Emmanuel Macron, Fransa’nın Orta Doğu’da hala önemli bir arabulucu olabileceğini göstermek amacıyla Lübnan’a yönelik destek çabalarını artırıyor. Bu doğrultuda, İsrail’in Hizbullah’a karşı saldırılarının arttığı bir dönemde, Lübnan’da insani yardım toplamak ve savaşı sona erdirme girişimlerine ivme kazandırmak için uluslararası bir konferans düzenliyor. Aşağıda çevirisini okuyacağız makalede Fransa’nın bu adımı neden attığının tarihsel arka planına odaklanılıyor:
Fransa Cumhurbaşkanı’nın yabancı yetkililerle görüşmesi, Paris’in eski sömürgesinde yeniden nüfuz kazanma çabasına işaret ediyor
Leila Abboud, Raya Jalabi, Andrew England
Emmanuel Macron, Fransa’nın Orta Doğu’da sadece bölgenin en etkili dış gücü olan ABD’nin izinden gitmediğini ve bu bölgede hala önemli bir arabulucu olabileceğini göstermek amacıyla Lübnan’a desteğini artırıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı, bugün İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısını artırdığı bir dönemde savaşı sona erdirme çabalarına ivme kazandırmak ve Lübnan’a insani yardım toplamak için onlarca üst düzey yabancı yetkiliyi bir konferansta ağırlayacak.
Macron geçen hafta Berlin’de ABD Başkanı Joe Biden ve Almanya ve İngiltere liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından “Lübnan’ın egemenliği Fransa’nın her zaman savunacağı temel bir meseledir. Lübnanlı kurumlara bu tehlikeli dönemde ayakta kalabilmeleri için gerekli imkânların sağlanması elzemdir” dedi.
Macron ve önceki Fransız cumhurbaşkanları tarihsel olarak Fransa’nın eski himaye bölgesi olan Lübnan’a diplomatik önem veriyorlar ve Fransız nüfuzu Afrika’da Orta Doğu’ya doğru azalsa da yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip bu küçük ülke, Fransa için hala öncelik.
Fransız yetkililer son zamanlarda Lübnan’ın iç savaşa sürüklenebileceği uyarısında bulundu. Ancak İsrail-Hizbullah savaşı Paris’in Lübnan’da yeniden hakimiyet kurmaya çalışması için yeni bir fırsat yarattı. Macron, Fransa’nın Beyrut’la olan tarihi bağlarından faydalanmak ve ABD’nin doğrudan yapmadığı bir şeyi yaparak Hizbullah ve hamisi İran’la konuşma yeteneğini kullanmak istiyor.
Fransız yetkililer konferansta Lübnan’da ateşkes sağlanması konusunda ilerleme kaydedilmesi şansının zayıf olduğunu kabul ediyor ve İsrail üzerinde önemli bir baskı gücüne sahip tek gücün ABD olduğunu özel olarak itiraf ediyorlar.
Ancak Avrupalı ve Arap müttefiklerini diplomatik ve insani cephelerdeki çabalarını desteklemeleri için ikna etmeye çalışmanın değerli olduğunu düşünüyorlar.
Bir Elysée yetkilisi, “[Lübnan’daki] bu sorunlara somut yanıtlar getirmemiz önemli. Bu nedenle hızla ateşkese ve ardından tüm tarafları içeren siyasi bir çözüme doğru ilerlemek istiyoruz” dedi.
ABD ve Fransa, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırısıyla tetiklenen ve Orta Doğu’da tırmanan krize nasıl yanıt verileceği konusunda zaman zaman farklı görüşler dile getirdiler.
Filistinli militan grup Hamas’ın bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 250 kişiyi rehin aldığı saldırının ardından Fransa, diğer ülkeler gibi İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. Ancak Macron, Gazze’deki kayıpların artması üzerine geçen Kasım ayında acil ateşkes çağrısında bulunan ilk büyük batılı güç lideri oldu.
Eylül ayında Fransa Hizbullah ve Lübnan arasında 21 günlük bir ateşkes sağlanması için ABD ile birlikte girişimde bulundu, ancak bu çaba, İsrail’in Lübnanlı militan grup Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah’ı suikastle öldürmesi ve İran destekli gruba karşı yürüttüğü kampanyayı genişletmesinin ardından başarısız oldu.
Washington daha sonra İsrail’in Hizbullah’ı geriletme hedeflerini desteklediğini açıklayınca hayal kırıklığına uğrayan Fransız yetkililer ateşkes çağrısında bulunmaya devam etti.
