DİPLOMASİ

Halep’te atılan taşın Avrupa’da vurduğu kuş

Yayınlanma

Cihatçı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) önderliğindeki grupların Halep’e başlattığı taarruz ve Suriye ordusunun hızlı geri çekilişinin birçok sonuca yol açması beklenebilir. Bunlar arasında, AB içindeki “isyankâr” ülkelerin hizaya çekilmesi de yer alıyor.

“İsyan”, geçen yaz aylarında su yüzüne çıkmıştı. Başını Avusturya ve İtalya’nın çektiği 8 AB ülkesi, birliğin dış politika şefi Josep Borrell’e bir mektup göndererek Suriye ile ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasını istemişti.

AB’ye Suriye’ye yönelik yaklaşımını “gözden geçirme ve değerlendirme” çağrısında bulunan devletler, Suriye’nin Brüksel’deki büyükelçisi ile yeniden temas etmek ve hem Suriyeli hem de bölgesel aktörlerle irtibat kurmakla görevlendirilecek bir AB-Suriye elçisinin oluşturulmasını önermişti.

Diğer öneriler arasında Arap ülkeleriyle stratejik diyalog, AB’nin Suriye’nin toparlanması/yeniden inşası yaklaşımının daha da geliştirilmesi, AB yaptırımlarının “istenmeyen olumsuz etkileriyle” başa çıkılması ve göçmenlerin Suriye’ye dönüşü için koşulların yaratılması yer alıyordu.

O dönem Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, “13 yıllık savaşın ardından Suriye politikamızın pek de iyiye gitmediğini kabul etmek zorundayız,” demişti.

Avusturyalı bakan, Şam’ın İran ve Rusya’nın yardımıyla ayakta kaldığı, Suriye muhalefetinin parçalandığı ya da tamamen sürgüne gönderildiği gerçeğinin “ne kadar acı olsa da” Avrupa Birliği tarafından daha fazla görmezden gelemeyeceğini savunmuştu.

Sekiz AB ülkesinden Suriye ile ilişkileri “resetleme” çağrısı

8 ülkenin yeni barış girişimi AB’nin meşhur “üç hayır” ilkesinin ve “Beşar Esad rejimiyle barış sağlanamaz” kırmızı çizgisinin terk edilmesine dayanıyordu.

Öyle ki, İtalya yıllardan sonra geçen temmuz ayında Şam’a büyükelçi atamaya karar verdi ve bunu yapan ilk G7 ülkesi oldu.

Ekim ayında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, İtalyan Senatosu önünde yaptığı açıklamada, AB’nin Suriye’ye ilişkin stratejisinin gözden geçirilmesi ve Suriyeli mültecilerin gönüllü, güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde anavatanlarına dönmeleri için gerekli koşulların yaratılması amacıyla tüm paydaşlarla birlikte çalışılması gerektiğini ifade etmişti.

Daha sonra kasım ayında, 2012 yılında “mütekabiliyet” gereği İtalya’daki faaliyetlerini sonlandıran Suriye konsolosluğu, ülkedeki Suriye yurttaşlarına yeniden hizmet vermeye başladığını duyurdu.

Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer de ekim ayında, İsrail’in devam eden işgali ve saldırıları sırasında Lübnan’dan Suriye’ye geçen 200.000 kişiyi Suriye’nin güvenli olduğunun kanıtı olarak göstermiş ve “Suriye’nin artık pek çok alanda güvenli olduğu belgelenmiştir,” demişti.

İşler beklendiği gibi gidiyordu. AB, Suriye politikasını değerlendirmek üzere özel bir temsilci atamak istediğini açıklamıştı. AB’nin Suriye Delegasyonu Başkanı Michael Ohnmacht kısa süre önce başkent Şam’da çektiği bir video ile kamuoyuna seslenmişti.

AB Dışişleri Bakanlığı sözcüsü DW’ye yaptığı açıklamada bir özel temsilci atamasının düşünüldüğünü fakat bunun AB’nin Suriye’ye yönelik mevcut politikasında bir değişiklik anlamına gelmeyeceğini söylemişti. Elçinin doğrudan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e rapor vereceği söyleniyordu.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Julien Barnes-Dacey de DW’ye verdiği demeçte, “Bir süredir Avrupa’nın anlamlı bir Suriye stratejisi olmadığı açık. Her türlü angajmanın rejimin meşrulaştırılması anlamına geldiğini söyleyerek biraz tuzağa düştük, oysa bu birçok açıdan sahadaki çaresiz durumun iyileştirilmesine yardımcı olacak bir yol olarak görülebilir,” diyordu.

