GÖRÜŞ
Hindistan’da genel seçimlere doğru–1 / Politik Sistem
Yayınlanma
Yazar
Duygu Çağla BayramHindistan’da genel seçimler yaklaşıyor. Ve ülkenin her konuda olduğu gibi politik işleyişi de kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu nedenle genel seçimler öncesi Hindistan’ın bu yönüne ilişkin çok boyutlu bir arka plan oluşturmak yararlı olabilir. Bu amaçla “Hindistan’da genel seçimlere doğru” ana başlığı altında “politik sistem” alt başlığı taşıyan bu yazı ile beraber “Hindutva ideolojisi”, “politik ekonomi” ve “dış politika” alt başlıklarını taşıyan gelecekteki üç yazı ile dört yazılık bir yazı dizisinin kaleme alınması yerinde olur. Öncelikle bu yazı ile Hindistan’ın politik işleyişine ana hatlarıyla bir göz atalım: Ve daha fazlası için “Harici”yi takip etmeye devam ediniz…
***
Tarihsel açıdan, Hindistan bağımsız hale geldiğinde birbiriyle kavgalı devletlerden oluşan bir kitle vardı. İngilizler birçok prens devleti çeşitli Britanya Eyaletlerini oluşturan İngiliz Hindistanı’na katmayı başarmıştı, ancak daha İngilizlerin nihai egemenliğini kabul eden ama bunun dışında bağımsız hükümdarlar tarafından yönetilen küçüklü büyüklü 500’den fazla devlet vardı. Tarihsel güçler ve Mountbatten ve daha sonra Patel’in ikna çabaları ile çoğu bir biçimde Hindistan’a katılmayı kabul etti. Çoğu devlet kendi işleri üzerinde bir dereceye kadar otorite talep ediyordu; merkezi hükümetin onların haklarını tamamen devralmayacağına dair bir miktar güvence istiyorlardı. Bu dönemin; bölünmenin neden olduğu isyanlar, İngiliz subaylarının sivil, polis, demiryolu gibi hizmetlerden ayrılarak anavatanlarına dönmeleri ve bir yönetim boşluğuna neden olmaları, devletlerin bağımsızlık ilan etmeye çalışması gibi birçok nedenden dolayı çok fazla karışıklığın olduğu bir dönem olduğunu unutmayın. Dolayısıyla istikrar tek odak noktasıydı ve bu nedenle bir çeşit birleşik ve merkezci bir federasyon(umsu) denilebilecek bir yapılanmaya gidildi. Ve Hindistan, istikrarı sağlamak amacı ile merkezin kapsayıcı gücünü belirtmek için “Birlik” sözcüğünü seçti ve “Devletler Birliği” olarak yapılandı. Kısacası, Hindistan Birliği olarak da bilinen Hindistan (Birlik/Merkez) hükümeti, devleti yönetmek için Westminster parlamenter sistemini örnek alarak modellendi ancak Hindistan Parlamentosu (Bhāratīya Sansad), doğası gereği hem bir çeşit yarı federal (federalimsi) hem de üniter temeller üzerine yapılandı.
***
Bugün Hindistan Birliği veya Hindistan Cumhuriyeti ya da kısaca Hindistan dediğimizde, 28 devlet ve 8 Birlik toprağından oluşan bir yapıdan söz ediyoruz. Devlet ile Birlik bölgesi arasındaki temel fark, bir devletin ayrı bir yönetim organına, kendi Yasama Meclisi ve Başbakanına sahip olmasıdır ve Vali devletlerde Cumhurbaşkanının temsilcisi olarak görev yapar; Birlik bölgesinin ise doğrudan merkezi hükümet veya Birlik hükümeti tarafından yönetilmesidir ve Hindistan Cumhurbaşkanının temsilcisi olan ve Birlik hükümeti tarafından atanan yönetici olarak bir Vali Yardımcısı bulunur. Birlik bölgelerinin Rajya Sabha’da Delhi ve Puducherry dışında hiçbir temsili yoktur. Kısacası, Hindistan’da tüm devletler ve üç Birlik bölgesi, yani Puducherry, Delhi, Jammu ve Keşmir, seçilmiş yasama organına ve hükümete sahip; bunlara Anayasa değişikliği ile kısmi devlet hakkı verilmiştir.
