Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransa’da seçimlerin ilk turundan Le Pen zaferle ayrıldı

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerindeki büyük mağlubiyetin ardından aldığı erken Ulusal Meclis seçimlerinin ilk turu 30 Haziran günü yapıldı.

İlk sonuçlara göre Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN), %33 civarında oy alarak birinci parti olurken, Yeni Halk Cephesi (NFP) %28 oy alarak ikinci oldu. Macron’un ittifakı Cumhuriyet için Hep Birlikte (Ensemble) %21, muhafazakâr Les Républicains ise %10 oy aldı.

Bir seçim bölgesinde hiçbir adayın ilk turda mutlak çoğunluğu (kullanılan oyların %50’sinden fazlasını) elde edemediği durumlarda ikinci tura gidilecek.

Çoğu seçim bölgesinde durum böyle. İlk sonuçlara göre 297 vekil çıkaran RN’nin adaylarından sadece 39’u kendi seçim bölgelerinde mutlak çoğunluğu sağlamış durumda.

İkinci tur 7 Temmuz’da yapılacak ve seçimler ilk turda ilk iki sırayı alan adaylar arasında geçecek. Bununla birlikte, ilk turda kayıtlı seçmenlerin en az %12,5’inden oy alan herhangi bir aday da oylamaya katılabiliyor. İkinci turda en çok oyu alan aday, salt çoğunluk olmasa bile koltuğu kazanıyor.

Dolayısıyla RN ilk turdan zaferle çıkmış olsa da, parlamentoda mutlak çoğunluğa (289 sandalye) sahip olacakları şimdilik belirsiz.

Le Pen “mutlak çoğunluk” istiyor

Le Pen, seçimlerin ilk turunu kazanmasının ardından partisinin Emmanuel Macron’u “pratikte sildiğini” ilan etti. 

Sonuçların açıklanmasının ardından konuşan Le Pen, önümüzdeki pazar günü yapılacak ikinci tur oylamada “mutlak çoğunluk” arayışında olduğunu söyledi.

Sandıkların kapanmasının ardından destekçilerine seslenen Le Pen, “Demokrasi konuştu ve Fransızlar RN ile müttefiklerini zirveye taşıyarak Macron kampını neredeyse silip süpürdü. [RN lideri] Jordan Bardella’nın bir hafta içinde başbakan olarak atanabilmesi için mutlak çoğunluğa ihtiyacımız var,” dedi.

Le Pen, oyların %50’sinden fazlasını kazanmasının ardından ilk turda Hénin-Beaumont’tan yeniden milletvekili seçildi.

Mélenchon’dan “RN’ye oy yok” açıklaması

Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) en önemli partisi konumundaki Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon pazar günü yaptığı açıklamada Macron’un ittifakının erken seçimlerde “ağır ve tartışılmaz” bir yenilgiye uğradığını söyledi ve Fransız halkını aşırı sağa karşı oy kullanmaya çağırdı.

LFI lideri, partisinin üçüncü olduğu ve RN’nin ikinci tur öncesinde önde gittiği seçim bölgelerinde adaylarını geri çekeceğini söyledi.

Mélenchon, “Talimatlarımız basit, doğrudan ve nettir. RN için ne bir oy, ne de bir sandalye daha fazla,” dedi.

LFI lideri ayrıca seçmenlere “Yeni Halk Cephesi’ne mutlak çoğunluk” vermeleri çağrısında bulundu.

Mélenchon partisinin seçim merkezinden yaptığı açıklamada, “Ülke bir  seçim yapmak zorunda kalacak,” dedi. Pazar günkü ikinci tur için seçeneklerin “ya Yeni Halk Cephesi ya da Ulusal Birlik” olduğunu savundu.

Macron’dan “sağa karşı geniş ittifak” çağrısı

Macron ise, “aşırı sağın” zaferini engellemek için “geniş bir ittifak” kurulması çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı, “Ulusal Birlik karşısında, ikinci tur için büyük, açıkça demokratik ve cumhuriyetçi bir toplanmanın zamanı geldi,” dedi.

Başbakan Gabriel Attal ise, “tek bir oyun bile Ulusal Birlik’e gitmemesi” gerektiğini savundu.

