Bizi Takip Edin

AVRUPA

Hamburg’da gizli toplantı: Avrupa’nın silah tekelleri birlik için buluştu

Yayınlanma

Yakın zamanda Almanya ile Birleşik Krallık arasında imzalanan kapsamlı askeri işbirliği anlaşması Trinity House kapsamında Hamburg Limanına demirleyen İngiliz uçak gemisi HMS Queen Elizabeth’te Avrupa’nın savunma şirketlerinin gizli bir toplantı yaptığı iddia ediliyor.

Avrupa’daki NATO ülkelerinin savunma sanayisinin önde gelen temsilcileri, sanayinin yoğunlaşması ve silah üretiminin Avrupa sınırları ötesine taşınması için bir yol arıyorlar.

Alman Silahlı Kuvvetlerine (Bundeswehr) göre İngiliz uçak gemisi HMS Queen Elizabeth’in geçen hafta pazartesiden cumartesiye kadar Hamburg Limanını ziyaret etmesinin resmi nedeni, Alman Donanması ile Kraliyet Donanması arasındaki işbirliğini yoğunlaştırma arzusuydu.

Alman limanları “Doğu cephesi” için de kritik

Pratik işbirliğinin yanı sıra, Flensburg’daki Mürwik Deniz Okulu ve Dartmouth’taki Britanya Kraliyet Deniz Kolejinin birlikte çalıştığı subay eğitimi konusunda da işbirliği var.

HMS Queen Elizabeth’in kalışı sadece donanmalar arasında daha yakın ilişkiler geliştirmeyi amaçlamıyordu; aynı zamanda Hamburg 1. İç Savunma Bölüğüne, uzmanlık alanları olan “liman tesislerinin güvenliğini sağlama” konusunda eğitim alma fırsatı da sunuyordu.

Alman limanları, savaş durumunda Kuzey Amerika’dan Doğu cephesine asker ve silah taşımak için kullanılacağından özellikle önemli.

Alman-İngiliz askeri işbirliği: Trinity House Anlaşması

Alman-İngiliz deniz işbirliğinin genişletilmesinin ve dolayısıyla HMS Queen Elizabeth’in Hamburg’da kalmasının arka planında, Savunma Bakanı Boris Pistorius ve İngiliz mevkidaşı John Healey’nin 23 Ekim’de Londra’da imzaladıkları Trinity House Anlaşması yer alıyor.

Anlaşma genel olarak Alman-İngiliz askeri ve silahlanma işbirliğinin genişletilmesi, Kasım 2010’da Britanya ve Fransa tarafından imzalanan Lancaster House Anlaşmalarını model alıyor. Lancaster House Anlaşmaları ilk pratik sınavını Mart 2011’de Londra ve Paris tarafından ortaklaşa yürütülen Libya işgali sırasında vermişti.

Trinity House Anlaşması diğer hususların yanı sıra NATO’nun doğu kanadında ortak manevralar yapılmasını planlıyor ve Alman Boeing P-8A Poseidon deniz devriye uçaklarının RAF Lossiemouth Hava Üssüne transferini öngörüyor ki bu Alman askeri uçaklarının Birleşik Krallığa ilk kalıcı transferi.

Bu uçakların Lossiemouth’tan Kuzey Atlantik’in gözetlenmesine katılacakları belirtiliyor.

Trinity House’un az bilinen tarafı: Avrupa silah sanayiinde ortaklık

Ayrıca Trinity House Anlaşması daha yoğun bir savunma işbirliği öngörüyor. Bu projeler arasında orta menzilli silahların ortak geliştirilmesi, insansız hava araçlarının üretimi ve Birleşik Krallık’ta bir Rheinmetall topçu namlusu fabrikasının inşası da yer alıyor.

Trinity House Anlaşmasında öngörülen Alman-İngiliz silahlanma işbirliğinin yoğunlaştırılması temelinde, Avrupa’nın dört bir yanından savunma şirketleri arasındaki işbirliği de güçlendirilecek.

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (faz) haberine göre, bu konu geçen hafta Hamburg limanında bulunan HMS Queen Elizabeth gemisinde büyük savunma şirketlerinin temsilcileriyle yapılan bir toplantının konusuydu.

Habere göre temel amaç, Avrupalı NATO devletlerini büyük askeri çatışmaları tırmandırmaya uygun hale getirmekti ve bunun için “daha hızlı ve daha iyi silah üretimi” gerekecekti, özellikle de eskisinden çok daha büyük miktarlarda.