Öncelikle Hindistan’da üç düzeyde hükümet var: Merkezi hükümet veya Birlik hükümeti, Devlet hükümeti ve Yerel yönetim (Panchayati Raj ve Belediyeler). Birlik hükümetinde Cumhurbaşkanı, Lok Sabha ve Rajya Sabha’dan oluşan iki meclisli yasama organı olan Parlamento, yani Birlik Yasama Meclisi var; Devlet hükümetinde, Birlik hükümetinde Parlamento olduğu gibi, Devlet Yasama Meclisleri de var; yani Birlik düzeyinde Lok Sabha olduğu gibi Devlet düzeyinde Vidhan Sabha (Devlet Yasama Meclisi) var. Dolayısıyla Hindistan’ın politik sistemini anlamak için öncelikle Hindistan Yasama Meclisinin işlevsel omurgasını oluşturan üç organı; “Lok Sabha”, “Rajya Sabha” ve “Vidhan Sabha” üçlemesini bilmek gerek.
Hindistan’ın en büyük kanun yapma meclisi veya baş yasama otoritesi Hindistan Parlamentosu‘dur ve iki meclislidir. Hindistan Cumhurbaşkanı Parlamento’nun başıdır. Hindistan’daki Parlamento egemen bir organ değil; yazılı bir Anayasa’nın sınırları dahilinde çalışır. Parlamento’nun yetkisi/otoritesi ve yargı yetkisi, Birlik ile Devletler arasındaki yetki dağılımı ve Anayasa’ya yargılanabilir temel haklar kanununun dahil edilmesi ile sınırlı. Ayrıca, Parlamento tarafından kabul edilen tüm yasaların Anayasa hükümlerine uygun olması ve anayasaya uygunluğunun bağımsız bir Yargı tarafından test edilmesi gerektiği anlamına gelen yargısal denetim hükmü de bulunuyor. Bütün bu hükümler Parlamento’nun yetkisinin/otoritesinin ve yargı yetkisinin niteliğini ve kapsamını belirleme eğilimindedir. Cumhurbaşkanı, Lok Sabha ve Rajya Sabha Hindistan Parlamentosu’nun, yani Merkezi/Birlik yasama organının üç bileşeni. Vali, Vidhan Sabha ve Vidhan Parishad ise Birliğin devlet yasama organının üç bileşeni. Ancak Vidhan Parishad, Birliğin yalnız iki meclisli yasama organına sahip devletlerinde bulunur. Birlik yasama organı gibi Hindistan’ın bazı devletleri de yasama organının iki ayrı meclise bölündüğü iki meclisli bir sistemi izliyor.
“Lok Sabha” (Halk Meclisi), Hindistan Parlamentosu’nun alt meclisi, popüler meclis veya birinci meclis. Birliğin tüm halkı tarafından, yani ulusal çapta doğrudan seçilen üyelerden oluşuyor. Bu nedenle Halk Meclisi olarak da bilinir ve halkın iradesini temsil eder. Seçimler Birlik/Merkez düzeyinde yapılır; yani tüm ülke için yapılan “genel seçimler” Lok Sabha seçimleridir; örneğin, bizim genellikle üzerine konuştuğumuz 2014 ve 2019 genel seçimleri gibi veya şu an yaklaşan genel seçimler gibi ulusal seçimler Lok Sabha seçimleridir. Lok Sabha seçimleri yoluyla Birlik Başbakanı (Prime Minister), onun Bakanlar Kurulu ve diğer Lok Sabha üyeleri seçilir. Lok Sabha üyelerine Parlamento üyeleri veya Milletvekilleri denir. Maksimum sandalye sayısına sahip olan parti, başkanı Başbakan olmak üzere Birlik hükümetini kurar. Seçimleri beş yılda bir oluyor. Seçilen hükümet tarafından lider olarak seçilen Sözcü aynı zamanda Lok Sabha’nın Başkanı ve en yüksek otoritesidir. Lok Sabha, olağanüstü hal durumunda Cumhurbaşkanı tarafından feshedilebilir. Daha önce feshedilmediği sürece 5 yıl süreyle faaliyet gösterir ve her 5 yılda bir dağılır. Lok Sabha mali konularda güce sahip. Diğer konularda Rajya Sabha eşit güce sahip. Hindistan Anayasası, mecliste en fazla 550 üyeye izin veriyor; 530 üye, devletleri ve 20 üye, Birlik bölgelerini temsil ediyor. Şu anda Lok Sabha’nın seçilmiş temsilciler tarafından doldurulmuş 543 sandalyesi var.