“Aşırı sağ iktidarın kapısında” uyarısında bulunan Attal, partisinin 60 seçim bölgesinde RN’ye karşı ”cumhuriyetçi” adayları desteklemek için adaylıktan vazgeçeceğini söyledi.

RN’ye karşı Paris’te gösteri

Öte yandan Paris’te binlerce kişi RN’nin seçim zaferine karşı Paris sokaklarında yürüdü.

POLITICO’ya konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen 23 yaşındaki öğrenci Alban, “Aşırı sağın iktidara gelmesinden gerçekten endişeliyim,” dedi. Alban, hâlâ bir haftalarının olduğunu ve “mücadeleye devam edeceklerini” söyledi.

Reuters daha sonra göstericilerin Paris’te yürürken havai fişek patlattıklarını gösteren bir video yayınladı. BFMTV ise Lyon’da protestolarla başa çıkmak üzere 200 polisin görevlendirildiğini bildirdi.

“Güvenlik kordonu” çöktü, çökecek

Şimdi merkez ve sol partilerin, Fransız ana akım siyasetinde uzun süredir dışlanan RN’nin çoğunluğu kazanmasını engellemek için tek tek sandalyelerde çekilip çekilmeyeceklerine karar verecekleri bir haftalık siyasi pazarlık süreci başlayacak.

RN geçmişte ilk tur oylamalarda güçlü bir performans gösterdiğinde, sol ve merkez partiler daha önce “güvenlik kordonu” (cordon sanitaire) olarak bilinen bir ilke uyarınca onların göreve gelmesini engellemek için birleşmişlerdi.

Le Pen’in babası ve RN’nin selefi Ulusal Cephe’nin onlarca yıllık lideri Jean-Marie Le Pen’in 2002 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sosyalist aday Lionel Jospin’i beklenmedik bir şekilde mağlup etmesinin ardından Sosyalistler ağırlıklarını merkez sağ aday Jacques Chirac’ın arkasına koyarak Chirac’ın ikinci turda ezici bir üstünlük elde etmesini sağlamışlardı.

NFP’nin “daha ılımlı” parçası olarak görülen Yeşiller’in lideri Marine Tondelier, RN’nin çoğunluğu elde etmesini engellemek için Macron’a bazı koltuklardan çekilmesi için kişisel bir ricada bulundu.

Tondelier, “Size güveniyoruz: üçlü bir yarışta üçüncü olursanız çekilin ve ikinci tura kalamazsanız, destekçilerinizi cumhuriyetçi değerleri destekleyen bir adaya oy vermeye çağırın,” dedi.

Bardella, Macron’a değil, Halk Cephesi’ne vurdu

Partisinin 7 Temmuz’da zafer kazanması halinde başbakanlık koltuğuna oturmayı hedefleyen RN Başkanı Jordan Bardella, dün gece yaptığı konuşmada Macron’un kampını eleştirmek yerine Halk Cephesi’ne yüklendi.

Bardella, Yeni Halk Cephesi’nin “Fransa ulusu için varoluşsal bir tehlike” olacağını söyledi ve NFP’yi polisi silahsızlandırmak ve Fransız sınırlarını göçmenlere açmak istemekle ve “ahlaki sınırları olmamakla” suçladı.

RN lideri seçmenlere seslenerek, “Sizi anlayan, sizi önemseyen liderlere güç vermenin zamanı geldi,” dedi.

AfD, RN’nin zaferini istiyor

Ulusal Birlik’e bir destek de, yakın zamanda kendini uzaklaştırdığı Almanya için Alternatif’ten (AfD) geldi.

AfD lideri Alice Weidel, partiler arasında onarılması zor bir çatlak olduğunu kabul etmesine rağmen, Fransa’da yapılan parlamento seçimlerinde RN’nin kesin bir zafer kazanmasını umduğunu söyledi.

Weidel Financial Times’a yaptığı açıklamada RN için “umutlu olduğunu” ve lideri Jordan Bardella’nın Fransa’nın gelmiş geçmiş en genç başbakanı olacağı konusunda iyimser olduğunu söyledi.