O zamandan beri pek çok Lübnanlı Fransa’yı ABD’den daha dürüst bir arabulucu olarak görmeye başladı. Onlara göre ABD, İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısını artırmasına göz yummuştu.
Eylül ayından bu yana İsrail’in saldırıları Lübnan’da bin 500’den fazla kişinin ölümüne neden oldu ve İsrail bombardımanının Hizbullah’ın kalelerinin ötesini vurması nedeniyle bir milyon 200 binden fazla kişiyi -nüfusun yaklaşık dörtte birini- evlerini terk etmek zorunda bıraktı.
Macron, 7 Ekim’in yıldönümünden günler önce yaptığı “Gazze’deki çatışmaları yürütmek üzere silah sevkiyatını durdurma” çağrısıyla İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu kızdırdı.
Fransa, İsrail’e yalnızca küçük miktarlarda silah parçaları ihraç ettiği için, bu yorumlar bazıları tarafından, İsrail’e milyarlarca dolarlık silah desteği veren ABD’ye yönelik bir mesaj olarak yorumlandı.
Netanyahu şu sözlerle karşılık verdi: “Ne büyük bir rezalet.”
İsrail-Hizbullah çatışması, İran destekli gücün Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısından kısa bir süre sonra Filistinli militan grupla dayanışma amacıyla İsrail’in kuzeyine ateş açmaya başlaması ve 60 bin İsrailliyi evlerini terk etmeye zorlamasıyla patlak verdi.
Lübnan, iki ülkenin ortak tarihi ve ülkedeki büyük Lübnan diasporası nedeniyle Fransa’da duygusal bir konu.
Ancak konu Macron için siyasi açıdan hassas çünkü Paris aynı zamanda İsrail’in geleneksel bir müttefiki ve Avrupa’nın en büyük Yahudi ve en büyük Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
Perşembe günkü konferansın amacı, Lübnan’daki “insani felaketin” önüne geçmek için BM’nin bu ay başında talep ettiği 420 milyon doların karşılanması için fon toplamak.
Macron ayrıca Lübnan ordusunu güçlendirmek için destek sağlamayı hedefliyor. Ordu, çatışmanın bir tarafı değil, ancak olası bir çözümde kritik ve istikrar sağlayıcı bir oyuncu olarak görülüyor; buna rağmen kaynak yetersizliği nedeniyle uluslararası yardıma bağımlı durumda.
ABD’nin Paris’e daha alt düzeyde bir heyet göndermesi bekleniyor. Dışişleri Bakanı Antony Blinken Orta Doğu turunda.
Savaş patlak vermeden önce Lübnan derin bir siyasi ve ekonomik krizin içindeydi ve İsrail saldırılarının başlamasından bu yana koşullar daha da ağırlaştı.
Lübnanlı yetkililer, ülkenin 250 binden fazla yerinden edilmiş insanı barındırmak ve beslemek için temel ihtiyaç malzemelerini tedarik etmede zorlanıyor. Sağlık altyapısı çatırdıyor ve 400 binden fazla çocuk okula gidemiyor.
Bu, Macron’un Lübnan’a yardım etmek için- çoğunlukla başarısız bir şekilde- kendini ortaya attığı ilk sefer değil. Kentin limanında meydana gelen büyük patlamanın ardından 2020’de kahraman gibi Beyrut’a koşarak yeniden inşa için yardım sözü vermiş ve Lübnan’ın işlevsiz siyasi sınıfını eleştirmişti.
Lübnan için üç yardım konferansı toplandı. Hizbullah da dahil çeşitli siyasi gruplara siyasi çözüm önerileri sunmaları için temsilciler gönderildi ancak bu çabalar çok az sonuç verdi.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda analist olan Rym Momtaz, Macron’un bu çabaları nedeniyle takdiri hak ettiğini söyledi. Fransa ve Avrupa ülkelerinin “Gazze’de sahip olmadıkları bir nüfuza Lübnan’da sahip olduklarını” çünkü Lübnan ve İsrail arasındaki tampon bölgede BM barış gücü misyonuna büyük bir asker grubu gönderdiklerini belirtti.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Emile Hokayem de Macron’un “başka hiçbir Batılı ülkenin, Lübnan’ın tamamen çökmesi halinde istikrarı sağlamak için gereken siyasi sermayeyi, askeri kaynakları ve ekonomik desteği harcamaya hazır olmayacağının farkında olduğunu” söyledi.
Hokayem, “Eğer Fransa şu anda çözüm parametrelerini belirlemek için müdahil olmazsa, bunu daha sonra, daha kötü koşullar altında tek başına yapmak zorunda kalabilir” dedi ve ekledi: “Macron için, ama aynı zamanda Fransa için de Lübnan hassas bir nokta.”