“Rajya Sabha” (Devletler Konseyi), Hindistan Parlamentosu’nun üst meclisi, büyükler meclisi veya ikinci meclis. Üyelerine Parlamento üyeleri veya Milletvekilleri denir. Üyeleri dolaylı seçimle seçilir; her devletten halk tarafından seçilen devletler ve Birlik bölgelerinin (yalnız Puducherry ve Delhi bölgeleri) Vidhan Sabha üyeleri, Rajya Sabha üyelerini seçer. Bu nedenle Devletler Konseyi olarak da bilinir ve Birlikteki devletlerin iradesini temsil eder. Lok Sabha gibi 5 yılda bir dağılmıyor, üyeleri kademeli olarak 6 yıl görev yapıyor ve her iki yılda bir üyelerin üçte biri emekli oluyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı resen Rajya Sabha’nın Başkanı ve Sözcüsü olarak görev yapıyor. Rajya Sabha, Parlamento’nun feshedilmesi söz konusu olmayan kalıcı organıdır. Hükümet kurma konusunda söz sahibi olmasa da ülkenin refahı için mali yasa tasarıları dışında önemli yasa tasarılarını geçirir; mali yasa tasarılarına hayır diyemez. Rajya Sabha üyeleri, Lok Sabha üyeleri gibi herhangi bir seçim bölgesini temsil etmez; belirli bir devleti/Birlik bölgesini temsil eder. Dolayısıyla Lok Sabha’nın temel işlevi hükümetin yasa tasarıları ve yasaları geçirmenin yanı sıra işlevlerini yerine getirmesini sağlamak iken Rajya Sabha, Birlik yasama organına yanıt olarak bir devletin haklarını korumaktan sorumludur. En fazla 250 üyeden oluşmalıdır; 238 üye devletleri ve Birlik bölgelerini temsil eder ve 12 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
“Vidhan Sabha” (Devlet Yasama Meclisi), devlet yasama organının bir parçası. Tek meclisli bir yasama organı olması durumunda devlet yasama meclisinin tek meclisi, iki meclisli bir yasama organı olması durumunda devlet yasama meclisinin alt meclisi. Birlik devletindeki halk tarafından doğrudan seçilen üyelerden oluşan meclistir. Vidhan Sabha bir anlamda Birlik devletinin veya Birlik bölgesinin Lok Sabhası gibidir. Birlik düzeyinde Lok Sabha olduğu gibi, Hindistan yarı federal özelliklere sahip, demokratik parlamenter bir hükümet biçimi olduğundan, bazı mekanizmaların devlet düzeyinde de orada olması gerekiyor. Yani her devlette devlet yasama organı veya Vidhan Sabha var. Vidhan Sabha seçimleri yoluyla o devletin Başbakanı (Chief Minister), onun Bakanlar Kurulu ve diğer Vidhan Sabha üyeleri seçilir. Maksimum sandalye sayısına sahip olan parti, başkanı o devletin Başbakanı olmak üzere o devletin hükümetini kurar. Seçimleri beş yılda bir oluyor. Vidhan Sabha lideri o devletin Başbakanıdır; Vidhan Sabha Sözcüsü, Vidhan Sabha’nın baş başkanlık görevlisidir. Vidhan Sabha, olağanüstü hal durumunda Hindistan Valisi tarafından feshedilebilir. Vidhan Sabha, ait olduğu belirli bir devlet ile ilgili konularla ilgilenir. Parlamento tarafından çıkarılan yasaların yargı yetkisi tüm ülkedir ve Vidhan sabha tarafından çıkarılan yasaların yargı yetkisi tüm devlettir.
“Vidhan Parishad” (Yasama Konseyi), Hindistan’ın iki meclisli yasama organına sahip devletlerindeki üst meclistir. Birliğin çok az devletinde bir dereceye kadar Rajya Sabha’ya benzeyen Vidhan Parishad var; Birliğin 28 devletinin 6’sında: Andhra Pradesh, Bihar, Karnataka, Maharashtra, Telangana ve Uttar Pradesh.