Weidel, “Bardella’ya ve RN’nin ülkelerini sarsma yeteneğine güveninin tam olduğunu” kaydederken, AfD’nin Federal Meclis’teki lideri Bernd Baumann, RN’nin popülaritesinin tüm Avrupa sağının şu anda “yelkenlerinde rüzgar olduğunu” gösterdiğini söyledi.

Baumann, “Giorgia Meloni, Marine Le Pen, Avusturya’daki FPÖ; bunların hepsi bizim için bir onaylama ve tarihin doğru tarafında olduğumuzu gösteriyor,” dedi.

Fakat Weidel, AfD ve RN’nin, Alman partisinin karıştığı bir dizi skandalın ardından mayıs ayında Avrupa Parlamentosu’ndaki Kimlik ve Demokrasi (ID) grubundan ihraç edilmesine yol açan anlaşmazlığın üstesinden gelme şansının çok az olduğunu kabul etti.

Weidel AfD’nin yeni ortaklar aradığını ve kendi grubunu oluşturmaya çalıştığını söyledi.

Weidel ayrıca RN’nin parlamento lideri Marine Le Pen’e karşı “hiçbir kırgınlığı” olmadığında da ısrar etti.

AVRUPA

Meloni partisinin saflarında faşizme yer olmadığını söyledi

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni 2 Temmuz Salı günü İtalya’nın Kardeşleri partisine, ülkenin faşist geçmişini “putlaştıran” herkesi saflarından çıkarması gerektiğini söyledi.

Meloni’nin çağrısı, geçtiğimiz hafta gizli bir medya soruşturması kapsamında partisinin gençlik kolları üyelerinin faşist selamlar verdiği ve “Sieg Heil” sloganları attığı bir videonun yayınlanmasının ardından geldi.

Parti liderlerine gönderdiği mektupta Meloni, eylemlerinin grubun itibarına zarar vermesinden dolayı “kızgın ve üzgün” olduğunu söyledi. Mektupta, “İtalya’nın Kardeşleri’nde ırkçılığa ya da antisemitizme yer olmadığı gibi, 20. yüzyılın totaliter rejimlerine nostalji duyanlara ya da aptalca folklorun herhangi bir tezahürüne de yer yoktur,” diye yazdı. 

Görevlerinin, “kapsamını anlamamış olanların onu mahvetmesine izin verilemeyecek kadar büyük” olduğunu savunan Meloni, son yıllarda “aşırı sağla” arasına mesafe koymaya çalışıyor ve partisinin “ana akım muhafazakâr” olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz hafta videoyu yayınlayan gazetenin “gizli yöntemlerini” kınayan Meloni, salı günü yaptığı açıklamada partisinin “şeffaf ve tutarlı” olması gerektiğini söyledi.

Meloni, “İtalya’nın Kardeşleri’nin özel davranışlarıyla uyuşmayan bir kamu imajı olabileceğine inanan herkes ne olduğumuzu anlamıyor ve bu nedenle aramızda hoş karşılanmıyor,” dedi.

Fanpage isimli yayın, İtalya’nın faşist lideri Benito Mussolini’ye atıfta bulunan “Duce” sloganı atan gençlik üyelerinin kliplerini yayınlamıştı. Ayrıca bir grup sohbetinde birinin, “Yahudiler bir ırktır ve onlardan nefret ediyorum,” dediği de görülüyordu.

Haberin ikinci bölümünün yayınlanmasının ardından geçen hafta iki gençlik örgütü üyesi istifa etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

CDU’dan Les Républicains’e “Le Pen” desteği

Yayınlanma

Alman Hıristiyan Demokratlarının (CDU) dış politika sözcüsü Jürgen Hardt Euractiv’e yaptığı açıklamada, CDU’nun, aynı AP grubunda yer aldıkları Fransız muhafazakâr partisi Les Républicains’in (LR), Fransız yasama seçimlerinin ikinci turunda Ulusal Birlik ile sol koalisyon Yeni Halk Cephesi’nin karşı karşıya gelmesi halinde cordon sanitaire (güvenlik kordonu) çağrısında bulunmama kararını anlayışla karşıladığını söyledi.