Hamburg’daki toplantıda konuşulanlara göre, yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın baskısı nedeniyle Avrupa savunma bütçelerinin GSYİH’nin en az yüzde üçüne çıkarılması gerekecek. Bu da yılda ilave 280 milyar dolar anlamına geliyor.

Avrupa’nın silah tekelleri güvertede

HMS Queen Elizabeth ile ilgili toplantıya hangi savunma şirketlerinin katıldığı bilinmiyor.

Toplantı bağlamında sadece münferit şirketlerden alıntı yapıldı. Bunlar arasında İngiliz savunma devi BAE Systems, Fransız-Alman Airbus Group, İtalyan silah devi Leonardo ve Eurofighter için önemli bir tedarikçi olan Rolls Royce da yer alıyordu.

Trinity House Anlaşmasında halihazırda bahsedilenlerin ötesindeki spesifik projelerden de bahsedilmedi. Sadece en yeni, altıncı nesil savaş uçaklarına yönelik iki projeye atıfta bulunuldu: Fransız-Alman liderliğinde AB’deki şirketler tarafından geliştirilen FCAS (Future Combat Air System) ve Japonya’nın da dahil olduğu İngiliz-İtalyan rakip projesi Tempest.

Amacın her iki jetin de uyumlu olmasını ve ortak savaşta kullanılabilmesini sağlamak olduğu belirtildi. Fakat her iki projenin de sorunlu olduğu düşünülüyor. FCAS 2040’lara kadar konuşlandırılmaya hazır olmayacak; Birleşik Krallık’ta ise Tempest’in muazzam maliyetleri göz önüne alındığında gerçekten elde tutulup tutulmaması gerektiği konusunda tekrarlanan tartışmalar var.

FCAS-Tempest işbirliği için herhangi bir fırsat olup olmayacağı da belirsiz.

Dassault veya Thales gibi büyük Fransız savunma şirketlerinin toplantıya katılımı hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Dassault zaman zaman FCAS’ın Alman katılımı olmadan tek başına da inşa edilebileceğini belirtmişti.

Öte yandan Fransız silah üreticilerinin katılımı olmadan, Avrupa savunma sanayiinde “birleşik bir yaklaşımın” söz konusu olamayacağı vurgulanıyor..

AVRUPA

Merkel’den anayasal borç frenini gevşetme çağrısı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, federal anayasada yer alan borçlanma tavanının elden geçirilmesi için artan siyasi baskının bir işareti olarak, Almanya’nın “borç frenini” gevşetmesi çağrısında bulundu.

2005-2021 yılları arasında şansölye olarak görev yapan ve borç frenini Almanya’nın anayasasına bizzat sokan Merkel, değişiklik önerisini otobiyografisi Özgürlük’te yaptı.

Merkel’in çağrısı, partisi Hıristiyan Demokrat Birliğinin (CDU) lideri ve anketlerin önümüzdeki 23 Şubat günü yapılacak erken seçimlerde Almanya’nın bir sonraki şansölyesi olabileceğini gösterdiği Friedrich Merz’in ilk kez kuralın değiştirilebileceğini belirtmesinden birkaç gün sonra ortaya çıktı.

Borç freni, federal hükümetin yeni borçlanmasını iktisadi döngüye göre ayarlanmış GSYİH’nin yüzde 0,35’i ile sınırlıyor ve Almanya’nın 16 ayrı eyaletinin herhangi bir yeni borç almasını da engelliyor.

2009’da yasalaşan ve 2016’da yürürlüğe giren bu uygulama Covid-19 salgını sırasında ve Ukrayna savaşı sonrasında askıya alınmış ve bu yıl yeniden yürürlüğe girmişti.

Merkel, “gelecek nesillerin menfaatleri doğrultusunda bir borç freni fikrinin hâlâ doğru ve yerinde olduğu” konusunda ısrar etti fakat toplumda kaynak dağılımı konusundaki çatışmaları önlemek ve nüfusun yaş profilindeki değişikliklere uyum sağlamak için, “geleceğe yatırım adına” daha yüksek borç seviyelerinin üstlenilmesine izin verecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini ekledi.