Bu kısmı toparlamak gerekirse tüm vatandaşlara anında genel oy hakkı tanıyan, yeni doğmuş demokrasinin coşkusu ve idealizmi doğrultusunda Lok Sabha daha güçlü hale getirildi. Rajya Sabha’nın iki katından fazla temsilcisi var. Hemen hemen tüm mali kararlar onun kontrolü altındadır. Rajya Sabha onlara yalnız öneride bulunabilir, onları engelleyemez. Mali konular dışındaki kanun tasarılarının yasalaşması için Parlamentonun her iki kanadından da geçmesi (ve Cumhurbaşkanı tarafından imzalanması) gerekir. Burada ayrıca Meclisler arasında anlaşmazlık olması durumunda, Parlamentonun ortak bir oturumu vardır ve burada sayılarının fazla olması nedeni ile Lok Sabha genel olarak iradesini gösterebilir. Lok Sabha’da doğrudan halk tarafından, Hindistan’ın her yerinden 550’ye kadar milletvekili seçiliyor ancak bunların içinde ayrıca Cumhurbaşkanı tarafından aday gösterilen iki Anglo-Hint üye de bulunuyor, ancak bunlar seçilmeyip aday gösterildikleri için bir partinin hükümeti oluşturmak için ihtiyaç duyduğu çoğunluğa dahil değiller. Rajya Sabha’nın 250 milletvekili bulunuyor ancak bunlardan 12’si sanat, edebiyat, bilim, sosyal hizmet gibi alanlara özel katkı sağlamak üzere Cumhurbaşkanı tarafından aday gösteriliyor. Birlik ile devletler arasındaki yetki dağılımının değiştirilmesi gibi devletleri ilgilendiren konular mutlaka Rajya Sabha’nın onayını gerektirir. Örneğin, Anayasa’nın VII. eki uyarınca polis bir devlet tebaası olduğundan Goa polisi, Punjab polisi, Maharashtra polisi gibi birimler var. Birlik hükümeti bunların hepsini ortadan kaldırmaya ve bir “Hindistan polisi” oluşturmaya karar verirse, devletlerin yarısının onayının yanı sıra üçte iki çoğunlukla Rajya Sabha’nın onayına sahip olması gerekiyor. Bu nedenle iki meclisli yasama organının temel amacı devletlerin çıkarlarını korumaktır. İkinci meclis aynı zamanda kararların enine boyuna düşünülmesini ve aceleyle ileri götürülmemesini de sağlar. Lok Sabha seçimlerden önce feshedilirken Rajya Sabha’nın asla feshedilememesinin işlevi, istikrarı sağlamaktır. Örneğin, Lok Sabha dağılırken ve seçimler devam ederken herhangi bir ülke Hindistan’ı işgal ederse Rajya Sabha hala orada olacaktır; ancak eski hükümet, yeni kabine yemin edene kadar geçici bir hükümet olarak görev yapar. Rajya Sabha’daki milletvekilleri daha deneyimli olma eğilimindedir; hukuk ve ulusal kalkınma konularında daha derin bakış açıları sunarlar.
***
Bugün Hint politikasına yön veren temel iki aktörden biri ülkenin kurucu partisi “Hindistan Ulusal Kongresi” (INC) veya “Kongre Partisi” ya da kısaca “Kongre” ile 2014’ten beri iktidar kanadı olan “Hindistan Halk Partisi” (BJP). Her iki parti ülkedeki başat iki parti koalisyonundan birine mensup. Şu ana kadar 2004’te oluşturulan merkez sol çizgideki “Birleşik İlerici İttifakı” (UPA) şemsiyesi altında politika yürüten ana muhalefet partisi Kongre, 2014 ve 2019 genel seçimlerini kaybetmesi üzerine 2024 genel seçimleri için geçtiğimiz temmuz ayında 26 muhalefet partisinden oluşan “Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsayıcı İttifakı” (INDIA) oluşturulduğunu duyurdu. Ülkenin iktidar partisi BJP ise 1998’de kurulmuş olan ve şu an 38 partinin bulunduğu merkez sağ yelpazesindeki “Ulusal Demokratik İttifakı” (NDA) koalisyonunun desteğini alıyor.