Hardt, “Les Républicains’in mevcut durumda ne Rassemblement National’i [Ulusal Birlik] ne de radikal solu destekleyemeyeceğini anlayabiliyorum, zira her iki kamp da devlet için bir tehdit oluşturuyor,” dedi.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz ay yapılan Avrupa seçimlerinde RN karşısında aldığı ağır yenilginin ardından yapılan erken genel seçimlerin pazar günkü ilk turunda muhafazakâr LR sadece %6,57 oy alabildi.

Bir zamanlar ülkenin en büyük sağ partisi olan LR, RN ile Macron’un Rönesans hareketi arasında kalarak yıllar içinde siyasi zemin kaybetti.

Cumhurbaşkanının Ulusal Meclisi feshedeceğini ve yeni seçimlere gidileceğini açıklamasından birkaç gün sonra, partinin lideri Eric Ciotti’nin diğer LR yetkililerine danışmadan RN ile bir seçim anlaşması yaptığını açıklamasıyla parti fiilen ikiye bölündü.

Bu durum CDU’nun müttefiklerinin, her ikisinin de üyesi olduğu “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) ihraç edilebilecekleri uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Pazar günü RN’nin ilk turda tarihi bir üstünlük sağlamasının ardından LR üyeleri ikinci tur için herhangi bir oylama talimatı vermeme konusunda da anlaştı.

RN adayının Yeni Halk Cephesi’nden başka bir adaya karşı yarışması durumunda muhafazakârlar “aşırı sağcı” adaya karşı oy verme çağrısı yapmayacaklar, yani cordon sanitaire artık bir parti politikası değil.

Hardt böyle bir stratejinin “anlaşılabilir” olduğunu söylerken, kararı seçmenlere bırakmak ile aşırı sağa açıkça oy verilmesi çağrısında bulunmak arasında ayrım yaptı.

Sözcü, “LR, RN’nin ikinci turda seçilmesi için çağrıda bulunsaydı, EPP’deki konumlarının ciddi bir şekilde sorgulanması gerekirdi,” dedi.

LR’nin önde gelen AP üyesi, aynı zamanda geçen hafta EPP grubunun başkan yardımcısı ve parti saymanı seçilen François-Xavier Bellamy, kampanyanın başlarında “aşırı sağı” hiçbir zaman açıkça desteklememiş olmasına rağmen “elbette RN’yi sola tercih edeceğini” söylemişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Orbán FT’ye yazdı: Avrupa’yı yeniden rekabetçi yapmak istiyoruz

Yayınlanma

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, ülkesinin Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi dönem başkanlığını üstlenmesinin ardından Financial Times (FT) için bir yazı kaleme aldı.

“İki dönem başkanlığımız arasında üstlendiğim başbakanlık görevim sırasında, Avrupa’nın rekabet gücünün erozyonuna tanıklık etmek için eşsiz bir bakış açısına sahip oldum,” diyen Macar lider, 1990’larda “Avrupa entegrasyonu”nun mimarlarından Alman lider Helmut Kohl’ün, Avrupa’nın siyasi hayatta kalmasının iktisadi rekabet gücünü korumasına bağlı olduğuna yönelik düşüncesini hatırlattı.

AB’nin rekabet gücünü kaybetmesinin son yıllarda giderek artan bir eğilim haline geldiğini savunan Orbán, bu düşüşü, Brüksel’in “dünya ekonomisinin gerçeklerine ters düşen yanlış yönlendirilmiş kararlarına” bağladı.

Brüksel’in, ilgili sanayilere yeterince danışmadan “kendi ideolojik hedeflerini” dayattığı yeşil dönüşümün bunun başlıca örneği olduğunu öne süren Macar lider, “Enerji fiyatlarının ABD’dekinden üç ila beş kat daha yüksek olması nedeniyle Avrupalı şirketler rekabet güçlerini kaybetmekte ve fonlarını inovasyon yerine elektrik faturalarına ayırmak zorunda kalmaktadır,” dedi.

Macaristan Başbakanı, Avrupa’nın özellikle elektrikli araç geliştirme ve üretimine vurgu yaparak, yeşil endüstride liderliği hedeflemesi gerektiğinin açık olduğunun altını çizdi. Fakat Orbán’a göre, “endüstriyel paydaşları engelleyen ve vatandaşlara yük getiren düzenlemelerin dayatılması artık sürdürülebilir değildir.”

