-Record (ENR) istatistiklerine göre, özel sektörde de yatırım yapan Çinli şirketlerin sayısı 2012’de 55 iken 2021’de 79’a yükseldi. Toplam satışlardaki payı ise yüzde 13,1’den yüzde 28,4’e yükseldi.

Otoyollar, otobanlar, tren yolları ve hızlı trenler inşa ediliyor. Maldivler’de ilk denizaşırı köprü 2018 yılında inşa edildi ve Çin-Maldivler Dostluk Köprüsü adını aldı. Batılı politikacılar projeyi gerçekçi bulmadı ve desteklemek istemedi. Jamaika, Karadağ ve Uganda’da ilk otoyollar inşa edildi.

Gelişmekte olan ülkelerin çoğu büyük ölçüde tarım sektörüne bağımlı. Yeterli ulaşım bağlantıları olmadan bu ürünleri sevk etmek ve böylece gelir elde etmek zor. Mombasa limanı ile Kenya’nın başkenti Nairobi arasındaki 480 kilometrelik tren yolu kayda değer bir bağlantı oluşturuyor ve 40 bin kişiye iş imkânı sağlıyor. Dünya Bankası’nın Küresel Konteyner Limanı Performans Endeksi 2020’ye göre, Cibuti Limanı bir KYG projesi olarak Afrika’da ilk sırada yer aldı. Pakistan’daki Karakoram Otoyolu ve Jakarta ile Bandung arasındaki 142 kilometrelik tren hattının yanı sıra 1035 kilometre uzunluğundaki Çin-Laos Otoyolu da inşa edildi.

Tüm şirketler, çevrenin korunmasının yanı sıra yerel yaşam alanlarına saygı göstermeye yönelik uluslararası sosyal sorumluluk ve küresel bir ortak kurumsal yönetişim yapısı taahhüt ediyor. 2019 yılından bu yana yüksek kaliteli KYG işbirliğine odaklanılıyor. Bu, daha yeşil teknolojiler ve yatırımların yanı sıra Dijital İpek Yolu, Sağlık İpek Yolu ve Akıllı İpek Yolu’nun uygulanması anlamına geliyor. Ayrıca yeni kömürlü termik santrallerin inşasından kaçınılması da hedefleniyor. Çin’deki Addis Ababa Riverside Yeşil Kalkınma Projesi buna bir örnek.

Mali yapı

Pek çok gelişmekte olan ülke, yatırımcıları çekmek için ne önkoşullara ne de koşullara sahip. Kendi kalkınmalarını finanse etmek için kendi imkanları ve mali kaynakları da yok. Dışarıdan destek olmadan yeterli kalkınmanın sağlanması zor. Ancak KYG’nin ortaya çıkışından bu yana girişimin kendi büyük finans kuruluşları önemli bir rol oynadı. Böylece yerel kurumlar uluslararası ve özel ortaklarla birlikte çalışıyor. Çin Kalkınma Bankası ve Çin İhracat İthalat Bankası gibi bankalar, Kuşak ve Yol Girişimi’nin ana tedarikçileri. Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) ve İpek Yolu Fonu gibi kuruluşlar, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası gibi geleneksel uluslararası finans kuruluşları ve özel şirketler de girişimi destekliyor.

2021 yılında Çin’in doğrudan yatırımı 213,48 milyar dolara ulaştı. 2016 yılında Çin Halk Bankası, Afrika Kalkınma Bankası, Dünya Bankası Grubu bünyesindeki Uluslararası Mali İşbirliği ve Amerikalar Arası Kalkınma Bankası ile çok taraflı işbirliği anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalar, 7 milyar Amerikan doları tutarında bir hacmi kapsıyor. Özel sektörde 2021 yılı sonu itibariyle yaklaşık 500 Çinli özel şirket 43,08 milyar Amerikan doları değerinde yatırım yaptı.

Kapasite yapıları

2021 yılına kadar Çin, kurumsal üretim kapasitesi oluşturmak için 40 ülke ile işbirliği anlaşmaları imzaladı. Bu, İpek Yolu boyunca ürünlerin ihracatının yanı sıra hedef ülkelerde fabrikaların inşasını ve destekleyici endüstrilerin ve ekipmanların transferini de içeriyor. Bu aynı zamanda kapasite, sermaye ve teknoloji transferi anlamına da geliyor. İşbirliği 13 ülkeye genişletildi ve şu anda çelik, kimya, aydınlatma, otomotiv, iletişim, mühendislik, uzay, gemi inşa ve denizaltı endüstrilerini içeriyor.