Başlangıçta ülkede parti koalisyonlarının kurulmasındaki itici güç, 1990’lı yılların ortalarına kadar ülkedeki tek hakim parti konumundaki Kongre’nin gücünün zayıflamaya başlaması ile bir partinin kendi başına mutlak çoğunluk kazanmasının zora düşmüş olması. BJP liderliğindeki NDA hükümetinin 30 yıl sonra salt çoğunluk hükümeti olduğunu belirtelim. Kongre’nin ülkenin kendine özgü toplumsal harmonisine yanıt verebilen çizgisine nazaran BJP’nin Hindu milliyetçiliğinin yükselmesinde itici güç olması da dikkate değer. İktidara geldiği 2014 yılında 7 devlet kontrolü altında iken bugün Hindistan’ı oluşturan 28 devlet ve 2 Birlik toprağı olmak üzere 30 idari birimin doğrudan veya bağlı olduğu itttifak üzerinden dolaylı olarak 15’inde BJP yönetimi hakim, ülke nüfusunun yüzde 45,5’ini idare eder durumda; Kongre ise yine doğrudan veya dolaylı olarak bunların 6’sını, ülke nüfusunun yüzde 30’undan biraz fazlasını. Ancak ülkede sürekli bir seçim sirkülasyonu olduğu için bu sayılar sürekli bir tarafın lehine ve diğer tarafın aleyhine olmak üzere değişkenlik gösterebiliyor.
Kongre lideri Rahul Gandhi, Hindistan’ın bağımsızlığından bu yana politikanın öncü konumunda olan ve Nehru-Gandhi ailesi olarak bilinen uzun soluklu politikacılar çevresinden geliyor. Eski Kongre lideri Sonia Gandhi ile 1984-89 yılları arasında Hindistan’ın altıncı başbakanlığını yapmış Rajiv Gandhi’nin oğlu. Tarihsel olarak Hint politikasına hakim olan Kongre için 2014 ve 2019 yılları tam bir felaketti. Kongre’nin iki genel seçimde de kaybetmesinin temel iki nedeni var: parti içi anlaşmazlıklardan kaynaklanan işlevsizleşme girdabı ve buna paralel olarak gün yüzüne çıkan yolsuzluk skandalları. Aynı zamanda şu anki iktidar dönemlerinde de söz konusu olan hatalı ekonomik yönetim, yükselen işsizlik oranları, gelir dağılımındaki artan adaletsizlik, yükselen milliyetçilik de önemli nedenler.
Narendra Modi’nin Hindistan’daki iktidarının neredeyse on yılı da zor durumdaki bir ekonomi, artan işsizlik, Hindu milliyetçilerinin ülkedeki azınlıklara, özellikle de Müslümanlara yönelik saldırıları ve muhalefet ve özgür medya için daralan alan ile kendini gösterdi. “Hindutva” (Hinduluk) ideolojisinin başat figürleri olan BJP ve Modi ülkede önemli ölçüde Hindu milliyetçiliğinin yükselmesine neden oldu. “Hindistan Hindularındır” ve “tek millet, tek kültür, tek din, tek dil” mottoları ile dikkat çeken BJP’nin lideri olan Modi tartışmalı bir kişilik. Hindistan’da üç kez yasaklanan Ulusal Gönüllü Organizasyonu “Rashtriya Swayamsevak Sangh” (RSS) şemsiyesi altında aktif bir üye. 1925’te kurulan ve fanatik Hindu milliyetçiliğinin temeli olan RSS ile ilgili tüm kuruluşların birliği, yani RSS ailesi olarak bilinen “Sangh Parivar”, bugün Hindistan’daki en güçlü yapılanma. BJP ise Sangh Parivar’ın parlamenter politik kanadı olan ve 1951’de kurulan ancak 1977’de çalışmalarına son veren Bharatiya Jana Sangh’ın (Hindistan Halk Birliği) halefi.