Macar lider, çiftçiler için de üretim maliyetlerinin önemli ölçüde arttığına ve giderek daha karmaşık hale gelen yeşil yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olduklarına işaret etti.

İşletmelerin de giderek ağırlaşan vergi yükleriyle karşı karşıya kaldığını savunan Macar lider, OECD’nin küresel asgari kurumlar vergisinin ocak ayında yürürlüğe girmesinin “feci bir başarısızlık” olduğunu, tüm AB üye ülkeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 140 ülkenin bu anlaşmaya katılmış olmasına rağmen, ABD, Çin ve Hindistan gibi önemli rakiplerin henüz bu anlaşmayı kabul etmediğini vurguladı.

Orbán, “Avrupa çok daha az cazip bir yatırım yeri haline geldi, hatta Avrupalı şirketleri başka pazarlara taşınmayı düşünmeye sevk etti. Başlıca AB ülkelerindeki ekonomik büyüme bu yıl ancak %1’e ulaşırken, ABD’nin yaklaşık %3, Çin’in %5’e yakın ve Hindistan’ın neredeyse %7 oranında büyümesi bekleniyor. Zaman içinde daha da geride kalacağız,” diyerek “acil bir rota düzeltmesi” çağrısında bulundu.

Macaristan’daki kendi deneyimlerine göre, ekonomik başarının “rekabet ve iş dostu bir ortam” gerektirdiğini savunan Başbakan, hükümetinin yaptıklarını şöyle sıraladı: düz oranlı kişisel gelir vergisi; AB ülkeleri arasında en düşük kurumlar vergisi; ticaret ve yatırım ilişkilerini çeşitlendirerek Asya-Pasifik’teki ortaklar ile teknoloji ve inovasyon işbirliği. Orbán, bu sayede geçtiğimiz yıl Macaristan’a rekor düzeyde doğrudan yabancı yatırım girişi olduğunu yazdı.

Avrupalı mevkidaşlarını, sağlıklı rekabetin yanı sıra en iyi teknolojilerle işbirliğinin daha fazla büyümeye yol açacağına ikna etmeyi amaçladıklarını söyleyen Orbán, “Özellikle de başlıca sanayi paydaşlarıyla işbirliği içinde yeni bir yeşil sanayi stratejisi öneriyoruz,” dedi.

Avrupa ekonomisinin ana oyuncularının ticaret savaşı yoluyla rekabetten korunmak istemediklerini bildiklerini de söyleyen Macar lider, amaçlarının şirketlerin uygun fiyatlı, güvenli enerjiye erişimini ve asgari idari yüklerle rekabete girebilmelerini sağlayarak “iş dostu bir ortam” oluşturmak olduğuna işaret etti.

Orbán makalesini şöyle bitirdi:

“Açık bir ekonomi ve uluslararası işbirliğini teşvik ederken Avrupa’nın ekonomik genişlemesini yeniden başlatacak yeni bir rekabetçilik anlaşmasını müzakere etmeyi hedefliyoruz. Dış sınırların korunmasının önemini ve bu amaçla AB fonlarının gerekliliğini vurgulayarak, başlıca menşe ve transit ülkelerle yakın bir şekilde çalışarak yasadışı göçü engellemek istiyoruz. Ayrıca, bölgeler arasında daha fazla yakınlaşma sağlamak üzere uyum politikasının geleceğini şekillendirmeye çalışıyoruz. Son olarak, çiftçi odaklı bir AB tarım politikasının temellerini oluşturmayı hedefliyoruz.

Macaristan’ın rekabetçilik stratejisinin Alman-Fransız büyüme ve rekabetçilik gündeminden ilham aldığı bir sır değil. Dolayısıyla Berlin ve Paris’in Roma ile birlikte Macaristan dönem başkanlığının girişimlerini desteklemesi şaşırtıcı değildir. Rekabetçi bir Avrupa’nın tüm üye devletlerin çıkarlarına hizmet edeceğine inanıyoruz. Macaristan son derece aktif bir AB dönem başkanlığı için hazırlanıyor. İdeolojik anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp Avrupa’nın motorunu çalıştırmanın zamanı geldi. Gelin Avrupa’yı yeniden rekabetçi hale getirelim.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English