Financial Times (FT) gazetesinde İvan Krastev imzasıyla yer bulan makalede hem Ukrayna hem de Batı’da kamuoyunun çatışmaların gidişatına ilişkin görüşlerinin karamsarlaştığına dikkat çekildi.
Makalede, “Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin popüler genelkurmay başkanı General Valeriy Zalujnıy bile ‘büyük olasılıkla derin ve güzel bir atılım olmayacağını’ açıkça belirtmişken, Kiev’in önümüzdeki bir ya da iki yıl içinde Rusya tarafından ilhak edilen toprakları geri kazanabileceğine kim gerçekçi bir şekilde inanıyor?” ifadelerine yer verildi.
Avrupalıların şu anda sadece Avrupa’nın güvenliğini değil, Avrupa toplumlarının siyasi kimliğini de tehdit eden, birbirinden çok farklı ancak birbiriyle bağlantılı iki savaşla karşı karşıya olduğuna dikkat çekilen makalede, “Her iki savaşta da nükleer güçler söz konusu ve her ikisi de büyük sembolik öneme sahip,” denildi.
Makede, “İsrail-Hamas savaşı sadece kamuoyunun dikkatini Orta Doğu’ya kaydırmakla ve kaynaklar için rekabet yaratmakla kalmadı, aynı zamanda Rusya’nın saldırganlığının doğasında istisnai bir şey olduğu fikrini de zayıflattı. Rusya Ukrayna’daki kasaba ve şehirlerin enerji kaynaklarını kestiğinde savaş suçu işlemekle itham edildi. İsrail Gazze’yi enerji ve su kaynaklarından mahrum bıraktı. Ukrayna ve Batı bunları savaş suçu olarak adlandırmaya hazır mı?” değerlendirmesi yapıldı.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) düşünce kuruluşu tarafından Gazze’deki savaşın hemen öncesinde yapılan ‘duyguların jeopolitiği’ konulu yeni çalışmada, Batılı olmayan büyük ülkelerdeki kamuoyunun savaşın nasıl biteceğinden çok ne zaman biteceğiyle ilgilendiğinin görüldüğüne işaret edilen makalede, “Halk, barışın önündeki en büyük engel olarak Rusya’dan ziyade Batı’yı ve Ukrayna’yı görüyor. Küresel Güney olarak adlandırılan kesimin çoğu önümüzdeki beş yıl içinde Moskova’nın galip gelmesini bekliyor ve bu çatışmayı ABD ile Rusya arasındaki çatışmanın vekili olarak görüyor,” yorumu yer buldu.
Makalede şöyle devam edildi: “Ancak ECFR araştırmasının en çarpıcı bulgusu, Rusya’nın Ukrayna’da galip geleceğine inanan Batılı olmayan ülkelerdeki pek çok kişinin aynı zamanda AB’nin 20 yıl sonra var olmayacağına da inanması. Bu, Avrupalı liderlerin burada söz konusu olanın yalnızca Ukrayna’nın egemenliği olmadığı gerçeğini uyandırmasını sağlamalı.”