Hindistan Birliği’nin Gujarat devletindeki başbakanlık döneminde burada yaşanan Müslümanlara yönelik sistematik şiddet girişimlerinde yeterli müdahalenin gösterilmemiş olması Modi’yi tepkilerin odağına koymuştu. Yakın zamanda Birlik Başbakanı olarak gerçekleştirdiği vatandaşlık konulu üçleme ülkede uzun soluklu sürecek tartışmaları beraberinde getirdi: 2019’da yayımlanan ve önce Hindistan’ın Assam devletini kapsayan Ulusal Vatandaş Kaydı (NRC) güncellemesi, onun ülke genelinde genişletilmesinin ilk adımı olarak düşünülen Ulusal Nüfus Kaydı (NPR) güncellemesi ve 2019 tarihli Vatandaşlık (Değişiklik) Yasası (CAA). 2020’de yürürlüğe giren CAA dinin Hint vatandaşlığı için bir kriter olarak kullanıldığı ilk örnek; yabancılara vatandaşlık verilmesinde dini inancın bir kriter olmasını sağlayarak anayasal eşitliğe zarar verdiği gerekçesi ile çok tartışma yarattı. Ayrıca yine 2019’da anayasanın geçici olan 370. maddesi kaldırıldı ve özel bir statü ile yönetilen Jammu ve Keşmir doğrudan ülke topraklarına katıldı. Bu tarihe kadar kendi bayrağına, kendi anayasasına sahip olması ile Hindistan Birliği’nin özerk ve aynı zamanda ayrıcalıklı statüsündeki Jammu ve Keşmir devleti olan bölge bu tarihten itibaren Birlik hükümetinin doğrudan yönetebildiği Jammu ve Keşmir ile Ladakh olmak üzere iki birlik bölgesine dönüştü. (Ancak burada Jammu ve Kashmir Birlik bölgesinin kendine ait bir yasama organının hâlâ bulunuyor olduğuna ancak statü değişikliği sonrası bölgede seçimler henüz yapılmadığı için boş bulunduğuna veya şu an için işlevsiz olduğuna dikkati çekelim.) Bu değişikliğin getirdiği en kritik nokta ise yürürlükten kalkan özel statü ile birlikte Birliğin diğer devletlerindeki vatandaşların toprak veya mülk satın almasının önündeki engelin kalkması. Yine 2019’da Hinduların en önemli yedi hac bölgesinden ilki olarak görülen Ayodhya şehrindeki aşırılıkçı Hindular tarafından 1992’de yıkılan Babri Camisi’nin arazisine tartışmalı bir biçimde camiden önce bulunduğu iddia edilen Ram Tapınağı’nın yapılması kararı alındı. Bir önceki yılda, 2018’de ünlü Taj Mahal’de cuma günleri dışında günlük namazların kılınması yasaklandı. Ve yine 2018’de Müslüman erkeklere anında tek taraflı boşanma yetkisi veren üçlü talak yasaklandı.
Tüm bunlar Modi’nin ülkedeki din, dil, etnisite gibi sayısız çeşitliliğin göreli ahengine zarar verebilecek adımları anlamına geliyor. Ancak bir anlamda sağladığı ekonomik iyileştirme, ülkedeki güçlü kesimin desteğini alabiliyor olması, geniş Hint diasporasından yararlanabilmesi, dünya politikasında ülkenin çıtasını yükseltmesi, iç ve dış politikada yenilikçi tarzı, açılımlarını dikkat çekici bir biçimde lanse edebilmesi ve medyayı proaktif olarak kullanabiliyor olması, Modi’nin öyle ya da böyle ülkedeki popülaritesini artırdı/artırıyor.
Ancak başka bir açıdan, Hindistan’ın politik sisteminde, büyük bir muhalefet bloğunun oy payı iktidar partisininkinden daha az olsa dahi daha fazla sandalye kazanarak zafere ulaşma şansı da yüksek olabilir. 2019 genel seçimlerinde Modi’nin BJP liderliğindeki ittifakı, kullanılan oyların yalnızca yüzde 37’sini kazandı ancak yine de 543 sandalyenin 303’ünü aldı. Ancak 2024 genel seçimlerinde de değişimin düşük, Modi liderliğindeki BJP’nin iktidar sürecinin üçüncü bir dönem için de kalıcılığının yüksek olduğunu belirtelim.