Bunlar sanayi parkları. Şu anda Kuşak ve Yol boyunca bu tür 70 park ve toplamda 3 bin proje bulunuyor. Kuşak ve Yol güzergâhındaki ülkeler, yaklaşık 67,6 ton olduğu tahmin edilen devasa petrol ve çelik rezervlerine sahip. Kuşak ve Yol güzergâhındaki ülkelerin çoğu sanayileşmenin erken ya da orta aşamasında. Bu nedenle teknik endüstrilere yüksek talep var, fakat yabancı yatırımın (doğrudan yabancı yatırım) payı düşük. Çin altyapıya yatırım yaparken, Batı siyasi engeller çıkarmakta ve dünyayı iyiler ve kötüler olarak ikiye ayırıyor.

Çin’in Batı gibi hammadde çaldığı ve üretimini yurt dışına kaydırdığı iddia ediliyor. Esasında Çin, KYG ülkelerindeki üretimini her bir yerdeki talebe göre optimize etmek ve iki taraflı çelik üretimini teşvik etmek için kaydırıyor. Üye ülkelerin ortak gelecek ilkeleri sayesinde çelik, talebe göre tarafları teşvik etmek için ortak kullanılıyor.

Sırbistan’da Hesteel Smederevo çelik fabrikasına Çin tarafından yatırım yapıldı. Devlet Başkanı Xi Jinping, istihdamı korumak için bunun yapılmasını bizzat sağladı. Sonuç olarak 5 binden fazla iş güvence altına alındı ve 50 bin kişiye daha istihdam yaratıldı. Etiyopya’da Adama Rüzgâr Enerjisi Projesi, Afrika’nın yeşil çatısı olarak kabul ediliyor. Çin’in Hidroelektrik Mühendisliği Danışmanlık Grubu ve CGCOC ile birlikte, ilk aşamada 51 megawatt’a kadar ve ikinci aşamada 153 megawatt’a kadar üretim yapmak üzere bir proje başlatıldı. Bu miktar başkentin elektrik ihtiyacının yüzde 20’sine denk geliyor. Yılda 630 milyon kilovat-saat temiz enerji üretilerek 185 bin ton kömür ve karbondioksit emisyonu tasarrufu sağlanacak ve yılda 61 bin ton emisyon tasarrufu elde edilecek.

Çin’in yatırımlarının söz konusu ülkelerin borç tuzağına düşmesine neden olduğu iddia ediliyor. Ancak, çok sayıda analiz ve makaleye dayanarak, aşırı borçlanmanın asıl nedeninin Batı’dan kaynaklandığı anlaşılıyor, zira Batılı özel sektör borçlarını silmeyi reddediyor. Özel yatırımcılar 2004 yılından bu yana borç üretimine katkıda bulunuyor. “Borç tuzağı” teorisi, Batı tarafından Çin’e zarar vermek amacıyla ortaya atıldı. Aslında gerçek şu ki, Çin gerekli olduğunda borçtan vazgeçiyor. Mayıs 2021’de Çin, Afrika’nın 1,3 milyar dolarlık borcu affetmişti.

Avrupa ve Almanya’nın zararı

Finansman mevcut. İşbirliği ve altyapı projeleri devam ediyor. Almanya bunlara katılabilir ve kendi şirketlerinin yeni pazarda yer edinmesini sağlayabilir. KYG projesi aynı zamanda ülke ekonomisini canlandırabilir, istihdam yaratabilir ve uzun vadeli yatırım projelerini teminat altına alabilir. Yaratılan finansman ulusal sorunları dengelemek ve telafi etmek için kullanılabilir. Büyük miktarda yeni iş ve sipariş yaratılacak ve yeni pazarlar oluşacaktır. Ne yazık ki CDU, SPD, FDP ve özellikle Yeşiller, şu anda projenin karşı karşıya kalmasını sağlıyor. ABD’li düşünce kuruluşlarının danışma organı olarak kullanılmasıyla her işbirliği önlenecektir. Ancak aynı zamanda ABD’li şirketlerin kendileri de yeni pazara katılıyor. Bu durum Almanya’yı iktisadi bir intihara sürüklüyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version