Barnes-Dacey, AB’nin Suriye’den tamamen uzak durmaya devam etmesi halinde, “rejimin çizmesi altında hayatta kalmaya çalışan Suriyelileri desteklemek için fazla bir şey yapamayacağını ve Rusya ve İran gibi ülkelerle rekabet etmeyi umamayacağını” savunuyordu.

Tuhaf bir tesadüf sonucu, 26 Kasım’da, yani cihatçıların Halep saldırısının başlamasından bir gün önce, EUObserver’da Bedr Camus imzasıyla bir yazı yayınlandı. İstanbul’da mukim Camus, “muhalif” Suriye Ulusal Konseyi’nde ve aynı zamanda Suriye Müzakere Komisyonu’nun da başkanı.

Camus, Suriye politikasının değişmesi çağrısı yapan AB ülkelerine doğrudan seslenerek, BM Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararının uygulanmasında ilerleme kaydedilmemesi ve siyasi bir çözüme ulaşılamaması halinde, Şam ile normalleşme yönünde atılacak her adımın “barış, istikrar ve refah beklentilerini baltalayacağını” öne sürüyordu.

“Tüm tahminlere göre Suriye’nin mültecilerin geri dönmesi için güvenli bir yer olmadığı açıktır,” diyen “muhalif” lider, kendi tahminlerine göre Şam yönetiminin o an itibariyle Suriye topraklarının ve nüfusunun “sadece yaklaşık yüzde 50’sini kontrol ettiğini” ve ülkenin önemli bir kısmının sürekli şiddete ve felaket yaşam koşullarına maruz kalmaya devam ettiğini yazıyordu.

Camus, “Esad rejimiyle ilişkiye girmenin pek çok önemli siyasi riski vardır; özellikle de herhangi bir yatırım ve yeniden yapılanmanın doğrudan Esad rejimine ve onun yozlaşmış memur, işadamı ve askeri personel ağına fayda sağlayacak olması,” diyordu.

HTŞ saldırısının Avrupa’da işe yaradığı muhakkak. Ülkenin ikinci büyük kenti ve ticaretin kalbi Halep’in düşmesinin ardından, Suriye’nin büyük kısmını kontrol eden ve güvenli bir ülke haline getiren Esad yönetimine yönelik tavrın değişmesi beklenirdi.

İtalya Suriye’ye büyükelçi atadı

Nitekim İtalya’nın Moskova Büyükelçisi Cecilia Piccioni, Rusya’nın Halep kentinde bir İtalyan hayır kurumuna saldırı düzenlediği iddiası nedeniyle Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü.

Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise pazar günü yaptığı açıklamada İtalya’nın “krizdeki gelişmeleri yakından takip ettiğini ve İtalya’nın Şam Büyükelçiliğinin şehirden güvenli bir şekilde tahliyeyi kolaylaştırmak için vatandaşlarla (çoğunlukla çifte vatandaş) sürekli temas halinde olduğunu” söyledi.

Tajani ayrıca X’te yaptığı açıklamada Rus saldırısının Terra Sancta Kolejine ciddi zarar verdiğini söyledi ve Suriye’deki tüm savaşan taraflara “sivil nüfusu koruma” çağrısında bulundu.

Daha sonra bir açıklama daha yapan Dışişleri Bakanı, Suriye’de çatışmaların yeniden başlamasıyla birlikte yeni bir göç krizi yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Tajani, “Lübnan halihazırda bir milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Buradaki risk, uzun sürebilecek bir iç çatışmanın sonucu olarak yeni bir göç krizinin ortaya çıkmasıdır,” dedi.

Antonio Tajani pazartesi günü Kahire’de Gazze için düzenlenen uluslararası insani yardım konferansı çerçevesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, bu çatışmanın uzun sürebileceği uyarısında bulundu.

Tajani ayrıca Lübnan’ı doğrudan etkileyen bu çatışmanın Avrupa’yı da etkileyebileceğini savundu.

Görünen o ki, cihatçıların ve dış destekçilerin Halep atağı, Avrupa’daki çatlak sesleri de –en azından bir süreliğine– susturmayı başaracak.

Çok Okunanlar

Exit mobile version