Merkel, Ukrayna’daki savaş ve “Rusya’nın artan saldırganlığının” Almanya’nın önümüzdeki birkaç yıl içinde savunma harcamalarını “önemli ölçüde” artırmak zorunda kalacağı anlamına geldiğini söyledi ve NATO’nun GSYİH’nin yüzde 2’sini orduya harcama hedefinin yeterli olmayacağı uyarısında bulundu.

Daha yüksek askeri harcamaların kaçınılmaz olarak “diğer politika alanlarıyla çatışmalara” yol açacağını, özellikle de Almanya’nın araştırma ve geliştirme için GSYİH’nin yüzde 5’ini, uluslararası yardım için GSYİH’nin yüzde 0,7’sini ve yeşil dönüşüm için “ek devlet fonlarını” harcamak zorunda kalacağını söyledi.

Merkel’in müdahalesi, borç freninin etkinliği konusundaki farklılıkların Alman siyasetindeki ana fay hatlarından biri haline geldiği bir dönemde geldi.

Bazı partiler bunun Almanya’nın çökmekte olan altyapısı ve silahlı kuvvetleri için gereken büyük yatırımları engellediğini söylerken, Merkel’in partisi CDU da dahil olmak üzere diğer partiler ise bunu “gelecek nesilleri patlayan borç yükünden korumanın bir yolu” olarak görüyor.

Borç freni aynı zamanda bu ayın başlarında Şansölye Olaf Scholz’un üç partili trafik lambası koalisyonunun çöküşünü de tetikledi.

CDU da borç freni konusunda esneklik göstermeye başladı. Bu ayın başlarında bir iş dünyası konferansında konuşan Merz, anayasanın sadece birkaç maddesinin değişmez olduğunu söyledi ve “Geri kalan her şey tartışılabilir,” dedi.

Merz’e göre asıl mesele, borç freninin gevşetilmesiyle ortaya çıkacak yeni borçlanmanın ne için kullanılacağı. Örneğin Merz, sosyal yardımlar için daha fazla harcama yapılmasını sağlayacak bir reformu ihtimal dışı bıraktı.

Merz, yeni borçlanmanın ancak yeni yatırımlara yönlendirilmesi durumunda cevabının farklı olacağına işaret etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Rusya’ya yeni yaptırımlar kapıda: AB, 45’ten fazla tankeri kara listeye alabilir

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), 45’ten fazla Rus petrol tankerine yönelik yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor.

Bloomberg’in Avrupa Komisyonu belgelerine dayandırdığı haberine göre, bu yaptırımlar AB’nin 15. yaptırım paketinin bir parçası olacak.

Yaptırım kapsamında bu tankerlerin Avrupa limanlarına giriş yapması ve AB’den sigorta hizmeti alması yasaklanacak.

Bunun yanı sıra, AB’nin, Rusya’nın insansız hava aracı geliştirme projelerine destek verdiği iddia edilen Çinli şirketler ile AB ticaret kısıtlamalarını ihlal ettiği tespit edilen bir Çin vatandaşı hakkında da yaptırım uygulamayı planladığı belirtildi.

Toplamda 50’den fazla kişi ve yaklaşık 30 kuruluşun yaptırım kapsamına alınması planlanıyor.

Bu kuruluşlar arasında Rusya, Sırbistan, İran, Hindistan, Tayland, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Çin ve Hong Kong’dan şirketler bulunuyor. Avrupa Komisyonu, bu şirketlerin Rusya’ya yasaklanmış çift kullanımlı teknolojiler tedarik ettiğini ifade ediyor.

Bloomberg, AB’nin yeni yaptırımları hayata geçirebilmesi için her zamanki gibi 27 üye ülkenin tamamının onayına ihtiyaç duyacağını hatırlatıyor.

Daha önce, Avrupalı diplomatlar EUobserver‘a yaptıkları açıklamalarda, AB’nin Rusya’ya yönelik 15. yaptırım paketi üzerinde çalışmaya başladığını belirtmişti.

Diplomatlara göre, şu anda Birlik üyesi ülkeler, Brüksel’e “talep listelerini” iletiyor. Ayrıca bir diplomat, yeni yaptırım paketiyle ilgili tartışmaların, Macaristan’ın AB Konseyi dönem başkanlığının sona ereceği yıl sonundan önce başlamasını umut ettiklerini ifade etti.

Avrupa Komisyonu’nun, Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıldönümü olan 24 Şubat 2025 tarihinde bu yaptırımları uygulamaya koyabileceği de gündemde.