Bu arada, neredeyse yılın her ayında bir seçim söz konusu olan ülkenin sonu gelmez bir seçim döngüsü içinde yaşadığına tekrar dikkati çekelim. Dahası, Birliğin bazı devletlerinde politikanın parçalı doğası dikkate alındığında, barışı korumak için çok sayıda güvenlik gücünü harekete geçirmek amacı ile seçimler günlere ve haftalara yayılıyor. Bu durum öncelikle ülkenin kalkınmasını engelliyor. Sürekli seçimler sonu gelmeyen bir seçim süreci için kamunun üretken olmayan kalemlere ayırdığı parayı tüketiyor. Seçimlerin bir arada yapılması durumunda bu tür harcamalardan kaçınılabilir veya önemli ölçüde azaltılabilir. İkinci olarak, güvenlik güçleri seçimle ilgili hareketlerde uzun süreler boyunca bir anlamda alıkonuluyor ve böylece ulusal güvenliği koruma ve önemli kanun ve düzen durumlarına hazır bulunmaya dönük temel görevlerini yerine getirmekte zayıflıyor.
Tam da bu gibi nedenlerle ülkede uzun süredir ara ara gündeme gelen ancak henüz somutlaşmamış bir öneri söz konusu: genel seçimler ile devlet meclis seçimlerinin eş zamanlı yapılmasını öngören “Tek Ulus, Tek Seçim” fikri. Konsept özünde Lok Sabha’ya veya Parlamentonun alt meclisine ve tüm Vidhan Sabhalara veya devlet yasama meclislerine seçimlerin belirli bir zaman dilimi içinde tek bir yılda ve beş yılda bir yapılmasını öneriyor. Birlik Parlamento İşleri Bakanı Pralhad Joshi tarafından “Hint demokrasisinin evrimi” olarak niteleniyor. Bu konuda çalışmalar yürütmesi için ülkede eski Cumhurbaşkanı RamNath Kovind başkanlığında bir komite de kuruldu ve komite ilk toplantısını 23 Eylül 2023’te gerçekleştirdi.
Ancak ülkenin politik tarihinde eş zamanlı seçim döngüsü hiç yaşanmamış değil. Bağımsız Hindistan’ın ilk on yıllarında, 1952, 1957, 1962 ve 1967’de eş zamanlı seçimler yapıldı. Bu yıllardaki tüm devlet yasama meclisi seçimleri parlamento seçimleri ile eş zamanlı olarak yapıldı. Ancak daha sonraki yıllarda politikanın değişkenlikleri ve diğer koşullar bu birleşik döngüyü kırdı. 1968 ve 1969’da birkaç yasama meclisinin zamanından önce dağıtılması bu senkronize seçim modelini bozdu. 1970 yılında dördüncü Lok Sabha görev süresini tamamlamadan feshedildi. Bir süre sonra seçimler yayıldı ve bu olguyu Hindistan demokrasisinin daimi bir özelliği haline getirdi.
Bir de bu fikrin karşıt argümanları var. Öncelikle anayasa ve seçim yasasında bir dizi karmaşık değişiklik yapılması gerekiyor. Dahası, ulusal federal(imsi) yapıya zarar verecek ve Birliğin daha küçük devletlerindeki siyasi partilere karşı ağır bir yük oluşturacak, çünkü ulusal ve devlet seçimleri bir araya toplandığında belirli bir devlet için geçerli olan konular bağımsız bir nefes alma alanı ve müzakere alanı bulamayacak; zorunlu olarak aşırı güçlü ulusal meselelerin gölgesinde kenara itilecekler.
Ülkede başka bir açıdan bu fikri savunan argümanlar da söz konusu. Buna göre seçim, yaşayan bir demokrasinin kutlanmasının işareti olmalı; sosyoekonomik toksisiteye dayalı kutuplaşmayı maksimuma çıkaran bir egzersize dönüşmemeli. Çünkü her yıl yapılan seçimler Hindistan’ın bölge, kast, dil, toplum ve seçmen memnuniyeti gibi çeşitliliğinin çirkin yanını ortaya çıkarıyor. Kazanımlarını korumaya ve ellerini güçlendirmeye hevesli olan ve seçim zaferi arayışındaki siyasi partiler uykuda olan toplumsal bölünmelerden yararlanma konusunda aşırıya kaçıyor ve birçok durumda toplumda yeni bölünmeler yaratmak için anlaşmazlıklar üretiyor. Bunlar ulusal dokuya zarar veriyor ve birlikten çok anlaşmazlıkları besliyor. Beş yılda bir eş zamanlı seçimler yapılırsa bu eğilimlerin oyun alanı çok daha az olacaktır. Aynı zamanda uyumsuzluk konularının normal günlük söylemden çıkarılmasına da yardımcı olacak.