AB, son yaptırım paketini bu yılın haziran ayında uygulamıştı. Bu kapsamda, Rus sıvılaştırılmış doğalgazının (LNG) Avrupa limanlarından transit geçişi yasaklanmış, ayrıca üçüncü ülkelerde iştirakleri bulunan şirketlere, çift kullanımlı teknolojilerin Rusya’ya yeniden ihracatını engelleme yükümlülüğü getirilmişti.

Baltık ülkeleri ve Polonya, AB’nin 15. yaptırım paketine, Rus LNG ithalatı yasağını ve nükleer enerji işbirliğinin sonlandırılmasını da eklemek konusunda ısrar ediyor.

Öte yandan, ABD, AB ve İngiltere’nin önceki yaptırım kararları, 53 Rus petrol tankerini –yani Rus ham petrolünü taşıyan gemi filosunun yaklaşık yüzde 7,5’ini– hizmet dışı bırakmıştı.

Bu tankerler, dünyanın dört bir yanındaki limanlarda boş bir şekilde beklerken, bu yılın eylül ayı itibariyle en az 17 tanesi yeniden faaliyete geçti.

Bu gemilerden birçoğu artık yüklerini gizlemek yerine, Çin ve Hindistan gibi Rus petrolünün en büyük alıcılarını son varış noktaları olarak listelemeye başladı.

ABD’den Gazprombank’a yaptırım kararı

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Zelenskiy, askeri istihbarat başkanı Budanov’u kovmayı planlıyor

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in, askeri istihbarat başkanı Budanov’u görevden almayı düşündüğü ve yerine daha sadık bir isim olan Aleksandr Poklad’ı getirmeyi planladığı iddia edildi.

Ukrayna güvenlik ve savunma sektöründen bir kaynak, New Voice of Ukraine gazetesine yaptığı açıklamada, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Savunma Bakanlığı Ana İstihbarat Müdürlüğü (GUR) Başkanı Kiril Budanov’u görevden almayı düşündüğünü belirtti.

Kaynağa göre Zelenskiy, Budanov’un yerine “daha sadık bir kişiyi” atamayı planlıyor.

Kaynağın iddiasına göre Budanov’un aralık ayında görevden alınması muhtemel.

Bu sürecin en büyük destekçileri arasında, Zelenskiy’in ofisinin başındaki Andrey Yermak ile Ukrayna Güvenlik Teşkilatı (SBU) Başkan Yardımcısı Aleksandr Poklad yer alıyor.

Ayrıca, Budanov’un yerine geçmesi planlanan kişinin de Poklad olduğu belirtiliyor.

Bir başka kaynak ise, SBU başkanının bazı kamuya açık adımlarının ve açıklamalarının Ukrayna’ya zarar verdiğini ifade etti. Özellikle Afrika’daki özel operasyonlar ve diğer ülkelerden savunma tedarikleriyle ilgili meselelerin bu zararların başında geldiği öne sürüldü.

Kaynak, “Ortada nesnel bir gerçeklik ve yanlış kararlar var. Bu kararların sorumluluğu alınmalı mı? Buna Devlet Başkanı karar verecek,” ifadelerini kullandı.

Öte yandan SBU, Poklad’ın GUR başkanlığına atanacağı yönündeki iddiaları yalanladı ve bu tür açıklamaları “Rusya istihbaratının manipülasyonu” olarak nitelendirdi.

Açıklamada, “GUR’un herhangi bir biriminin ya da Savunma Kuvvetlerinin diğer bileşenlerinin engellenmesine ilişkin söylentiler, özellikle devletimizin askeri liderliği içinde yapay gerilim yaratmayı amaçlayan düşman stratejilerinin bir unsurudur,” denildi.

Eylül ayı sonunda, güvenlik kurumlarından bir kaynak NV’ye, Budanov’un görevden alınması ihtimalinin mevcut olduğunu söylemişti.

Kaynağa göre bu karar, Zelenskiy’in ABD ziyareti sırasında alınacaktı. Ayrıca Budanov’un “kompromat” (yıpratıcı bilgi) arayışına konu olduğu ve o dönemde “Poklad’ın adamlarının” ile SBU’ya bağlı özel kuvvetlerin GUR binasına erişimi engellemek üzere hazırlandığı iddia edilmişti. Fakat, Budanov’un görevden alınması kararı henüz alınmadı.

Eski CIA analisti Johnson: Zelenskiy’in orduda çok fazla düşmanı var

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English